Çocuklarını okula göndermeyen ailenin 5 çocuğuna devlet zorla el koydu (VİDEO-HABER)
Hatay`ın Erzin ilçesinde yaşayan Ali ve Sümeyra Algül çiftinin 5 çocuğu eğitim tedbiri iddiasıyla Sosyal Hizmetler Dairesi tarafından alıkonuldu.
Algül ailesinin ikamet ettikleri Kızlarçayı Mahallesi'ndeki evlerinde iki ay önce jandarma tarafından 5 çocuğu ellerinden alındı. Çocukları ellerinden alınan acılı baba Ali Algül, çocuklarının psikolojisinin bozulduğunu ve kendisine geri verilmesini istedi.
Dörtyol Sosyal Hizmetler Merkezi Müdürlüğünün şikayeti üzerine Erzin 1. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen karar doğrultusunda eğitim tedbiri iddiasıyla 5 çocuk ailesinden kopartılarak esirgeme kurumuna verildi.
Çocuklarının iki ay önce ellerinden alındığını söyleyen Baba Ali Algül, 14 yaşındaki kızı Zehra, 13 yaşındaki kızı Zeynep'in mahkeme kararıyla Hatay Çocuk Esirgeme Kurumu'na, 12 yaşındaki oğlu İzzet, 7 yaşındaki kızı Rukiye ve 4 yaşındaki kızı Rabia'nın da İskenderun Pervin Tosyalı Sevgi Evleri'ne verildiğini ifade etti.
Çocukları alındıktan sonra eşinin çok kilo kaybettiğini ve hayattan koptuğunu belirten Baba Algül, eşinin perişan olduğunu ve psikolojik yardım almaya başladığını söyledi.
Çocuklarının isteği doğrultusunda medrese eğitimi için okula gitmek istemediklerini söyleyen Algül, "Çocuklarım 'baba, biz medreseye gitmek istiyoruz. Medresede dini ve Kur'an-ı Kerim'i öğrenmek istiyoruz' dediler. Okula gitmek istemediklerini söylediler. Kendi imkanlarımla bir medreseye göndermek için çocuklarımı okuldan aldım. Aldıktan sonra eve devamsızlık kağıtları gelmeye başladı. Daha sonra okul müdürü ve öğretmenleri geldi. Niye çocuklarınızı okula göndermiyorsunuz. Çocuklarınızı okula göndermek zorundasınız dediler. Bende onlara dedim ki çocuklarım okula gitmek istemiyor. Dini öğrenmek istiyor. Medreseye veya Kur'an ve Sünneti iyi öğrenebilecekleri bir yere gitmek istiyorlar. Bende o yüzden çocuklarımı onları isteği doğrultusunda medreseye göndermek istedim. Göndermek zorundasınız yoksa size para cezası uygularız dediler ve para cezasını da uyguladılar. Para cezasının üzerine yine geldiler. Çocuklarınızı okula göndermek zorundasınız diye söyleyip toplamda 7 defa evime geldiler." dedi.
"Çocuklarla konuşulup ailenizden bir şikayetiniz var mı denilmesi lazım"
Çocuklarına sorulmadan ailelerinden koparıldıklarını belirten Algül, "En son Dörtyol Sosyal Hizmetler Merkezi Müdürlüğü'nden bir ekip geldiğinde. Çocuklarınızı bir hafta içerisinde göndermek zorundasınız. Eğer çocuklarınızı göndermezseniz mahkemelik olursunuz. Sonuçlarına katlanırsınız dediler. Evin içerisini görmek istediler. Gelen kişi bayan olduğu için ben yukarı çıkmadım. Eşimle beraber gezin dedim. Evin içerisini gezdiklerinde eşimin bana anlattığı sadece çocukların odasına girip birkaç tane kitabın fotoğrafını çekip bunu bu şekilde yukarıya bilgi olarak sunmaları. Ben beklerdim ki çocukların nasıl bir yaşam altında yaşıyor. Bakım tedbiri koyabilmemiz için çocukların bakımının çok zayıf olması lazım. Çocuklarla konuşulup ailenizden bir şikayetiniz var mı denilmesi lazım. Çocuklara gerçekten siz mi gitmek istemiyorsunuz okula yoksa babanız mı sizi göndermiyor diye sor sormanız lazım. Ben bunu beklerken Dörtyol Sosyal Hizmetler Merkezi Müdürlüğü görevlisi çocukları ailesinin yanında bırakma taraftarı değil de çocukları ailesinden koparmaktan yana bir tavır sergiledi."
"Çocuklarımı kaçırır gibi arabalara bindirdiler"
Kararın kendisine bildirilmeden çocuklarının kaçırıldığı gibi kendilerinden koparıldığını ifade eden Algül, "Gerçekleri gizleyip niye bu şekilde çocukları benden koparmak için yukarıya bu şekilde yazı yazıldı. Jandarma evime geldiğinde evi arayacağız dediler. O kadar kalabalık geldiklerinden bende evimde arama yapacaklarını zannettim. Çocuklar dışarı çıksın, kimse içeride kalmasın dediler. Arama esnasında ben içeriye girdim. Daha sonra fark ettim ki çocuklarımı kaçırır gibi arabalara bindiriyorlar. Dayanamayarak ne yapıyorsunuz dedim. Çocuklarınızı almak yönünde bir karar var dediler. Bende bu kararın bana bu şekilde bildirilmemesi gerekiyor dedim. Madem bir karar varsa önce bize sunulması ondan sonra yapılması gerekir dedim." ifadelerini kullandı.
Aile mahkeme sürecinden haberdar edilmedi
İki aydır itiraz dilekçelerini verdikleri halde bir sonuç alamadıklarını söyleyen Algül, "8. ayda mahkemesi bitmiş çocuklarımın bir tedbir kararı koyulmuş ama benim bundan kesinlikle haberim yok, gelen sadece devamsızlık kağıdıydı. Elimde öyle bir resmi evrak yok. Ben tedbir kararının alındığını bilseydim kesinlikle çocuklarımı almamaları için gerekli bir şeyleri yapmaya çalışırdım. Ama bu şekilde almaları zulüm olarak görüyorum. Rabbim bu zulmü hiç kimsenin çocuklarına göstermesin. Benim çocuklarım ailesinden hiçbir zaman şikayetçi değildir. Zaten çocuklarıma sorulduğunda bu görülecektir. Benim çocuklarım ailesini çok seven bizde çocuklarımızı çok seviyoruz. Dayanamaz olduk. İki ay oldu mahkemeye başvuruyoruz itiraz dilekçeleri veriyoruz ama bir sonuç alınmıyor." şeklinde konuştu.
"Çocukların ailelerinden koparılması çok büyük bir zulümdür"
Algül konuşmasının devamında şunları kaydetti: "Çocuklarımı esirgeme kurumuna götürdüklerinde ilk bir buçuk ay bize göstermediler. İlk durumum çok kötüydü, annenin durumu daha da kötü. Şikayet eden kişiler çocukların aileye kazandırılması noktasında olmadılar. Çocukları alıp aileden kopardılar. Biz çocuklarımızı çok seven İslam üzerine yaşamaya çalışan aileydik. Bu ailenin içerisinde bu şekilde çocukların koparılması çok büyük bir zulümdür. Ben çocuklarımı geri istiyorum. Bunun zulüm olduğunu söylüyorum. Çocuklarım eğer bana geri verilirse ben çocuklarımın eğitimi için gereken her şeyi yapacağıma kesinlikle herkesin duymasını istiyorum. Ben Allah'ın dinini yaşarken bu zulme maruz kaldım. Çocuk eğitim almamalı gibi bir düşüncem kesinlikle yok. Kesinlikle çocuk eğitim almalı ve öğrenmeli. Ama bir aile şu tercihi yapabilmeli. İlla ki okullarda olmasa bile, özel öğretmen tutulup veya medreseye gönderilip bu şekilde çocuğa eğitim verilmeli. Açık öğretimlerde de yapılabilir. Yani bu haklar olabilmeli. Eğer çocuklarım bana geri ulaşırsa bir şekilde eğitimlerini almaları için elimden geleni yapacağım. Çocuklarımıza sorulduğunda da baba ve annesini istediklerini söylüyorlar."
"Çocuklarım, 'baba bizleri buradan ne zaman götüreceksin' diyorlar"
Çocuklarının durumdan olumsuz etkilendiğini söyleyen Algül, "Çocuklarımı görmeye gittiğimizde 'baba bizleri buradan ne zaman götüreceksin' diyorlar. Bizi buraya niye koydular. Burada Suriyeli, anne ve babası olmayan çocuklar var. Burada annesi, babası ayrılmış ortada kalmış çocuklar var. Bize bu zulmü neden yaptılar' diye bana söylüyorlar. Sanki ben çocuklarımı cezaevinde görüşe gidiyorum gibi oluyorum. Gittiğimde boynuma sarılıyorlar. Dönüştü de orada esir halinde oldukları için durmadan ağlıyorlar. Bizde buna dayanamıyoruz. Allah'ım çocuklarımı bize kavuştursun. Rabbim hiç kimseye çocuklarını seven bir ailenin çocuklarını koparmasın. Çocuklarım bu durumdan çok etkilendi. En küçük iki çocuğumun evdeki durumlarıyla oradaki durumları bir değil. Allah için bana çocuklarımı geri verin. Ben çocuklarımı çok seviyorum, çocuklarımda bizi çok seviyor." diye konuştu.
"Çocuk ailesinden koparılması en son çaredir." diyen Algül, "Sosyal Hizmetler Merkezi Müdürlüğü gerçekten güzel çalışmalar yapıyor. Orada ailesi olmayan çocuklar var. Ama benim çocuklarım anne ve babasını istiyor. Çocuklarım bana geri iade edilirse çocuklarımı inşallah gerekli eğitimi vereceğimi herkesin huzurunda söylüyorum. Gerekirse özel öğretmen tutup gerekirse özel okullarda okutup bunu yapmayı düşünüyorum. Bir anne ve baba çocuğu için en iyisini ister. Benim başıma gelen vakanın başka bir yerde yaşanılmadığını öğrendim. Çocukları okula göndermediği için çocukları aileden koparılan vakayı yeni duydum. Çocuklarına kendi eğitim verdikten sonra çocuklar aileden koparılamaz." dedi.
Çocuklarının kendisinden koparılmasının tarifi olmayan bir acı olduğunu söyleyen baba Algül, "3 çocuğum İskenderun Pervin Tosyalı Sevgi Evleri'nde iki tanesi de Hatay Çocuk Esirgeme Kurumu'nda kalıyor. Kurumda kalan yetkililerin tavrı beni çok üzdü. 6 çocuğum var 5 çocuğumu aldılar. En küçük çocuğum daha 3 aylık. Biz çok kötü duruma düştük. Eşimin durumu benden daha kötü. Anne yüreği o kadar çocukları büyüt ve yetiştir ondan sonra bu şekilde zulüm yapılsın. Çocukların elbiselerini bile evin içerisinde gördüğümüzde oturup onu koklayarak ağlıyorduk. Elbiseleri toplayıp kaldırmak daha iyi olur dedik. Yoksa çok etkilendik. Bizim kafamız çocuklarda olduğu için geceleri uyuyamıyoruz. Yemek yerken boğazımıza takılıyor. Çocuklarımız gözümüzün önüne geliyor. Bunun tarifi yok. Çocukların aileden koparılmasının tarifi yok. Bu iki ay içerisinde 5 kilo verdim. Yemek yiyemiyorum." şeklinde yaşadıklarını anlattı.
Algül, "Toplumsal ve sosyal hayata kazandırılmayan bir çocuk kesinlikle esirgeme kurumunda ağlayıp ta ben anneme gideceğim demez. Eğer sosyal hizmetler bunu kazandırıyorsa çocuk orada niye ağlasın. Ama diğer çocuklar öyle değil ağlasa da ailesi yok. Madem çocuklarımın sosyal hayata kazandırılmadığı konusunda bir suçlama varsa orada çocuklarım neden anne ve babasını isteyip ağlıyor. Şöyle de diyorlar, ilk başta ağlar sonra geçer. Ne demek bu, kimsesiz mi benim çocuklarım. Burada da anne ve baba ağlıyor. Ben o çocukları sosyal hayatı kazandırmasam, eğer siz benden daha iyi sosyal hayat sunduğunuzu öne sürüyorsanız, çocuklara sorun ailesini yanında istiyorsa demek ki, sosyal hayatı ailesinin yanında daha çok buluyor." diyerek çocuklarının evlerinde ailesinin yanında olması gerektiğini belirtti.
Mahkemenin "yanlış algıların bulunduğu" kararına tepki
"Mahkeme kararından deniliyor ki 'yanlış algılarının bulunduğu', yanlış algılarının bulunduğu Kur'an ve sünnet mi? Çocuklarımın başörtüsü takması mı? İnandığım gibi yaşamam mı? Bu mu yanlış algı?" diye soran Algül, "Benim çocuklarım kendi yaşıtlarıyla da oynuyor büyüklerin içinde de duruyor. Ben Kur'an ve sünnet üzere yetiştirdiğim çocukların yanlış algılarının bulunduğuna kesinlikle inanmıyorum. Yanlış algı yaptığıma dair ellerinde bir kanıt veya delil varsa bana söylesinler. Sokak çocuğu değil ki benim çocuğum topluma kazandırılsın. Hırsız değil benim çocuğum. Kışın yatacak yer bulamayıp, suç işleyip 3 aylığına ceza evine giren çocuk ta değil benim çocuğum. Sosyal Hizmetler eğer topluma kazandırmak istiyorsa bu gibi çocukları esirgeme kurumuna alsınlar. Benim çocuklarım oturduğum mahallede sosyal yaşam olarak gezen ve gittiğimiz yerleri çocuklarıma sorabilirler. Biz bu mahalledeki çocuklardan daha fazla etkinlik yaparız." ifadelerini kullandı. (İLKHA)