19-10-2007 18:35

Evimizdeki pislik yuvası: İnternet

İnternetin, kontrol edilemez yapısının ardında, tüm dünyayı sermayeleriyle sömürgeleştiren güçlerin istediği / onayladığı ya da beklediği kültürel alt yapıyı da toplumlar arasında yaygınlaştırdığı artık açık bir gerçek.

Evimizdeki pislik yuvası: İnternet

Murat KURTULDU / imgelem.net

Başlığı okuyanlar, bunun gereksiz hatta çok ağır bir itham olduğunu düşünebilirler. Öyle ya, internet yüzyılın en büyük iletişim ağı. İnsanları, ülkeleri, toplumları, kıtaları birbiriyle buluşturan, bilgi alışverişine inanılmaz hız kazandıran faydası aşikar icatların belki de en önemlisi.. Hem interneti bir kötülük aracı olarak görmek kendini geliştirememiş, medenileşmekten uzak olanların işi.. Onlar, dün Osmanlı’da matbaaya karşı çıkan, daha sonra televizyon ve radyoyu gavur icadı diye etiketleyip savaş açanlar değiller miydi?

Doğrusu, internete ve diğer iletişim “araçları”na vasıta olmanın ötesinde bir anlam yüklemediğimiz sürece kötülüğün kaynağı gibi tanımlamak mantıklı görünmüyor. Ancak, “şeytan sağdan yaklaşır” ilkesiyle düşündüğümüzde bu gerçeği görüp, eleştirilerin düzeyini düşürmek çoğu kez modern dünyada bu araçların bir “kültür” taşıyıcısı olduğu gerçeğini göz ardı etmemize neden -belki de mazeret- oluyor.

İnternetin, kontrol edilemez kartal escort yapısının ardında, tüm dünyayı sermayeleriyle sömürgeleştiren güçlerin istediği / onayladığı ya da beklediği kültürel alt yapıyı da toplumlar arasında yaygınlaştırdığı artık açık bir gerçek. Diğer medya türlerinin aksine çok daha etkili kullanıcı odaklı yapısı, özelleştirilebilir olması da onu tüm iletişim araçları içinde en komplike ve en dikkat çekici hale getiriyor. Kumar, fuhuş, zina ve modern bireyin “özgür yaşam alanı” olarak tanımlanabilecek her türlü aşırılığı faydalarıyla beraber barındıran internet, bir işlev olarak her türlü bilgiyi içerik ayrımı yapmaksızın kullanıcılarına ulaştırıyor. Dolayısıyla internet üzerinden ulaşılan içeriğin kalitesi ve ahlaki boyutu kullanıcının taleplerine ve beklentilerine göre değişim gösteriyor. Yaşadığımız toplumda ve dünyada kullanıcının talep ve beklentilerinin de büyük ölçüde “popüler kültür”le şekillendiğini düşünürsek, devlet tarafından yapılan bir araştırmadaki “Türkiye’deki kullanıcıların %60’ı internete pornografik içerik için giriyor” tesbiti tamda yerine oturuyor.

 

Araçlar, kullanıcılarının taleplerine, kullanıcıların uskudar escort talepleri de onları kuşatan kültürel alt yapıya, inançlara ve toplumun eğilimlerine (büyük ölçüde) bağlı olduğuna göre internet gibi zararları faydasıyla doğru orantılı olan iletişim vasıtalarında bu nedenle ister istemez ön plana olumsuzlukları  çıkıyor. Böylesi durumlarda da - toptan yasaklama anlayışının bir bakıma problemi görmezden gelmek demek olduğu gerçeği bir yana – internete “gavur icadı / pislik yuvası” tepkisiyle yaklaşmak “anlaşılabilir” bir hal alıyor. İnternetin ifsada katkısı, bireyi toplumun kontrolünden ve baskısından sıyırıp kendine özel “yalan dünyaları” kurmasına fırsat tanıması karşısında insan bir an olsun bu tepkileri anlamlı / gerekli bile bulabiliyor.

 

Dünyanın Gerçekliğine Paralel (Sanal) Evren: İnternet

Ara ara Türkiye’nin gündemine internetle ilgili suçların düştüğünü duyuyoruz. Soygunculuk, kumar gibi bilinen ve bir bakıma toplumsal tepkinin daha az olduğu cürümlerin ötesinde çocuk hatta bebek pornosu gibi aklı başında bütün normal insanların zihinlerinde en acımasız cezayı uygulama isteğini doğuran suçlarında işlendiği bir gerçek. Artık bir doktor ya da bir işadamının kişisel bilgisayarından onbinlerce çocuk görüntüsü bir hazzın tatmini için kullanılmak gibi adice bir suçla beraber gün ışığına çıkabiliyor.

Oysa internet takip edilemeyen daha doğrusu ciddiyeti tam anlaşılamamış bir paralel evrene dönüştürülmüş durumda. Gündelik yaşamda yapmaya cesaret edilemeyen, ahlaksızlık olarak görülen veya toplumsal baskı nedeniyle uygulanamayan her türden davranış ve tatmin için internet, her nasılsa “her şeyin helalleştirildiği bir sanallık” haline dönüştürülmüş durumda.. Bugün pek çok insan bilgisayarının başında neredeyse ikinci kimliğine bürünerek, sanal dünyanın kendisine sağladığı tüm özgürlükleri kural ve vicdan dinlemez bir tavırla uygulamaya geçiriyor.

İşte tamda bu noktada Popüler kültür kavramının bireylerin zihin dünyalarında oluşturduğu yıkıma dikkat çekmek yerinde olur sanıyorum. Popüler kültür, kapitalizmin donuklaştırıp, özgüvenini sarstığı, geleceğini ve kimliğini “kitlesel tercihlere / toplumun eğilimlerine” devretmeye başlamış bireyleri makyajlayıp, aslında olmadığı ama olmak istediği sahte kimliklere büründürme misyonunu üstlenmiştir. Dizilerin süslü dünyalarına özenip o karakterlerden biri olma isteği ya da modernitenin bir biçimde idealize ettiği yaşam biçimi, kendi kimliğini oluşturamamış, popüler kültüre karşı alternatif bir duruş sergileyememiş herkesi “derinden” etkiliyor. İşte bu etkilenimler, gündelik hayatın realitesiyle uyumlu olmadığında birey, özençlerini icra edeceği sanal dünyanın kapılarını aralıyor. Gerçek hayatında halim-selim şahsiyetler internette kabadayı, gündelik yaşamında ahlakıyla tanınanlar internette pornografi avcısı haline dönüşüvermesinin başka bir açıklaması olabilir mi?

Sanıyorum, internetin paralel bir evren olarak görülebilmesinin bir nedeni / açıklaması daha var. Bu neden, yukarıda ifade ettiğim gibi kişiyi olduğundan çok farklı kimliklere büründüremese de, internetin fayda boyutuyla beraber sakıncalarını da az çok algılamış yani bir bilinç ve kimlik edinebilmişler için ciddi bir tehlike olarak ortada duruyor.

“İnterneti kurtarılmış alan ya da prensiplerin / ilkelerin işletilemediği, haramların etkisini yitirdiği bir ortam olarak tanımlamak”.

Özellikle Müslümanlar için beliren bu tehlike tamda şeytanın sağdan yaklaşma kraltube.tv hali. Gerçek yaşamımızda asla uygulamayacağımız, haram olarak nitelediğimiz pek çok davranış sanki sanal ortamda birden helalleşiveriyor gibi davranabiliyoruz. Başkalarıyla iletişim kurarken, onlarla konuşmanın chatleşmekten temelde farklı olmadığı gerçeğini atlıyor, üslubumuzu bize yakışmayacak biçimlere sokabiliyoruz. Ya da gündelik yaşamda “bakılması haram” olanlar için gösterdiğimiz özeni (sanki internette bu yasak için ruhsat alınmış gibi) burada göstermiyoruz.  Veya –daha da tehlikelisi- haram olan, en azından tehlike boyutu çok yüksek olan ilişkileri internet üzerinden hiçbir sakınca görmeksizin sürdürebiliyoruz.

 

Aslında tüm bunlar modern dünyanın zihnimize sokuşturduğu “yaşamı bölümleme” prensibinin bir hediyesi. “Tanrının hakkı tanrıya, Sezarın hakkı sezara” algısı ile dini vicdanlara hapseden modernite, elbette yaşamı atomize etme noktasında bununla yetinmedi. Özel yaşam, sosyal yaşam, okul ortamı, aile ortamı ve nihayetinde gerçek yaşam – sanal dünya ayrımları ile kulağımıza “her alan başka kurallara / ilkelere sahiptir” ilkesini fısıldadı. Yaşantımızı tam olarak bölümlemesek, modern dünyanın “kulları” haline gelmiş şahsiyetlere nazaran Allah’ı yaşamımızın her alanına müdahil kılmaya çalışıyor olsak da bu şeytani fısıldayışlardan etkilenmediğimizi iddia etmek pek de gerçekçi olmayacaktır. Evet, yaşantımızda Rabbin kurallarının hüküm sürmediği alanlar yaratmıyoruz ama “sanal dünya” örneğinde olduğu gibi haramların “daha az yasak olduğu” ya da “daha az günah getirecek” ortamların varlığını uygulamalarımızla ortaya koyuyoruz. Bu düşünce, zihnimizin derinliklerine yerleştiği için sanal dünyanın gerçek yaşamın bir parçası olduğunu –çoğu kez unutup- haramlara riayet konusunda kararlılığımızı koruyamıyoruz.

İnternetteki En Büyük Zaaf: Pornografi

Özelde  Müslümanlar için ama genelde tüm internet kullanıcıları için olumsuzlukların ortak olarak yoğunlaştığı ve bir bakıma da herkesi sürüklediği nokta pornografik içeriktir. Pornografik içeriği sadece malum materyallerden ibaret olarak da düşünmemek gerekiyor. Kavramın tanımına pek uymasada müstehcen reklamlar ve siteler de pornografik içerik olarak değerlendirilebilir. Ne yazık ki internet, bizi yavaş yavaşta olsa böyle içeriklere alıştırmakta, zihnimizde “normalleştirmekte”. Artık, doğrudan bu materyallere ulaşmak istemesek de bir biçimde gördüğümüzde gerçek hayattaki tepkilerimizi göstermiyor, hatta çoğu kez engellemek için küçük tedbirler almayı dahi ihmal ediyoruz. Sadece bizim için değil, kullandığımız pc evimizdeyse ailemiz içinde büyük bir tehlike olarak beliren pornografiyle mücadele her internet kullanıcısının üzerine düşen ciddi bir sorumluluk..

Sonuç Yerine

Tüm bu yazıyı yazma nedenim aslında dün tesadüfen karşılaştığım “çocuk istismarına karşı mücadele” konulu kısa bir reklam filmine dayanıyor. Çalışma öylesine korkunç bir etkileyicilikle çocuk istismarını işlemiş ki aklıma birden yaşadığım ülkenin toplumunda yaygınlaşan bu iğrençlikle ilgili bir şeyler söyleme / yapma ihtiyacı belirdi. Ancak bunu salt interneti kötülemek veya pornografik içeriği talep edenlere sövmekle olamayacağını, internetin neden olduğu bu zaafların kökeniyle ilgili konuşmak gerektiğini hissettim..

Gerçekten de internet her ne kadar popüler kültüre eklemli modern dünyaya ait bir iletişim aracı olsa da araç olmanın ötesinde anlam taşımıyor. İnterneti korkunçlaştıran, büyük bir ifsadın parçası haline getirenler içerik üreticilerinden ve onu talep edenlerden başkası değil. Dolayısıyla internet bu haliyle, yaşadığımız şehrin sokaklarından temelde çokta farklı olmuyor. Ahlaksızlıklar, kötülükler güzellikle beraber bulunuyor. Neyi talep ediyorsak, hangi sokağa girmeyi tercih ediyorsak onunla karşılaşıyoruz. O halde interneti gündelik yaşamın dışına çıkarmak, onu salt kötülük aracı olarak görmektense ıslah etmenin, kötülüklerinden olabildiğince sakınmanın yollarını aramak en makul çözüm olarak görünüyor. Buna da önce internete olan bakışımızı değiştirerek, gerçek yaşamın bir parçası olduğu gerçeğini tekrar hatırlayarak başlamak lazım. Ve tabi ardından gerekli önlemleri alarak, pisliğin bilgisayarlarımızı ve dolayısıyla bizi kirletmesine izin vermememiz gerekiyor.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !