Şükrü HÜSEYİNOĞLU
ÇİZGİ FİLMLER NE KADAR MASUM?
Televizyona karşı ihtiyatlı ve teyakkuzda olma gereğini kavramış, onun mahkumu değil hakimi olmak gerektiği bilincine sahip birçok kişinin dahi içerisine düştüğü bir yanılgıdır çizgi filmlerin masum görülmesi.
Masum görüldükleri içindir ki, birçok ebeveyn, çocuklarını çizgi filmlerin karşısına oturtup işlerine güçlerine bakmayı tercih etmektedir. Nasıl olsa çizgi filmler çocukları eğlendirmek için kurgulanmış masum (!) yapımlardır. Böyle görüldüğü/zannedildiği için birçok ebeveyn ya çocuklarını çizgi filmlerle baş başa bırakır ya da onlarla birlikte oturup çizgi film izler. Gerçekte ise çizgi filmlerin kategorik olarak masum görülmesi büyük bir yanılgının eseridir.
Doğrudur, çizgi filmlerin hedef kitlesi çocuklardır. Dolayısıyla tıpkı çocuklar gibi masum olmaları beklenir. Lakin senaristleri ve yapımcıları çocuklar değildir! Bizlerin “melaike” olarak nitelendirdiğimiz, tertemiz, günahsız masumlar olan çocuklar, sadece hedef kitlesidir çizgi filmlerin. Bu filmlerin senarist ve yapımcıları da Tv’deki diğer programların yapımcılarından farklı değildir. Dolayısıyla, Tv’lerde ıslah edici, düzey artırıcı, fazilet aşılayıcı yapımların tüm yapımlar içindeki payına bakarak masum çizgi filmlerin oranını da kestirebiliriz.
Ölçüsüzlüğü ölçü edinmiş, heva ve hevesini ilah bilmiş müfsid yapımcıların elinden çıkan yapım, dizi film de olsa mahiyet olarak ölçüsüzlüğü ve ifsad ediciliği beraberinde taşıyor, tartışma programı da olsa, çizgi film de olsa...
Nitekim birçok kişinin büyük bir yanılgıyla masum gördüğü çizgi filmlerde şiddet, cinsellik, paragözlülük, aldatıcılık, alavere-dalavere gırla gitmektedir. O “masum ve sevimli kahramanlar” aracılığıyla tertemiz, günahsız çocuklar nice olumsuzluklarla tanıştırılmakta, daha o yaşlarda batı kültürünün çirkefliklerine alıştırılmaktadır. Televizyonlar nasıl ki kumanda kendisine terk edildiğine batı kültürünü evlere taşıyan birer “truva atı” işlevi görüyorsa, masum zannedilen çizgi filmler de birçok olumsuzluğu o tertemiz dünyalarına sızdırarak çocukları hedef alan bir “truva atı” işlevi görmektedirler.
Örümcek Adam, Yu-gi-o, Voltran, Ninja Kaplumbağalar, çocuklara şiddet aşılayan çizgi filmlerden sadece birkaçı. Bazen ebeveynlerin de çocuklarıyla birlikte gülüp eğlenerek izledikleri Tom ve Jeri türü çizgi filmler ise çocuklara hile ve desiseye dayalı bir hayat anlayışını aşılamaktadır.
Çizgi filmlerin en önemli yıkıcı etkilerinden biri de cinsellik konusunda yaşanmaktadır. Hedef kitlesi çocuklar olan çizgi filmlerle cinsellik kelimesinin aynı cümle içinde yer alması bile şaşırtıcı ve mide bulandırıcı değil mi? Gelin görün ki, kimi çizgi filmlerin çocuklara cinsel mesaj vermeye, onlara cinsellik aşılamaya dayalı bir senaryo ve kurguya sahip olduğu bir gerçek.
Çocuk eğitimi ve aile üzerine kitapları da bulunan, bir öğretim kurumunda rehber öğretmen olarak çalışan psikolog Esan Gül, çocuk eğitimi üzerine verdiği bir seminerde anlatmıştı. Anaokulundan yaşıtı kız öğrencilere yönelik “sarkıntılık” denebilecek tavırlarından ötürü uzaklaştırılan altı yaşındaki bir erkek çocuğunun annesi durumu gözyaşları içinde Esan Gül’e açtığında, Gül, anneye hemen şu soruyu yöneltiyor: “Çocuğunuz Cedric adlı çizgi filmi izliyor mu?” Cevap “Evet, izliyor” oluyor.
Esan Gül'ün çocuktaki olumsuz davranıştan yola çıkarak teşhis ettiği söz konusu çizgi filmin sevimli (!) kahramanına biçilen rol “kız kovalamak.” Bahsekonu çizgi film bir çocuğun yetişkin gibi davranması şeklinde kurgulanmış ve bu kurguyla çocukların dünyasına olumsızluklar taşımakta. Evet, hedef kitlesi çocuklar olan bir çizgi filmin kurgusu bu. Esan Gül’ün konuşmasında çok ibret verici bir husus daha vardı. Gül, o dönemde atv ve Stv’de yayınlanmakta olan söz konusu çizgi filmi kendi çocuğuna yasakladığını, buna rağmen bir gün çocuğunun Stv’de bu çizgi filmi izlediğine şahit olduğunu söylemiş ve eklemişti: “Yavrucuğum, ben sana bu çizgi filmi yasaklamamış mıydım, dediğimde şunu söylemişti: Ama baba, bu kanal Samanyolu!”
Görüldüğü gibi bir çocuğun dünyasında bile Samanyolu, bazı yanlışların meşru görülmesine aracılık eden bir “aklama” işlevi görebilmektedir.
Sözünü ettiğim seminerde Esan Gül’ün çocuklara cinsellik aşılayan çizgi filmlere verdiği diğer bir örnek de Temel Reis çizgi filmiydi. Bu çizgi filmin ana teması da “Safinaz’ı elde etmek” üzerine kurulu. Temel Reis ve Kabasakal Safinaz’ı elde edebilmek için sürekli kavga ediyorlar. Ve böyle bir çizgi filmin hedef kitlesi de çocuklar...
Çizgi filmlerin çocuklar üzerindeki yönlendirici etkisi biliniyor. Çocukların kişiliklerinin oluşmasında, davranış ve tutumlarında izledikleri çizgi filmlerin etkisi tartışılmaz bir gerçek. Hatta bu konuda bazı uç örnekler de yaşanıyor. Birkaç yıl önce Pokemon adlı çizgi filmin kahramanına özenip kendisini evlerinin penceresinden apartman boşluğuna bırakan çocuk, hafızalarımızda yer etmiştir. Bu yazıyı kaleme almadan iki gün önce, bir ilköğretim okulunda öğretmen olarak çalışan bir arkadaştan şu ibret verici olayı dinledim: İlkokul birinci sınıfa ders veren arkadaş, sınava aldığı sınıftan bir öğrencinin kopya çektiğini görünce çok şaşırıyor. Bu yaşta bir çocuğun kopya çekmesine bir anlam veremiyor. Konuyu çocuğun annesine açtığında mesele anlaşılıyor: Sınavdan birkaç gün önce ailecek “Hababam Sınıfı” adlı filmi izlemişlerdir ve filmde kopya çekme sahnesi yer almaktadır. Çocuk o filmden öğrendiği kopya çekmeyi ilk sınavda uygulamaya koyulmuştur.
Evet, Tv’nin çocuklar üzerindeki etkisi bu kadar güçlüdür. Dolayısıyla çocuklarımızı televizyonun “insafına” terk etmemeliyiz. Masum görülen çizgi filmlerin bile nice olumsuzluklarla yüklü olduğunu bilmeliyiz ve çocuklarımıza sahip çıkmalıyız.