İstikbal-i Kıble Aslında Ne Demek
Kıbleye yöneliş, sadece bedeni bir yönelişin çok ötesinde mahiyete sahiptir. Zira kıble, tâbi olduğun dini, izmi, ideolojiyi, ibadet ettiğin taptığın ilahı temsil eder. Kıbleye yöneliş, bir uhrevi hareket olmakla birlikte, dünyevi eylemlerini “neden”, “nasıl” ve “hangi değere” göre yapacağını belirler.
Fakihlerimiz, her ibadetimizin, her amelimizin sıhhati ve makbulü hususunda bazı şartlar belirlemişler ve ancak bu şartlara riayet edildiği taktirde ameller makbul olur demişlerdir. Tabi bu şartları da Kur’an’a ve Peygamberin sünnetine dayanan delilleriyle ortaya koymuşlardır. İşte bu şartlardan birisi de, namaz ibadetinin sıhhatini sağlayan “İstikbal-i Kıble”dir. Yani yönünle, yüzünle, kalbinle, duygularınla, azalarınla, fikrinle, zikrinle, aklınla, velhasıl bütün varlığınla, Kâbe’ye yönelmektir.
Müslümanların kıblesi gibi, İslamiyet’ten önceki her dinin de bir kıblesi vardı ve halen de vardır. Mabetlerinin de yönü oraya dönüktür. Kim hangi dine inanıyorsa, yüzünü mabedinde kıblesine dönerek ibadetini yapar. Dini ibadetlerini kıblesine dönerek eda eder. Kıblesine dönerek inandığı, yolunda gittiği ilahına kulluk eder, tapar.