17-05-2010 16:18

Güneydoğu`da yükselen `radikal İslam` mı?

Sonuç itibariyle Kürtler arasında “Radikal İslam” güçleniyor tezini işlemek oldukça hatalıdır. Kürtler zaten kendi kimliklerinin en önemli parçası olan İslam’la uzun bir sessizlik döneminden sonra tekrar bir araya geldiler.

Güneydoğu`da yükselen `radikal İslam` mı?

Hangi Radikal İslam Yükseliyor?

Son dönemlerde Doğu ve Güneydoğu’da başta Mustazafder’in kapatılması ve arkasından da Toplumder’in baskına uğraması ve Kutlu Doğum Haftası nedeniyle düzenlenen programa yüz binlerle ifade eden kişilerin katılması sonrasında seküler Kürt milliyetçiliğini benimseyen kesimler,  Kürtler arasında “Radikal İslam”ın güçlendiğini ifade etmeye başladılar. Geçen hafta Taraf Gazetesi’nden Neşe Düzel’e konuşan Bingöl Eski Belediye Başkanı Selahattin Kaya bu tezi tekrar dillendirdi. Ne tesadüf ki bu tez ilk olarak BDP parelerinde siyaset yapan siyasetçiler tarafından Danimarka’daki karikatür krizi sonrasında Diyarbakır’da toplanan Ortadoğu’nun ikinci büyük mitingi sonrasında dillendirilmişti. Şimdi, kalabalık bir miting sonrası dillendirilen bu tezin her peygambere saygı mitingi sonrasında gelmesi oldukça dikkat çekicidir.

Kürtler İslami Hassasiyetleri Yüksek Olan Bir Halktır

2007 yılında yayımladığım “Puşi ve Sarık” isimli kitabımda, “Kürtler, İslami hassasiyetleri yüksek olan bir halktır. Din fenomeni, Kürt siyasetinin şekillenmesinde her zaman belirleyici bir unsur olmuştur. Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında Kürt isyanlarının resmi kaynaklar tarafından din faktörüne bağlanması da bu tezi güçlendirmektedir. Oysaki din, toplum açısından tek başına anlam taşıyan bir kimliksel durum olabildiği gibi diğer kimlikleri birbirine bağlayan bir düğüm noktası da olabilmektedir. Mesela eklemlenen kimlik, bazen Kürtlük olmuştur; bazen ise cemaatlerin veya aşiretlerin hegemonik merkez tarafından şekillendirilmeye çalışılan özgül kimliği olmuştur. Hatta bazen dinsel kimliğin kendisi de başka kimlik pozisyonlarına eklemlenebilmektedir. Bugünkü modern seküler algı, bütün bu kimliklerin geçirimliliğini algılayamadığından ve tarihsel olayları klişeler ve şablonlar etrafında açıklamaya çalıştığından dolayı sorunun kendisi sağlıklı bir şekilde analiz edilememiştir. Bölgede yeniden şekillenen siyaset anlayışı da farklı bir gözle bakılmadığı taktirde bu yanlışın kurbanı olacaktır.” Demiştim. Üç yıl gelinen noktada seküler algının tavrını değiştirme ihtiyacı gütmeden aynı argümanlarla aynı tezi ileri sürmesi bölgedeki sivilleşmeyi en çok etkileyen faktörlerin başında gelmektedir.

Sivilleşmeyi Göremediler

1999-2003 yılları arasında gerek Avrupa Birliği uyum yasaları olsun gerekse de PKK’nın o dönem ilan ettiği tek taraflı ateşkes bölgede çok ciddi bir sivilleşmenin yeşermesine imkan tanıdı. Ancak bölgede öteden beri güçlü olan ve çatışmalar sebebiyle sesi çıkmayan İslami cemaatlerin büyük bir kısmı bu yeni dönemlerde meydanlara aktı. Bu meydanlara akış sonrasında özellikle Danimarka’daki karikatür krizi sonrasında Diyarbakır’daki kalabalık, seküler kürt siyasetçilerini ve laik kesimi “korkuttu”. Onlara göre bu yeni yapılanma sonrasında devlet bir karar vermeliydi. Onlara göre radikal Kürt İslami hareketlerinin güçlenmesi devletin de işine gelmezdi. DEP eski milletvekili Hatip Dicle, Neşe Düzel’le yaptığı röportajda bunu ilk  dile getirenlerdendi: ‘Kürtler çok dindar bir halktır, bizim tabanımız da çok dindardır. PKK imha edilirse, o taban radikal İslami örgütlere kaymaya çok müsaittir.Kürt halkının talepleri karşılanmadığı zaman doğacak olan şey, çok tehlikeli bir radikal İslamiKürt hareketidir.’ Dicle’nin  dile getirdiği bu tespitleri DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan da  dile getiriyor. Vakit Gazetesi’ne konuşan Kaplan, laiklik konusunda TSK ile aynı çizgide olduklarını söyleyerek, ortamın dincilere bırakılmamasını istiyor. “...Orada AKP dini eğilimleri ağır basan bir yönetim tarzını egemen kılmak ister. Biz olmasak, meydan dincilere kalır. Bu kesinlikle böyle. Diyarbakır’da şeriatçılar nasıl miting yaptılar!.. Bu, yapılmak istenenin nüvesidir. Laikliği kim koruyacak...’ diyordu. Siyasetçiler, geldikleri bölgede artık eski siyasi anlayış yerine farklı ve bir o kadar da renkli bir alan oluştuğunun farkındaydı ve bunu kendileri de dikkate alıyordu.Öyle ki son dönemde bölge insanının İslami hassasiyeti, DTP ve PKK tarafından da dikkate alınmaya başlanıyordu. Ancak, İslami derneklerde ve bunların çevresinde yer alan çok geniş bir kesime göre, PKK İslam`dan uzaklaşma sonucu ortaya çıkan ahlaki çöküntünün ortaklarından biriydi. Bu nedenle  Genel söylemi dindar kesimi kucaklayamayan DTP, bu kesim için bir çekim merkezi oluşturmamaktadır.

Yeni Politikalar Üretiliyor

Güneydoğu`daki sivil toplum faaliyetleri, Türkiye`nin hiçbir yeriyle karşılaştırılamayacak ölçüde canlıdır; bu sürece damgasını vuranlar ise Kürt kimliğini ve İslami duyarlılığı bir arada taşımayı ve ifade etmeyi tercih eden kitlelerdir. Bölge nüfusunun yüzde altmışının 25 yaş altında olmasının sivil toplum hareketinin bu kadar dinamik olmasında büyük rolü vardır. Dernek yöneticileri bile henüz otuzlu yaşların ilk yarısında olan gençlerdir. Eskiden bölgede "İslamcılar" Kürt meselesinde hep geri planda dururken, şimdi Kürt hareketi içerisinde dindar Kürtler de etkin olmaya başlamışlardır. “Türkiye Müslümanlığının "Hepimiz din kardeşiyiz, ayrılık-gayrılık yoktur" söylemi -bölgedeki Kürtlük bilinçlenmesinin dindar kesimde geldiği nokta itibariyle- devletin birlik ve bütünlüğü için işlevselliğini giderek kaybetmektedir. 28 Şubat sürecinin bütün Türkiye`nin dindar kesimi üzerinde yarattığı tedhiş, bu söylemi zayıflatan en önemli unsurlardan biri olmuştur.”
 
Sonuç itibariyle Kürtler arasında “Radikal İslam” güçleniyor tezini işlemek oldukça hatalıdır. Kürtler zaten kendi kimliklerinin en önemli parçası olan İslam’la uzun bir sessizlik döneminden sonra tekrar bir araya geldiler. Eskiden evlerde ve kitapevleri çevresinde yer alan bu birliktelik bugün geniş alanlarda kendini gösteriyor. Bu mitinglere bakarak Kürtlerde “Radikal İslam” yükseliyor tezini ileri sürmek oldukça yanlış ve tehlikelidir.  Kürt medreselerindeki dinsel anlayışı sahiplenen ve bunun politikasını üretmeye çalışan yeni grupların varlığını görmek daha gerçekçi olacaktır.

(Nevzat Çiçek / Özgün Duruş)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !