Hayri Kırbaşoğlu: `Ilımlı İslam`, dine karşı din projesidir
Yeryüzünde şerrin ortadan kaldırılması ve bunlarla mücadeleye yol açmayan bir Müslümanlık bunun adına ister ılımlı Müslümanlık deyin, tarikat deyin, cemaat deyin ne derseniz deyin netice itibariyle bu bir din değil, Şeriati`nin karşı din dediği yani Allahın dinine karşı insanların uydurduğu karşı bir din olabilir.
Röportaj: Erol Metin / Anadolu Gençlik Dergisi
Ramazan ayının feyzinin yaşandığı bu zaman dilimlerinde bu ayın ruhuna, manası ve önemine binaen Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu ile yaptığımız söyleşiyi sunuyoruz.
Efendim, mübarek Ramazan ayının feyzinin yaşandığı bu günlerde Ramazan Müminler için ne anlam ifade ediyor, Ramazanı nasıl algılamalıyız?
Ramazan Müslümanın Allaha olan bağlılığının yoğunlaştığı ve sürekli akılda yılda bir defa olmasına rağmen yılın tamamına yayılması gereken bir ruh hali demektir. Aslında Ramazan sadece Ramazan ayına mahsus bir yoğunlaşma olarak algılandığı taktirde saman alevi gibi gelip geçen geçici bir gelişme olarak kalır. Halbuki Ramazan bir tecrübe örnek bir yaşama biçimidir. Ramazan´daki bu tecrübe aslında yılın tamamına yayılması gereken bir tecrübedir. Ramazan, Müslümanlık tecrübesi bakımından önemli. Ama bu yoğunlaşmış Müslümanlığın, diğer aylara yayılması kaydıyla anlamlı. Yoksa sadece Ramazan ayında dindarlık tecrübesi yaşayıp da diğer aylar bu dindarlığı kaybedersek; aynı sosyeteden olup da umreye gidip döndükten sonra İslama tamamen aykırı davranmaya devam edenlerin çelişkisine bizde düşeriz. Ramazan aslında bir modeldir. Yılın diğer 11 ayına da yaymak için Ramazan´ı yaşamak lazım. Böyle algılamak lazım Ramazan´ı. Aslolan bütün yılını, bütün ömrünü Ramazan bilinci ve Ramazan yoğunluğu içerisinde geçirmektir. İnsanın Ramazanda da kazanmış olduğu alışkanlıkları yılın tamamında sürdürmeyi, geliştirmeyi amaç edinmesi gerekmektedir. Oruç tutmak sadece aç kalmak anlamına gelmiyor. Nitekim Allahın hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı gibi bizim aç kalmamıza da ihtiyacı yok. Oruç, biz insanlar için gerekli. İnsanların içinde bulundukları sıkıntılara karşı sabırla yaklaşabilmeleri için sahur ve iftar yemekleri vesilesiyle fakir fukara, gariban insanların bu iftar sofralarına davet edilmesiyle İslam kardeşliği duygularının yoğun olarak paylaşıldığı bir ay haline getiriyor Ramazan´ı.
Ramazan ayını diğer aylardan üstün kılan farklı özellikleri nelerdir?
Ramazan´ı diğer aylardan farklı kılan oruçtur. Ama oruç ayı olduğu kadar namaz ayıdır da. Beş vakit namaz kılmalıdır, kendine çeki düzen vermelidir. Diğer İslami esasları uygulamaya geçirmesi lazımdır. Ramazan bizim için yeni bir sayfa açmaya vesile olabilir. Oruç sadece aç kalmak değil, açlığı bir davranış değişikliğine, bilinç canlanmasına sevk etmektir. Bunun için bir araçtır. Zira sadece Peygamberimizden bazı rivayetlerden aktarıldığına göre: öyle insanlar vardır ki oruç tutarlar ellerine geçen sadece açlıktır. Mesela bizim gerçekten orucun bir açlık olmaktan çıkarıp kulluk kıvamına getirebilmenin yanında ahlaki meziyetleri de geliştirebilmemiz lazım. Bunları sadece Ramazanda yapmayacağız. Mesela akşam eve gidince başımızı yastığa koyduğumuzda bu gün Allah için ne yaptım sorusuna cevap vermelidir. Ramazanın bir oto kontrol, muhasebe ayı haline getirmesi lazım. Aksi taktirde Ramazanda sadece karnı aç kalmış olur. Ramazan´da farklı şeyler yapmıyoruz sadece daha önce yaptıklarımızın miktarını attırıyoruz, kalitesini attırıyoruz dolayısıyla da Ramazanda dediğim gibi sadece teravih değil Kur´an okumak lazım, manasını anlamak lazım, Kurana göre bir muhasebe yapmak lazım, Kuranla haşır neşir olmak lazım, insanların namaza oruca teşvik etmek lazım, çocuklar için çocukların bu konuda alıştırılması lazım, gençlerin alıştırılması lazım, Ramazanı yeniden bir Müslüman olma, Müslümanlığımızı yeniden ihya etme, bir restorasyon programı şeklinde değerlendirmemiz lazım.
Ramazan ayı, paylaşım, infak ve dayanışmanın zirveye çıktığı bir aydır. Bu ayda fakir Müslüman kardeşlerimiz için neler yapmalıyız?
Toplumda fakir tabakalarda bir yardımlaşma beklentisi oluşmaktadır Ramazanda. Onların bu beklentilerini boşa çıkarmamak için Müslümanlar ellerinden geleni yaparak Ramazan neşesini, mutluluğunu fakir Müslüman kardeşlerinin de yaşaması için her türlü desteği vermeleri lazım. Ramazanlar bugün açlık ayı değil tokluk ayı haline gelmiştir. Çok mükemmel lüks otellerde iftarlar, yenilen yemekler bunun göstergesidir. Ramazan zenginle fakirin kaynaşmasıdır. Tıpkı namazda olduğu gibi namazın önemli fonksiyonlarımdan bir tanesi de aynı safta Reisi Cumhur´la, Başbakan´la, Genelkurmay Başkanı´yla, sıradan bir memurun veyahut herhangi bir vatandaşın aynı çizgiye getirilmesidir. Ramazanda da böyle zenginle fakir, amirle memur, yönetenle yönetilen arasındaki kaynaşmayı yapacak şekilde düşünülmesi lazım iftar yemeklerinin. O bakımdan günümüzde yapılan uygulamaların bu amaçlara yüzde yüz uyduğunu söylemek zor.
Türkiye´de yardımlar aleni bir şekilde yapılmaktadır...
Türkiyede enteresandır bir camiye küçücük bir katkıda bulunur hemen oraya ismini levhayla koydurur. Bir cami yaptırmada bu böyledir bence bu çok doğru bir prensip değildir önemli olan Allahın cenabı hakkın bilmesidir. Salih amellerin insanların bilmesi önemli değildir. Bu konuda bir atasözümüzde vardır: İyilik yap denize at halk bilmezse halık bilir. Önemli olan halıkın bilmesidir insanların bilmesi önemli değil.
n Bir yazınızda: "emri bil maruf, nehyi anil münker ilkesini hayatımıza bir rehber edinmemiz lazım.. Bizim namaz kılmamız, oruç tutmamız, nafile ibadetlere ağırlık vermemiz, İslam dünyasının yıkılıp, yok edilmesine engel olmuyorsa bir yanlışlık var demektir"…
Bizim ibadet dediğimiz kulluk tezahürleri aslında bizi başta İslamın emri bil maruf olmak üzere bu ilkelerinin hayata geçmesi için bir enerji kaynağı, bir motivasyon kaynağı olarak var. Kuran-ı Kerimde, namaz insanı her türlü fuhşiyattan, kötülükten alıkoyar demektedir Müslüman namaz kılıyor da namaz onu bu kötülüklerden alıkoymuyorsa o zaman kıldığı namazın çok fazla bir değeri yok demektir. Ramazan´da öyle. Bütün İslam dünyası ciddi bir tehditle karşı karşıya iken Afganistanda, Irakta insanlar katledilirken İslam alemi işgal altında iken, insanlara her türlü zulüm reva görülüyor iken bütün bunlar olup bitiyor iken bunların çözümü için hiçbir çaba sarfetmiyor ise sadece kendi ahiretini kurtarmak için Ramazanda oruç tutmak veyahut sadaka vermek bence egoizm anlamına gelebilecek bir tavırdır. Müslümanlık aslında diğerlerinin de onlarında geleceğini düşünmek, ‘kişi kendi için istediğini kardeşi için istemedikçe mümin olamaz´ ilkesinden hareket etmek demektir. Biz bugün acaba ülkemiz işgal altında olsaydı onların bize nasıl yardım etmelerini istiyor isek, bekliyor isek bugün bizde öyle davranmalıyız. Ramazan böyle bir Müslümanlığı geliştirmek için araç haline gelmelidir. Eğer bizde İslam dünyasının, İslam ümmetinin ortak dertlerini paylaşma, İslam geleceğini konuşma ve bunun için mücadele etme yönünde herhangi bir bilinç vermiyorsa Ramazan, veya oruç veya zekat neyse ibadetler o zaman bu gerçek amacına hizmet etmiyor demektir. Çünkü İslamın bizatihi varoluş amacı yer yüzünde her türlü kötülüğü ortadan kaldırmak, ve her türlü hayır ve iyiliği egemen kılmaktır. Dolayısıyla bu amaca hizmet etmeyen bir ibadet şeklinin çok fazla önemi yoktur. O zaman İslamı Hristiyanlığa dönüştürmüş oluruz. Hristiyanlık´ta Allaha ibadet edersin ki dünya işlerine karışmazsın. Tamamen dünyayı despotlara evet yeryüzündeki despotlara havale edersin. Halbuki İslam emri bil maruf demek, yeryüzünü ateşe verenlerle mücadele etmek demek, yeryüzündeki Firavunluk taslayanlara karşı mücadele etmek, onlara karşı Allahı hatırlatmak, ilahlık taslayanlara haddini bildirmek ve yeryüzünün boş olmadığı ve Müslümanların daima bu gibi yeryüzünü fesada veren bozgunculara karşı mücadele etmeye hazır olduğu mesajını verebilmektir. Müslümanlık Mağribten Endonezyaya kadar bütün İslam dünyasının tek vücut olduğu, aynı inanç etrafında toplanan insanların bütünlüğüdür. Ramazanda mutlaka diğer Müslümanlara diğer İslam bölgelerindeki ümmetin diğer parçalarını düşünmemiz lazım ve onların dertlerini dert edinerek, onların çözümü için çaba sarfetmemiz gerekir.
Ilımlı İslamın tabiri bu mudur?
Yeryüzünde şerrin ortadan kaldırılması ve bunlarla mücadeleye yol açmayan bir Müslümanlık yani yeryüzündeki şer odaklarının işine yarayan bir Müslümanlık bunun adına ister ılımlı Müslümanlık deyin, tarikat deyin, cemaat deyin ne derse deyin netice itibariyle bu bir din değil, Şeriati'nin karşı din dediği yani Allahın dinine karşı insanların uydurduğu karşı bir din olabilir. Dinin kimin işine yaradığına, kime hizmet ettiğine bakmak lazım. Eğer bir din zalimin işine yarıyorsa, yeryüzünü fesada verenlerin işini kolaylaştırıyorsa o din Allahın indirdiği din değildir. Allahın indirdiği dinde zalimin değil mazlumun, zenginin değil fakirin, ezenin değil ezilenin yanında yer almak vardır. İslamı laikleştirme, İslam´ı ılımlaştırma veya İslamı bir kültür unsuru haline getirme´de aynı şekilde İslama yapılabilecek en büyük kötülüklerden bir tanesidir. Bu hatayı işleyenler Allaha hesap vermekle mükellef olduklarını unutmamalıdır. Ama Allaha hesap vermeden önce bu dünyada Müslümanlarında bunlara hesap sorma becerisini göstermeleri de gerekir her şeyi ahirete bırakmamak lazım önce bu dünyada bunlar yine diğer Müslüman kardeşlerine de hesap sorabilecek bir bilince de sahip olmalıdır. Emri bil maruf çünkü bunu emretmektedir.
Türkiyede medya İslamı magazin aracı haline getirmeye çalışıyor buna bazı İlahiyatçılarda alet oluyor bu neyin sonucudur?
Türkiyede dini din olmaktan çıkararak kültür haline getirmeye, içeriğini boşaltma gayretlerinin sonucudur. Buna karşı dikkatli olmak lazım. Yıl boyunca İslama hakarete varan İslam´ı ve Müslümanları eleştiren görüntülü ve yazılı medyanın Ramazan gelince bir anda Müslüman kesilmesi işte Kur´an meali, İslami eserler dağıtmak için sıraya girmesi Türkiyedeki iki yüzlülüğün bir başka göstergesidir. Ramazan bir ticaret aracı haline de getirilmiştir. Öte yandan din magazinselleştirilmek isteniyor bu da bir anlamda bir takım kesimlerin bilinçli olarak yaptığı bir çabadır. Türkiyede medyada din diye anlatılanların asgari yüzde ellisinin dinle herhangi bir alakası yoktur hatta dine tamamen zıt bir takım şeyler işte mistik bir şeye büründürülerek topluma kurana ve sünnete uymayan pek çok hususun insanımıza din olarak veriliyor. Medyada zaman zaman bazı ilahiyatçıların bırakın ilahiyatçıyı bir Müslümana yakışmayan beyanatlar tavırlar sergilemekte.
Müslümanlara yönelik aşağılayıcı bir takım tavırlar sergilediklerini görüyoruz. Bunun müslümanca bir tavır olmadığını söyleyebiliriz ama İslam´ı savunuyor görünen, o pozisyonda olan insanlarında kaş yapayım derken göz çıkardıklarını ve İslam´la alakası olmayan yani atalardan duyma bir takım bilgileri İslam diye topluma enjekte ettiklerini görüyoruz bu anlamda Türkiyenin bir ifrat tefrit yaşadığını söyleyebiliriz yani ifrat ve tefrit arasında bocaladığını görüyoruz. Ramazanda da bu çok fazla değişmiyor.
Son olarak tavsiyeleriniz nelerdir? Müslümanlar olarak Ramazanı nasıl değerlendirmeliyiz?
Ramazanda dinimizi sağlam temeller üzerine oturtmalı. Bu ayı bir bilinçlenme sürecine de çevirmemiz lazım.Ramazanı Müslümanlığımızı yeniden inşa etme ve onun kalitesini arttırma konusunda bir restorasyon formu olarak düşünmemiz gerekir. Ülkesi işgal altında olan, namusu payimal edilen ve her gün katledilen Müslüman kardeşlerimizin olduğu bir dünyada bunlar yokmuş gibi mükellef sofralarda gayet lezzetle gününü gün edip bu insanları asla hatırlamadan geçirilen Ramazanın bence Allahın rızasına yol açıp açmayacağını da ayrıca sorgulamamız lazım. Müslümanlık sadece kendimizi kurtarma çabası değildir. Müslümanlık aynı zamanda ümmet olarak ümmetin kurtuluşudur. Bütün insanların kurtuluşuna öncülük etmesidir. Allah yeryüzüne İslamı ve Hz. Peygamberi, İslam ümmetini bu amaçla görevlendirmiştir. Yeryüzünde olan bütün insanların hesabını Allah Müslümanlara soracaktır. Allah gökten inip de insanlara İslamı yeryüzüne egemen kılıp nasıl hareket edileceğini söylemez. O bize parametreler vermiştir, hedefleri göstermiştir. Bu hedeflere ulaşmak Müslümanın kendisinin görevidir. İmtihan da zaten bu noktadadır. Herkesin kendi kendini hesaba çekmesi, kıyamet günü Allaha vereceği hesaba şimdiden hazırlanması lazım. Bu hazırlık yolunda Ramazan çok önemli bir fırsattır. Ramazan süratle tövbe edip Kuranın ve sünnetin istediği Müslüman olmak içinde yeni bir başlangıç yapmak içinde Ramazan fevkalade önemli bir fırsattır. Ramazan başarısız olup da başarmak için adım atmak isteyenler içinde büyük bir lütuf anıdır. Kuran´ı Kerim ışığında Müslümanlar Kuran´ı Kerimi merkeze alarak bir Ramazan tecrübesi yaşadıkları taktirde bu onların sadece ahiretlerine değil aynı zamanda dünyalarına da çok önemli bir katkı sağlar. Ramazanlarımızın İslam dünyasının, İslam ümmetinin geleceğini inşa etme, İslam ümmetinin bütün insanlara örnek olması yolunda bir takım adımları atmaya vesile kılmasını cenabı haktan niyaz ediyoruz, dualarımızı kabul etmesini istiyoruz. Çünkü o ihlasla samimiyetle dua edenlerin dualarına icabet edeceğini söylemektedir. İslam sadece iyi niyetten ibaret değildir bu iyi niyetin amellerle de ispat edilmesi gerekir. Ramazan bu açıdan da Müslümanlığımızı ispatlama bakımından da çok önemli bir fırsattır. Cenabı hak Müslümanlığını ispatlama sadece Müslüman olma değil Müslüman kalma konusunda da başarılı olmayı nasip etsin.
Kuran-ı Kerim komple bir programdır
Kuranı Kerim bu ayda inmeye başladığı için Ramazan bir anlamda Kuran ayıdır. Bu mübarek ayda Kuranı Kerimi nasıl değerlendirmeliyiz?
Kesinlikle, önce bir bütün olarak değerlendirmeli. Kuranı kerimin bir kısmını alıp bir kısmını bırakmak maalesef Türkiyedeki İslami uygulamaların önemli bir eksikliği. İnsanlar İslamın işlerine gelen yerlerini veya belli bir kısmını uygulamakla Müslümanlıklarını yerine tamamen getirdiklerini zannediyorlar. Bu ciddi bir hata. Kuran komple bir programdır. Allahın yeryüzünde insanların takip etmesi için birey olarak, toplum olarak takip etmesi için gönderdiği komple bir programdır. Bu programın bir kısmını alıp bir kısmını bırakmak Müslümanlığa aykırıdır.
Amerikan ürünlerini boykot ibadettir
nEmperyalist güçler İslam dünyasını inim inim inletirken biz onların destekçileri olan firmaların ürünlerini tüketiyoruz. Örneğin coca cola Ramazanda sofralarımızın adeta vazgeçilmezi haline geliyor burada bir çelişki yok mu?
Kesinlikle çok önemli bir noktaya temas ettiniz. Müslümanlık sadece camiye has bir şey değildir. Ekonomiyle de alakalı bir dindir. Yani ekonomik alanda Müslümanların neyi tüketmesi, neyi yemesi, içmesi gerektiğini de söyler dolayısıyla Müslümanları katliama tabi tutanların ana kaynaklarından olan, onların sembolü haline gelmiş olan birtakım firmaların ürünlerini tüketmek suretiyle her bir kola veya benzeri ürünü almakla bu Müslümanları katleden insanlara destek vermekle Müslümanların büyük bir sorumluluk altına girdiklerini asla unutmamaları lazım. Çünkü aynı zamanda Coca Cola veya bir takım hazır gıdalar Müslümanların küresel kapitalizme eklemlenmesi, Müslümanların birer tüketim toplumu haline getirilmesi için bunlar bilinçli olarak pompalanan ürünlerdir. Müslümanların bu ürünleri boykot etmeleri ve Ramazanda yapılacak en önemli ibadetlerden bir tanesidir.
Önemli olan Müslüman olmak değildir, Müslüman kalabilmektir
Oruç insanlara neler kazandırır?
Her şeyden önce Müslüman eder. Çünkü bir çoğumuz kelime-i Tevhidi getirdikten sonra Müslüman olduğumuzun ve bunun bizim bir “Hakk-ı müktesebi” haline geldiğini zannediyoruz. Halbuki önemli olan Müslüman olmak değildir, Müslüman kalabilmektir. Müslüman kalabilmek için de İslamın Kuranda ve Sünnette ifade ettiği kapsamlı programın her zaman hayata geçirilmesi lazım ve Ramazanda bu programın sadece bir parçasıdır.
-
Mustafa yılmaz 10-08-2011 08:15
bumidur rumuzlu kardeşim, bu yazıdan o yorumu çıkartıtorsan sana tavsiyem bu işlerle ilgilenme... Hocam sizi ilk defa ko tv de dinledim bi de bu yazınızı okudum... bundan sonra gündemimimdesiniz... yıllardır dilime tüy bitti (kendi çapımda)... Ama gel görki din devlet(diyanet) ve cemaatler(sözüm ona) eliyle indirgeniyor... İşimiz zor vesselam..
-
bumidur 26-07-2008 19:17
http://www.zehirli.org/konu/ilahiyat-profesorleri-kur-an-daki-hatalari-duzelteceklermis.html dan bir cümle Kur’an’ı düzeltecek olan, Hayri Kırbaşoğlu’ymuş.