“PKK” mı, “iyi çocuklar” mı, “bizim çocuklar” mı?
Zaten “darbeci” dediklerin, işgalcilerin “bizim çocukları / iyi çocuklar” değil mi? Darbeci, bekçisi olduğu ve parasını alarak korumakla görevlendirildiği evi soyan adam gibidir..
“PKK” mı, “iyi çocuklar” mı, “bizim çocuklar” mı?
Abdurrahman DİLİPAK /Vakit
Kim bunlar, “PKK” mı, “iyi çocuklar” mı, yoksa “bizim çocuklar” mı? Ya da , “birilerini yola getirmek için” mi patlatılıyor bu bombalar..
Büyükanıt: “Yeni patlamalar olabilir.” Ağar: “Saldırılar sürebilir..” Bu işleri bilen, iki önemli şahıs anında aynı tesbitte bulundular. “Bu işin arkası gelecek.” Bana kalırsa da bu işin arkasındaki güçler deşifre edilip olayın üzerinde gidilmezse arkası gelir..
Birtakım çevreler zaten bu tür bir gelişmenin sinyallerini veriyorlardı.. Eğer süreç durdurulmazsa 3-5 bölgede daha büyük patlamalar beklemek gerek.
Hemen birilerinin evlerine bayrak asması, bazı media grublarının bu yönde yayın yapması boşuna değil..
İP’in Diyarbakır’da Cumhuriyet mitingi yapma girişimini de not edin bir kenara..
İşler kontrolden çıkacak olursa Irak’a gireriz, biraz savaş hali, biraz milli heyecan, işi idare ederiz netekim!
Şu haberi mesela nasıl anlamak gerek: “Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın açıklamaları ile birlikte PKK’nın Türkiye’ye karşı 1 Ekim 2006’da ilan ettiği ateşkesi 18 Mayıs 2007’de sona erdirdiği ileri sürüldü. Bu arada PKK’ya karşı kurulan Terörle Mücadele Özel Temcilciliği’nin başındaki Edip Başer’in görevden alınmasından sonra böyle bir patlamanın meydana gelmesi de ayrıca dikkati çekilen bir nokta.”
Emre Aköz 4 ihtimal üzerinde duruyor: 1) Bombanın PKK ile bağlantısı kurulduktan sonra, Meclis’ten de karar çıkartarak, Kuzey Irak’a askeri operasyon düzenlemenin yolu açılmış olur.. 2) “Bu hükümet ülkeyi yönetemiyor, bakın işte başkentte dahi bomba patlatılıyor, insanlar öldürülüyor, seçimlerde bu partiye oy vermek doğru bir davranış olmaz “ mesajını vermek. 3) Türk-Kürt çatışmasını körüklemek. 4) Türkiye’nin ‘istikrarlı’ ve ‘ güvenli’ bir ülke olmadığını dünyaya duyurmak. “Buraya yatırım yapmayın” demek. Bu da bir görüş..
Ergun Babahan; “Terör yine bizi yüreğimizden vurdu. Ama ne korkacağız, ne sineceğiz, ne de eve kapanacağız. Terörü dünyayla el ele yeneceğiz. Fakat terörün oyununa gelmeyeceğiz. Bir yumruk gibi bütünleşip karşı duracağız. Terör, Türkiye modelini hedef alıyor. İslâm ile demokrasiyi bağdaştıran, AB’ye yönelen Türkiye onları kızdırıyor.” Babahan Türkiye’ye cesaret telkin ediyor..
Direnenlerin sayısı çığ gibi artacak.. Göreceksiniz bu oyun da geri tepecek..
Oyuna karışanlardan biri derinlerdeki hesaplaşmayı, kirli planları deşifre edecek.. Yine suçüstü olacaklar..
Ulusalcıların büyük kısmı da ayıkacak. Nasıl bir “kirli oyun”a alet edildiklerini anlayacaklar..
Ankara Ulus’ta 6 kişinin ölmesine, 80’den fazla kişinin yaralanmasına yol açan saldırının amacı ne?
Kimi olayı “Ulusa hain saldırı” diye verdi. Kimi, PKK’nın Youtobe’de zaten saldırı mesajı verdiğini yazdı, kimi “Hedef Büyükanıt mı idi” diye sordu..
Şimdi bir de konunun uzmanı Mahir Kaynak’ın görüşlerine bir göz atalım: “Bir defa eylemin yapılış biçimi amacını ortaya koyar. İlk söyleyeceğim şu: Yarın basını görelim. Basın söyledikten sonra bu işi kimin yaptığını söylerim. Yönlendirene ve yönlendirdiği yere bakın. Olayı böyle çözersiniz! Herhangi bir grup hedef alınmadı. Asker ya da polis hedef alınmadı. Halk hedef alındı. Size halkın hedef alındığı saldırıların amacını söyleyeyim: Halkın hedef alındığı eylemler iktidar ya da rejime yöneliktir. Burada saldırının amacının iktidara yönelik olduğu söylenebilir. PKK’ya atfedenlere dikkat edin. Bu işte PKK bir araçtır. Bunu yapacak gücü var mı sorun. Amaç burada Türk-Kürt çatışması yaratmak olabilir mi? Pekâlâ bu istenmiş olabilir. Yarın basına bakın. Basın bunu nasıl yorumlayacak. Bunu bir şekilde yorumlayacaklar. Türk-Kürt çatışması şeklinde mi, el Kaide mi nasıl yorumlayacaklar? Gazetelere bu bir şekilde servis edilecek. Bunu yapan gizli servis ajanıdır. Bu uluslararası güçlerin Türkiye’de oyuna girdiğinin bir göstergesidir. Bu saldırının ideolojisi yok. Medya kime yükleyecek. Yükleyenler ahlaksızdır.”
Her şey yeterince açık değil mi?
Bakın bu işin olacağı belli idi. Eğer tedbir alınmaz ise devam da edecek. Bir Yahudi, bir Protestan, bir Kemalist, askeri bir kişi hedefe oturtulabilir.. Bana göre bu iş PKK işi değil.. Karadeniz, Güneydoğu, Mersin, Ankara ve İstanbul’a dikkat.. Bu işin arkası gelecek. Madem silahlar çekildi, nokta hedeflere de yönelecekler. Bu sisli havada yerli ve yabancı, mafia ve siyaset elemanları da infazlarla bazı hesapları görmek ya da sürece müdahale etmek istiyor olabilirler..
Ya devlet başa, ya da olacaklar belli. İktidarın cesaretle işin üzerine gitmesi gerek.. Korkaklık ve tereddüt teslimiyeti getirir..
İktidar sanıldığından şanslı.. Öbür tarafın uluslararası desteği yok ve kendi içlerinde bölünmüş vaziyette. İktidar cesaretle kararlılık gösterir ve harekete geçerse karşı kesimden daha fazla bilgi ve destek görecektir.. Karşı tarafın cür’et ve cesaretini artıracak tutum, söz ve davranışlardan kaçınmak gerek..
Karşı taraf iktidarın üzerine yolsuzluk iddiaları ile de gelmeye hazırlanıyor.. Bunu görüp, bu kişileri sür’atle sistem dışına çekmek lazım..
İşte o zıkkım olası yediklerinizin, uçkur meraklarının hesabı böyle zamanda masaya konuyor.. O boşa geçirilen zamanların değeri bugün daha iyi anlaşılıyor..
Kimi seçimlerin tekrar erteletilmek istendiğini, kimi istenilen sonuç alınmaza, seçim sonuçlarına itiraz edilerek iptal ettirileceğini söylüyor. Cezayir’de İslâmi muhalefet %85 oy alınca askerler darbe yapmadılar mı? Aynı hesap. Bizimkiler daha da azgın %95 oy da alsanız bu iş olmayacak diyorlar. Ama bunu diyen “adam” hâlâ orada oturuyor..
İki oy alanı (bir oy kendi oyu) rektör yapan adam da yerinde, ataması yapılan adam da hâlâ görevinin başında.. Ben utanıyorum, onlar utanmıyor!
Birileri bu düzenin değişmesini istemiyor. Onun için insanlar sokağa dökülmek isteniyor. Sorgun olayları onun için çıkartılıyor, onun için mayo tartışmaları icad ediliyor.. Bu ittifaklar onun için. İnsan hakları, hukuk devleti için değil.. Elde bayrak ve Atatürk posterleri ile sokağa dökülenler bunun için sokağa çekiliyor..
Perihan Mağden yazıyor: “ ‘Yalnız değilmişim Atam; dekolte tişörtümü beğendiniz mi?’ ‘Keşke ben de Kemalist Dininin bir mensubu olsaydım. Her daim vesayet altında bir çocuk gibi yaşasaydım. O zaman Anıtkabir’in mermerlerine başımı dayar, bi yandan mermerleri öperken iki yandan ‘Çok yalnızım Atam!’ derdim. Mozoleden ses gelirdi: ‘Yalnız değilsin! Kendini benim vekilim telakki eden Büyükanıt paşan, kendini benim partimin başı kabul eden Baykal amcan, senin gibi hissseden yüz binlerce demokrasi özürlü kardeşin var.’ Bu cevap üstüne ben de hemen deseni ay yıldızdan oluşan dekolte / streç bir tişört edinir, bayrak temalı kepim, ‘de’ ve ‘da’ların ille de ayrı yazılamadığı pankartlarımla Çağlayan’a akardım. Orda Alara Uzan’ı alkışlayan mitingçilerimle bütünleşir ‘Yoksa bu milletin müstehak olduğu lider Cem Uzan mıdır? Konuşurken dişleri uzuyor Kırmızı Başlıklı Kız’daki kurt gibi: ne güzel!’ diye düşünerek evime dönerdim.”
Bu millete alçakça vuran darbeleri görün ve onların yalakalığını yapan politikacı bozuntularını görün ve onları sandığa gömün! Kim onlar gördünüz.. O kadar da çoklar ki! Sağcısı, solcusu, ulusalcısı, demokratı (!) milliyetçisi hepsi var..
Darbelerden ve darbecilerden kurtulmadan kurtuluş yok. “İki darbe, bir işgalden daha kötüdür.” Zaten “darbeci” dediklerin, işgalcilerin “bizim çocukları / iyi çocuklar” değil mi?
Darbeci, bekçisi olduğu ve parasını alarak korumakla görevlendirildiği evi soyan adam gibidir..
Şahlansana gülsarı diyeceğim ama gözüm o adamı arıyor. Orada, Ankara’da kimse yok mu? Selâm ve dua ile..