Var mıdır sendikanın İslam`da yeri?
`Başka diğer kurum ve kavramda olduğu gibi sendikayı da, Müslümanca bir hayata, Müslümanca bir hayat tasavvuruna cevap verip vermediği noktasından eleştirebiliriz.`
İslam ve sendika kelimeleri yan yana geldiğinde geniş bir kesim tarafından farklı şekillerde eleştirilere hedef olmuştu geçmişte. Siz, bu tartışmaları yakından bilen bir isimsiniz. Var mıdır sendikanın İslam'da yeri?
"Sendikaların İslam'da yeri var mı?" tartışması, çeyrek yüzyıl önce Hak-İş'in kuruluşu sırasında yapılmıştı. Aynı tartışma bir de 90'lı yıllarda Eğitim-Bir-Sen'in kuruluşu sırasında gündeme geldi.
"İslam'da sendika var mı, İslam'da siyasi parti var mı, İslam'da televizyon var mı..." türünden tartışmalar, üretilmiş olan eşyaların, sosyal organizasyonların, "ya İslam dışı ya da İslam karşıtı" olacağı varsayımına dayanıyordu. Ancak Müslümanlar eliyle üretilmiş olan, Müslümanların yeryüzündeki toplumsal, siyasal, sosyal ihtiyaçlarına cevap vermek üzere yapılan organizasyonlar kendini gösterdikçe, bu tartışmaların yersiz olduğu ortaya çıktı.
Bunun daha değişik bir versiyonu vardı bir de; ‘şeytan icadı' deniyordu malum. Bunun en güzel örneği, tahta kaşıktır. Malum, tahta kaşığın karşısına demir kaşık çıkarıldığında demir olanı derhal "şeytan icadı" olarak isimlendirilmişti.
Dindar insanlar kendi inanç ve düşünüş temellerinden hareketle, Müslümanların toplumsal, siyasal ihtiyaçlarına cevap vermek üzere kendi kültürlerini yeniden üretmek sürecine girince aslında bu sorun da aşılmış oldu. Yani bu siyasi partilerin, televizyonun, gazetenin, demir kaşığın, sendikanın, Batı'dan bize transfer edilmiş olan tüm bu kurum ve kavramların, bizim dinimizde yerinin olup olmadığı tartışmaları artık eskidi. Çünkü biz kendi kültürümüzden, inancımızdan hareketle kendi siyasal enstrümanlarımızı üretmeye başladık. Ondan önce, Türkiye'deki dindar mütedeyyin insanlar, adeta ‘köylü toplumu' olmaya mahkum edilmişti. Tüm toplumsal, siyasal üretim araçlarından dışlanmışlar, onların devleti, toplumu yönetmelerine, iktisadi bir güç sahibi olmalarına imkan tanınmamış, bu alanlardan tasfiye edilmeleri için de onların elini uzattıkları her durumdan rahatsız olunmuştu. Dindarlar, paraya, iletişim araçlarına, sendikalara, partilere mi el uzattılar? Bir koro, "aman aman, bunlar İslam dışıdır, din dışıdır! Senin parayla pulla ne işin var!" diyerek vaveylaya başlar, toplumun asıl sahiplerini bütün iktidar araçlarından uzak tutmaya çalışırdı. Ben biraz da bu sürecin kendini tamamlamasından dolayı bu tartışmaların artık yapılmadığını düşünüyorum.
"İslam'da sendika, parti var mı?" sorusu tamamen absürddür, saçmadır. İslam insanlar içindir, eşyalar için değildir. Araç gereçler için dini nitelikler ön görülmemiştir. Eşyaların, tüzel kişiliklerin dini olmaz.
Peki, nasıl bir sendika olmalı dindar kesimin sendikası? Niteliği ne olmalı?
Başka diğer kurum ve kavramda olduğu gibi sendikayı da, Müslümanca bir hayata, Müslümanca bir hayat tasavvuruna cevap verip vermediği noktasından eleştirebiliriz. Bugün Türkiye'de Müslümanlar tarafından oluşturulan organizasyonlar, bir Müslüman zerafeti, bir incelik taşıyor mu taşımıyor mu ona bakılmalı. İnsan münasebetlerini Müslümanca tasavvur edişin bir sonucu olarak mı üretilmiştir bu kurumlar? Buna ilk anda "evet" cevabını vermek kuşkusuz çok zor.
Dindar insanların kurduğu sendikalar, Müslümanca dünya tasavvuruna hizmet edici fonksiyonda mıdır? Evet. Bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Her geçen gün bu fonksiyonu hakkıyla yerine getirmeye yönelik çaba içindeler. Hak-İş, Memur-Sen ve buna bağlı sendikalar, Türk-İş, Kamu-Sen, hatta KESK; dindar kesim tarafından kurulmuş sendikalardır.
Dünya tasavvuru derken?
Bakın mesela Eğitim-Bir-Sen, AK Parti'nin kapatma davasında suçlanmaktadır. AK Parti'yi kapatmak isteyen irade, benim geçmişte 5.5 yıl yöneticisi de olduğum sendikanın adını, "Cumhuriyet karşıtı eylemleriyle bilinen sendika" diye anmıştır. Öte yandan Eğitim-İş sendikası ile Eğitim-Sen adlı sendikaların hükümete veya Milli Eğitim bakanlığı'na yönelttikleri suçlamalar ise bir tür ihbar kabul edilmiştir. Bizim çalışmalarımız kendiliğinden cumhuriyet karşıtı olmakla suçlanmıştır anlayacağınız. Neyin cumhuriyet yandaşı neyin karşıtı olacağına bu beyler karar veriyorlar ya hani!
Peki bütün bunları niçin yapıyorlar sizce?
Türkiye'de, dindar kesimi Türkiye'den uzak tutmak isteyenler, Müslümanların Türkiye'nin gerçek sahibi olduğunu gizlemeye, onları iktidar araçlarından uzak tutmaya çalışanlar bir kere daha sahneye çıkmış durumdalar çünkü. Eğitim Bir Sen'i cumhuriyet karşıtı olmakla suçlayarak "siz sendika kurmayın, İslam'da sendika yoktur" diyorlar; sermaye işleriyle uğraşsak "siz cumhuriyet karşıtısınız, yeşil sermayesiniz, bırakın bu işleri" diyorlar.
Aslında bu tartışmalar, "Müslümanlar kendi inançlarından hareketle bir toplumsal, siyasal düzen kurarak özgürce yaşayabilirler mi, yoksa buna hakları yok mudur" tartışmasıdır.
(Röportaj: Ümmühan Atak / Gerçek Hayat)