01-05-2022 11:33

Müzzemmil!

Müzzemmil örtülerinden, derin uyuşukluğundan, iflah olmaz kaygısızlığından sıyrılıp çıktığında, ihtiyaç duyacağı her şey, Rabbi tarafından verilecektir. İslam davasını yeniden ilk günkü azametine kavuşturmak, bugünün müminlerine bağlıdır.

Müzzemmil!

“Ey müzzemmil!”

Kur’an’ın bir suresinin böyle başladığını, Kur’an’ı okuyan her mümin bilir. Rasulullah’ın ilk vahyi alınca koşar adım evine geldiği ve “beni örtün” (zemmilûnî) dediği için ayette böyle dendiği yorumlarını bir kenara bırakalım. Bu yorumun gerçekle alakası belki de, yok denecek kadardır.

Müzzemmil kelimesi, bir şeyi gizleyen, korkaklıktan dolayı yorganın altına giren ya da bir örtüyü başına çekip uyuyan kimse anlamına gelmektedir. ‘Elbisesine bürünen’ sözü örfte, istiare olarak tembellikten dolayı işi yapmayan, önemsemeyip ihmalkâr davranan kimse için de kullanılır. (Z. Duman).

‘Müzzemmil’ ve ‘Müddessir’ isimlerinin müsemması hiç tartışmasız Muhammed (sav) idi. Fakat müzzemmilin kelime anlamıyla ilgili olanlar onun bi’setten önceki haline dair, biraz da latife cinsinden bir telmihti. Bi’setle birlikte artık müzzemmil ve müddessir sıfatı geride kalmış, tarihte eşine rastlanmayan büyük, Rabbanî bir değişim için bismillah denmişti.

Müzzemmil, Muhammed (sav)’in nübüvvetten önceki halini tasvir etmektedir. Bu sözcükle ne anlatılmak isteniyordu? Potansiyel olarak, bir toplumu cahiliye bataklığından Allah’ın nuruna çıkarmak için gereken o olağanüstü şevk, azim ve gayret, kabına sığmayan, beşer takatini zorlayan coşkun enerji ‘müzzemmil’ denilen insanda vardı. Ama o insan sanki yorganın altına gizlenmiş gibi, toplumda derkenar olmuş bir kişilikti; ortaya çıkması, kenardan tam merkeze, Hira mağarasından Beyt’e gelmesi gerekiyordu. Abdullah’ın oğlu, Abdülmuttalib’in yetimi Muhammed -o gün herkes gülebilirdi ama- dünyayı değiştirecekti. Allah’ın rasulü ve nebisi olmuştu. Büyük İslam inkılabının vakti saati gelmişti. Zaman ve mekan büyük doğuma hazırdı.

Başta kendisi olmak üzere hiç kimsenin beklemediği, bilmediği, ummadığı bir dava onun omuzları üzerine konulmuştu. O bu ağır yükü kaldıracak bir donanıma sahipti. Rabbinin emrine uydu, işini kabullenmede hiç zorluk çekmedi ve Allah’ın muradı olan gerçekleşti. Din Allah’a has kılındı, hükmetme yetkisi hırsız, arsız, ahlaksız gasıplardan alındı ve gerçek Sahibine teslim edildi. İnsan hayatında hükmedici Allah oldu.

Rasulullah’ın emanet bıraktığı bu kutlu vazifenin mirasçıları olan bizler de Rasulümüz, önderimiz Muhammed (sav)’in başladığı yerden başlamak durumundayız. Üzerimizdeki yorganlar artık bizi kokutmaktadır. Korkak tavuklar zilletinden, korkmayan aslanların izzetine terfi etmeli, işimizi sahiplenmeliyiz. Aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri değil, onların korkup kaçmasına sebep olan aslanlar olmadan da bu davayı sahiplenemeyiz.

Üzerimizi örten örtülerden, uyuzluklardan sıyrılıp çıkmadıkça İslam davasının öncüleri olamayız. İslam’ın şerefi, örtümüzün altına gizlenmeyi, karda yürüyüp izimizi belli etmemeyi asla kaldırmaz. İslam böyle bir sintirlikle temsil edilemez. İslam davası azimle, kararlılıkla, malını ve canını Allah’ın yoluna adamakla sahiplenilebilir.

Müzzemmil örtülerinden, derin uyuşukluğundan, iflah olmaz kaygısızlığından sıyrılıp çıktığında, ihtiyaç duyacağı her şey, Rabbi tarafından verilecektir. İslam davasını yeniden ilk günkü azametine kavuşturmak, bugünün müminlerine bağlıdır. İslam’ın karşısında çok güçlü sandığımız bütün düzenler vallahi örümcek ağı kadar zayıf ve güçsüzdür. Müzzemmil olanlar örtülerini atmalı ki, küfür kendisini güçlü sanmasın.

(Venhar - Yorum)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !