03-03-2009 14:28

Hilafetin ilgasının 85. yıldönümü münasebetiyle

Hilafet niye ilga edildi (kaldırıldı)? Bu konudaki resmi söylemi elinizin tersiyle itip aşağıdaki sözlere kulak verin.

Hilafetin ilgasının 85. yıldönümü münasebetiyle

Hakan Albayrak, Yeni Şafak'taki bugünkü yazısını, bundan 85 yıl önce cumhuriyet rejiminin ilk icraatlarından biri olarak gerçekleştirilen Hilafet'in ilgasına ayırdı. Konuyla ilgili kısa bir giriş cümlesi kurduktan sonra köşesine taşıdığı iki alıntıyla Hilafet'in kaldırılmasının gerçekte ne anlama geldiğine vurgu yapan Albayrak'ın yazısını iktibas ediyoruz:

Hilafetin ilgasının 85. yıldönümü münasebetiyle

Hakan Albayrak / Yeni Şafak

Hilafet niye ilga edildi (kaldırıldı)? Bu konudaki resmi söylemi elinizin tersiyle itip aşağıdaki sözlere kulak verin.

***

Komitacı ve siyasetçi Muzaffer Özdağ'ın bir konuşmasından:

“....19. yüzyıl boyunca İslam ülkeleri peşpeşe sömürgeleştirilmiştir. 20. Yüzyıl'da Osmanlı Devleti'nin tasfiyesi ve Türk unsurunun imhası ile bu süreç tamamlanmak ve güvene alınmak istenecektir....

....Türk'e saldıran güçler, 1. Cihan Savaşı galipleri gerçekten bütün dünyada emsali görülmemiş bir üstünlüğün temsilcileri mevkiinde bulunmaktadırlar....

....Afrika'nın hemen tümü, bütün Arap ülkeleri, Hindistan, Orta Asya ve Uzakdoğu Müslümanları kendi yurtlarında yurtsuz, devletsiz, başsız, çaresiz ve aşağılanmış durumdadır. 30 milyon kilometrekareyi aşan genişlikteki İslam ülkelerinin % 2,5 kadar genişlikteki Türkiye toprakları dışında haysiyet ve hürriyet teneffüs edebilen köşesi bulunmamaktadır....

....Esasen mücadelenin eriştiği noktada fiilen 350 milyonluk yekpare İslam Âlemi değil, esarete rıza göstermeyen, yenilgiyi kabul etmeyen bir avuç Türk'ün temsil ettiği yorgun ve yaralı Türkiye vardır....

....Türkiye, Kurtuluş Savaşı'na evrensel çapta bir din savaşı mahiyeti kazandırmak, İslam cenahı yönünden uygulanabilirlik imkanından fiilen yoksun olmasına rağmen mücadeleye böyle bir sathi görünüm verilmesi halinde, Türkiye Türklüğü'nün, varlığına kasteden saldırıları kırıp barışa, huzura ve güvenliğe erişebilmesi, bağımsızlığını âleme kabul ettirebilmesi için emperyalizme kiralanmış Yunan Ordusu'nu imha etmesi asla yeterli olmayacaktır. Zira böyle bir durumda halk kitlelerini bin yıllık haçlı taassubunu kolaylıkla ateşleyerek denetimine alma imkanını bulacak emperyalist hükümetler, Anadolu üzerine peşpeşe yeni ordular göndermekte, kendi halklarını da caniyane planları doğrultusunda savaşa sürüklemekte zorluk çekmeyecektir. Şu halde Türk milletinin öz yurdunda hayatını korumak için gireceği mücadelenin, Türk İstiklal Savaşı'nın siyasi programının ve şiarının -lafzen ifade edilmemiş olsa dahi- laik milli Türk devleti olması kaçınılmaz bir askeri, siyasi, maddi, mantıki zarurettir.....

....Niğbolu galibi ve kahramanı Yıldırım Beyazıt, Birleşik Avrupa gücünü temsil eden dev haçlı ordusunu imha ettikten sonra huzuruna getirilen, Batılı güçlerin en seçkin muhariplerini temsil eden esir kumanda heyetine; prens, baron, kont, dük payesindeki silahşörlere hürriyetlerini iade ederken, bu kişilerin teşekkür makamında 'Size karşı bir daha silah çekmeyeceğiz' sözü vermeleri üzerine 'Size hürriyetiniz gibi bu sözünüzü de iade ediyorum. Gidin tekrar silahlanarak gelin. Bana yeni zafer ve yeni ün kazanma imkanını verin' der.... Sakarya ve Dumlupınar galiplerine kumanda eden Mustafa Kemal, Akdeniz'e eriştiği, İstanbul üzerine yürüdüğü sırada böyle bir meydan okuyuşa, işgalci itilaf güçlerini rövanşa davet edebilecek imkanlara sahip olmaktan uzak bulunmaktadır. Hazin, ama gerçektir: İstanbul'u galip Türkiye, galip Türk Ordusu adına teslim alacak tören birliğimize, bir alayımıza giydirebilecek miktarda yamasız yeni elbise ve fotin dahi bulunamaz.

Yeni Türkiye'nin baş emelinin iç ve dış barışı korumak olması ve bunun için bazı fedakarlıklara katlanması sebepsiz değildir.

Yeni Türkiye'nin laik devlet oluşu İslami iman ve itikadı reddetme, bir başka din ve mezhep arama, dinsiz toplum yaratma çabası değil, zaferle elde edilen sonuçları güvene alma, barışı koruma ve sürdürme amacıyla ilgili psikolojik, politik, diplomatik tedbir olarak görülmeli ve anlaşılmalıdır.” (Türkiye ve Türk Dünyası Jeopolitiği Üzerine / Muzaffer Özdağ / ASAM Yayınları, Ankara 2001)

Türkiye Yazarlar Birliği Onursal Başkanı D. Mehmet Doğan'ın bir konuşmasından:

“Hilafet, İslâm dünyasının ortak atıf merkeziydi, Türkiye İslam dünyası için anlam ifade eden tek bağımsız ülkeydi ve sömürgeciliğe karşı güçlü bir motivasyon sağlıyordu. Bu nedenle sömürgecilere göre Türkiye, İslâmi bir güç olmaktan ve İslâm dünyası için değer olmaktan çıkarılmalıydı. İngilizler bu nedenle Lozan”da hilafetin ilgasını olmazsa olmaz şart olarak dayattılar. İsmet İnönü Lozan görüşmeleri kesildiğinde, 'Biz Müslüman olduğumuz için bağımsız olmamıza izin verilmiyor' dedi. Bunun ardından hilafet kaldırılarak hızla laikleşme politikası uygulandı. (…) Hilafeti ilga edenler, bu kurumun ağırlığını omuzlayacak cesareti kendilerinde görmedikleri için ilga ettiler. Ancak daha sonra buna çağdaşlaşmanın gereği gibi izahlar getirildi. Mağlubiyetten bir ideoloji yazıldı. Buna savaş sonrası ideolojisi denir, yani savaşın sonuçları bir ideoloji olarak yüceltildi.” (Vakit, 3 Mart 2008)

YORUMLAR
  • HUSEYIN SASMAZ   05-03-2009 13:50

    يدُونَ أَن يُطْفِؤُواْ نُورَ اللّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللّهُ إِلاَّ أَن يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar, Allah da razı olmuyor. Fakat kâfirler istemeseler de Allah nurunu tamamlamayı diliyor! [Tevbe 32] Bugün Hilâfet'in yıkılışının 85. yıldönümü. Hicrî 28 Recep 1342 el-muvâfık Mîlâdî 3 Mart 1924 tarihinde Hilafet, Ankara'daki İngiliz aşığı ve uşağı bir avuçluk çetenin uyduruk hükümeti tarafından ilga edilmiştir. Bu olay İngilizlerin ortaya attığı "Şark Meselesi"nin en önemli ayağını oluşturmuştur. Böylelikle İslam Ümmeti için 1300 yıllık geçmişinde hiç tatmadığı zilletin kapısı aralanmıştır. Bu vahim olaydan sonra Müslümanların canlarına, mallarına, ırzlarına dokunulması kolay bir iş haline gelmiştir. Bunca yıldır Ümmetin akan gözyaşı kurumamış, Ümmetin başına çöreklenen ve Müslümanlardanmış gibi görünen hain yöneticiler ise sömürgeci kafir efendilerinin çıkarları için memleketlerimizde şırça köşklerinde bekçilik yapmışlar, İslam Ümmeti için timsah gözyaşı dökmeyi de ihmal etmemişlerdir. Ancak Allah [Subhânehu ve Te'alâ]'nın izni ve yardımıyla bu Ümmet, kendi içinden hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayan, İslam'ı bir ölüm-kalım meselesi olarak kavrayan, İslam Ümmetini kalkındırarak, yeniden layık olduğu izzete ve zirveye taşıyacak, ideolojisi İslam ve siyasi bir hizb olan Sebablari var etmiştir. Hizb, İslami Ümmeti kafirlerin ve yerli uşaklarının çeşitli entrikalarını deşifre ederek siyasi uyanıklığa, insan aklının ürünü olan fikir ve ideolojilerin batıllığını ve fasitliğini göz önüne sererek fikri uyanıklığa sevk etmek için çalışmıştır. İnsan aklını tatmin eden, fıtrata uygun, kalbe huzur ve sükûnu yerleştiren İslam'ın fikirleri sayesinde Hizb, küresel bir çalışmaya dönüşmüştür. Hizb, kurulduğu 1953 yılından bugüne, kafirlerin ve yerli uşaklarının elele vererek Ümmete unutturmaya çalıştığı Hilafet'in, son günlerde giderek artan sulandırma ve bulandırma faaliyetlerine rağmen, yeniden ikame edilmesinin farziyetini hiç taviz vermeden, zamana, mekana ve şartlara göre sözlerini eğip bükmeden sürekli hatırlatmış, bu sayede Hizb, İslami Ümmet nezdinde kafirlerin tasallut ve tahakkümünden kurtulmanın ümidi haline gelmiştir. Öyle ki kafirlerin önceleri kabus dedikleri şimdilerde ise bir gerçek olarak karşılarında duran, İslami Ümmet içinde İkinci Raşidi Hilafet Devleti'nin kurulması yönünde oluşan samimi kamuoyunu bertaraf etmek, Ümmetin ağzına bir parmak bal çalmak adına, ABD'nin Türkiye'ye biçtiği rol gereği yıldızını parlattığı Amerikan Kültürü Partisi (AKP) Başkanı Recep Erdoğan'a "Davos Çıkışı" adlı tiyatral gösteriyi yaptırmak zorunda kalmışlardır. Ancak ne var ki yeniden doğuşunu geciktirmeye çalıştıkları İkinci Raşidi Hilafet Devleti, er ya da geç Allah'ın izniyle kurulacak ve kafirler ise layık oldukları hüsran ve zillete düşeceklerdir. وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنقَلَبٍ يَنقَلِبُونَ Zulmedenler yakında nasıl bir inkılapla devrileceklerini bileceklerdir.[Şuarâ 227]

  • omer bitlis   04-03-2009 12:51

    ÇOK GÜZEL BİR YAZI OLMUŞ. BUMUDUR BUDUR...