Kudüs `sancak`tır
40 yıl önce gerçekleşen Kudüs`ün ikinci düşüşü, Yeni-Haçlılar tarafından İslam coğrafyasının bağrına saplanan İsrail hançeri eliyle gerçekleşir. Her Müslüman`ın gönlünde bir Kudüs hasreti yatar. Gönlünde Kudüs hasreti yatmayan bir Müslüman`ın yüreği işgale uğramış demektir.
Kudüsümüz'ün emperyalizmim tetikçisi siyonist terör gücü tarafından işgali üzerinden 40 yıl geçti. Kudüs mahzun, Mescid-i Aksa mahzun... Selahaddin'lerini bekliyor Kudüs.
Kudüs'ü siyonist terör gücünün işgalinden kurtarmayı Rabbimiz inşallah bizim kuşağımıza nasip eder. Kudüs'e tekbirlerle, zafer ezgileriyle giren İslam ordusunun neferleri arasında bizler de bulunuruz inşaallah. Duamız ve rüyamız budur.
Bu duygularla sizleri Sami Hocaoğlu'nun Kudüs'e dair anlamlı yazısıyla başbaşa bırakıyoruz.(islamvehayat.com)
Kudüs "sancak"tır
Her Müslüman'ın gönlünde bir Kudüs hasreti yatar. Gönlünde Kudüs hasreti yatmayan bir Müslüman'ın yüreği işgale uğramış demektir.
Kudüs Müslümanlar için sancaktır. Kudüs düşerse Müslümanların sancağı düşer. Tersi de geçerli: Kudüs'ü kaldıran, Müslümanların onurunu kaldırmıştır. Kim olursa olsun, o büyük ailemizin doğal lideridir.
Müslümanların yeryüzünde egemen güç olup olmadığının en belirgin göstergesidir Kudüs. Kudüs'e bakın, eğer esirse, bilin ki Müslümanlar o günün dünyasında esirdirler. Eğer Kudüs özgürse, o zaman Müslümanların da özgür olduğuna karar verebilirsiniz.
İslam, en geniş manada Allah'ın kâinatı yönettiği sistemin adıdır. Bir başka ifadeyle, İslam insanlığın değişmez değerlerinin öbür adıdır. Tüm peygamberler İslam'ın peygamberidir. Bu anlamda Kudüs dört dörtlük bir “İslam şehri”dir. Hz. İbrahim'in, Hz. İshak'ın, Hz. Yakub'un ve daha birçok İslam peygamberinin ayak izini taşıyan mübarek Filistin coğrafyasının atan kalbidir Kudüs.
İslam'ın peygamberleri olan Hz. Davud ve Hz. Süleyman şehre damgasını vurdu. Tarih boyunca Firavunlar, Nemrutlar ve onların izini sürdüren zalim ve tağutların anıt yapıları, Allah'a karşı küstahça böbürlenmelerini ele verir. Tağutlar anıt yapılarını en yüksek tepelere yaparlar. Tağutların mütehakkim edaları yapılarına yansır.
Tevhid ve adalet ehli peygamberlerin yapılarıyla, tağutların yapıları arasındaki fark zihniyet farkıdır. Hz. İbrahim'in Kâbe'sinin vadinin en dibinde, çukur bir yerde olması boşuna değildir. Kâbe mimarisinin verdiği mesaj, insanın Allah'a şükürden bile aciz olduğunun mesajıdır. Kudüs'ün kalbi olan Mabed'in verdiği mesaj da aynıdır. İki “melik peygamber” eliyle yapıldığı halde “Ben insan eseriyim” diye haykırır. İkisi de kulları kula kul etmek için değil, kulları Allah'a kulluğa çağırmak için yapılmışlardır.
Kudüs sancağı tarihte iki kez düşer. Birinci düşüş Kadim Haçlı Seferleri sırasında vuku bulur. 1099-1187 arasında bu esaret 88 yıl sürer. Hicretin 17. yılında Kudüs'ün anahtarları, Patrik Sophronios (Soferonius) tarafından Hz. Ömer'e teslim edilirken bir devir-teslim belgesi hazırlanır. Hz. Ömer'in hilafet mührüyle tasdik ettiği bu belgede komutan sahabilerden Halid b. Velid, Amr b. As, Ebu Ubeyde b. El-Cerrah'ın imzaları da şahit olarak yer alır. Bu belgede yazılı şartların başında şehrin oralı olmayan Yahudilerin yerleşimine açılmama şartı da vardır.
Kudüs sancağının düştüğü dönem, büyük ailemizin tarihinde tam anlamıyla bir “fetret dönemi”dir. Haçlı seferleri fetret döneminin sebebi değil, sonucu idi. Müslümanlar fetrete girdiği için Haçlılar savaş açabildi, Haçlılar savaş açtığı için Müslümanlar fetret dönemine girmedi. Müslümanların fetret dönemine girmelerinin sebeplerinin başında taklit, tefrika ve taassup gelir.
Büyük İslam komutanı Selahaddin Eyyubi eliyle Kudüs'ün yeniden fethi, Müslümanların fetretine son vermiştir. Eminim ki, Kudüs'ün yeniden fethi İstanbul'un fethinin habercisi olmuştur. Kudüs fethedilmeden İstanbul fethedilemezdi. Kudüs ile İstanbul arasında dün de kader bağı vardı, bugün de. Onun için Kudüs esir düşerse İstanbul kan ağlar. Bunu görmek için İstanbul'un yüzüne değil yüreğine bakmak şart.
40 yıl önce gerçekleşen Kudüs'ün ikinci düşüşü, Yeni-Haçlılar tarafından İslam coğrafyasının bağrına saplanan İsrail hançeri eliyle gerçekleşir. Yeni Haçlı Seferlerini eskilerinden ayıran tek fark, yenisinde İslam'a karşı savaşta Yahudilere de rol verilmiş olmasıdır.
Evet, Kudüs sancağının ikinci düşüşü kesinlikle Yeni Haçlı Seferidir ve Müslümanların da “ikinci fetret dönemi”dir. İngiliz ordusu, gönüllü Yahudi taburlarının da eşlik ettiği birliklerle Kudüs'e girdiğinde (1917), çanlar sadece 1. Cihan harbinde Alman-Osmanlı cephesine karşı ittifak eden ülkelerin başkentlerinde çalmakla kalmamış, Haçlı dayanışmasının göstergesi olarak, Osmanlı müttefiki Viyana'da da çalmıştı.
İsterseniz bu resme, İngiliz General Alenby'nin şu küstahlığını da ekleyebilirsiniz: İngiliz işgal ordusu Şam'a girer. General ilk olarak Selahaddin'in mezarına varır. General bir yandan mezarı tekmelerken, bir yandan da şöyle söylemektedir:
“İşte döndük ey Selahaddin!”
Bunu diyebilmek için, tam 8 asır Kudüs rüyası görmüş olmaları gerekir.
Şimdi kalkıp Alenby'nin yerli taşeronları, hepi topu bir insan ömrü kadarcık varlıklarıyla rüyalarımıza ipotek koyacaklar, öyle mi? Ve bize bu uzun süren fetreti, başımıza konmuş “devlet kuşu” diye yutturacaklar? “Aman kıpırdamayın, sonra kuş uçar!” numarası çekecekler?
Hadi canım sen de!..
Kudüs sevdası, Kur'an durdukça sürecektir.
(Sami Hocaoğlu / Yeni Şafak)