08-04-2014 09:40

Çocuk eğitiminde Nebevi metod

Kötü bir çocuk ya annesinin ya babasının ya da her ikisinin ortak eseridir. Bu sebeple, çocuğumuzda gördüğümüz kötü bir huyun sebebini mutlaka kendimizde aramalıyız. Hiçbir anne, baba çocuğu kötü eğittiğini kabul etmek istemez. Onda gördüğü yanlış bir davranışın sebebini arkadaşa, okula, çevreye ya da çocuğun kendisine yükleme eğilimindedir. Her çocuk anne ve babadan gördüklerini taklit ederek büyür. Eğer siz çocuğunuza iyi bir terbiye vermiş ve ona iyi bir örnek olmuş iseniz arkadaş ve kötü çevre çocuğunuz üzerinde fazla etkili olamayacaktır.

Çocuk eğitiminde Nebevi metod

Çocuk Eğitiminde Nebevi Metod-1

Harun Akça

Hiç şüphesiz ki, çocuğun doğumundan ergenlik çağına kadar geçen uzun süreç, çocuğun en önemli evrelerindendir. Çocuğun bütün hayatına yön verebilecek olan sağlam temeller bu dönemde kendisine verilebilir.  Çünkü bu dönemde çocukta selim bir fıtrat, tertemiz bir karakter, kirlenmemiş bir şahsiyet, sade bir dürüstlük, bozulmamış bir kalp mevcuttur. Geleceğe umutla bakmak ancak çocuğa bu merhalelerde uygun bir eğitim verilmesiyle mümkün olabilir. İlim ehli kimseler bu hususu şöyle dile getirmişlerdir;

“Çocuk anne ve babasına verilmiş bir emanettir. Kalbi tertemizdir. Sade ve saf bir karaktere sahiptir. Kendisine verilen her şeyi alıp, anında onunla amel etmeye elverişlidir. Bu yüzden eğer iyilik ve güzellik öğretilirse, çocukta iyilik ve güzellik üzerine büyür, bunun karşılığında ise çocuğun anne, babası, eğitimcileri, öğretmenleri, hem dünya da, hem de ahirette kendisinden hoşnut olurlar. Buna karşılık şayet çocuk hayvanlar gibi başıboş bırakılıp ilgilenilmezse ve kendisine kötü şeyler öğretilirse, işte o zaman karakter ve ahlak bakımından kötü bir kişiliğe sahip olur ki, bu çocuğun dünya ve ahirette helak olması demektir. Böyle bir durumda çocuğun bütün günahlarından velisi ve eğitimcileri sorumludur.”

Kötü bir çocuk ya annesinin ya babasının ya da her ikisinin ortak eseridir. Bu sebeple, çocuğumuzda gördüğümüz kötü bir huyun sebebini mutlaka kendimizde aramalıyız. Hiçbir anne, baba çocuğu kötü eğittiğini kabul etmek istemez. Onda gördüğü yanlış bir davranışın sebebini arkadaşa, okula, çevreye ya da çocuğun kendisine yükleme eğilimindedir. Her çocuk anne ve babadan gördüklerini taklit ederek büyür. Eğer siz çocuğunuza iyi bir terbiye vermiş ve ona iyi bir örnek olmuş iseniz arkadaş ve kötü çevre çocuğunuz üzerinde fazla etkili olamayacaktır. Kötü örneğin ilk basamağı kötü örnektir.

Çocuk eğitiminde anne babaya düşen en önemli görev örnek birer davranış sergilemeleridir. Çocuklar çok iyi gözlem yeteneğine sahiptirler. Anne babanın çocuklarına öğretmek istedikleri davranışlar için model oluşturması etkili bir yöntemdir. Eğer anne baba günlük hayat ile ilgili sorumlulukları zorla, isteksizce gerçekleştiriyorsa ya da aksatıyorlarsa çocuk için de sorumluluklardan kaçması beklenen bir şeydir. Eğer anne dizi meraklısı televizyonun başından ayrılmayan biriyse ya da baba futbol fanatiği, hiçbir maçı kaçırmayan futbolla yatan futbolla kalkan biriyse çocuktan da İslami bir kişiliğin oluşmasını beklemek imkansız olacaktır. Bundan dolayı özellikle anne ve baba yaşantısına ve uğraşlarına bakıp kendisini öncelikle değiştirmeyi gaye edinecektir. Daha sonra çocuklarının eğitimine başlayacaktır. Kendisi değişmeyen bir eğitimcinin çocuklara vereceği çok fazla bir şey olmayacaktır.

Çocuk şayet daha küçük yaşta iken ihmal edilir ve gerekli eğitim kendisine verilmezse genelde kötü bir ahlaka sahip olur. Zaman içerisinde çocukta yalancılık, hile yapmak, kıskançlık, hırsızlık ve buna benzer kötü huyların görülmesi, başı boş bir insan olması, çocuğun uygun bir metot ile terbiye edilmemesinden kaynaklanmaktadır. Bununla beraber bütün bu kötü huylardan çocuk iyi bir terbiye ile korunabilir.

Bilinmelidir ki, çocuk terbiyesi ve eğitimi, önem arz etmeyen boş işlerden değildir. Özellikle çocuğun gerektiği şekilde eğitilmesi anne ve babası üzerine vaciptir. Nitekim Allah’u Teala şöyle buyurmaktadır:

‘’Ey inananlar! Kendiniz ve ailenizi bir ateşten koruyun ki onun yakıtı insanlar ve taşlardır.’’(Tahrim 66/6)

Bu ayetin tefsirinde İbn-i Kesir Hz. Ali’den şu rivayeti nakletmektedir. “Kendinizi ve ailenizi bir ateşten koruyun…” Yani; onları eğitin ve terbiye edin. İbn-i Abbas ise bu ayet hakkında şu tefsiri yapmıştır: “Onları Allah’a itaat için çalıştırın, Allah’ a isyandan koruyun ve ailenize zikri öğretin ki, Allah onları cehennemden kurtarsın.”

Uygun bir metot üzerine terbiye ve eğitim, ailenin çocuğuna verebileceği en iyi hediye ve en büyük güzelliktir. Bu, dünya ve içinde bulunan her şeyden daha hayırlıdır. Bu ümmetin ıslahı ancak çocuklarımızı uygun bir metot üzere eğitim ve terbiye ile mümkündür. Ancak böyle ciddi bir çalışma ile Resulullah’ın (sav) yetiştirdiği sahabe topluluğuna benzer bir ümmet çıkabilir.

1-Nebevi Eğitim Metodunun Temel Taşı: Dua

Nebevi eğitim metodunun da sağlıklı bir neslin ortaya çıkması için görülen en önemli hasletlerden birisi hiç şüphesiz duadır. Resulullah (sav), ahlakı temiz, dini temiz, yaşantısı temiz bir toplum oluşturabilmek için hem ashabının çocuklarının terbiyesinde duaya büyük önem vermiş, hem de ümmetine bu hususta nasihatlerde bulunmuştur.

Resulullah (sav), doğacak çocukların Salih bir kimse olması için Müslümanlara şu tavsiyede bulunmuştur: “Sizden biriniz hanımına yaklaşmak istediğinde ‘Allah’ın adıyla.. Allah’ım bizi şeytandan uzak tut ve bize vereceğin çocuktan da şeytanı uzak tut’ derse bu birleşmeden doğacak çocuğa şeytan ebediyen zarar vermez.”

Bu hadis bizlere daha işin başında şeytani değil, rabbani bir metot ile hareket etmemizi öğretmektedir. Kadın ile erkeğin birleşmesi şayet Allah’ın adıyla başlayacak olursa bu, takva üzerine yapılmış bir beraberliktir ve şeytan kesinlikle bu beraberlikte ortak olamaz, onlara zarar veremez.

Yine aynı şekilde Resulullah (sav) Müslüman erkeklere evlenecekleri zaman saliha bir kadın seçmelerini tavsiye etmiştir. Bunun sebebi hiç şüphesiz doğacak çocuğun Salih bir ortamda büyümesini sağlamaktır. Çünkü henüz kendisi Salih olmayan bir kimsenin çocuğu dahi olsa bir başkasını ıslah etmesi düşünülemez. Nitekim Resulullah (sav) bir başka hadiste şöyle buyurmaktadır: “Kendisi ile neslinizi kuracağınız kişiyi özenle seçiniz.”

Resulullah (sav), henüz çocukları anne karnında nutfe halindeyken de onlara dua etmiştir. Enes bin Malik(ra)’dan rivayet edildiğine göre; Ebu Talha bir seferde iken oğlu hastalanır ve ölür. Ebu Taha’nın hanımı Ümmü Selim oğlunu yıkayıp kefenler ve bir kenara koyar. Kocasına da döndüğü zaman oğlunun ölümünü haber vermez. Üstelik güzelce süslenir, yemek hazırlar. Beraber yemek yedikten sonra cinsi münasebette bulunurlar. Bütün bunlardan sonra Ümmü Selim oğlunun ölümünü kocasına haber eder. Ebû Talha da doğruca Mescid´e giderek Peygamberimizle beraber namazını kılar. Namazdan sonra akşam evinde olup bitenleri Hz. Peygamber´e anlatır. Peygamberimiz de Ebu Talha’ya ve hanımına “Allah gecenizi bereketlendirsin” diyerek dua eder.

Süfyan bin Uyeyne diyor ki: Ensar’ dan İbaye bin Rifaa isminde bir kimse şöyle demiştir: “Bu beraberlikten Ebu Talha’nın Abdullah isminde bir oğlu olmuştur ve Resululah (sav) ismini bizzat kendisi koymuştur. Ben Abdullah’ın 9 tane oğlunu gördüm. Hepsi Kuran hafızı idi.”(Buhari)

İşte bu, henüz anne karnında bir nutfe iken, çocuğa Resulullah’ın yaptığı dua bereketidir.

Bununla beraber Resulullah (sav) çocuğun yetişmesinin bütün merhalelerinde tüm anne ve babalara çocuklarına hayır dualarında bulunmalarını tavsiye etmiş ve bizzat kendisi de ümmetinin çocuklarına hayır dualarında bulunmuştur.

Peygamber efendimiz (sav) torunları Hz. Hasan(ra)  ve Hz. Hüseyin (ra) için şöyle dua edip Allah’a sığınır, yalvarırdı: “Her şeytandan ve her türlü kötülüklerden, zararlı olan her haşerat ve göz değmesinden ikinizi koruması için Allah’a sığınırım.”

Resulullah (sav) çocuklara hayırla duada bulunduğu gibi onlara beddua etmekten de kesinlikle sakındırırdı. Cabir bin Abdullah (ra)  Resulullah’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Kendinize, ailenize, hizmetçinize, malınıza beddua etmeyin. Şayet Allah’ın duayı kabul edeceği saatte olursa, bedduanıza icabet edilir.”

Yine başka bir rivayette Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur. “Üç duaya şüphesiz icabet edilir. Mazlumun duası, yolcunun duası ve ana/babanın duası.”

Anne ve babanın çocuğuna beddua da bulunması çok tehlikeli davranışlardandır. Zira Allah onların beddualarını kabul ederse çocuğun hali ne olur?

Çocuğun inat ederek üzerinde bulunduğu halden çok daha kötüye gitmesini, anne ve baba hiçbir zaman çocuklarına beddua etmelerine, beddualarının kabul olunmasına bağlamazlar. İşe bu durumda yapılması gereken tek şey çocuğa hayırla duada bulunmaktır.

2- Kelime-i Tevhidin Öğretilmesine Öncelik Tanımak

Resulullah (sav) bütün anne ve babalara çocuklarını öncelikle tevhid kelimesi “La ilahe İlallah”ı  öğretmeyi emretmiştir.

Cundup b. Abdullah (ra) anlatıyor. “Biz Resulullah (sav) ile beraber kalan iki genç idik. Bize Kuranı öğretmeden önce imanı (tevhidi) öğretti, sonra bize Kuran’ı öğretti de böylece imanımız arttı.”(İbni Mace)

Görüleceği üzere Resulullah (sav) onlara önce tevhidi, yani La İlahe İllallah’ı öğretmişti ve daha sonra ise Kuran’ı.

İbni Abbas’tan (ra) rivayet edilen bir hadiste Resulullah (sav) şöyle buyurmaktadır. ’’Çocuklarınıza ilk öğreteceğiniz kelime La İlahe İllallah olsun. Ölüm anında da onlara La İlahe İllallah’ı telkin edin. (Tirmizi)

3- Çocuklara Namazı ve Ezanı Öğretmek

Resulullah’ın  (sav) çocuklara bu dönemde öğrettiği en önemli şeylerden birisi de hiç şüphesiz ezan ve namaz idi.

Resulullah (sav) çocuklara namazı öğretmelerini anne ve babalarına emretmiştir. Tüm anne ve babaların çocukları yedi yaşında iken onlara namaz kılmayı öğretmeleri ve namaza alıştırmaları, on yaşına geldiklerinde ise namazı terk ederlerse dayak ile korkutmaları gerekmektedir.

Hiç şüphesiz ki dinin direği olan namaz bir eğitimcinin kontrolü altında bulunan kimselere öğreteceği en önemli amellerdendir. Bu öneminden dolayı Resulullah (sav) anne ve babalara daha küçük yaşlarda iken çocuklarını namaza alıştırmalarını emretmiş, on yaşına geldikleri zaman kılmadıkları takdirde dövülmelerini bile gerekli görmüştür.

Sebre İbn-i Mabed’den (ra) rivayet edildiğine göre Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur. ‘’Yedi yaşına geldi mi çocuğa namazı emredin, on yaşına geldi mi kılmadığı takdirde dövün’’ (Ebu Davud)

Amr b. As’tan (ra) gelen bir başka rivayette ise Resulullah (sav) şöyle buyurmaktadır; “Çocuk sağını solundan ayırmasını bildi mi ona namazı emredin” (Ebu Davud)

Yukarıda geçen ilk hadiste her ne kadar namazı öğretme yaşı yedi olarak belirtmişse de ikinci hadiste bunun sağını ve solunu ayırt edebilecek yaşa gelmesi olarak belirtilmiştir. Bu konuda gelen diğer rivayetlerde yirmiye kadar sayma, süt dişlerini atma, namazı anlama gibi başka kıstaslarda zikredilmiştir. Bu rivayetlere binaen İslam alimleri namazı öğretme yaşı olarak çocuğun temyiz yaşına gelmesini belirtmişlerdir. Hadisçiler umumiyetle temyiz yaşını ise çocuğun kendisine söylenilenleri anlayabileceği ve cevap verebileceği yaş olarak tarif etmektedirler.

Namaz ve namaza dair hususların öğretiminde Resulullah’ın (sav) şefkat dolu eğitim metodu gözden asla kaçırılmamalıdır. Nitekim Resulullah (sav) Ebu Mahzure’ye şefkatle yaklaştığı, başını okşayarak ezanı öğrettiği bu hususta önemli bir örnektir. Resulullah (sav) çocuklarına beraberinde namaz kıldırır ve gönüllerini almak için şefkat ve merhamet ile yanaklarına dokunurdu.

Cabir bin Semure (r.a.) anlatıyor; “Resulullah (sav) ile birlikte öğlen namazını kıldım. Resulullah (sav) ailesinin yanına çıktı. Ben de kendisini takip ettim. Derken karşına bir gurup çocuk geldi. Onların her iki yanağına birer birer elini sürdü. Benim yanağıma da elini sürdü. Kendisinin elinde o sıcaklıkta bir serinlik ve bir koku duydum. Öyle ki, elini sanki esans kutusundan çıkarmıştı.”(Müslim)

Hadislerde geçtiği üzere namaza dair hususların öğretiminden sonra bu konuda zorlama yaşı on olarak bildirilmektedir. Çocuk on yaşına geldiği zaman namaza zorlanmalı, kılmadığı takdirde dövülmelidir. İslam alimleri hadislerde geçen dövmenin çocuğu yaralamayacak ve ona zarar vermeyecek bir şekilde olması gerektiğini, başa ve yüze vurmaksızın, üç darbeyi geçmeyecek şekilde olduğunu bildirmişlerdir.

Sonuç olarak İslam dinindeki büyük yerine binaen namaz emrini çocuklara daha henüz küçük yaşta olsalar dahi alıştırmaya çalışmak, öğretmek ve hatta on yaşına geldikleri zaman kılmadıkları takdirde onları zorlamak anne ve babanın üzerine bir görevdir. Elbette tüm ebeveynler bu görevi esnasında Resulullah’ın (sav) şefkat ve merhamet dolu eğitim metodunu asla ihmal etmemelidirler.

4-Çocuk ve Oyun

Resulullah’ın çocuk eğitiminde onlarla oyun oynamak, oyun oynamalarına fırsat tanımak, onlarla şakalaşmak ve oyun esnasında iken oyunlarını bozmamak önemli bir yer tutmaktadır. Resulullah (sav) çocuklara aşırı sevgisinden dolayı onları kucaklar, öper, ağız ve dil hareketleri ile onlarla oynaşırdı. Ebu Hureyre (ra) bir hadiste Resulullah (sav) ‘ın torunu Hz Hasan (ra) ile oynarken dilini çıkardığını, Hz. Hasan’ın Resulullah’ın dilini çıkardığını görünce o yöne doğru geldiğini rivayet etmiştir.

Yine bir başka rivayette Resulullah (sav)’ın Hz. Hasan (ra) ile Hz. Hüseyin(ra)’ı sırtına bindirerek şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bu iki binici ne kadar da iyi binicilerdir. Ama babaları onlardan daha iyidir.”

Ömer (ra) anlatıyor: Bir gün Hasan ve Hüseyin’in Resulullah (sav)‘ın omzuna bindiklerini gördüm ve şöyle dedim ‘’Sizi taşıyan ne güze bir taşıyıcıdır’’ Bunun üzerine Resulullah (sav) şöyle dedi: Bu iki binici ne kadar da iyi binicidirler’’

Resulullah (sav) küçük çocuklarla kucaklaşır, oynaşır, şakalaşırdı. Enes’ten gelen bir rivayette geçtiği üzere o şöyle demiştir; Resulullah (sav) bizimle şakalaşırdı. Hatta bize geldiği zaman beslediği kuşu ölen küçük kardeşim, ‘’Ey Ebu Umeyr! Ne yaptı Nuğayr’’ derdi. (Buhari)

Büyük sahabi Mahmud b.Rebi (ra) şöyle demiştir. ‘’Hiç unutmuyorum, beş yaşındaydım. Resulullah (sav) bir kovadan ağzına aldığı suyun birazını üzerime atmıştı.(Buhari)

Resulullah (sav) her şeyde zirvedeydi. Güzel ahlakta, tevazuda, cana yakınlıkta, cömertlikte, yumuşaklıkta, hoşgörüde… Ve muhataba göre değişiklik arz eden değil bilakis bunlar onda sabit olan hasletlerdi. Öyle ki, muhatabı beş yaşındaki sahabe Mahmud b.Rebi’de olabilirdi, bir başkası da.

Günümüzün eğitimcileri anne ve babalar bir bakın. İnsanlığın efendisi bazen çocuklarla oynuyor, gülüşüyor, onlara espri yapıyor ve onlarla şakalaşıyor bazen onları kucaklıyor, öpüyor, sırtında gezdiriyordu.

İşte Allah’ın sadece kendisinden razı olduğu ve kemale erdirdiği son din İslam’ın güzelliği ve işte alemlere rahmet olarak gönderilen son Resul’ün şefkat ve merhameti.. O çocukların gönlünü hoş tutmak için son derece titiz davranıyordu.

Bazı insanlar sokakta, yolda veya herhangi bir yerde oyun oynayan çocukları görünce kızmaya, onları azarlamaya başlarlar ve şöyle derler; Eviniz yok mu sizin? İşiniz yok mu sizin? Ne arıyorsunuz burada?… Özellikle şayet oynadıkları oyun hoşlarına gitmezse daha da kızarlar. Ama bu insanlar şunu bilmelidirler ki Allah’ın Nebisi (sav) çocuklara karşı böyle davranmaz oyunlarını bozmaz, onların topluluğuna kızarak dağıtmazdı.

5- Havanın Kararmaya Başlamasıyla Çocukların Dışarı Çıkmasının Yasaklanması

Resulullah’ın bu hususta bir çok tavsiyesi vardır. Resulullah (sav) havanın kararmaya başlamasıyla şeytanların yeryüzüne dağıldığını bildirmiş ve bu saatten sonra çocukların dışarıda oynamasını yasaklamıştır.

Cabir’ den (ra) rivayet edilen bir hadiste Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur. ‘’Akşam olduğunda ve karanlık çöktüğünde çocuklarınızı dışarıya salmayınız. Şeytanlar bu vakitte ortalığa yayılırlar. ..(Buhari)

Cabir’den (ra) gelen bir başka rivayette ise Resulullah (sav) akşam vakti sonrasını cinlerin yayıldığı ve zorbalık yaptığı bir vakit olarak değerlendirmiştir.

Yine Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur;’’ Gece karanlığı çöktü zaman dışarı çıkmayı azaltın. Çünkü bu vakitte Allah’ın dolaşan yaratıkları vardır. Sizden kim gece vaktinde köpek havlaması veya eşek anırmasını duyarsa melun şeytandan Allah’a sığınsın. Çünkü onlar sizin görmediklerinizi görürler.

Nitekim bugün gecenin geç saatlerine kadar sokaklarda gezen gençliğin, bu saatlerde nelerle meşgul olduğuna, başlarına ne türlü bela ve musibetlerin geldiğine baktığımız zaman Resulullah’ın bu tavsiyelerinin önemini çok iyi anlarız.

Devam edecek……

NOT: Bu yazı,Genç Birikim dergisinin Mart 2014 Sayısında yayımlanmıştır.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !