09-12-2020 10:19

Hanım teyzeler Oruçbaba`ya, vekil ablalar Anıtkabir`e!

Resmi ideolojik dayatmalarla uygulanan Mustafa Kemal’i tazim ve tapınma eylemlerinin son dönemde iktidar yetkilileri ve mensuplarınca artık gönüllü bir tarzda icra edilmeye başlanmasına istinaden, sitemiz yazarlarından Hasan Bakırcı`nın 2016 yılında kaleme aldığı ``Hanım teyzeler Oruçbaba`ya, vekil ablalar Anıtkabir`e!`` adlı makalesini tekrardan istifadenize sunuyoruz.

Hanım teyzeler Oruçbaba`ya, vekil ablalar Anıtkabir`e!
HANIM TEYZELER ORUÇBABA'YA, VEKİL ABLALAR ANITKABİR'E!

Hasan Bakırcı

Memlekette türbeler hiç boş kalmıyor. Hanım teyzelerimiz çeşitli vesilelerle Oruçbaba'yı, Zuhuratbaba'yı doldururken, "elit" tabakayı oluşturan işkadınları, milletvekili kadınlar vs ise devletin resmi türbesini boş bırakmıyor. Kısacası türbeler konusunda bile bir sınıflaşma söz konusu!

Tabi meselenin diğer boyutu da, yurdumun sayıları onbinlerle ifade edilen ilahşyatçı akademisyenlerimiz, hurafelere karşı çok duyarlı ilim adamlarımızın, gariban hanım teyzelerimizin gittikleri türbeleri ve onların ziyaretlerini sürekli ve hem de çok sert şekilde eleştirirken, devletin türbesi ve oraya yapılan ziyaretlere, orada icra olunan tazim ve r,tüellere hiç itirazda bulunmamaları. 

Nereden mi çıktı şimdi bunlar durup dururken?

Hani geçtiğimiz Pazartesi günü ‘Dünya Kadınlar Günü’ymüş…

Küresel Emperyalizm yerel işbirlikçilerinin de desteğiyle kadınları ya sıcak savaşlarla doğrudan katlediyor ya da ‘kadın-erkek eşitliği, özgürlük’ gibi zokalar kullanarak kültürel vb. yöntemlerle dolaylı olarak sömürürken lütfedip senenin bir gününü, muhtemelen bir gün olsun bari hatırlansınlar diye ‘Dünya Kadınlar Günü’ ilan etmiş. Fakat işin ibretlik olan tarafı ise ‘Kadınlar Günü’ ilan ettikleri günlerde de zulümlerine hız kesmeden devam etmeleridir… Heva ve hevesinizden üfürerek uydurduğunuz geriye kalan ‘anneler, babalar, sevgililer…’ günlerinizle birlikte bu gününüzü de alın başınıza çalın!

Dünya kadınlarının bir kısmı can, mal, ırz, akıl ve nesil gibi mukaddesatını muhafaza etmekten mahrum bırakılmış iken, hem umumhanelerde hem de TV, internet ve moda sektöründe cinsel bir obje olarak pazarlanırken, temeli fıtrata dayanmayan eğitim/eritim kurumlarında, karma sınıflarda çürüyüp kokuşup giderken; normal şartlarda Rabbimizin herkese bol bol yetecek şekilde lütfettiği nimetleri insanlardan bir kısmının bitip tükenmek bilmeyen hırslarıyla gasbetmelerinden dolayı kimi kadınların en temel insani hakları olan sağlıklı yeme-içme hakkından yoksun bırakılmaları acı bir vakıa olarak karşımızda duruyor  iken ve de Allah’ın ona biçtiği en önemli misyon olan ‘saliha’ bir kul dahası eş ve anne olmaktan günden güne uzaklaştırılmaya çalışılırken siz neyin gününden bahsediyorsunuz?

Sizlerden bir kısmının ya hiç bilmediği ya da bilip de inkar ettiği bir hakikat olduğu üzere, kadınıyla-erkeğiyle ‘insanı’ layık olduğu ‘ahsen-i takvim’ makamına terfi ettirip gerçek manada itibarını kazandıracak olan yegane din sadece ama sadece tek ‘ilahi’ dolayısıyla ‘hak’ din olan İSLAMDIR!

Bütün bu durumdaki dönemler ile birlikte hususen İslam’ın son elçisi Allah Rasulü Hz.Muhammed (s.a.v.)’in risaletinden önceki dönemin adı olan ‘cahiliye döneminde’ genelde bütün insanların özelde ise kadınların nasıl içler acısı bir halde olduğu ve Allah Rasulü’nün, Rabbimiz’den gelen hükümleri arkadaşlarıyla birlikte büyük bir samimiyet, titizlik ve kararlılıkla tatbik etmesinden sonra bu halin yerini iman edenler itibariyle neye/nelere bıraktığı hem Kur’an-ı Kerim hem de hadis ve siyer kaynaklarında teferruatlı bir şekilde anlatılmaktadır.

İşte hal böyleyken, Pazartesi günü, AKP’li bir kısım başörtülü zevatın, M.Kemal’in kendilerinin şahsında Türk Kadınlarına (demek ki, geriye kalan ırklara mensup olanlara ihsan edilmemiş…!!!) ihsan buyurduğu ‘seçme ve seçilme’ hakkına binaen, mevtaya tazim ve takdir maksatlı ‘Kemalizm’in Mabedi’ olan Anıtkabir’e gitmiş ve bakınız ne inciler döktürmüşler:  “Kadınların seçme ve seçilme hakkını elde etmesi, milletimiz adına demokratikleşme yolunda atılmış en önemli adımlardan biridir. Bugün kadınlar elde ettikleri demokratik haklar neticesinde siyasi, ekonomik ve kültürel hayatın içinde başarılı çalışmalara imza atmaktadır. Toplumsal kalkınmanın, tarih, kültür ve medeniyetimizin öznesi olan kadınlar, 15 Temmuz'da vatanımızı ve bayrağımızı savunmak için verilen mücadelenin en ön saflarında yer alarak, milli iradenin ve özgürlüğümüzün teminatı olmuşlardır.

Bu bilinçle genç Türkiye Cumhuriyetini, ilim ve irfanla, işaret ettiğiniz çağdaş medeniyetler seviyesine yükseltmeye devam edeceğiz. Aile ve toplumun temeli olan kadın evde, iş yerinde, siyasette, ekonomide karar alma mekanizmalarında etkin rol üstlenmeyi sürdürecektir. Ülkemizde son yıllarda uygulanan politikalarla, kadının sosyal statüsünün yükseltilmesine yönelik güçlü adımlar atılmıştır.

Siyasi ve hukuki alanda atılan bu adımlar kuşkusuz kadınlarımızı cesaretlendirmiş, müreffeh Türkiye'nin inşasında biz kadınlara güç vermiştir. Tüm çabamız kadına karşı her türlü ayrımcılıkla mücadele etmek, kadın erkek fırsat eşitliğini sağlamak, toplumda adalet duygusunu güçlendirmektir. Bizler bu amaçla demokrasiye ve kadın haklarına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Zatıâlinize, aziz milletim ve tüm kadınlar adına şükranlarımı sunuyorum. Ruhunuz şad olsun.’

Atalarının ruhu bu temenni sonrasında şad olur mu olmaz mı bilemem ama geriye kalan diğer bütün inkılâpların aldığı kurbanlar ile birlikte şapka inkılabının da aldığı kurbanlardan biri olan Şalcı Bacı’nın kemiklerinin bu ziyaret sonrasında sızlamış olması muhtemeldir. Nitekim bir zamanlar ona da bir kadın olarak ‘şapka giymek’ veya ‘yağlı ip’ seçenekleri dahilinde  ‘seçme ve seçilme hakkı’ verilmiş ve’muasır medeniyetler seviyesine ulaşma’ noktasında kendisine ‘yağlı ip’seçeneği uygun görülmüştür.

Türkiye’deki seçimleri genellikle ‘geçim’ ve ‘ehven-i şer’ endeksli olarak değerlendiren kitleleri saymazsak AKP ve Erdoğan ile birlikte sisteme entegre olmalarından evvel nisbeten muhalif olan camialarda bu tür olaylar bir zamanlar şiddet ve nefretle karşılık bulurken maalesef gelinen noktada artık sıradanlaştığı/sıradanlaştırıldığı gibi neredeyse olmazsa olmaz görülme noktasına doğru gidiliyor. Bununla birlikte ‘Telli, Tüllü Baba’ vb. türbe ziyaretlerini olması gerektiği gibi ‘şirk’ olarak nitelendiren ve ziyaretçilerini yerden yere vuranların şirkin bizatihi kaynağına yönelik bu tür faaliyetleri görmezden gelmeleri de hakikaten ibretlik….

Elhamdüllah biz hala birilerinin ‘siz hala aynı yerde misiniz?’ dedikleri yerdeyiz ve hala ‘tağuta’ ‘tağut’ diyoruz. Bununla birlikte gerçek manada ve topyekûn bir değişimin ‘sistem içi mücadele metodu’ gibi batıl ve müfsid yollarla değil, Ra’d suresi 11 ile Nur Suresi’nin 55. ayetlerinde de belirtildiği üzere, öncelikle nefislerimizde olanı değiştirmek, adil manada şahitliğimizin gereğini hakkıyla yerine getirmek suretiyle ‘tabandan tavana doğru’ olması gerektiğini savunuyor ve hasbel kader bunun gereklerini yerine getirmeye çalışıyoruz. 

Selam hidayete tabi olanların üzerine olsun.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !