`Ulusçuluk dayatmasına karşı çözüm, ümmeti yeniden inşa etmektir`
Kur`an Nesli Kültür Merkezi`nde `Ulusçuluk Çıkmazı ve İslami Çözüm` başlıklı bir konferans veren yazar Hamza Türkmen, ulusçuluk dayatmasına karşı çözümün ümmetin yeniden inşasına yönelmek olduğunu vurguladı.
İslam ve Hayat
Şirinevler'de faaliyet gösteren Kur'an Nesli Kültür Merkezi'nde "Ulusçuluk Çıkmazı ve İslami Çözüm" başlıklı bir konferans veren yazar Hamza Türkmen, ulusçuluk dayatmasına karşı çözümün ümmetin yeniden inşasına yönelmek olduğunu vurguladı. Ulusçuluğun batılı bir paradigma olarak ortaya çıktığını ve batıcı kadrolar eliyle İslam dünyasına ithal edildiğini belirten Türkmen, bu ideolojinin "böl, parçala, yönet" taktiğine uygun olarak emperyalizmin kullanışlı bir aracı işlevini gördüğünü belirtti.
Türkmen, ulusçuluğun İslam dünyasına sirayet etmesinde batılıların 18 ve 19. yy'lardaki Türkoloji, Kürdoloji ve Araboloji çalışmalarının önemli etkisi olduğunu kaydederek, "Batıda kurulan Türkoloji, Kürdoloji ve Araboloji enstitüleri ulusçuluğun teorisini üretmiştir. Türk tarihini yazan bir İngiliz, Türkçe grameri yazan bir Fransızdır. Batı emperyalizmi, ulusçuluğu enerji deposu ve yeni pazar olarak algıladığı İslam dünyasına pazarlamayı kârlı bir yatıırm olarak görmüştür" dedi.
Batılı paradigmaya ait bir kurgu olarak ulus kavramının, Kur'an'da kullanılan kavim ve kabile kavramları gibi bir alt kimliği ifade etmediğini, bir üst kimlik olarak kurgulandığını kaydeden Türkmen, Osmanlı'nın çöküş sürecinde batılı eğitim sürecine maruz kalan kadroların bu kavramı İslam dünyasına taşıyıp toplumlara dayattığını anlattı.
Ulus kurgusu içinde dinin bir alt birim olarak yer aldığını anlatan Hamza Türkmen, "Ulusçuluk İslam dünyasına ithal edilirken bu şablon aynı şekilde tatbik edilmiştir. İslam, oluşturulan ulus kimliğinin bir alt birimi olarak kabul edilmiştir. Türk ulus kimliği ve devleti meydana getirilirken Genelkurmay ile Diyanet İşleri Başkanlığı aynı madde içerisinde yapılandırılmıştır. Yukarıdan aşağı dayatılan ulus kurgusu ve bu kurgu çerçevesinde meydana getirilen ulus-devletlerin oluşum sürecinde İslam'ın kavramları istismar edilmiştir. Mustafa Kemal'in 'Ümmetten bir millet yarattık' sözünde de ifadesini bulduğu üzere İslam'ın millet kavramı, batılı bir paradigma olan ulus kurgusunun karşılığında kullanılarak bu batıl ideolojinin toplumlara pazarlanmasında istismar edilmiştir. İslam'ı alt kimliğe indirgeyen bir kurgunun İslam'ın kavramlarıylaifade edilmek istenmesi büyük bir istismar örneğidir" diye konuştu.
İslam'ın üst bağ olareak iman bağını esas aldığını ve kabail ve şu'ub gibi toplum birimlerini bir alt kimlik ve tanışma vesilesi olarak kabul ettiğinin hatırlatan Türkmen, sözlerini şöyle sürdürdü: "Buna karşılık ulusçuluk ideolojisinde ulus her şeyin üstündedir. Ulusçuluk kendi kutsallarını üretmiş, insanlara bu kutsalları dayatmıştır."
Türkiye'deki Müslümanalrın 1945 yılına kadar, yukarıdan aşağı dizayn edilen ve topluma dayatılan ulus kimlik ve ulus-devlete muhalif kaldıklarını ve "Türk milleti" ve "Türk devleti" gibi kavramlara mesafeli durduklarını aktaran Türkmen, çok partili sisteme geçilmesiyle birlikte Müslümanlarda "karşıtına sığınarak var olma" tutumunun öne çıkmaya başladığını ve bunun da uluslastırma sürecine entegrasyonu doğurduğunu ifade etti ve şöyle devam etti:
"1945 yılından sonra dindar kesimlerin çıkardığı degilere baktığımızda bunu çok açık olarak görürüz. Büyük Doğu, Selamet, İslam Nuru gibi dergilerin, "İslam ve türk milletine" hizmet vurgularıyla okuyucunun karşısına çıkmaya başlaması, o zaman kadar ulus dayatmasına muhalif kalan dindar kesimlerin giderek sağcı, devletçi ve ulusçu bir kimliğe büürnmesi sonucunu doğurmuştur. Bununla birlikte 70'li yılların ortalarından itibaren evrensel İslami hareketin birikimlerinin Türkiye'ye yansımasıyla İslami kavramlar öğrenilmeye ve ulus-devletten ayrışan bağımsız bir İslami kimlik oluşmaya başlamıştır."
Hükümet'in açılım çalışmalarına da değinen Türkmen, bu çalışlmaların etnik kökene dayalı mevcut paradigmenın sorgulanması anlamında olumlu bir süreç olduğunu, fakat çözüm olarak ortaya konulan "Türkiyelilik", "Anayasal vatandaşlık" gibi kurguların da neticede İslam'ın alt kimlik olarak kabul edildiği birer ulus kurgusunu ifade ettiğini kaydetti. Türkmen, ulusçuluk dayatmasına karşı çözümün ümmetin yeniden inşasına yönelmek olduğunu vurguladı.