18-04-2009 22:18

`Geleneksel cahiliyyeden ayrışma zorunluluğumuz` seminerinden notlar 

Çorum`da faaliyet gösteren İlke-Der`in Cuma sohbetleri devam ediyor. “Geleneksel cahiliyyeden ayrışma zorunluluğumuz” konusunu anlatan Emrullah Ayan `Cahiliye, tarihte olduğu gibi yine Kur’an’la yok edilecektir.` dedi.

`Geleneksel cahiliyyeden ayrışma zorunluluğumuz` seminerinden notlar 

Çorum'da faaliyet gösteren İlke-Der'in Cuma sohbetleri devam ediyor. Bu hafta Ankara’dan İlahiyatçı Yazar Emrullah Ayan’ı konuk eden İlke-der, rutin alışkanlıklarının ve algıların dışında bir konuyu işledi. “Geleneksel cahiliyyeden ayrışma zorunluluğumuz” konusunu anlatan Emrullah Ayan dinleyicileri farklı ufuklara götürdü.

Ayan, sunumunda şu görüşlere yer verdi:

“Gelenek; eskiden devralınan ve toplum hayatının çeşitli yönlerinde yerleşen düşünce, iş ve davranış tarzlarıdır diyebiliriz.

İslam açısından sahip olduğumuz geleneği tarif etmek istediğimizde ie bunu şöyle tarif edebiliriz; Gelenek, kendisini vahye nisbet etmekle birlikte, Onun hidayetinden büyük oranda uzaklaşmış hatta Onun ilkelerini baş aşağı çevirmiş, İslam tarihi boyunca çeşitli etkenlerce şekillendirilerek oluşmuş beşeri bir kültürdür.

Cahiliye ıstılahı olarak Allah’ın indirdiği hükümleri ve bilgileri kabul etmeyip bunların yerine insanlar tarafından konulan hükümlere, düşüncelere ve sistemlere inanmaktır. Nitekim Kuran’da da bu anlamda kullanılmış “ onlar hala cahiliye devrinin hükmünümü arzu ediyorlar? Şüphesiz doğru bir kanaate sahip olanlar için, hükmü Allah’tan daha güzel olan kim olabilir.(Maide:50) buyurulmuştur.

Allah’ın koyduğu hükmü, hududu dikkate almayan bütün sistemler, cahiliyyeye dayanmaktadır. Helal ve haram hudutlarını önemsemeyen bütün ekonomik kuruluşları, cahili sermayeye dayanmak durumundadır. İnsanları Allah’ın dinine göre eğitmeyen bütün eğitim sistemleri de cahili eğitim durumundadır. Cahiliye kavramı, hakka ve hakikate dayanmayan her türlü itikadi ve ameli unsurları içine alan bir kavramdır.

Cahiliyenin dayandığı çürük temel; atalar yolu; Tarihin esasına nakle ve ancak ilmi kaynakların tesbit edeceği birçok asırların tecrübelerine, daha doğrusu Allah’ın tayin edip indirdiği delillere bağlı olan hükümlerde geçmişi büsbütün atmak ve ondan habersiz olarak hep yeni şeyler aramak doğru değildir. Bununla beraber, körü körüne geçmişe taparcasına sevgi beslemek, ne olursa olsun atalar yolunu tutmak ve özellikle ilimden, dinden nasibi olmayan, hatta ve sapıklıkları açık ve Allah tarafından beyan edilmiş bulunan ataları taassupla taklit etmek de onları, Allah’a eş ve ortak tutmak, cehalet ve sapıklıkta boğulup kalmaktır.

“Onlara “Allah’ın indirdiğine uyun” denildiğinde onlar, “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız dediler.” Ya ataları bir şey anlamamış, doğruyu da bulamamış idiyseler.”(Bakara 170)

Cahiliyyenin belli başlı temel özellikleri şunlardır; Puta tapmak, içki içmek, kumar oynamak, faiz yemek, zina etmek, kadına hakkını vermemek, bazı yiyecekleri kadınlara haram kılmak, kız çocuklarını diri diri toprağa gömmek, ekin ve hayvanlarından putlarına pay ayırmak, fal okları, yas tutma âdeti, uğur ve uğursuzluk olduğuna inanılan şeyler v.s

Cahiliye, tarihte olduğu gibi yine Kur’an’la yok edilecektir. Bütün mucizelerinin yanında Kur’an, tarihin akışını değiştirmiş, en köklü değişiklikleri gerçekleştirmiş, en sağlam nizamı oluşturmuş pratikte muhteşem meyvelerin görüldüğü, her isteyene nimetlerini sunan bir ağaçtır. Kendisine yönelenlere sırlarını açan, hazinelerini saçan, gökten inen muazzam bir sofradır. Göklere doğru tırmanmak, yükselmek isteyenlere Allah’ın uzattığı kopmaz bir iptir. Tarihin şahit olduğu en büyük devrim, Kur’an’ın gerçekleştirdiği inkılâptır. Kur’an, kişileri kısa zamanda, tepeden tırnağa değiştirdiği gibi, toplumları da nuruyla ihya etmiş, diriltmiş, değiştirmiş, dönüştürmüştür.

İslama göre toplumlar, İslami ve İslam dışı olmak üzere ikiye ayrılır. İslam toplumu, Allah’ın kitabında özelliklerini belirtmiş olduğu toplumdur. Kur’an’ın çizdiği toplum mealine uymayan toplumlar ise cahiliye toplumlarıdır.

Seyyid Kutup, bir sosyal bilimci olarak cahiliye kavramına geniş bir muhteva kazandırmış ve cahiliyyenin bir model olduğunu, tarihin seyri içinde gemliş geçmiş bir yaşayış tarzı olmadığını, her devirde cahiliye hayatı yaşayan toplumlar bulunduğunu belirterek, cahiliye ve İslam’ın bir birinin karşıtı iki ayrı dünya görüşü, hayat sistemi ve medeniyet anlayışı olduğunu açıklamakta ve ikisinin hiçbir şekilde birleşemeyeceğini ifade etmektedir.

Çünkü Tevhid ayrı bir yoldur, şirk ayrı bir yol… Ve ikisi asla birleşmez. Tevhid insanı varlıklarla birlikte Allah’a yönelten, eşi ve benzeri bulunmayan Rabb’e tevcih eden bir yoldur. İnsanın inancını, değer ve ölçüsünün, gideceği yolun, edep ve ahlakının, hayat ve varlık hakkındaki bütün tasavvurlarının kaynağını kesin olarak belirten bir nizamdır. Müminin her şeyini aldığı bu kaynak, eşi ve benzeri bulunmayan Allah’u tealadır, bunun içinde, iman hayatı bütünüyle bu esaslara dayanır."

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !