Halil DEMİRTAŞ
HZ. MUSA'NIN ASA'SI VE GÖRDÜĞÜ ATEŞ
27.7 - Hani Musa, ailesine şöyle demişti: Gerçekten ben bir ateş gördüm. (Gidip) size oradan bir haber getireceğim, yahut bir ateş parçası getireceğim, umarım ki ısınırsınız!
27.8 - Oraya geldiğinde şöyle seslenildi: Ateşin bulunduğu yerdeki ve çevresindekiler mübarek kılınmıştır! Âlemlerin Rabbi olan Allah, eksikliklerden münezzehtir!
27.9 - Ey Musa! İyi bil ki, ben, mutlak galip ve hikmet sahibi olan Allah'ım!
27.10 - Asânı at! Musa (asâyı atıp) onu yılan gibi deprenir görünce dönüp arkasına bakmadan kaçtı. (Kendisine dedik ki): Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz.
27.11 - Ancak, kim haksızlık eder, sonra, işlediği kötülük yerine iyilik yaparsa, bilsin ki ben (ona karşı da) çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim.
27.12 - Elini koynuna sok da kusursuz bembeyaz çıksın. Dokuz mucize ile Firavun ve kavmine (git). Çünkü onlar artık yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır.
27.13 - Mucizelerimiz onların gözleri önüne serilince: «Bu, apaçık bir büyüdür» dediler.
27.14 - Kendileri de bunlara yakînen inandıkları halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!
Bu Sure'de (Neml) olduğu gibi, Taha Suresinde de geniş olarak anlatılan Hz. Musa kıssasıyla ilgili kısa bir özet yapacağım inşaallah. Kısa dedim çünkü Hz. Musa geniş olarak anlatılır Kuran' ı Kerim'de.
Biraz önce okuduğumuz ayeti kerimelerde Hz. Musa’nın ailesiyle yolculuk yaparken “gerçekten ben bir ateş gördüm, size oradan bir haber getirebilirim” demesinden, Hz. Musa'nın bir arayış içinde olduğunu anlıyoruz. Tıpkı Hz. Muhammed'in hakkı bulmak için arayış halinde olması ve ara ara insanlardan uzaklaşarak hakkı araması gibi… Hz. Musa da bunun derdinde olsa gerek...
“Gidip size oradan bir haber getiririm yahut yol gösterici birisini bulurum” demişti. Peki neydi o ateş? Musa'nın oradan ısınmaları için getireceği neydi? Kimdi veya neydi o yol gösterici?... soruları akla gelir hemen.
Ayetlerde Hz. Musa’ya gözüken ateş, yahut hem kendine hem de etrafına aydınlık saçan parlayan ışık; yol gösteren, insanı karanlıklardan aydınlığa, küfürden hakka ulaştıran VAHYin ta kendisi olsa gerek.Vahiy de yani şuan elimizde olan Kur'an-ı Kerim de; aynı şekilde aydınlatan, ışık saçan ve dosdoğru yolu gösteren bir özelliğe sahiptir.
Yine bu Kur’an-ı Kerim de, Yüce Rabbimizin koruması altına aldığı(1) ve Hz. Musa’yı muhatap alıp konuştuğu gibi bizleri de muhatap alıp konuştuğu vahyidir. Yüce Allah bizlere şah damarımızdan daha da yakındır.(2) Yüce yaratan, bizleri muhatap alıp konuşurken, bizler Allah aşkına Kur'an’ı Kerim-i anlayarak kaç defa okuduk acaba? Allah bizlere ne söylemiş, neleri yasaklayıp neleri yapmamızı emretmiş baktık mı hiç? Biz Kur'an'a bakmazsak, o Yüce Kitap nasıl ışık saçar ve nasıl aydınlatıp yol gösterir bize.
Hz. Musa, dikkat edilirse Yüce Allah ile konuşuyor. Yani Allah'ın ne dediklerini anlayıp hayatına tatbik ettikten sonra Firavun'un karşısına dikiliyor. Peki bizler bu Kitabı anlamazsak bu mücadeleyi nasıl veririz? Kur'an' ı anlamayarak okumakla ona fon müziği muamelesi yapmaktan başka ne yapmış olunur sizce...(3)
Ateşin yanındaki ve etrafındakiler mübarek kılınmıştır.Yani Kur'an’a, Allah'ın vahyine sarılan elçiler ve ona uyan müslümanlar mübarek kılınmıştır. Onlara ne korku ne de üzüntü vardır. Onlar mahzun da olmazlar, der Kur'an (4) İşte elçilerin getirdiği hak olan vahye uyarsak, Rabbimiz bizlere cenneti vaat ediyor. Yeter ki bizler Yüce Allah'ın Kur'an'da gösterdiği biçimde bir Allah inancına sahip olalım ve inancımıza şirk bulaştırmayalım. Çünkü birazdan Yüce Allah Hz. Musa’ya ayakkabılarını çıkar diye seslenecek…
Evet Taha suresinin 9. ayetinden başlayarak geniş olarak anlatılan Hz. Musa kıssasında Rabbim Musa (as) ile konuşmaya başlamış ve “Ey Musa! Benim, ben senin rabbinim” dedikten sonra “sen kutsal vadi Tuva'dasın, ayakkabılarını çıkar ey Musa” demişti. Orası neden kutsal kılınmıştı hiç düşündük mü ? Çünkü o vadiye vahiy inmişti. Tıpkı Kur'an-ı Kerim'in inmeye başladığı Kadir gecesi bin aydan hayırlı kılındığı gibi...
Dikkat edelim, kutsanan şey aslında Tuva vadisi veya Kadir gecesi değil, bizzat Yüce Allah'ın vahyidir. Oralara vahiy indiği için o bölgeler veya zamanlar değer kazanmıştır. Biz parmağa değil parmağın gösterdiği şeye odaklanırsak bu gerçek ortaya çıkar.
Hz. Musa’ya ayakkabılarını çıkarması emrediliyor. Öyle de olması lazım. İnsanın vahiy ile buluşunca eski adet, gelenek ve göreneklerini, atalardan kalma, vahiy ile yoğrulmamış eski dinini bırakması ve artık sadece Allah’ın vahyine odaklanması gerek. ''O, seni yetim bulup barındırmadı mı? Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi? Seni fakir bulup zengin etmedi mi? ''(93/6,7,8) buyurur yüce Kur'an.Vahiy ile yetim olmaktan çıkıp Allah’ın himayesine giren bir peygamber, vahiy ile şaşırmışken, yolunu kaybetmişken doğru yola giren bir peygamber, vahiy ile, zengin olan Allah'ın vahiy zenginliğiyle ve müslümanlıkla şereflenen peygamber modeli bizlere anlatılıyor. Hz. Musa’nın ayakkabılarını çıkarması, hakkı batıldan ayırmasıdır aslında. Furkan; hakkı batıldan ayırt eden demektir. ''Doğru yolu bulasınız diye Musa'ya Kitab'ı ve hak ile bâtılı ayıran hükümleri verdik. '' buyurur bizlere Yüce Rabbim Bakara 53'te.(5)
Ve Hz. Musa’ya asasını yere atması emredilir. Peki nedir asası'nın görevi? Bu sorumuza da Kur'an-ı Kerim'den alalım cevabımızı: '' Şu sağ elindeki nedir, ey Musa? O, benim asamdır, dedi, ona dayanırım, onunla davarlarıma yaprak silkelerim; benim ona başkaca ihtiyaçlarım da vardır. Allah: Yere at onu, ey Musa! dedi. ''(20/17,18,19)
Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi; Hz Musa, asası'nın işlevlerini bir bir sayıyor. Benim burdan anladığım; asası onun bir nevi dünyalık ihtiyaçlarıdır. Rabbim rızkı verenin kendisi olduğunu Musa (as)'a söylüyor ve asanı yani dünyalığını at ey Musa diyor. Çünkü Rabbim onu kendisine seçti ve Firavun'un karşısına yollayacak.
Bu bakımdan Hz. Musa (as)' ın rızkı verenin Allah olduğunu bilmesi ve yalnız Allah'tan korkması gerektiğinin eğitimini alıyor. Aslında bu eğitim Musa(as) üzerinden bizlere de veriliyor. Çünkü bu kıssalar masal, hikaye olsun diye bizlere anlatılmıyor. Tam tersine ibret alalım, hayatımıza yerleştirelim diye bizlerin önüne seriliyor. Bizler de Müslümanlar, Yüce Allah’ın kitabına uyanlar olarak ne olursa olsun adaleti ayakta tutan şahitler olmamız gerektiği bizlere bildiriliyor. Ucunda Firavun'un karşısına dikelmek, yani bir nevi ölüme gitmek olsa da. Şehitlik şahitliktir. Bizler de Allah'ın arzında İslam'ın yaşanması için yolladığı şahitleriz, ŞEHİTLERİZ inşaallah…
Şahitliğimiz için Firavunun karşısına çıktığımızda; Elimizi koynumuza, göğsümüze soktuğumuzda kalbimizden dilimize yansıyan sözler Allah'ın vahyi olması gerekir. Çünkü Hz. Musa elini göğsüne soktuğunda eli tertemiz, bembeyaz çıkıyor. Yani göğsünden, kalbinden ağzına yansıyan kelimeler Yüce Allah’ın TERTEMİZ VAHYİ 'nden başkası değil. Çünkü o ayakkabılarını; eski dini kültürünü bıraktı ve aydınlık saçan, yol gösteren, hakkı batıldan ayıran Allah'ın vahyine sarıldı. Bizler de atalardan kalma dini geleneklerimizi vahiy süzgecinden geçirip tertemiz pak olarak insanlara ulaştırmamız lazım.Yoksa o Garur olan, gururlu Şeytan veya insan şeytanları bizi Allah ile aldatır. ''Ey insanlar! Rabbinizden korkun! Herhangi bir şeyde babanın evladı; evladın da babası yerine karşılık ödemeyeceği günden ürperin! Allah'ın vaadi haktır; dünya hayatı sizi sakın aldatmasın. O yaman aldatıcı, sakın sizi Allah ile aldatmasın." (31/33) (6)
Evet, Kur'an-ı Kerim'le hareket etmez isek ya yaman aldatıcı istemeyerek, bilmeyerek de olsa ya biz oluruz ya da yaman aldatıcıya aldanırız. Sonuçta da Allah'tan başka yardımcı ve şefaatçinin olmadığı o günde yeri cehennem olanlardan oluruz. Çünkü Yüce Allah hakkın üstünü örtenleri, kafirlik yapanları yani vahyine uymayanları cennetine koymayacağını, şefaat etmeyeceğini bizlere bildiriyor. O yüzden Firavun ve Kur’an Kıssalarında anlatılan diğer kötü örnekler gibi asalarımızı yeryüzünde ifsat / bozgunculuk çıkarmakta ve Allah'ın düzenini bozmakta değil, o asalarımızı imarda; “Allah'ın hükümlerini hakim kılmakta” kullanalım ve bu yolda birbirimizle yarışalım inşallah.
Bu davamızda; tıpkı Hz. Musa'nın yolunu aydınlatan ateşi ve ışık kaynağı olan vahyini indirerek yol gösteren Yüce Allah, bizlere de yol gösterip önümüzü aydınlatacaktır. Yeter ki bizler Kur'an-ı Kerim'e sarılalım ve isteyelim... Allah yol gösterenlerin en hayırlısıdır...
Allaha emanet olun.
DİPNOTLAR
1-) HİCR/9
2-) KAF/16
3-)ŞU'RA/51,52
4-) YUNUS/62 BAKARA/62,112.262,274,277 EN'AM/48...
5-) BAKARA/53,185 ENBİYA/48 ENFAL/29 AL-İ İMRAN/4 TARIK/13
6-) FATIR/5 LOKMAN/33