Eşhurul-Hurum
Tevbe sûresinin ilgili ayetleri, sadece namazlarda ve törenlerde güzel sesli hafızlar tarafından okunup dinlensin diye inmedi.. Yaşansın diye indi. Madem bu ayetler okunduğunda “amenna ve saddakna” diyorsunuz, peki bunun sizin hayatınızdaki karşılığı ne?
Abdurrahman DİLİPAK / Vakit
Kurban Bayramı’nın 1. günü Zilhicce’nin 10’u idi.
Bu sene Hicri 1428’deyiz.
Eşhurul Hurum’dayız. Yani haram aylar.. Haram aylar, ya da diğer adı ile “hürmete lâyık aylar” (Muharrem, Receb, Zilkâde, Zilhicce). Bu aylarda savaş yapmak yasak olduğu için bu adı almıştır.
İslâm seleme kökünden “barış, barışa giden yol” demektir.. İnsanın aklı ile vicdanını, insanı insanla ve insanı tabiatla barıştırmayı hedefler. Bu 3 barış, insanı Allah’la barıştıracak, Allah’a yaklaştıracaktır..
Kurban da öyle. Hayvan kurban ederken insan kanla, hayatla, ölümle yüzleşir..
O kurbanın yerine kendini koyar. Kurban Hz. İsmail’le özdeşleşir.. Her erkek Hz. Adem’e ve Hz. İbrahim’e, her kadın Hz. Havva’ya, Hz. Hacer’e dönüşür..
Kurban bir simülasyondur bu anlamda.
İslâm’da haram aylar ve haram mekanlar vardır.. Haram aylar bu anlamda size açık ve yakın bir tehdit ve saldırı olmadıkça savaşı başlatan taraf olmanıza izin vermez..
Savaşı ilk başlatan taraf olmama ilkesi yanında, Beraat Kandili ile af konusunu da kurumsallaştırmıştır.
Affettiğiniz sürece affedilmeyi hayal edebileceksiniz.. Sadece suçluları değil, borcunu ödemekte acze düşen kişinin borcunu da affedebilirsiniz. Bu kural savaş esirleri için de geçerlidir, siyasi tutuklular için de.
Düşünüyorum da biz bu aylarda askeri bir operasyon başlatma konusunda çok zorlanırız. Ama bir af için iyi bir fırsat..
Eğer barış aylarında bir savaş olursa, yasağa uyulmadığı için buna "Ficâr savaşı" denir. Yani günah olan savaş.. Peygamberimiz (s.a.s.), yirmi yaşlarında iken, Kureyşlilerle Hevâzin kabilesi arasında yapılan Ficâr savaşına katılmış, ancak kılıç kuşanıp saldırıda bulunmamış, kimsenin kanını dökmemiş, sadece atılan okları toplayıp amcalarına vermiş, savunmada kalmıştır...
Kur'an-ı Kerim’de Tevbe suresinde bu konudan bahsedilir: ''Gökleri ve yeri yarattığı gündeki yazısına göre Allah'ın katında ayların sayısı onikidir. Bunlardan dördü haram (ay)lardır. İşte doğru din budur. O aylar içinde (konulmuş yasağı çiğneyerek) kendinize zulmetmeyin ve Allah'a ortak koşanlar nasıl sizinle topyekün savaşıyorlarsa siz de onlarla topyekün savaşın ve bilin ki Allah (günahlardan) korunanla beraberdir. Haram ayı içinde savaşmak yasaklanmıştı. Bu ayda savaşmak için haram ayını başka bir aya ertelemek, küfürde daha ileri gitmektir. İnkâr edenler onunla saptırılır. O (haram ayını) bir yıl helâl sayarlar, bir yıl haram sayarlar ki, Allah'ın haram kıldığının sayısını çiğneyip, Allah'ın haram kıldığını helâl yapsınlar. Yaptıkları işin kötülüğü kendilerine süslü gösterildi. Allah, kâfirler toplumuna yol göstermez.” (et- Tevbe, 9/36-37).
Bu konuda aslında inanç özgürlüğünden kaynaklanan talepler ve vicdani ret konusu ileride gündeme gelebilir..
Aslında askerler için bir fıkıh kitabı yayınlanması gerek. Mesela havf namazı nedir? Nasıl kılınır?
Müslüman askerlere komuta edenlerin de bu konuda bilgilendirilmesi lazım. Tabii Yahudi/Musevi askeriniz varsa, onun için de Cumartesi yasağına uyma zorunluluğu vardır..
Hiç kimsenin devlete sadakati dinine sadakatinden daha fazla değildir. Devlete sadakatleri, dinlerine sadakatlerinin güvencesi olduğu ölçüdedir.. Böyle değilse o devlette devletin kendisi dindir..
Osmanlı bu konuda bugünkü kafalardan daha özgürlükçü idi.. Bu konuda takıntısı yoktu.. Bizim laikler Osmanlı’nın öteki dinlere tanıdığı özgürlük kadar bile özgürlükçü değil bugün. Müslümanların gayri müslim azınlığa tanıdığı hakkı, bizim laikler Müslüman bir ülkede Müslümanlara tanımak ister mi size göre? Onlara göre Osmanlı teokrat ve müstebit, kendileri laik ve özgürlükçü.. Hadi canım sen de!
Vejateryen bir asker de olabilir.. Ona da anlayış göstermek zorundasınız. Sadece dinî değil, başkalarına zarar vermemek, temel haklara karşı açık ve yakın bir tehdit oluşturmamak şartı ile insanların vicdani ve felsefi kanaatleri de olabilir.. Demokrasiden söz ediyorsanız farklılıklara rağmen barış içinde bir arada yaşamanın bir yolunu bulmak zorundasınız..
Aslında bunlar zor işler değil.. Aksine insanlara bir kişilik ve manevi tatmin duygusuna yol açar.. İnsanları, inançları aksine davranmaya zorlayarak bir yere varamazsınız..
Birçok askeri tesiste nemaz kılacak yer yok.
Mesela hangi orduevinde mescid var? Din subayı bile bırakmadılar..
Haram aylarda Mekke’de panayırlar kurulur, şiir yarışmaları, sportif karşılaşmalar yapılır; bu vesile ile Yahudiler, Hristiyanlar ve putperestler rahatlıkla seyahat ederek cemaat mensupları ile buluşur, dinlerini tebliğ ederlerdi. Yani kültürel, ticari, sportif faaliyetler artardı.
Haram aylar, Hz. İbrahim'den beri kullandıkları aylardandı ve kameri takvime göre hesaplanırdı.. Muharrem ayının Hz. Ömer zamanında takvim başlangıcı olarak kabul edilmesinin ardından hicri kameri yıl ortaya çıktı. Muharrem ile başlayıp Zilhicce ile sona eren hicrî-kamerî senenin ayları şunlardır: Muharrem, Safer, Rebîulevvel, Rebîulâhir, Cemâzilevvel, Cemâzilâhir, Receb, Şâban, Ramazan, Şevvâl, Zilkâde, Zilhicce.
Evet.. Haram aylardayız.. İlk ay, 7. ay 11 ve 12. aylar (Muharrem, Recep, Zilkade ve Zilhicce) haram aylardır ve şimdi haram aylardayız.
Hani Tevbe sûresinin ilgili ayetleri, sadece namazlarda ve törenlerde güzel sesli hafızlar tarafından okunup dinlensin diye inmedi.. Yaşansın diye indi. Madem bu ayetler okunduğunda “amenna ve saddakna” diyorsunuz, peki bunun sizin hayatınızdaki karşılığı ne?
Selam ve dua ile..