Direniş lideri Ahmed Yasin`in oğlu ile...
Hamza Er, Filistin İslami Direniş Hareketi (Hamas)`ın kurucusu şehid Ahmed Yasin`in oğlu ile, babası ve Filistin direnişi üzerine röportaj yaptı. Röportajı iktibas ediyoruz.
Filistin hareketinin komutanı, mescitte çocukların ve gençlerin öğretmeni, evinde ailesine arkadaşça, dostça yaklaşan bir baba… O’nun dünyaya hiç değer vermediğini, ziyaret ettiğimiz Filistinlilerin yaşadığı fakir bir gecekondu semtindeki evinden rahatlıkla anlayıp dersler çıkarabilmek mümkün… Özel malikânelerde, sırça köşklerde, seçkinler gibi yaşayarak toplumları idare edenleri gördüğümüzde Şeyh Ahmed Yasin ve hareketinin neden farklı olduğunu, neden başarılı olduğunu, neden kendisinin ölümsüz olduğunu daha iyi fark edebiliyorsunuz. O halen öğretiyor. Geride bıraktığı oğullarının tanıklığıyla, açık hava müzesi olan mütevazi ev ortamıyla O’nun talebesi olabilirsiniz. Gazze’deki 4 günlük seyahatimiz sırasında evini ziyaret etme fırsatını bulduğumuz Şehid Şeyh Ahmed Yasin’in oğulları Abdulhamid ve Abdulgani ile babasını ve yaşadıklarını konuştuk. Rabbimize, Şehid’in dolaylıda olsa talebesi olabilmeyi bizlere nasip ettiği için Hamd ediyorum…
-Şeyh Ahmed Yasin’in bir günü nasıl geçerdi?
Sabah namazından önce kalkardı. Namazını kıldıktan sonra bir saat kadar Kur’an okurdu. Sonra iki saat dinlenirdi. Daha sonra gün boyunca sakat arabasında ziyaretçilerini karşılar, onları dinlerdi. Nasihat isteyenler, yardım bekleyen aileler, kamplardan ziyaretçiler ve hareketten arkadaşlarını gece saat ikiye kadar ağırlardı. Yorulduğu zaman somya yatağında dinlenirdi. Genelde tüm günü böyle geçerdi.
-Evin dışında nelerle meşgul olurdu?
Zamanını Darul Erkam ismini verdiğimiz okullarda geçirip orada öğretmenlik yapmaktan büyük mutluluk duyardı. Bu onun en büyük ideallerinden birisiydi. Sürekli “benim özel okulum olsa da istediğim eğitimi verebilsem” derdi. Evin dışında ki programda genellikle düğünlere, cenazelere katılır, insanların sevinç ve hüznünü paylaşırdı. Şeyh insanların dertlerini dinler çözüm bulmaya gayret ederdi. Komşularının dertleriyle dertlenir, yetim çocuklara ve dul kadınlara sahip çıkardı. Yiyeceğini ve giyeceğini paylaşmayı severdi. Bir gün bir grup bayan yardım talebinde bulunmaya gelmişti. Şeyhin yanında hiç parası yoktu. Bana onlara şu an parası olmadığını ama para gelirse, ‘isterse beş dakika içinde gelsin’ onlara dağıtacağını söylememi istemişti. Bayan misafirler “o zaman bekleyelim” diyerek beklemeye başlamışlardı. On dakika sonra hiç randevusu olmayan birisi eve geldi ve Şeyhle görüşüp bir miktar yardım bıraktı. Şeyhte o paradan bir kısmını bekleyen bayanlara dağıttırmıştı. Allah onu mahcup etmemişti.
İlme Önem Verir, Cehaletle Zafer Elde Edilemez Derdi
Darul Erkam’da çocuklara ve gençlere yaklaşımı nasıldı?
Özel bir jenerasyon oluşturmak için bu okul kuruldu. Şeyh orada 70’li yıllarda öğretmenlik yapmıştı. Çocuklara açık örneklere dersleri anlatırdı. Mesela abdest almayı öğretirken masanın üzerine bir tane cetvel koyardı. Çocuklara, “onu bir musluk olarak düşünün şimdi abdest alacağız” diyerek ilk eğitimini verir, sonra onu öğrendiklerini anladıktan sonra gerçek musluğa gönderirdi. Onları sınıfta bulunan masaların üzerine çıkarır namazı öğretirdi. Babam bayanların yetişmesine de oldukça önem verirdi. Bayanlar içerisindeki ilmi ve sosyal aktivitelerin arttırılması için teşvikte bulunurdu. Şeyh, bayanlara yönelik Gazze`deki davetin öncülüğünü yapmıştı. Müslümanlara ilme önem vermelerini tavsiye ederdi. İlmin gelecekte bizim düşmanımıza karşı zafer elde etmekte kullanacağımız silahımız olacağını söyler, cehaletle zafer elde edilemeyeceği ikazında bulunurdu.
(Şeyh Ahmed Yasin’in Dinlendiği Yatağı)
-Şeyh’in aile fertleriyle ilişkisi nasıldı?
Ailesiyle güzel sıcak bir ilişki içerisindeydi. Ailesiyle istişareye çok önem verirdi. Hanımına, kız çocuklarına özel vakitler ayırırdı. Bu özel vakitlerde başka bir şey yapmaz, sadece onlarla ilgilenirdi. Bazen o kadar yoğun oluyordu ki, aile fertleri olarak onu göremiyorduk. Ev halkı da bu çalışma mekânına bakan kapıyı açar içeri girer şeyhin karşısına oturur, “yeter birazda bize vakit ayır” derledi. Babam onlara, “siz de randevu alın, ajandaya isminizi yazın” diyerek şaka yapardı. Çocuklarına güzel terbiye verirdi. Küçük yaşımızdan itibaren bizleri namaza alıştırırdı. Namazlarda bizimle cemaat yapardı. Özellikle sabah namazı üzerinde dururdu. Çocukları sabah namazına teşvik etmek için onlara küçük hediyeler verirdi. Sabah namazlarında en istikrarlı çocuklarına diğerlerinden fazla değer verdiğini hissettirirdi.
(Şeyh Ahmed Yasin’in Kanlı Ve Parçalanmış Battaniyesi)
Namaz En Zevk Aldığı Ameliydi
-Namazlarında cemaate çok mu önem verirdi?
Dünyada en çok zevk aldığı amelin namaz kılmak olduğunu söylerdi. Güvenlik acısından tehlike de olduğunu bildiği halde sabah namazını camide kılmayı ihmal etmezdi. “Ölüm zaten bizi bulacak” der kendisini camiye götürmemizde ısrar ederdi. “Elli senedir ben şahadeti bekliyorum zaten, sakat arabasında ölmek yerine camiye giderken ya da namazda ölsek daha iyi olmaz mı?” diye düşünüyordu. Kendisine arandığı, tehlikede olduğu, bu sebeple saklanmasının daha iyi olacağını söyleyenlere, “onlar beni arıyor bende onları arıyorum.” şeklinde cevap verirdi. Ayrıca “yoksa benim şehit olmamamı istemiyor musunuz?” diye de takılırdı. Tabii kendisine duyulan ihtiyaçtan dolayı bu tedbirlere ihtiyaç duyulduğunun farkındaydı.
- Şeyh Ahmed Yasin’in geçirdiği kazaya rağmen elde ettiği başarısının anahtarı nedir?
Babamın geçirdiği kaza Allah’ın takdiriydi. Fakat babam hiç yılmadı. O’nun başarısının sırrı hiç bitmeyen azmi ve sürekli olarak aktif kalmaya çalışmasıydı. Devamlı olarak hareket ederdi. Bu yönüyle yaşadığı acıları da unuturdu. Bir hasta eğer hareket etmeden devamlı yatarsa depresyona girer ve sürekli güçsüz ve zayıf bir hal içerisinde olur. Yalnız Ahmet Yasin’ in hayatı farklıydı. Bazen sakatları ziyaret eder, onların içerisinde ağlayanları gördüğünde uyarır ve manevi destek verirdi.
-Üzerinde açık bir tehdit var mıydı?
Son üç yılda ciddi bir şekilde aranıyordu. İsrail tarafından üzerinde sürekli bir tehdit vardı. Bu sebeple hareketin toplantıları bu evde yapılmazdı. Onu bu tedbire iten bir başka sebepte zamanın hükümetinin evine yerleştirdiği dinleme cihazlarıydı. Hareketin günlük aktiviteleri buradan yürütülürdü. Ama liderlik toplantıları dışarıda olurdu. Son zamanlarda El-Fetih’te dahil bütün gruplardan ziyaretçileri olurdu.
HAMAS, Halkla Barışık İslami Değerlere Bağlı Bir Harekettir
-HAMAS’ı kurma gerekçesinden size nasıl bahsederdi?
Halkının, toprağının ve evinin işgal altında bulunması, işgal gücünün yaptıkları, onu bu halkın haklarını iade etmek harekete geçirdi. Ve HAMAS’ı kurdu. Bazen şöyle söylerdi: “kardeşimde olsa kim evimi alırsa ben ona karşı mücadele ederim. İsrail’e karşı nasıl mücadele etmeyeceğiz… Ben Yahudilerle Yahudi olduklarından dolayı mücadele etmiyorum. Yahudilerden başka biriside bizim topraklarımızı işgal etseydi, onlara karşıda aynı mücadeleyi sürdürürdük.”
-HAMAS kısa sürede nasıl bu kadar başarılı olabildi?
HAMAS mescitlerde başlayan bir harekettir. Şeyh, İslami davetin merkezinin mescitler olması gerektiğini savunuyor ve bu çerçevede hareket ediyordu. Mescitte vaktini geçirir, insanlara tebliğ ve nasihatlerde bulunur, bir kişi bile olsa ona saatlerce İslam’ı anlatırdı. Bu mescitlerde ana eğitimi alan ve şuur kazanan gençler, yıllar sonra HAMAS’ın temelini oluşturdular. Halkla barışık, İslami değerlere saygılı olan bu hareket Filistin halkı tarafından kısa sürede benimsendi. Mescitlerde yakalanan iman, ihlas, ibadet şuuruna, topraklarının işgalden kurtulabilmesi için Cihad bilinci de eklenince Filistin halkının HAMAS’la beraber hareket etmesi kolaylaştı.
(Şeyh Ahmed Yasin’in Mütevazi Evi)
-Şehadetine vesile olan olayı anlatabilir misiniz?
Şehadetinden önce son iki yıl evde yatmazdı. Gecenin belli saatine kadar burada kalır, sonra tedbir için yatmak için başka bir yere giderdi. O gece casus uçaklar çok yoğundu, sesleri duyuluyordu. Evden çıkmadan beş dakika önce gelini “çok uçak var gitmeyin” demişti. Kendisi ona, “sen niye korkuyorsun, ben korkmuyorum ki” diye cevap vermişti. Yalnız uçaklar onun yerini belirleyememiş, hedefi tam alamamış O’da camiye girmişti. Yatsı namazı vaktiydi. Uçakların yoğunluğundan camiden çıkmamaya karar verdik ve O’da camide dinleniyor, çocuklarla sohbet ediyordu. Ara ara dinlenerek sabaha kadar ibadetle meşgul olmuştu. Sabah namazını kıldıktan sonra camiden çıktı. Evle caminin arasında yolun ortasında Apaçi helikopterlerinden fırlatılan füzelerle şehid edildi. Ben kendim daha caminin kapısının önündeydim. O’nun yanında iki, üç tane genç vardı. Onlarda namazdan çıkmıştı. Ben Şeyhin yanına doğru koşmaya başladığım an ikinci bir füze benim üzerime atıldı. Ben ondan sonra zaten kendimi kaybetmiştim. Çünkü ağır şekilde yaralandım ve 2 hafta boyunca kendime gelemedim.
-Daha sonra kendinize geldiğinizde neler hissettiniz?
Herkes bir gün mutlaka ölecek, ölümden asla kaçış yok. Biz Filistinliler olarak daima Allah’tan şehadeti istiyoruz ve asla yatakta ölmeyi istemiyoruz. Babam bunu gerçekleştirdi ve inandığı değerler üzere hayatını tamamladı. Her Filistinli gibi bizde böyle bir son bekliyoruz.
(Röportaj: Hamza Er / Özgün Duurş)