Hitler olmaya kim daha layık?
son günlerde siyaset arenasında yaşanan `Hitler` tartışmaalrına katılan D. Mehmet Doğan, İnönü`nün Hitler`e benzetilmesi konusunda ilginç yorumlarda bulundu.
Son günlerde siyaset arenasında yaşanan "Hitler" tartışmaalrına katılan D. Mehmet Doğan, İnönü'nün Hitler'e benzetilmesi konusunda ilginç yorumlarda bulundu.
"İnönü’nün diktatörlüğü üzerinde tartışmalar yersizdir. Türkiye Cumhuriyeti kuruluştan sonra tek parti idaresine geçmiştir ve bu diktatörlüğü olağanlaştırmıştır. İnönü, geleneksel olarak diktatör olmuştur. Yoksa kendisi bir diktatörlük yapısı kurmamıştır. Cumhuriyet tarihinin en fazla eleştirilen siyasî şahsiyeti kimdir sorusunun cevabı, “İnönü” olmalıdır. Atatürk’ün eleştirilemezliği, İnönü’nün üzerinden eleştirilmesi sonucunu doğurmuştur." yorumunda bulunan Doğan'ın yazısını iktibas ediyoruz:
İnönü: Nâkıs Hitler!
D. Mehmet Doğan / Vakit
Türkiye’de diktatörlük kimilerine göre makbul bir şeydir. Böylelerine her vasatta rastlamak mümkündür. “Asacaksın üç beş kasabı, et fiyatları düşecek!” Veya “sokakta üç beş kadının çarşafını yırtacaksın, başörtüsü meselesi hallolacak!” Yahut da “beş on patronun ağzına dayayacaksın namluyu, sokakta işsiz bırakmamacasına herkesi işe alacaklar!”
Böyle düşünenlerle Türkiye’nin bir zamanlar “tek” olan partisinin ne alâkası olabilir? Olmaması gerekir! Tek parti iken çok partili rejime geçmeyi zarureten de olsa kabullenmişler. İlk gerçek seçimde kaybedince, iktidarı bırakmışlar. Böyle bir parti var mı acaba başka ülkelerde?
CHP siyasi iktidarı kaybetti ama, hiçbir zaman bürokratik iktidardan, yargı iktidarından mahrum kalmadı. Bunu, çok partili hayata geçmeyi kabul etmesine borçlu. Şimdi bu dönemin sonuna geliniyor. Artık seçimi kaybedip de bürokraside, yargıda boru öttürmenin zamanı geçiyor.
Muhtemelen CHP’nin üçüncü adamı Baykal’dır! Birincisi, bilindiği üzere Halk Fırkası’nın kurucusu, “ebedî şef” M. Kemal Atatürk’tür. Ölene dek partinin maddî ve manevî lideri olmuştur. 15 yıllık Atatürk döneminden sonra, otuz küsur yıllık “ikinci adam” devri gelir. İsmet İnönü önce “millî şef” olarak, sonra da olmayarak partisinin başında bulunmuştur. Ta ki Ecevit hileli bir genel kurulda onu mağlub edene kadar!
Millî kahraman bir zamanlar çantasını taşıyan, sırtını sıvazladığı, bakan yaptığı bir genç tarafından alaşağı edilmiştir!
Böyle de Hitler olur mu?
İnönü’nün diktatörlüğü üzerinde tartışmalar yersizdir. Türkiye Cumhuriyeti kuruluştan sonra tek parti idaresine geçmiştir ve bu diktatörlüğü olağanlaştırmıştır. İnönü, geleneksel olarak diktatör olmuştur. Yoksa kendisi bir diktatörlük yapısı kurmamıştır.
Cumhuriyet tarihinin en fazla eleştirilen siyasî şahsiyeti kimdir sorusunun cevabı, “İnönü” olmalıdır. Atatürk’ün eleştirilemezliği, İnönü’nün üzerinden eleştirilmesi sonucunu doğurmuştur.
Cumuhuriyet döneminde hürriyetlerin en fazla kısıtlandığı dönem, İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı dönemi midir? Bu soruya evet demek haksızlık olur. 1924’ten sonra Türkiye muhalefetin sistematik olarak yok edildiği bir ülke olmuştur. Millî mücadelenin anlı şanlı kumandanları dahi sözlerini söyleyememiş, yazmaya kalkıştıklarında ise kitapları imha edilmiştir!
İnönü’nün hakkını yememek lâzımdır. Türkiye’de Cumhuriyet’ten sonra ilk muhalif sesler İnönü döneminde çıkabilmiştir. Atatürk döneminde takibata tabi tutulan, yurtdışına gitmek zorunda kalan Millî Mücadele’nin önemli isimlerine itibarları iade edilmiş, kimi milletvekili, kimi Meclis Başkanı olarak hayatını tamamlamıştır.
İnönü eleştirilebilen bir diktatördür ve Hitler olmak için bir hayli noksanı var.
1930’larda Hitler’in Almanya’da iktidara gelmesi Türkiye’de büyük yankılar uyandırmıştır. Türkiye’nin yönetici bürokrasisi, Hitler’i taklitten geri durmamıştır. CHP’yi Nazi partisine benzetmeye bir hayli çalışmışlardır. Fakat bütün bunlar, Türkiye’de Hitler tipi bir lider çıkmasını sağlayacak şeyler değildir.
Hitler, Batının oluşturduğu dünya sistemine solda Rus bolşeviklerinin yaptığı itirazı, sağda yapmıştır. Rus çarlığını yıkan bolşevikler, batı kapitalizmine itirazlarını devletleştirmişlerdir. Hitler ise, batı sömürgeciliğinin İngiltere-Fransa ekseninde dünyayı paylaşmasına itiraz etmiştir. Bu itirazını savaşa kadar vardırmış, belki yenilmiştir ama 2. Dünya Harbi’nden sonra batılılar sömürgecilik siyasetlerini değiştirmek zorunda kalmışlardır.
Türkiye, Sakarya zaferinden sonra dünya hâkimi İngiltere’nin yeni iktidar odaklaşmasını tanıma, Osmanlı Devleti’nin yerine geçirme iradesiyle paralel bir gelişme içinde Millî Mücadeleyi tamamlamış, sonra da büyük emperyalistin arzusu çerçevesinde barışı kabul etmiştir.
“Lozan Kahramanı”, İngiltere’nin gücünü barış masasında en fazla gören ve gelecek elli yılı nasıl tasarladığını hissedebilen bir şahsiyet olarak, Atatürk’ün ölümünden sonra iktidar koltuğuna oturmuştur. İngiltere’nin hâkimiyetini tanıdıktan sonra, diktatörlük teşebbüsü ne olursa olsun, nâkıs bir teşebbüstür. Bu yüzden İnönü’nün Hitler’le benzerlikleri, şekil benzerliğidir. Kabinesindeki birçok bakan, Meclis’indeki birçok vekilin bıyıklarının Hitlervâri olması gibi!Gelelim CHP’nin üçüncü adamına.. Listeye üçüncü isim olarak Baykal da eklenince, CHP’nin tarihinin yüzde doksanı tamamlanmış olur. Son CHP liderinin bugüne kadar sürdürdüğü siyaset, partisini değişmez, değiştirilemez yapılar içinde tutuşu, giderek yükselttiği nasyonalizmi asıl Hitlerliğin ona yakıştığını göstermiyor mu? Hitler “nasyonal sosyalizm” diyordu, Baykal dese dese “nasyonal sosyal demokrasi” der!