Hilal`in gözetlenmesi / Ramazan`ın başlangıcıyla ilgili yaklaşımımız
Ramazan`ın başlangıcının ayın hareketlerine, dolayısıyla Hilal`in gözetlenmesine bağlanmış olması, Ramazan`ın bir dinamizmle karşılanmasını da beraberinde getiren Rabbani hikmetin bir işaretidir diyebiliriz. Bununla birlikte, Hilal`in gözetilmesi hükmünün `yerelleştirilmesi`, İslam`ın evrenselliği ve Müslümanların birliği şiar ve gayesine aykırı düşmektedir, kanaatindeyim.
HİLAL'İN GÖZETLENMESİ / RAMAZAN'IN BAŞLANGIÇ VE BİTİŞİYLE İLGİLİ YAKLAŞIMIMIZDün, Ramazan'ın sonu konusunda hepimizi üzen, Ramazan ve Bayram sevincimize gölge düşüren bir karmaşaya tanıklık ettik.İlk olarak Arabistan ve civarındaki ülkelerden Şevval hilalinin görülmediği, dolayısıyla Ramazan'ın 30'a tamamlanacağı açıklamaları geldi ve birçok İslami çevre buna göre kamuoyunu bilgilendirdi.Birkaç saat sonra ise Afganistan'dan dört ayrı yerleşim biriminde 20 küsur Müslümanın Şevval hilalini gördüğü açıklaması ve bayram ilanı geldi. Birkaç ülkeden de benzer haberler geldi sonrasında. Böylece İslam dünyasının çoğunluğunda bugün Arefe günü olarak kabul edilirken başta Afganistan olmak üzere birkaç ülke ise bayram ilan etmiş oldu.Tabi bu farklı açıklamalar ister istemez kafaları karıştırdı, tartışmalara sebep oldu. Ayın hareketlerinin takip edildiği internet sitelerini takip eden bazı Müslümanlar, Şevval hilalinin görülmediği kanısını ilan ederek, Afganistan'da görülenin muhtemelen Venüs veya Merkür gezegenleri olduğunu, zira onların aya benzerlik gösterdiklerini açıkladılar.Kısacası bu Ramazan'ın sonunda da bazı senelerde olduğu gibi tadımız kaçtı.Şahsen, bu konudaki en büyük yanlışımızın, meseleye kolektif ve pro-aktif bir tutumla yaklaşmak yerine, mesele gelip kapıya dayandığında ve bireysel, grupsal ve yerel yaklaşmak olduğu kanaatindeyim.Böyle olunca, anlık açıklamalar, farklı ülkelerden gelen yerel bilgiler birbiriyle çarpışmaya başlıyor ve biz de tabit yerindeyse fert ve gruplar olarak can havliyle bu açıklama ve bilgilerden birini tercih etmek durumunda kalıyoruz ve ortaya maalesef kaotik bir durum çıkıyor.Malum olduğu üzere, İslam yerel değil, evrensel, cihanşümul bir dindir. Dolayısıyla öğretileri, ahkâmı, ibâdetleri yerel değil, Rabbimizin evrensel ölçütleriyle belirlenmiştir.Ramazan'ın başlangıcının ayın hareketlerine, dolayısıyla Hilal'in gözetlenmesine bağlanmış olması, Ramazan'ın bir dinamizmle karşılanmasını da beraberinde getiren Rabbani hikmetin bir işaretidir diyebiliriz.Bununla birlikte, Hilal'in gözetilmesi hükmünün "yerelleştirilmesi", İslam'ın evrenselliği ve Müslümanların birliği şiar ve gayesine aykırı düşmektedir, kanaatindeyim.Hilal'i gözetleme konusunda yerel insiyatifler yerine, Hicaz'ın esas alınarak, Ramazan'a ve Bayramlara başlangıç konusunda bir eşzamanlılık imkânının, maslahatının gözetilmesi gerektiğini düşünüyorum.Bu sebeple de, şahsen Ramazan'ın başlangıcı ve bitişi konusunda, hep Mescid-i Haram'da teravihin kılınıp kılınmamasını esas almışımdır.Suud rejminin bir tuğyan ve fısk-fücur rejimi olduğunu tabii ki biliyorum. Ancak, Hilal konusu egemenliğine tehdit içeren bir mevzu olmadığı için bu konuya müdahil olmadığı, mezarlıklardaki şirke karşı aslan, ne var ki Suud sarayındaki şirke karşı süt dökmüş kedi kesilen "resmi Suud ulemasının" da, bu konuda hakkı ketmetmeyeceği kanaatindeyim.Bununla birlikte, bu iş Suud'a ve onun embedded/iliştirilmiş resmi ulemasına bırakılmadan, sivil insiyatiflerle de Hicaz merkezli olarak takip edilebilir ve bu konudaki karmaşa ortadan kalkmış olur.Şahsen, bu konunun yerelleştirilmesinin doğru olmadığını, Mekke/Hicaz merkezli olarak Müslümanlar arasında teşkil edilecek ortak bir insiyatifle takip edilip, orada Hilal'in görülüp görülmemesine göre tüm dünyada Ramazan'ın ilanıyla bu konunun çözüme kavuşturulabileceğine inanıyorum.Ayrıca, bugün ayın hareketlerinin gözetlenebildiği internet siteleri mevcuttur, gözetleme konusunda teknolojinin bu imkanlarından da faydalanılmalıdır. Tabi tüm bu çalışmalar, Müslümanlar arasında teşkil edilecek ortak bir insiyatifle gerçekleştirilmelidir.Hilal'in gözetlenmesi/tesbiti konusunda yerel insiyatifler yerine, küresel ortak bir çözümün gerekliliğine dair yaklaşımımızı ifade ettikten sonra, bu konunun ehemmiyetini anlamayan kardeşlerimiz için, şu hatırlatmayı yapalım:Bazı seneler, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı yetkilileri Arefe günü Arafat'ta Vakfe'ye dururken, burada camilerde Kurban Bayramı namazları kılınıp sonrasında kurbanlar kesiliyor.Oysa fıkhen bu fasit bir durumdur. Kılınan namazlar, kesilen kurbanlar, ibâdetlerin vakit şartı yerine getirilmediği için ziyan olmaktadır.Şayet Türkiye'deki takvim uygulaması doğru ise, bu durumda Diyanet yetkilileri ve milyonlarca insanın Haccı ifsat olmaktadır. Zira Bayram'ın ilk günü Arafat Vakfesi olmaz. Hadiste belirtildiği üzere Hac Arafat'tır (Vakfe'dir) ve Vakfe Arefe günü yapılmalıdır. Bilmem ki konunun ehemmiyetini anlatabildim mi?(Şükrü Hüseyinoğlu / İslam ve Hayat)
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !