10-12-2007 10:56

Hiç bir kavme değil; ama, kavmiyetçiliğin her türlüsüne karşı çıkmalıyız

Bir müslüman, hiç bir kavmi reddedemez, reddedememelidir. Çünkü, kavimler sünnetullah’ın bir gereğidir.. Bizim karşı çıkmamız gereken, kavimler değil; -kimilerinin nasyonalizm, milliyetçilik veya şovenizm de dediği- kavmiyetçilik’lerdir.

Hiç bir kavme değil; ama, kavmiyetçiliğin her türlüsüne karşı çıkmalıyız

Selahaddin Eş Çakırgil Okuyucularından gelen soruları yanıtlıyor:

Sâdık Eyice yazıyor: ’Yazınızda, ’bu problemi türk veya kürd olarak değil, Müslümanlar olarak çözmeliyiz..’ diyorsunuz.. Bu, o kavimlerin reddi mânasına da anlaşılamaz mı?’

*Bir müslüman, hiç bir kavmi reddedemez, reddedememelidir. Çünkü, kavimler sünnetullah’ın bir gereğidir.. Bizim karşı çıkmamız gereken, kavimler değil; -kimilerinin nasyonalizm, milliyetçilik veya şovenizm de dediği- kavmiyetçilik’lerdir; kavimlere, üstünlük veya aşağılık nisbet olunmasıdır.  Biz buna karşı çıkmalıyız ve her bir halkın tabiî ve vazgeçilemez hakklarının da sunnetullaha uygun olarak tanınmasından yana olmalıyız.. Yoksa, konuya müslümanın adâlet ve uhuvvet/ kardeşlik anlayış ve ölçüsüyle bakmayıp, şu veya bu kavim adına bakacak olursak; herkes kendi tarafına yontacak ve adâlet de, uhuvvet de aradan gidecek, bir menfaat bölüşümü veya kapışması ortaya çıkacaktır..

’Bir tek biz ile mi?’ demiyelim.. Biz üzerimize düşeni, mükellef ve de kalben mutmain olduğumuz çözüm yolunu söyleyelim, sonunu takdir edecek olan Allah’u Tealâ’dır..

-Salih Öcal yazıyor: ’Yazılarınızı genelde beğensem de, bir kaç itirazım var..  Geçen hafta, bir yazınızda şehidliğe değinirken, ’bir mücadelede her bir tarafın, kendi kaybettiği insana şehid demesinin doğru olamıyacağını’  imâ ediyordunuz.. Tabiî, şehidlik Allah’u Tealâ nın takdir edeceği bir konudur, bize söz düşmez.. Ama, bence inançlı bir kişi hiçbir ayırım yapmadan milleti adına Allah için savaşıyor ve o yolda canını veriyorsa, inşaallah ’şehid’dir.. Bu konuya daha mülayim yaklaşmak gerekmez mi?

Ben hiçbir devirde ırkçı, kafatasçı olmadım, ama, bence türk halkı da her devirde mağdur edilmiştir. Hem, Doğu’da yaşamayanların hiçbir ekonomik problemi yok mu?’

*Türk ve kürd veya başka bir kavimden olduğu için değil, müslüman olduğumuz için; şeytanî güçlerin entrika ve düşmanlıklarına mâruz kaldığımızı unutmamalıyız..

Doğru… Doğu’daki yoksulluğun danıskası, sözgelimi, Kastamonu’da da vardır.. Ama, şehidlik konusuna gelince..

Kelime mânası itibariyle, ’şehîd’, en üstün ve mükemmel şâhid’ demektir..

İslam ıstılahatında, terminolojisinde ise şehidlik, müslüman bir insanın, ancak Allah’ın dinini yüceltmek için mücadele ederken, dünya hayatını vermesi ve ebedî olan hayatı seçmesi durumunda sözkonusudur. Ve öyle bir müslüman, ticaretini, Allah’la yapmıştır..

Ancaaak… Mes’ele sadece üniforma açısından asker olmayı değil; Allah’ın dininin askeri (Cündullah) olunmayı da gerektirir.. Cündullah da, dünya hayatını verecek şekilde bir mücadelede, kendisine emir verenlerin de kimler olduğunun şuûrunda aolmak zorundadır.. Kendisine mücadele emri veren kimdir; hangi inancın, hangi ideolojinin, hangi rejimin yetkilisidir? İslamî mânada asker, bunları da bilmek zorundadır.. Yani, üniforma mânasında değil, bütünüyle hangi davanın yaşaması için ölmeyi, öldürmeyi ve öldürülmeyi göze aldığının şuûrunda olmak gerekliliği..  Onun dışında, Allah’ın dininde helal olarak gösterilmemiş insan kanı dökülmesi; insan öldürülmesi, başka yaşayış biçimlerinde yüceltilse bile, müslüman başka ölçülere sahibdir.. Hele iki tarafı da müslüman olan insanların birbiriyle, hele de İslam adına diye savaşması, mantıkî bir ’açmaz’ı işaret eder ve de haramdır.

Bir örnek vermek gerekirse; 1980-88 arası, 8 yıl süren İran- Irak Savaşı’nda her iki tarafın da yüzbinlerce insan kaybı oldu.. Bir taraf, İslam adına savaştığını söylüyordu; Saddam ise, ’laik, arabçı ve sosyalist’ bir Baas ideolojisi ve rejimi adına..  Ama, her iki tarafın o onbinlerce- yüzbinlerce cenazeleri de Bağdad veya Tahran’da ’Allah’u Ekber!’ diye ve ’şehîd’  nitelemeleriyle kaldırılıyordu.. Sahi, her iki taraf da mı şehid idi?

Bu konularda müslümanlar inançlarına göre bir yaklaşıma daha bir riayet etmek  zorundadırlar.. Ben bunu düşünmemiz gerektiğini söylüyorum..

-Tarık Yılmaer yazıyor: ’Ülkede bir mahalle baskısından söz eden laik saldırganlar, Tevhide Kütük'ü, bir körpe kızcağızı kürsüden en kaba ve zorbaca tavırlarla indirttiler.. Onlarla mı aynı inancı mı paylaşıyoruz? Halkımızın inancıyla, haysiyetiyle, şeref ve namus anlayışıyla zıd değerler taşıyanlarla mı aynı vatan ve aynı inanç birliğinden söz edeceğiz?

Vatan, insanın inancına göre hürr olarak yaşadığı topraktır.. Millet de, aynı inancı paylaşan insanlar topluluğu.. ’Millet-i İbrahim. Millet-i İslam’  gibi..’

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !