`Müslümanlar olarak tarihimizi menkıbe gibi okumamalıyız`
“İlk Dönem Siyasi Hadiselerinin Din Anlayışlarına Etkileri” konusunu sunan Ahmet Örs, Müslümanların, tarihlerini menkıbevi üslupla okumayı terk etmesi gerektiğini belirterek “Bugün yaşadığımız problemlerin temelinde ilk dönem siyasi çekişmelerinin rolü çok büyüktür” dedi.
TOKAD'ın eğitim seminerleri devam ediyor. Bu hafta “İlk Dönem Siyasi Hadiselerinin Din Anlayışlarına Etkileri” konusunu sunan Ahmet Örs, Müslümanların, tarihlerini menkıbevi üslupla okumayı terk etmesi gerektiğini belirterek “Bugün yaşadığımız problemlerin temelinde ilk dönem siyasi çekişmelerinin rolü çok büyüktür” dedi.
Hz. Peygamber’in vefatından sonra Ensar’ın iktidarı ele geçirmek için toplandığı Benî Saîde çardaklığına gelerek hilafetin, peygamberin kavmi olduğu gerekçesiyle Kureyş’te olması gerektiğini söyleyen Ebubekr, Ömer ve Ebu Ubeyde’nin dayanaklarının cahiliye tutumlarından izler taşıdığını, dolayısıyla ilk dönem müslümanlarının İslami siyasi yapıyı kuramadıklarını söyleyen Örs, ilk halife seçiminde yaşanan sıkıntıların gelecek dönemleri de etkilediğini belirtti.
Müslümanların kabilevi gerekçelerle yönetime gelmek istemelerine Hz. Ali’nin tavrının da ilginç bir örnek olduğunu ifade eden ve onun oldu bittiyle seçilen ilk halifeye uzun süre biat etmeyerek “Bu işte bizim de payımız olduğunu düşünüyoruz.” şeklindeki itirazının en makul olabilecek isimlerin bile siyasi konularda hatalı tavırlara yönelebileceğini, daha sonraki kuşakların bu hatalı tavırları dini bir meseleye dönüştürüp keskin ayrılıklara sebep olarak gördüklerini vurgulayan Örs, sistematik bir siyaset anlayışı yerine Kureyş’e verilen ilahi bir hak olarak görülen hilafet rejiminin başlamadan iflas ettiğini ve gelecek kuşakların kurulmuş bir siyasi sistem nimetinden mahrum kaldıklarını ifade etti.
Peygambersiz hayata alışamayan müslümanlar arasında cereyan eden savaşların büyük travmalara sebebiyet vermesinin “büyük günah” kavramı çerçevesinde yeni tartışma alanları doğurduğunu, Haricilerin sistematik tekfirci tavırlarının lehte ve aleyhte ekolleşme/hizipleşmeyi körüklediğini, kişi karizmasını imani bir mesele olarak gören Şia anlayışının yanında kötülükleri kadere havale eden anlayışların türediğini, terkipçi bir mantıkla şekillenen Ehl-i Sünnet düşüncesinin İslam düşüncesinde merkeze oturarak otoriter siyasi yaklaşımların kalıcı bir siyaset felsefesine dönüştüğünü söyleyen Örs, bugün Müslümanların oluşturduğu birliktelikler için de ilk dönem siyasi çekişmelerinde yaşanan tecrübelerin önemli tecrübeler toplamı olduğunu vurgulayarak seminerini tamamladı.
TOKAD eğitim seminerleri haftaya Mustafa Kıyak’ın sunacağı “Emevi-Abbasi Dönemleri” konusuyla devam edecek.
-
İlyas 15-01-2008 10:15
İtikadımızın sahih bir temele dayanıyor olmasının bizler için ne kadar önemli olduğunu söylemeye bile gerek yoktur. Ancak akaid kitaplarının çoğunda yer alan, çocukluğumuzdan beri bizlere öğretilen "imanın şartı 6'dır" anlayışının kesin kabule dönüşmüş olması üzerinde önemle durulmalıdır. Kur'an'ı okuduğumuzda iman esasları olarak "Allah'a, meleklere, kitaplara, ressullere ve ahiret gününe iman" dan bahsedilir. Ancak "kadere iman" diye bir iman çeşidinden bahsedilmez. Kader konusu farklı bir bağlam içerisinde değerlendirilir. Buna rağmen "kadere iman" iman esasları içerisinde yer almaktadır. Konu biraz araştırılınca "kadere iman" ın ilk dönem siyasi çekişmelerle bağlantılı olduğu görülür. Özellikle Emeviler iktidarlarının "kaderin bir tecellisi olduğu, dolayısıyla iktidarlarına karşı çıkanları Allah'ın kaderine karşı gelmekle suçlarlar. Hatta daha öncesinden Hz. Osman hilafet gömleğini Allah'ın giydirdiği, Allah'tan başka kimsenin çıkarmasının mümkün olmadığı anlayışıyla "kaderci" anlayışı ilk gündeme taşıyanlardan olur. Sonuçta bitmek bilmez siyasi çalkantılar, müslümanlar arası savaşlar, akıtılan onbinlerce müslüman kanı çok büyük travmalara sebep olur. Bu travmayı atlatmak için "kader anlayışına" sığınılır. Böylece "kadere iman" iman esasları içerisindeki yerini alır. "İman esasları" nın belirlenmesinde dahi ilk dönem siyasi çekişmelerin etkisinin olması Ahmet Abinin anlattığı konunun önemini ortaya koymaktadır.
-
Özgür-der Çorum Şubesi 14-01-2008 21:30
Ahmet kardeşin tespitleri ciddi bir vakıaya işaret ediyor.Hz.Peygamberin ,Kur'an nesli ile birlikte cahili yaşamdan attığı kölelik müessesesi Rasul'ün vefatından çok kısa bir süre sonra Emevi döneminde tekrar kurulmuş ve bir çok sahabi eşleri ve çocukları bu pazarlara düşmüşlerdi.Müslümanlar olarak Kitap'tan uzaklaşmanın bedelini çok ağır ödedik ve halen ödüyoruz.'Yiğit düştüğü yerden kalkar ' sözünün gerçekliği doğrultusunda tarihimizi sorgulamalı ve neslimizi bu tarih bilinciyle yeniden inşa etmeliyiz.Tokad'lı kardeşlerimizden Allah razı olsun.