07-06-2007 14:31

MAZLUM-DER`de neler oluyor?

Genel Merkez tarafından fesh edilen İstanbul Şubesi tarafından yapılan açıklamada, Ayhan Bilgen`in DTP adaylığı kastedilerek, `Mazlumder etnik-ideolojik tarafgirlik içine çekilmek istenmektedir` denildi.

MAZLUM-DER`de neler oluyor?

Ayhan Bilgen'in, Mehmet Bekaroğlu ve Ertuğrul Günay'la birlikte "Müslüman Sol" olarak adlandırılan politik harekete katılmasıyla birlikte bir süre önce Mazlum-Der'de başlayan tartışmalar, İstanbul Şubesi'nin Genel Merkez tarafından fesh edilmesiyle sonuçlandı. 

MAZLUMDER İstanbul Şubesi, yayınladığı basın açıklamasında merkez yönetim hakkında zehir zemberek açıklamalarda bulundu. Ayhan Bilgen'in DTP'den bağımsız milltvekili adayı olması kastedilerek, "Mazlumder  ETNİK-İDEOLOJİK TARAFGİRLİK içine çekilmek istenmektedir" denilen açıklamanın tam metni şöyle:

"EMANETİNİZE SAHİP ÇIKIN!

Değerli MAZLUMDERLİ…

Derneğimiz hiç öngörmediğimiz, kimsenin beklemediği bir süreç yaşadı. Sorunun üstesinden gelmek üzere yaptığımız mücadele sonucunda MAZLUMDER İSTANBUL ŞUBE YÖNETİMİ Ankara Genel Merkez tarafından FESHEDİLDİ!

Bu durum karşısında MAZLUMDERlilere bu açıklamayı yapma zorunluluğu hissettik.

YAŞANAN SÜREÇ

Dikkatinizden kaçmamış olacak, bir yıldır MAZLUMDER basında alışık olmadığımız şekilde yer alıyor.

Genel Başkanlığını yürüten Ayhan Bilgen tarafından basına yapılan açıklamalar ve iç toplantılarda, derneğin yeni bir misyon-vizyon analizi ile farklı bir işlev üstlenmesi dillendirildi. Bu işlevin ana ekseni SİYASETTE AKTİF ROL OYNAMA olarak tanımlandı.

Şüphesiz bu yeni amaç, derneğin zorlu on yedi yıllık geleneği ile bağdaşmıyordu. MAZLUMDER önemini referansları sayesinde, güncel siyasete, politik kurumlara aynı mesafede durarak kazanmıştı. Bu durumu yerli ve yabancı araştırmacıların raporlarına bakarak da test etmek mümkündür. Dolayısıyla İstanbul Şube Yönetimi olarak bu yaklaşıma karşı çıktık.

Bir derneğin kendi kökleri üzerinde yeni açılımlar yapması, vizyon geliştirmesi elbette arzulanan ve bu güne dek de Mazlumder’in yapageldiği bir şeydir. Mazlumder’in tarihini bilenler bu tarihin bir tekâmül içerdiğini iyi bilirler. Ancak on yedi yıllık bir derneğin hiçbir kurumsal aktivite sonucu olmaksızın salt genel başkanının kişisel eğilimleri/telakkileri doğrultusunda misyon ve vizyon değişikliğine icbar edilmesi, nevzuhur bir dernek görünümüne sebep olduğu gibi, tarihini hiçe sayması geçmişiyle barışık olmadığı anlamını da içeriyordu. Oysa MAZLUMDER’i var eden, önemli kılan Hılf-ul-Fudul  (Erdemliler Sözleşmesi) anlayışı ve o doğrultuda gerçekleştirdiği mücadele idi. Bu kavram Uluslararası güçlere karşı, İslam Medeniyetinin tüm insanlığı kucaklayan sahih bir değeri olarak köklerimizi, zeminimizi oluşturmakta Mazlumder binasının en temel taşlarından biri olarak yer almaktaydı. Bütün insanları Adem’in çocukları olarak yaratılıştan eşit ve kardeş görmesi kuşatıcı evrensel bakışını oluşturuyordu.

İCRAATLAR

İç tartışmalar yaşanırken, Genel Başkan Müslüman-Sol diye ortaya çıkan oluşumda, “sözcü”(!) sıfatıyla basının karşısına çıktı. Genel Yönetim Kurulu (GYK)’nın bilgisi olmadan gerçekleştirilen bu tasarruf ile birlikte, iç tartışmalar arttı. Kimi şubelerden itirazlar yükseldi, ancak ne yazık ki, bu itirazlar kararlara yansıyamadı/yansımadı. Kamuoyunda derneğin bu tutumu değişik tartışmalara yol açınca, İstanbul Şube olarak derneğin duruşunu tekrarlayan bir bildiriyi kamuoyu ile paylaştık. (Bakınız: EK-1)

Bunun ardından A. Bilge’nin kendi imzasıyla 19.01.2007 tarihli Yeni Şafak gazetesinde bir makalesi yayınlandı (Bakınız: EK-2). Bu makalede apaçık bir şekilde MAZLUMDER’in geçmişi yanlışlanıyor, siyasetten uzak duruşu eleştiriliyor, derneğin ön açıcı “topyekün” bir mücadele yapması gerektiği, Amerika’daki bazı çevrelerde yapılan yeni tartışmalara atıfla vurgulanıyordu. Bu değişimin karşısında duran anlayışı da Hindistan’daki “kutsal inek”lere benzetiyordu. Durum alışık olmadığımız biçimde, Genel Başkanı tarafından hor ve hakir görülen bir dernek karikatürü mahiyetinde idi.

•          Bu apaçık bir yeni DURUM ve farklı bir DURUŞ’tu.

•          Bu sessizce RAY değiştirme girişimini, emanete ihanet olarak, gayri ahlaki ve gayri hukuki bulduk.

•          Bir kurumun amaç maddesinin ancak, Genel Kurulla değişebileceğine inanıyoruz.

•          Dernek kendi yöneticileri üzerinden basitleştirildi, kamuoyunda tarihine yakışmayan biçimiyle yaralandı, kirlendi. İç yazışmalarda nezaket uslübu kalktı ve kişileştirmelerle, İstanbul-Ankara ikilemi üzerinden sorunun nirengi noktası farklı alanlara kaydırıldı.

•          Nihayet İstanbul’un firesiz, kararlı duruşu İzmir’de 28.04.2007 tarihinde bir internet şifresinin verilmemesi bahanesi ile 9 kişilik GYK tarafından feshedilerek karşılık buldu. Fesih dernek tarihinde ilk defa yaşanan travmatik bir durumdu. Çünkü bu güne kadar çeşitli problemler çıkmış olsa da yapılan işin gereği izah edilmek suretiyle ortak değerde mutabakat temin edilebilmişti.

•          Feshle birlikte, arkadan gönderilen elektronik ileti ile “bu durumun basına yansıtılmaması!” sertçe ikaz edildi.

•          GYK’da alınan kararın yasal temelden yoksun oluşu bir yana; derneğin bir ay içinde yedek yönetim tarafından kongreye götürülmesi istenirken, insan hakları açısından içler acısı bir durum daha ortaya konuyordu. Eğer İstanbul üyeleri bir ay sonra yapılacak kongrede aynı yönetimi seçerlerse, bu defa şubenin feshinin(!)devreye gireceği, açık bir tehdit olarak bildiriliyordu.

•          Feshe gerekçe olarak gösterilen ağır biçimde aksatma atf-ı cürmü tümü ile hilaf-ı hakikatten ibarettir. Tam tersine bilinir ki tarihi boyunca bu derneğin en başarılı şubesi İstanbul Şubesi olmuştur. Bu hususun en iyi şahidi siz üyelerimizsiniz.

SONUÇ:

•          Süreci kişiselleştirmeden, pratikte yaşanan trajik olaylardan örnek vermeden, anlatmaya çalıştık.

Görüşümüzce anlaşılması gereken şudur:

•          MAZLUMDER, günlük siyaset içine çekilerek “aktif rol almaya, “topyekün” mücadeleye sürükleniyor. Dernek yönetiminde “toyluk, acemilik ya da  misyonunu kavrayamamış olmak” olarak nitelendirilebilecek olan bu durum Mazlumder’i kendi tabanına, yabancılaştırılıyor.

•          Bizce bunun adı RAY değiştirmedir. MAZLUMDER’İN bitiş sürecinin başlangıcıdır! Politikaya NESNE olmaktır.

•          Siyasi arzulardan insan haklarına OKUMALAR yapılmaktadır.

•          Mazlumder  ETNİK-İDEOLOJİK TARAFGİRLİK içine çekilmek istenmektedir. 

•          Bu tutum ve davranışın siyasi analiz ve açılımı yapılabilir. Küresel bakış açısıyla ve gelişmelerle ilgisi vardır/ilgilendirilebilir, ancak biz konuya insan hakları bağlamından bakarız/bakmalıyız.

Siz; üyelerimiz, aktivistlerimiz, duygudaşlarımız, destekçilerimiz ve önceki yöneticilerimiz! Hepinizi GÖNÜLDAŞ paydasında birleştirerek seslenmek istiyoruz:

Süreci size aktardık.

•          Süreci aktarmakla kalmıyor; şunu da söylemiş oluyoruz: Sorumluluk hepimizin!

•          Yıpratılan ve yaralan derneğimizin sermayesi, GÖNÜLDAŞLARIN maddi-manevi gayretleri, emekleri ve entelektüel birikimleridir.

•          MAZLUMDER’in varlık temeli; “doğru misyonu”, onun gereği olan “tutarlı mücadelesi” ve bunu ortaya koyan “insan unsurudur.”Gün hakkı söylemenin, ikame etmenin günüdür.

•          Bizler, haksızlığa karşı olan mücadelemizi yine aynı sloganla; “Kim olursa olsun” diye başlayan temel ilkemize göre yapacağız…

•          Öte yandan bir geleneğin devamcısı olarak bizlere emanet edilen ve bizim de aidiyetimiz nedeni ile şeref duyduğumuz, tarihi, bu günü ve yarınları ile dimdik duran İstanbul Şubesi geleneğinin yok edilmesine izin vermeyeceğimizden emin olabilirsiniz. İstanbul Şubesi tüm geçmiş yöneticileri, üyeleri ve şahs-ı manevisi ile bir bütündür ve her hal ve şartta yoluna devam edecek iradeye/güce sahiptir.

Allah yar ve yardımcımız olsun…"

MAZLUMDER İstanbul Şubesi

YORUMLAR
  • glint   17-06-2007 22:40

    maşAllah İStanbul Şubesi sütten çıkma ak kaşık gibi. Ankara şubenin yanlışaları olduğu gibi İStanbul unda var elbet fakat hiç değinilemmeiş değinilmezde. her zaman ki gibi taraflı yazılmış. Kurumlarımızda başlangıçta Allah için biraraya gelinirken nedense masaya oturduktan sonra Allah ın rızası unutuluyor. MEtinde hılful fudul örnek gösterilip insan haklarıyla noktlanıyor buda ayrı yeten bir tezat. bir yerlerde müslüman oluşumlar rıza noktasından çıkarsa bazen müslümanın bazende zalimin eliyle son bulur.