15-08-2024 12:00

Ya Eyyühel Müzzemmil

Gecenin bir vakti kalkar uzun uzun Kur’an okurdu. Bazen yorgunluktan bitap düşerek oturduğu yerden uykuya dalıp giderdi. Sanki uzunca bir yolculuğun henüz başında bir yolcuymuş gibi sade ve gösterişsizdi. Bundan önce nasıl bir hayat yaşamıştı kim bilir…

Ya Eyyühel Müzzemmil

Bir akşam vakti günün son demleri elinde biriktirdiği kır çiçekleri ile koşup geldi bahçe kapısından içeri. Yüzü solgun, kederleri çehresinin kırışıklıklarına kadar işlemişti. Bu çiçekleri nereden bulmuştu,  toplamış mıydı ya da nasıl eline geçti bir fikri yok gibiydi. Çoğu zaman sessizdi.  Konuşması, susmasından daha azdı her daim. Bazen yüzünde tebessüme dair bir iz arardı insanlar. Sanki keder ona doğuştan yapışmış gibiydi. Öyle miydi bilinmez tabi. Ama bilinen şey onun kır çiçeklerine olan düşkünlüğüydü. Belki hayatındaki tek lüksü kır çiçeklerini evinde, odasında, bahçesinde ve elinde sürekli taşımasıydı. Konuştuğu da olurdu onlarla ama kimse anlamazdı ne dediğini. Şehrin kiri, pası, gürültüsü onu yormuş olmalı ki dağın bir kenarında kendi eliyle yaptığı küçük bir kulübeyi andıran ve küçücük bahçesi olan bir evde yaşamaktaydı. İnsanlar onun yaşadığı yere ev demiyorlardı tarif ederken birilerine kulübe olarak tanımlıyorlardı. Bu onun umurunda bile değildi. Çünkü yaşanılan yerin ev olması ya da saray olması orayı değerli kılmıyor gibiydi. Ona sorsalardı yaşadığı yeri sadece mekan olarak tarif ederdi belki de, kim bilir…

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !