22-03-2022 11:22

Mehmet Kantar ağabeyin ardından

Mehmet abi, seküler sisteme hiçbir zaman eğilim göstermedi. Birilerinin zamanla methiyeler dizdiği laiklik, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi süslü kelimelere kanmadı. Allah’ın ayetlerine karşı savaş açan her düşünceden beri olduğunu yaşamıyla gösterdi. Sistem içi mücadele taraftarı olmadı. Geleneksel bir islamın da taraftarı olmadı. Tasavvuf gibi, çeşitli geleneksel cemaatler gibi ya da muhafazakarlık gibi temeli İslam akidesinden uzak İslam soslu hiçbir düşünceye de meyletmedi. Aksine onlara karşı Kur’ani bir bilinçle mücadele etti.

Mehmet Kantar ağabeyin ardından

Bir insanın ardından neler yazılır, bir insan nasıl anlatılır hiç denemedim doğrusu. Belki de hayatımda bir ilk olacak böylesine bir veda yazısı. Kimisinin öykü dili, kimisinin şiir dili gelişmiştir ve herkes kendi geliştirdiği dil üzerinden acısını, sevincini, pişmanlıklarını paylaşabilir. Benim ne öykü dilim ne de şiir dilim bunları anlatacak kadar gelişmiş değildir. Bu sebepten yazacağım şeyler ancak bir gönülden taşan şeyler olacaktır. Çok yakın bir zamanda bir dostun, ağabeyin ölüm haberini aldım. Ölüm haberlerine daha doğrusu ölümün kendisine bunca aşina iken yine de her ölüm benden birşeyleri eksiltmektedir. Ölüm nasıl eksiltir insanı diyebilirsiniz. Elbette eksiltir zira eğer ölen kimse sizin çok sevdiğiniz ve değer verdiğiniz biri ise sizi seven, sizi anlayan bir kişi bu dünyadan eksilmiştir. Yani siz biriktirdiğiniz insan servetinden bir nebze daha fakirleşmişinizdir. Öyle ki üzülmeniz, ağlamanız aslında kendinizedir. Ölen, zaten elleriyle takdim edecekleriyle yargılanacaktır. Hele ki müslümanlığına şahit olduğumuz biri ise onun tertemiz Rabbine varışından büyük bir mutluluk duyarız.

Mehmet Kantar ağabeyimden bahsediyorum aslında. Müslümanlığına, imanına şahitlik ettiğim bir mü’mindi. Her gittiği ortamda Kur’anın mesajını insanlara iletmek için çaba sarfeden ve gönlü İslam sevgisiyle dolu olan biriydi. Vaktinin nerdeyse tamamını bu işe hasretmeye çalışan güzel bir insandı. Sivas’ta 1997 yılında başlayan tanışıklığım 2022 yılında ölümüne kadar devam etti. Tanıdığım ilk günden ölümüne kadar olan sürede her daim İslam’ı dert edinen bir adam gördüm. İddialarının peşinde ve sürekli salih amel işlemek için koşturan biriydi. Kimi ifadelerinden dolayı sert gibi görünse de oldukça duygusal bir insandı. Onu ağlarken görmeniz mümkündü. En büyük arzusu da müslümanların birlik içinde hareket edebilmesiydi. Bu arzusunun gerçekleşebilmesi şimdilik mümkün görünmese de inşallah birgün gerçekleşir diye dua ediyorum.

Mehmet abi, seküler sisteme hiçbir zaman eğilim göstermedi. Birilerinin zamanla methiyeler dizdiği laiklik, demokrasi, özgürlük, insan hakları gibi süslü kelimelere kanmadı. Allah’ın ayetlerine karşı savaş açan her düşünceden beri olduğunu yaşamıyla gösterdi. Sistem içi mücadele taraftarı olmadı. Geleneksel bir islamın da taraftarı olmadı. Tasavvuf gibi, çeşitli geleneksel cemaatler gibi ya da muhafazakarlık gibi temeli İslam akidesinden uzak İslam soslu hiçbir düşünceye de meyletmedi. Aksine onlara karşı Kur’ani bir bilinçle mücadele etti. Kur’an İslam’ını hayatının merkezine koydu. Resulullah’ın yaşamı, Kur’anın öğreticiliği onun mihenk taşı oldu. Ailesinden başlayarak sesini duyurabildiği herkese bu mesajı iletebilmek için çalıştı. Sonra dünya serüveninin sonuna geldi. Ölüm onu mart ayının onbeşinde sabah 7:30’da sardı. Her insan gibi o da nihayetinde Rabbine döndü. Yaşadığı din üzere öldü. Bir çok insanın beceremediği bir şeydi yaşadığı din üzere ölmek…

Ölümü bizlere çok şey öğretti diye düşünüyorum. Öldüğünde müslümanların cenazesine sahip çıkması gerektiğini söylüyordu. Buna dair bir takım vasiyetleri de vardı. Bana söylediği; “ben ölürsem cenaze namazımı ya sen ya da Mehmed Durmuş kıldırmalı. Eğer biz kendi cenazemize sahip çıkamayacaksak nasıl müslüman kardeşliğinden söz edebiliriz” sözüydü. Hamdolsun tüm vasiyetleri yerine getirilebildi. Müslümanlar olarak kendi cenazemize sahip çıkabildik. Türkiye’nin dört bir yanından cenazeye katılmak için kardeşler geldi. Gördük ki Mehmet abi yaşamında epey bir insan biriktirmiş ve gelenlerin tamamı onun mümin bir şahsiyet oluşuna şahitlik ettiler. Ben de şahitlik ederim ki müslüman bir şahsiyet olarak yaşadı ve öldü. Ve yine gördük ki Türkiye’nin dört bir yanından gelen kardeşler farklı yapılarda olsalar da bir araya gelip aynı masanın etrafında aynı dertle muzdarip olabiliyorlarmış. Konuşacak kadar hukukumuz, birbirimize sarılacak kadar muhabbetimiz, evlerimizi birbirimize açacak kadar güvenimiz varmış. Öyleyse bundan sonrası için birbirimize kenetlenerek yol alabilmenin çarelerini de aramakla mükellefiz. Bu ölüm bize bunun ne kadar zaruri bir şey olduğunu da şiddetli biçimde göstermiştir. İnşallah salih bir kulun ölümüyle bize hatırlattığı önemli bir konudur bu kardeşlik hukuku.

Bazı insanlar vardır ölür ama hissetmezsiniz. Bazı insanlar vardır ölür sanki bir şehir göçer kalbinizden. Yeri hep boş kalır. İnsan, hayatın içinde doldurduğu yerle değil de gidince ardında bıraktığı boşlukla kıymeti bilinirmiş. Kendisini tanıyan birçok insan için derin bir boşluk bırakarak göçtü bu alemden Mehmet abi. İnsan üç vakit yalnız kalırmış; doğduğu gün, öldüğü gün ve Rabbinin huzuruna çıkarıldığı gün. Kur’an Yahya (as) için “doğduğu gün, öldüğü gün ve yeniden diriltildiği gün ona selam olsun” diyor. Bizim Kur’an’dan öğrendiğimiz ahlak üzere Mehmet Kantar ağabeyime “öldüğü ve yeniden dirileceği gün selam olsun” diyorum. Rabbim bizleri cennetinde buluştursun. Geride kalan bizlerin, ayaklarını İslam üzere sabit kılsın ve herhangi bir ayartıcının ayartmalarına kanmadan İslam’ın savunucusu kılsın. Sperlerini terkeden, İslamlığından utanan, müslümanlığına kahredenlerden kılmasın.

Mehmet Kantar ağabeyimin ölümünün ardından ona yakıştırdığım ve inşallah muhatabı olduğunu düşündüğüm şu ayetlerdir: “Ey huzura ermiş nefis, sen ondan razı, o senden razı olarak Rabbine dön. Kullarımın arasına gir, cennetime gir.” (89/27,28,29,30) “Şüphesiz iman edip salih amel işleyenler var ya; işte onlar yaratıkların en hayırlısıdırlar. Rableri katında onların mükafatı, içlerinden ırmaklar akan, içlerinde ebedi kalacakları Adn cennetleridir. Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah’tan razı olmuşlardır. İşte bu mükafat Rablerine derin saygı duyanlara mahsustur.” (98/7,8)  İnşallah bu ayetlerin muhatabı olarak yaşamıştır ve ölmüştür. Gördüğüm ve bildiğim kadarıyla ben buna şahitlik ederim. Rabbim onu ve geride kalan bizleri bağışlasın, bizlere hidayet etsin.

(Bünyamin Zeran / Venhar Haber)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !