Kanaat sahibi ol ki izzetli olasın
İbnü’l-Cevzî, evladına vasiyyet yazıp bırakan âlimlerimizdendir. Bu nasihatlerini Leftetü’l-kibed ila nasîhati’l-veled isimli hacmi küçük ama değeri çok büyük olan bir telif ile dile getirmiş.
Ünal Şahin / Dünya Bizim
Birçok şeyde olduğu gibi vasiyyet meselesinde ümmet olarak son dönemde iyi bir sınav veremediğimizi söyleyebiliriz. Hâlbuki ümmet-i Muhammed’in özelliklerinden olarak “iyiliği emretmek, kötülükten yasaklamak ve hayırda yarışmak” sayılmaktadır. Vasiyyet de bu hayır ve iyiliği emretme yollarından biri olarak nitelendirilebilir. Ancak bugün, bu vazifenin layıkı veçhiyle yerine getirildiğini söylemek çok güç. Dünyaya daldığımızdan dolayı bu gibi mefhumlar zihin dünyamızda yer almamakta. Hâlbuki Hz. Peygamber (aleyhis selâm) “hakkında vasiyet edebileceği bir malı bulunan Müslüman kimsenin, vasiyeti yanında yazılı olmaksızın iki gece geçirmeye hakkı yoktur” diyerek meselenin önemine işaret etmiştir. Hz. Peygamber (aleyhis selâm) refîki a’laya irtihal buyurmadan önce ümmetine vasiyyetinin “Allah’ın kitabına ve Rasül’ünün sünnetine sımsıkı sarılmamızı istemesi” olduğunu görmekteyiz.
Vaktini koru ve içinde bulunduğun an'ı ganimet bil
Âlimlerimiz de kendi evlatlarına bazı nasihatler yazarak bu dünyadan göç etmişlerdir. Ancak bu nasihatler kendileri gitse de asırlarca elden ele dilden dile aktarılmış, ehl-i ilim arasında da rivayet edilerek günümüze kadar gelmiştir. Sıradan insanların değil de âlim bir kimsenin nasihati elbette dinlenilmeye değer olarak gözükmektedir. Bu açıdan Kur’an Kerim’de Lokman’ın (aleyhis selâm) oğluna yaptığı vasiyete yer verilmiş ve dikkatlerimiz o yöne celbedilmiştir.
İbnü’l-Cevzî de evladına vasiyyet yazıp bırakan âlimlerimizdendir. İbnü’l-Cevzî bu nasihatlerini Leftetü’l-kibed ila nasîhati’l-veled isimli hacmi küçük ama değeri çok büyük olan bir telif ile dile getirmiştir. Bir baba şefkatiyle kaleme alınmış bu eserden bazı bölümleri siz değerli okuyucu kardeşlerimizle paylaşacak ve tamamı için sizleri kitabın aslına yönlendireceğiz. Şimdi sözü ihtisarla İbnü’l-Cevzi’ye bırakalım:
“Ey yavrum! Vaktini koru ve içinde bulunduğun an'ı ganimet bil. Senden giden zamanın ne ile gittiğine bir bakıver! Rabiatü’l-Adeviyye gecenin tamamını ihya eder, sabaha karşı biraz uyuklardı. Daha sonra korku ile kalkar ve kendi kendine “hadi kalk, mezarda uyku uzunca zaten” derdi.
Ey yavrum! Sana lazım olan şeylerin ilki itikadını delilleriyle bilmendir. Daha sonra kendisiyle amellerini doğru bir şekilde yerine getirebileceğin kadar fıkıh öğrenmelisin. Çünkü fıkıh ilimlerin aslıdır. Daha sonra Kur’an’ı ezberlemen (hafızlık), tefsiriyle meşgul olman, Hz. Peygamber’in hadisleri, Onun siyeri ve sîretiyle, ayrıca ashabının ve daha sonraki ulemanın siyerleriyle ilgilenmen gerekmektedir. Bunlarla beraber Kur’an dilini iyi anlayabileceğin kadar nahiv ve lügat öğrenmelisin.
Ey yavrum! Kanaat sahibi ol ki izzetli olasın. Kendini, dünyayı talep etmekten ve dünyalık talep edenlerin zilletinden koru.
Ey yavrum! İlim ve amel iki ayrılmaz parçadır. Seni ilimsiz amel ile meşgul olmandan sakındırıyorum. Çünkü ilimsiz amel eden birçok kimse saptı. Nefsini her bakış, her adım ve her kelimeden dolayı sorguya çek. Çünkü sen bunlardan hesap vermekle mesulsün.
Ey yavrum! Allah’tan kork, O sana gereken şeyleri öğretecektir. Allah’ın koyduğu sınırlara dikkat et. Çünkü kim (başkasının hakkına) riayet ederse (haklarına) riayet olunur. Kim ihmal ederse terk olunur.
Ey yavrum! Allah’ın bana nimet olarak verdiği şeylerin benim çalışmamla değil, ancak Latîf olan Allah’ın tedbiriyle olduğunu bil.
Ey yavrum! Sana gelen hayır ancak Allah’a itaatin ile, senden kaçan hayır ise ancak senin ma’siyetin sebebiyledir.
Ey yavrum! Her hak sahibine hakkını ver. Eşinin, çocuğunun ve akrabalarının senin üzerinde hakları var, onların haklarını ver. Kendinde gaflet bulursan kabri hatırla ve ölümün yakın olduğunu bil. İşlerinde tedbirli ol ve infak ederken saçıp savurma ki; insanlara muhtaç duruma düşmeyesin. Ayrıca malı korumak da dinin emrettiği şeylerden olup varislerini zengin olarak bırakman, onları insanlara muhtaç durumda bırakmandan daha hayırlıdır.
Ey yavrum! İş en nihayetinde sana bağlı. İyi çalış ve benim senin hakkındaki zannımı boşa çıkarma. Rabbimden senin için ilim ve amelde muvaffak olmanı diliyor ve seni Allah’a emanet ediyorum. Güç ve kuvvet ancak yüce ve azim olan Allah’a aittir.”
İhtisarla alıntılayıp tercüme ettiğimiz yerler çok kısıtlı olup; kitabın içerisinde çok özlü, bir o kadar da düşündürücü bahisler bulunmaktadır. Hepimizin büyük bir âlimin sözüne kulak vermeye ihtiyaç duyduğumuz şu zamanlarda bu ve benzeri eserlerin okunması sadra şifa, karanlık olan yollarımıza ise ziyâ (ışık) olacağı şüphesizdir.