06-04-2010 19:16

Dubai yeni Pompei mi?

Koskoca İslam dünyasında örnek olarak gösterilen, parmak ısırtan bir numune durumundadır Dubai, ne kadar da acı. Muhafazakâr kesimin `elitleri` bol para harcamak, lüksün, şatafatın tadını çıkarmak için Dubai`nin yıldız zengini otellerine koşuyor, bilmem kaç milyon dolarlık villalarını kapışıyor.

Dubai yeni Pompei mi?

Dubai yeni Pompei mi?

Burak Kıllıoğlu / Milli Gazete

Son yıllarda bir Dubai hayranlığı çıktı ortaya. Özellikle, Türkiye'deki muhafazakâr kesimin bir bölümü, Dubai'yi ekonomik anlayışlarının somutlaşmış hali gibi görüyor ve bugünün dünyasında en ideal model olarak bakıyorlar bu küçük şehre. Avrupa ve Amerika kaynaklı gazetelerin, dergilerin, televizyon programlarının eşsiz övgüleriyle, albenili sunumlarıyla göz kamaştırıcı bir imaj seriliveriyor insanların önüne. Kısa sürede taçlanan bir başarı öyküsünün yanı sıra haddinden fazla ışıltılı, janjanlı bir yaşam da örnek alınmasını daha da fazla tetikliyor. Bir bakıma, üretimle, çalışmayla fazla haşır neşir olmadan refaha, zenginliğe, müreffeh bir yaşama kapı açılabileceği manzarasıyla yeni bir "köşe dönme" anlayışını müjdeliyor.

Avrupa ve Amerika kaynaklı gazetelerin, dergilerin, televizyon programlarının eşsiz övgüleriyle, albenili sunumlarıyla göz kamaştırıcı bir imaj seriliveriyor insanların önüne. Kısa sürede taçlanan bir başarı öyküsünün yanı sıra haddinden fazla ışıltılı, janjanlı bir yaşam da örnek alınmasını daha da fazla tetikliyor. Bir bakıma, üretimle, çalışmayla fazla haşır neşir olmadan refaha, zenginliğe, müreffeh bir yaşama kapı açılabileceği manzarasıyla yeni bir "köşe dönme" anlayışını müjdeliyor.

Dubai isminin başlı başına bir marka haline geldiği, birbirinden iddialı ve fantastik projelerle daha da çok konuşuluyor. Her yeni projede daha da absürdleşen, daha da sınırları zorlayan bir hayal gücü çıkıyor insanların karşısına. Git gide insanların zihninde bir "masal ülkesi" imajı pekişiyor. Ancak, bu bir aşamadan sonra tehlikeli de olabilir. Çünkü farkında olmadan gerçeklerle bağını da kesiyor ve zaten sabun köpüğü kabilinden sahip olduğu itibarını da fantezi öğelerine indirgiyor.

25-30 sene öncesine kadar basit bir balıkçı kasabasıyken bugün lüksün, şatafatın, izansız yatırımların ve dolayısıyla dünyadaki açgözlü sermaye sahiplerinin gözünde bir cazibe merkezine dönüşmüş Dubai. Sahip oldukları petrolün verdiği ve bir gün tükeneceği de muhakkak olan bir zenginlik içinde bu şehir. Ancak, her tarafı istila etmiş gökdelenlere, dev gibi Amerikan arabalarına, jiplerine (özellikle jipler birilerini kendinden geçiriyordur muhakkak) bakınca, sanki sonsuz bir kaynaktan besleniyorlar havası hakim. Yeni dünya düzeni ve küresel kapitalizm, böylesi serbest ticaret maskeli yapay cennetlere bayılıyor tabii.

Önce dünyanın ilk yedi yıldızlı (6 bile yetmemiş demek) oteli açılıyor, daha sonra palmiye şeklinde bir ada inşa ediliyor ve dünyanın kaymak tabakasına hizmet vermek amaçlanıyor. Muhakkak bir sürü birbirinden absürd proje de vardır, biz bilinenlerden devam edelim. En son da, dünyanın en yüksek binasını yapıyorlar, ki yüksekliği 828 metre. 4 milyar dolara mal olmuş ve güya krize meydan okurcasına, küresel krizin hüküm sürdüğü 2009'da açıldı. (Gerçi, o günlerde uluslararası piyasalarda, Dubai'nin dış borcunu ödeyemeyecek durumda olduğuna dair haberler çıkmıştı. Borçlarını ödeyebilmesi için 10 milyar dolar destek sağlayan Abu Dabi Emiri Şeyh Halife'ye jest olarak binanın ismini Burj Dubai'den Burj Halife'ye çevirdiler) 25-30 sene öncesinin balıkçı kasabası muazzam bir değişim-dönüşüm geçiriyor, ancak dikkat çekici bir şekilde hiçbir şey üretmiyor, hiçbir şey geliştirmiyor. Üretime değil de paraya dayalı bir zenginlik, mali oyunlarla ve fantastik projelerle dönen bir çark söz konusu.

Krizle birlikte patlayan emlak balonu, Dubai Emirliği'ne ait iki tane şirketin borçlarını ödemede sıkıntı yaşamasına sebep oldu. Konuyla ilgili çıkan haberlerde, Dubai Şeyhi'nin yatırımlarından bahsediliyordu. Tam 100 ülkede çeşitli yatırımlar söz konusu ve bu yatırımlar arasında kumarhaneler, spor tesisleri, golf kulüpleri gibi ilginç olanlar da yer alıyordu. Üretmekten, kendi insanına faydalı olabilecek, iş imkanları açacak yatırımlardan kaçınan, yalnızca (spekülatif yollardan da olsa) kısa yoldan kâr etmeyi düşünen bir anlayış yani. Tam da küresel kapitalist bir bakış açısına uygun. Övünç kaynağı olan inşaat projeleri eliyle yabancı (ekserisi İngiliz, Amerikan) şirketlerine aktarılan, finans sektöründeki yatırımlar eliyle küresel finans çevrelerine (ekserisi Yahudi elbette) yar olan kaynaklar ve şaşaalı, gösterişli bir ambalajın altındaki halk yığınları.

İlginçtir ki, bu şaşaaya, gösterişe, zenginliğe karşı muhafazakâr insanlar arasında da gözle görülür bir eğilimin, meyletmenin görülmesi. Dubai'nin şahsında, paradan para kazanmanın, faizin bir "realite" olduğu, sermayenin renginin olmadığı ve kâr etmenin de (elbette amaç ama) kutsal bir olgu olduğunun belirginleşmesi. Şatafatın, görkemin, şaşaanın, Lale Devri'nin boyadığı gözler, esir aldığı insanlar var artık. Giderek alın terinin, emeğin yerine rantın, spekülasyonun; mütevaziliğin, sadeliğin yerine de insanın gözüne sokulan lüksün, gösterişin daha da kutsanması normalleşiyor.

Koskoca İslam dünyasında örnek olarak gösterilen, parmak ısırtan bir numune durumundadır Dubai, ne kadar da acı. Muhafazakâr kesimin "elitleri" bol para harcamak, lüksün, şatafatın tadını çıkarmak için Dubai'nin yıldız zengini otellerine koşuyor, bilmem kaç milyon dolarlık villalarını kapışıyor. Daha da ileri gidip, her tarafı simgelerle dolu olan (adı bile simge olmaya yeter) Şehr-i Stanbul için "simge" bir yapı olarak Şeyh Maktum'un "Dubai Kuleleri"ni aklından geçirenler bile oldu. Binlerce yıllık koca çınarı, 25 senelik bir sabun köpüğüne tercih ediyor bu zihniyet. Bütün bu çarpık bakış açısını eleştirirseniz de "servet düşmanlığı" yaftasını yapıştırmaya hazırlar. Gerçekten "servet düşmanlığının" anlamını biliyorlar mıdır acaba?

Türkiye'de, özellikle '80'den sonra yaşanan zihinsel devrimin meyveleri olgunlaşmış da dallardan sarkıyor artık. "Bir lokma, bir hırka"ya "yutturulmuş zoka" olarak bakmak da bir sonuçtur, Dubai'yi kendisine model olarak almak da. Sermayenin renksizliğinden tutun da, tek gerçeğin para, menfaat, rant olduğu, faizin de bir dünya gerçeği olarak kabul edilmesi gerektiği de olgunlaşmış meyvelerdir. Bu ağaç, 24 Ocak Kararlarıyla dikildi, sulandı, arada budandı ve şimdi de meyveler veriyor. Gelin görün ki, görüntüde çok cazipler ama hepsinin de yenmesi yasak aslında. Benzetmek (ihtişamın bir gün sönebileceğinden hareketle) gibi olmasın ama vakti zamanında Pompei'nin de çok hayranı olmadığını kim söyleyebilir ki?

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !