Çok anlamlı bir soru: Hangi Macron’a kızmalı?
Türkiye değişik birimleriyle Macron Fransa’sının İslam hakkındaki bu projesine ‘çok sert’ tepki göstermiş. Dışişleri Bakanlığı Macron’a ‘haddini’ hatırlatarak, anlamı ‘barış’ olan yüce dinimizi ‘aydınlatma’ bahanesiyle yanlış ve çarpık yaklaşımlara konu etmenin hiç kimsenin haddine olmadığı uyarısında bulunmuş. Sözde ‘aydınlatma’ bahaneleriyle ‘Avrupa İslamı’, ‘Fransa İslamı’ gibi kavramlar ortaya atarak göçmen toplumları disiplin altına alabileceğini zannetmek insani ve hukuki mülahazaların aksi yönde hareket etmek olurmuş. Herkesin inançlarını yaşarken alacağı din hizmeti ve benimsediği dinî anlayışı, devletlerin yasalarla belirleme hakkı olmazmış. Demek ki Türkiye’de işler hiç böyle işlemiyormuş!
Hangi Macron’a kızmalı?
Mehmed Durmuş / İktibasdergisi.com
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, muhafazakâr demokrat Türkiye’nin en yetkili siyasilerini kızdıracak beyanatlarda bulunmuş. Beyanatın sebebi, ‘Ayrılıkla Mücadele’ başlıklı bir yasa tasarısı. Hükümet yasa tasarısını 9 Aralık’ta bakanlar kuruluna sunacakmış. Macron’un basın toplantısında söylediklerinde yeni olan hiç bir şey yok, hepsini bütün dünya çok iyi biliyor.
Macron, Fransa’da ‘Aydınlanmış bir İslam’ oluşturulacağını bildiriyor. İslam, Cumhuriyete ortak yapılmalıdır diyor ama böyle bir ortaklık için İslam’ın birtakım işlemlerden geçirilmesi yani “İslam’ın yapılandırılması”na olan gereksinimi de hatırlatıyor. Macron İslam’dan bir ideolojiymiş gibi söz ediyor ve ‘ayrılıkçı’ fikirleri savunan bu ideolojinin sorunlu olduğunu, bu kişilerin [ayrılıkçı Müslümanlar!] kendi yasalarını Fransa’nın yasalarından üstün gördüğünü ileri sürerek, İslam’ın dünyanın her yerinde kriz yaşadığını da sözlerine ekliyor.
Türkiye değişik birimleriyle Macron Fransa’sının İslam hakkındaki bu projesine ‘çok sert’ tepki göstermiş. Dışişleri Bakanlığı Macron’a ‘haddini’ hatırlatarak, anlamı ‘barış’ olan yüce dinimizi ‘aydınlatma’ bahanesiyle yanlış ve çarpık yaklaşımlara konu etmenin hiç kimsenin haddine olmadığı uyarısında bulunmuş. Sözde ‘aydınlatma’ bahaneleriyle ‘Avrupa İslamı’, ‘Fransa İslamı’ gibi kavramlar ortaya atarak göçmen toplumları disiplin altına alabileceğini zannetmek insani ve hukuki mülahazaların aksi yönde hareket etmek olurmuş. Herkesin inançlarını yaşarken alacağı din hizmeti ve benimsediği dinî anlayışı, devletlerin yasalarla belirleme hakkı olmazmış. Demek ki Türkiye’de işler hiç böyle işlemiyormuş!
Macron’a bir tepki de Ak Parti sözcüsü Ömer Çelik’ten gelmiş. Çelik Macron’a, aydınlanmış İslam oluşturulmasının hukuka ve inanç özgürlüğüne saygısızlık olduğunu hatırlatıyor ve Macron’un otoriter ideolojisinin güvenlikçi bir yaklaşımla topluma ve dini meselelere şekil verme hedefi güttüğünü belirtiyor. Ömer Çelik, Macron’u haksız çıkartmak için, Macron’un ülkesinin ait olduğu Avrupa’nın kapısını çalıyor ve bu kapıdan istimdat ediyor. Ak parti sözcüsünün kanaati o ki, Avrupa demokratları bu yaklaşımı Stalinizm olarak görüp, reddedeceklerdir! Macron’u (dille) köteklemek için, savunma gereği duyduğu(!) İslam’a has bir tek cümle kuramıyor. Mesela ‘aydınlanmış İslam’ nedir ve niçin kötüdür, buna dair bizzat İslam’dan devşirdiği bir yargıda bulunamıyor. Avrupa’yı Avrupa kriterleriyle eleştiriyor. “Fransa İslamı” oluşturmayı diktatörce bir yaklaşım ve kara cehalet olarak nitelendiriyor. (Türkiye’de bir ‘Türk İslamı’ oluşturulmamış gibi!). Çelik’e göre Macron’un hedefinde, yükselişte olan yabancı düşmanlığı ve İslam düşmanlığı olmalıymış, bunun yerine İslam’ı hedef alması en temel insani ve demokratik değerlere aykırıymış. Macron bu yaklaşımıyla demokrasiye ve insan haklarına değil, nefret suçlarına destek veriyormuş. Macron, AB değerlerine saldıran aşırı sağcılarla aynı düzleme geçmekteymiş. Ömer Çelik şunu da hatırlatıyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan defalarca yüz yüze görüşmelerde Macron’a İslam hakkında içine düştüğü zihniyet çarpıklığını ve kavram hatalarını anlatmış…
Tarihin böyle hüzün verici komiklikleri çoktur. Fransa Cumhurbaşkanına mı öfkelenmeli, ona ayar vermeye çalışan muhafazakâr demokrat bir hükümetin yetkililerine mi? sanırım söze şuradan başlamalı: Her ne olursa olsun, İslam dünyanın bir numaralı gündem maddesidir ve bu konumunu hiçbir zaman da yitirmeyecektir. İslam’ın kıymetini sadece, onun müntesibi olduğunu söyleyen biz Müslümanlar bilmemekteyiz.
Kurtlar sofrasında paylaşılamayan, orasından burasından çekiştirilen İslam’dır. Ama bilinmelidir ki İslam, jakoben damarı ağır basan laik Fransa’nın oyuncağı olmadığı gibi, melez partilerin yönettiği garpzede ülkelerin oyuncağı da değildir.
Fransa devleti ‘aydınlanmış İslam’ imal ederse kötü, Türkiye Cumhuriyeti imal ederse iyi! Bunun birkaç sebebi var. Birincisi şu: Bu ülkede ‘aydınlanmış İslam gerekiyorsa onu da biz (muhafazakâr demokrat Ak Parti) yaparız, siz de kim oluyorsunuz? Yani devlet sadece kendi vatandaşına değil, herhangi bir dış devlete de kendi işinde şirk koşturmak istemiyor. İkincisi, hipnotize edilmiş kitlelerin derin uykularının sürmesi için İslam’a sahip çıkıyor imajının yaralanmaması gerekir. Dışişleri ve parti sözcüsünden özetler yapılarak verilen haberler kitlelerde, “nasıl ağzının payını verdi ama!” yollu bir takdir tepkisi doğuracaktır. Üçüncü olarak, gıcık alınan Macron’a ağzının payının verilmesi için kaçırılmayacak bir fırsat doğmuştur.
Bütün dünya âlem biliyor ki, ‘aydınlanmış’ İslam Fransa’dan önce Türkiye’de oluşturulmuştur. Oluşturuculara müjdeler olsun ki artık bunu soracak/sorgulayacak kimseler kalmamıştır. Dost-düşman hemen herkes ‘aydınlatılmış İslam’ gerçeğine teslim olmuş vaziyettedir. Türkiye’de Cumhuriyet bir ‘aydınlatılmış’ İslam projesi adına doğmadı mı? Bir asırdır verilen mücadele bütünüyle İslam’ın batı ve Avrupa kriterleriyle zorla evlendirilip, İslam’a alternatif bir İslam (Amerikan İslamı/Türk tipi İslam) ihdas ve icat etmek uğruna değil midir? Yemin etsek başımız ağrımaz ki, Fransa’nın oluşturacağı ‘aydınlatılmış’ İslam, bizim ülkemizde bir asırdır resmi olarak üretilmiş olan sözde İslam’dan daha feci bir şey olmayacaktır. Ömrü kifayet edenler bunu bizzat göreceklerdir.
Macron’un alternatif İslam projesine, AB’ne uyum yasaları çerçevesinde 2000’den faza mevzuat yaptıklarıyla övünen Dışişleri bakanlığı tepki göstermektedir. İstanbul Sözleşmesi’ni Fransa’dan önce imzalamış olan bir laik Cumhuriyet, Macron’u İslam’a değil Avrupa’ya şikayet etmektedir. Bütün bir toplumu, artık İslam’ın bir devlet dini olmasını istemekten, yangından kaçar gibi kaçar hale getiren bir partinin sözcüsü inanç özgürlüğüne aykırılıktan ve Stalinizm’den v.b. dem vurmaktadır.
Türkiye’de devlet (Diyanet, okullar ve diğer kurumlar) bir taraftan, Fetö denilen örgüt ve devletin kanatları altında itina ile beslenip büyütülen STK’lar diğer taraftan, basın-yayın bir başka taraftan zaten aydınlatılmış yani laikleştirilmiş hatta pozitivistleştirilmiş bir İslam projesi için eşgüdümlü olarak çalışmaktadırlar. Macron bu ayıplarını yüzlerine vurur mu, bilmem. Ama insanlar şayet Allah’tan korkmuyorlarsa, hiç değilse biraz kuldan utanmayı bilmeliler.
Müminler olarak mutahhar İslam’ın, E. Macron gibi haçlı artığı bir siyasetçinin hiçbir projesinden korkmamız için neden yoktur. Bu ümmetin dinine-imanına haçlılar bir zarar veremediler, hiçbir zaman da veremeyeceklerdir. Ama kekliği yine keklikle avlamaları misali, İslam’a İslam suretinden görünen Macronlar pek çok şer dokundurabilmektedirler. Bütün Macronların şerlerinden Allah’ın Kitabına ve Rasulünün sünnetine sığınıyoruz.