07-01-2008 18:48

Cumhuriyet kadını!

Bir çoğumuzun annesi, bir çoğumuzun ninesi yaşında bir kadının hâlâ 18-20li yaşlardaki fizikle karşımıza çıkması olağan sayılabilir mi? Fakat cumhuriyet kadının genç kalmaktan başka çaresi yoktur. Çünkü fizik her şeyin önündedir. Cumhuriyet kadınının fiziği yoksa, neredeyse hiç bir şeyi yoktur…

Cumhuriyet kadını!

D. Mehmet Doğan / Anadolu Gençlik Dergisi

“Cumhuriyet"le "kadın hakları" konusunda bire bir paralellik kurulur. Yaygın söyleme göre, Cumhuriyet kadınlarımıza, müthiş hak ve özgürlükler tanımıştır. Cumhuriyetten önce bir hiç olan, insan sayılmayan kadınlarımız, Cumhuriyet sayesinde her türlü hakka sahip olmuşlardır... Cumhuriyet sayesinde kadınlarımız istedikleri okullarda okuyor, istedikleri işe giriyor, istediği gibi hareket edebiliyor. Kendi kimliğini ifade konusunda her türlü hakka sahip oluyor...

Gerçekten öyle mi?
Bu resmî propagandanın çağdaş bir efsane olmaktan öte değeri bulunmadığı artık geniş bir kadın kitlesi tarafından kolayca görülüyor. Bunun böyle olmadığını, kadınlarımız yaşayarak, görerek, uygulamalara bakarak öğreniyor ve derin bir hayal kırıklığı yaşıyorlar…
Toplumun alt kesimlerinden gelen dindar kitlelerin çocukları bunu zaten biliyorlardı. Onlar yukarıya doğru tırmandıkça, tahsilde, işte başarı kazanmaya başladıkça, dışlandılar. Okulları kapatıldı, okullardan uzaklaştırıldılar. Kılık kıyafet bahanesiyle önleri kesildi. Onlar gerçeği gördüler ve herkese gösterdiler. Cumhuriyetin kadınları kurtarma iddialarının laftan öte anlamı olmadığını kör gözlere soktular! O sebeple, örtülü kadınlar bir değil, iki defa suçlular!

Millet tarafından seçilmiş bir milletvekiline, Merve Kavakçıya millet iradesinin tecelligâhı olduğu söylenen Mecliste başörtüsü yüzünden haddi bildirildi. Eşzamanlı olarak örtüsüz Nazlı Ilıcaka da haddi bildirildi. Peki neden? Onun örtüsü mü vardı? Çok mu dindardı? Mürteci miydi? Hani cumhuriyet "fikri hür, vicdanı hür" nesiller isterdi? Yoksa sadece erkekler için mi böyle bir ayrıcalık söz konusu idi? Nazlı hanım, TBMMde fikri hür, vicdanı hür bir kadın olarak mücadele edemez miydi?

Demek ki edemezmiş!
İşte gerçek Türkiye fotoğrafı: Üniversite birincisi genç kız, yaşı yirminin üstünde, reşid, evlenebilir, boşanabilir, seçebilir... Başını örtemiyor, başörtüsünün üstüne peruk takıyor, takmak zorunda kalıyor! Bu nasıl hürriyet, bu nasıl kadın özgürlüğü!

Şu soruyu cevaplandırmak gerekiyor: Bu kız aptal mı? Neden başını örtüyor? Yahut da, Başörtüsünü yasaklayanlar mı akıllı, başını örten üniversite birincisi mi?
Cumhuriyetin "kadın hürriyeti" palavraları tesirini gittikçe kaybediyor. Hakikat ortada: Kadınlarımız perişan. Geleneksel bağların koruyucu etkisi ortadan kalktı. Geleneksel kesimlerde kadınlar perişan edildi. Modernlik ahlâkıyla, kültürüyle gelmedi. Modern kesimdeki kadınlar rezalete, safahate mahkûm edildi. Çalışma hayatında yer bulmaya çalışan kadınlar taciz ve baskı altında. Onlara verilen hürriyetler de var elbette: Eş olmama hürriyeti, anne olmama hürriyeti. Devlet dairelerinde kadınlar çene çalar, örgü örer, arada bir evrakla uğraşırken, çocukları şunun bunun elinde güya yetişmektedir.

Yükselen kadınlar için sistemin koyduğu tek ölçü var: Fizik ve bu fizikten gerektiği şekilde faydalanma... Bu yalnız devlet kesiminde değil, özel kesimde de böyle. Basın kesiminde dahi böyle olduğunu, bizzat kadın gazeteciler söylüyorlar. Daha yakın günlerde, bir kadın gazeteci, orta yaşlarda kadınlar için gazeteciliğin daha zor olduğunu boşuna söylemiyor!

Sistemin kadına söylediği şu: "Fiziğini kullan, öne geç, para kazan, istediğin haltı ye! " "Cumhuriyet basını"nın değişmez objeleri yine manken, fotomodel, dansöz, şarkıcı, sunucu ve elbette giyinme özürlü "cumhuriyet kız"ları...

21. yüzyıldayız. Dünya büyük bir değişim yaşıyor. Küre daha hızlı dönüyor. İnsanlar birbirinden daha çabuk haberdar oluyor. Eskiden mızrak çuvala sığmıyordu, şimdi ideoloji çağa uymuyor! Eskiden işler kolaydı: "Din kadınların seçimini kısıtlıyor, onların hürriyetini, toplum içinde yer almasını engelliyor! Onları kafes arkasına kapatıyor!" der geçerdiniz.
Şimdi ne denilecek?
Atatürkçülük, dinî düşünceye dayandırılmış baba otoritesine karşı kadını serbestleştirmeye çalıştı. Bunda belli bir mesafe aldı. Fakat şimdi görülüyor ki, Atatürkçüler, baba otoritesinin yerine devlet otoritesini koymuşlar. "Babanın dediğini yapma, devletin dediğini yap!" İşte özgürlük bu!
Cumhuriyetin bir zamanlar daha çok gençlere ve kadınlara dayandırıldığını, onların cumhuriyetin asli unsuru olduğu vurgusunun fazlasıyla yapıldığını biliyoruz. Zaman içinde önce gençlerden vaz geçildi. Şimdi sıra kadınlarda. Bunun esas sebebi, gençliğin Cumhuriyetin ilk döneminde kodlanmış propaganda malzemesiyle yetinmesinin artık mümkün olmaması. Cumhuriyet ideolojisinin de yüzüncü yıla yaklaşılırken kendini yenilememesi. Bu açmaz, sistemin gençleri sıkı denetim altında tutmasına yol açıyor.
Cumhuriyetin kadın vurgusuna dünya gözüyle bakıldığında basit, arkası önü düşünülmemiş bir modernlikten başka anlam ve değeri olmadığını kendini "cumhuriyetçi" ilan eden gazetelerin halka sunduğu, sunmayı neredeyse vazife addettiği kadın tipi bize açık olarak gösteriyor.

Şimdilerde bir çok kadının ismi "Cumhuriyetçi" gazetelerin birinci sayfalarında yer alıyor. Elbette resimleriyle birlikte. Cumhuriyet kadınlarının resimlerinin okuyucuya sunulması bilhassa gerekiyor. Çünkü onlar sırf resim olarak önem ve değer taşıyorlar. Bütün güçlerini fiziklerinden ve bu fizikleri üzerine kurulan hayat tarzından alıyorlar. Fizik olmadan cumhuriyet kadını olmak mümkün değildir, belki de kısmen mümkündür de birinci sınıf cumhuriyet kadını olmak imkânsızdır.

Türkiyenin son yıllara kadar en güçlü "cumhuriyet kadını modeli" her halde "Ajda" idi.
Bir subay çocuğu olduğu söylenen bu cumhuriyet kadını modeli, fiziği ile rejisörleri kolayca ikna ederek önce sinema dünyasına giriyor. Sonra daha ötesine geçmek için müzik dünyasının kapısına dayanıyor. İlk çıkış başarısız olmasına rağmen, ondaki fizik, eninde sonunda müziğe de dönüşüyor!

Türkiyede müziğin iyice hafiflediği dönemde hafif müzik piyasasına Fransız aksanı ile okuduğu "Türkçeleştirilmiş" şarkılarla giriyor. Sonra işi ilerletiyor. İşte onun için "süper-star" diye bir unvan icad ediliyor. (Cumhuriyet Türkçeci olmakla beraber cumhuriyetçilerden unvanı Türkçe olan bir kişi bile hatırlayamıyoruz nedense!).

Malûm fizikten müziğe yansıttığı başarısını dış zaferlerle de taçlandırmak, böylece Cumhuriyet kadınının varlığını Avrupaya da duyurmak istiyor. Parise kapağı atıyor. Orada konserler verdiği (muhtemelen parayla salon kiralamak suretiyle) ve başka "filmsel" işler yaptığı söyleniyor. Avrupadaki deniz bittikten sonra Türkiyeye dönüyor.

Bu arada her şey değişmiş gibi görünürken, değişmeyen bir şey var. Cumhuriyet kadını çok sayıda partnere sahip oluyor. Arada bir evleniyor. Fakat evlilik figürlerinin önemi yok. Çünkü evlilik onu maddi ve manevi olarak asla etkilemiyor. Asıl önemli olan, cumhuriyet kadınına yakışan şekilde asla yaşlanmaması.
Evet, Cumhuriyet yaşlansa bile cumhuriyet kadınları asla yaşlanmıyor!

Hiç "nine, ebe, haminne" denildiğinde bir "cumhuriyet kadını" hatırınıza gelir mi? O müşfik nineler, şefkatli haminneler, güngörmüş ebeler…hep eski devirlere mahsustur. Onlar, zamanı geldiğinde genç, orta yaşlı ve yaşlı olan, her devrelerinde de yaşlarının gereğini yapan insanlardır. Gençken evlenen, çocuklarını yetiştirerek anneliklerini ispat eden ve nihayet torunlarına haminnne olabilen nur yüzlü kadınlarımız… Bunların Cumhuriyet kadını olması mümkün mü?

Ajda, bir zamanlar ninelerimizin geçtiği yollardan geçmiş olsa idi, anne olarak geçirdiği yıllardan sonra, nine olarak da karşımıza çıkardı, fakat çok farklı bir yüzle!

Fakat Cumhuriyet kadınının geçlikten başka çağı yoktur. Onun belki de gençlik resimlerinde ufak tefek kırışıklar fark edebilirsiniz, fakat elli yaşın üzerine çıktıktan sonra hiç bir kırışıklığa rastlamanız mümkün olmaz.

Bir çoğumuzun annesi, bir çoğumuzun ninesi yaşında bir kadının hâlâ 18-20li yaşlardaki fizikle karşımıza çıkması olağan sayılabilir mi? Fakat cumhuriyet kadının genç kalmaktan başka çaresi yoktur. Çünkü fizik her şeyin önündedir. Cumhuriyet kadınının fiziği yoksa, neredeyse hiç bir şeyi yoktur…

İyi ki Türkiyede imparatorluk bakiyesi kadınlar çoğunluğu teşkil etmeye devam ediyor. Onlar doğuyorlar, çocukluk ve gençlik çağlarından geçiyorlar. Normal kadınlar gibi doğuruyor, anne oluyor, çocuklarını yetiştiriyor ve nihayet torunlarına sahip çıkıyorlar…Yani tabiî bir hayat yaşıyorlar.

Cumhuriyet kadını tabiî olmaktan çıkmış/çıkarılmış bir yaratık, bir çevre felaketi!

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !