15-11-2009 17:01

İktibas`tan `açılım`a farklı yorum

İktibas Dergisi Kasım sayısında `Demokratik açılım`ı konu ediniyor. `Demokratik açılım İslami idealleri gölgelendirmenin yeni bir türevi olmuştur. İçteki bu politika, dıştaki politika ile Türkiye`nin model ülke oluşuyla uyum arz etmektedir. Müslüman kavimler, Türk’ü ile, Kürd’ü ile, sahici olmayan hedeflere çok kolay yönlendirilebilmektedir` yorumuna yer veriliyor.

İktibas`tan `açılım`a farklı yorum

İslam ve Hayat

İktibas Dergisi bu sayısında "Kürt açılımını konu ediniyor. Dağdan inişlerin kimilerince, Cumhuriyet’in yerlerde süründüğünün resmi olduğunu, kimilerine göre ise, tam olarak öngörülememiş bir hesap hatası olarak algılandığının altını çizmiş. Dergi bu konuya devamla şu açıklamalarda bulunmuş; "Tabi ki yanlış hesap Silopi’den geri dönecekti ve hesap uzmanları, geri döndürmeye çalışıyorlar. Başbakan, İçişleri Bakanı ve kimi hükümet yetkilileri PKK’lılara, DTP’ye ve bir kısım bölge halkına, eğer böyle yaparsanız bu iş burada biter mesajını verdi. DTP’nin tutumuna bakılırsa, mesaj alınmış görünmektedir. Avrupa’­dan gelip ‘teslim’ olmaları planlanan PKK’lıların Türkiye'ye giriş seremonileri öyle anlaşılıyor ki daha ince ayarlı olacak, önceki hataların tekrar edilmemesi için, gereken tedbirler alınacaktır. Ama bilinmelidir ki, ‘demokratik açılım’ ve onun ‘Kürt açılımı’ boyutu, durdurulmayacaktır, geri adım atılmayacaktır. Çünkü bu bir devlet politikasıdır. Devlet politikaları günü birlik değişmez. Mutlaka uzun hesapları yapılmış, risk haritası çıkartılmış, açmazları ile birlikte ve alternatif planları da hazır tutularak bu politika yürürlüğe girdirilmiştir. "

 

‘Demokratik açılım’, bağlamında Müslüman Kürtlerin ve Müslüman Türklerin asıl görmeleri gereken gerçekler ise şu şekilde izah edilmiş.

 

"Demokratik açılım İslami idealleri gölgelendirmenin yeni bir türevi olmuştur. İçteki bu politika, dıştaki politika ile Türkiye'nin model ülke oluşuyla uyum arz etmektedir. Müslüman kavimler, Türk’ü ile, Kürd’ü ile, sahici olmayan hedeflere çok kolay yönlendirilebilmektedir. ‘Demokratik açılım’ın bir parçası olarak sahneye konan ‘Kürt açılımı’nın, aslında Müslüman Kürt halkını, -tıpkı Türklerin maruz bırakıldığı gibi- gecikmiş bir modernleştirme projesi olduğunu, çok az Müslüman Kürt idrak edebilmektedir. Tıpkı, demokratik açılımların, İslamlaşmanın yoğunluğunu artıracağı anlamına gelmediğini çok az Müslüman Türk’ün anladığı gibi…"

 

Ayrıca İktibas Dergisinin bu sayısında Cumhuriyet rejiminin, 86. yaş günü olması hasebiyle şu açıklamalara yer verilmiştir.

 

"Cumhuriyet rejimi bu günlerde, tepeden tırnağa bakıma alınmış, revizyona tabi tutulmuş durumdadır. Cumhuriyet tarihinde hiç olmamış şeyler olmaya başlamıştır. Değişim, elbette sancısız olmaz. Sancılı da olsa, tepeden inmeci, İttihat Terakki artığı despot devlet anlayışı, yerini yavaş yavaş, ılıman, halkıyla ‘kaynaşmış’, göreceli de olsa halkı yönetime katma eğilimli, liberal demokrat devlet anlayışına doğru evrilmektedir. Bu yüzden, ordu içinde de önemli düzenlemelerin gelmesi kaçınılmaz görünmektedir. Kısacası, rejim elden geçiriliyor, çağa uygun, Batı standartlarında bir demokratik sağlığa kavuşması hedefleniyor. Şu anda Ordu ile sivil siyaset arasındaki gerginlik salt bir “irtica ile mücadele belgesi”nin imzasının ıslaklığı, kuruluğu tartışmasına indirgenemeyecek kadar önemlidir. Olanları bütüncül şekilde kavramayan kimseler için, AK Parti’yi kahramanlaştırmak, yegâne tatmin sebebi olarak algılanmaktadır. "

 

Derginin iç sayfalarında, Türkiye'nin model ortaklık rolü yorumlanmış. Batı’nın yeni düşman konseptinin ‘Kur'an merkezli İslam’ olduğuna dikkat çekilmiş. Ayrıca yorum sayfalarında Türkiye'nin ABD ve İsrail politik ekseninden uzaklaştığı algısının yanıltıcı olduğuna değinilmiş. Yorum sayfasında bir başka konu olarak, kapitalizm, IMF ve Dünya Bankası’nın dünya ve Türkiye siyaseti üzerindeki belirleyici etkileri irdelenerek; Müslümanlar olarak, "Allah için bize yardım edecek yok mu? " diye canhıraş şekilde haykıran bütün mazlumların imdadına yetişmemiz gerektiğinin altını çizilmiş.

 

Bu ay kavram olarak, derginin ilk yıllarında yayınlamış bulunduğu ‘İdeolojilere Göre Mülkiyet ve Ekonomik Düzen’ yazısı, güncelliği açısından yeniden yayınlanmış. Bu yazıda, Batılı ideolojiler ile İslam'ın mülkiyet ve ekonomik düzen teorisi işlenmiş, aralarında mukayese yapılmıştır.

 

Bu sayıda Atasoy Müftüoğlu Bey, ‘Romantik Yansımalar’ başlığı altında, İslami bir dünyadan, İslami bir düzenden ne kadar da uzaklaştığımızı, İslami ilkelere ne kadar da yabancılaştığımızı gösteren örneklere dikkat çekmiş. Tevhidin ve ümmet'in kalbi olan camilerde, faşizmin belirtisi olan, "ne mutlu türküm diyene" gibi mahyaların asılabilmesinin, bu yabancılaşmanın göstergelerinden biri olduğuna değinmiş. Mehmed Durmuş, fizik âlemde değişimin göreceli de olsa bir gerçek olduğunu, biyolojik hayatta da benzer bir değişimden bahsedileceğini ama tevhidi duruş, müslümanca düşünmek ve müslümanca bir hayat ilkelerinde, akideyi sulandırma anlamında bir ‘değişim’den bahsedilemeyeceğini işlemiş. Hikmet Ertürk, en yakınlarımız bile olsa, hesap gününde cehennemi hak edecek olanların hayatına aldanmamamız, onlarla velayet ilişkisi kuramayacağımıza dair İslam'ın teyakkuz emrini hiçbir zaman aklımızdan çıkartmamamız gerektiğine dikkat çekmiş. Mustafa Atav, 90’lı (ve hatta daha önceki) yıllarda, gençliğe, sistemle ayrışma anlamına gelecek öğütler verip de, bugün artık aynı sistemin bir parçası olmuş kimselerin savrulmalarına ve onlardan etkilenen insanların, kendilerini yönlendiren söz konusu kimselere tavırlarının ne olması gerektiğine dair kanaatlerini bizlerle paylaşmış. Aykut Akça ise, mü'minlerin, birbirlerini uyarmalarının erdemini işlemiş.

 

Mektuplar kısmında, İslam’ın Mescid-i Aksa, Kâbe ve Kudüs gibi yerler anlamında bir ‘kutsal yer’ anlayışı olup olmadığı ve bu gibi yerleri savunmanın, fiilî cihad etmenin her müslümana farz olup olmadığı sorusu ile namazda takke ve sarık gibi başlıkları takmanın, ayrıca namazın sonundaki tesbihatı yapmanın Peygamber'in sünneti olup olmadığına ilişkin soruların cevabını bulacaksınız. Sanat-edebiyat, dergi, kitap alıntıları ve önemli gündem yazılarıyla sizlere dopdolu bir İktibas sunulmaya gayret edilmiş. Dergi sayfaları gündem bölümünde iktibas edilen yazılarla son bulmuş.

YORUMLAR
  • Şükrü Hüseyinoğlu   16-11-2009 12:09

    Bu açılım meselesindeki tartışmalara bakınca, Müslümanlar olarak bir kere daha ölçüyü tutturmayı başaramadığımızı düşünüyorum. Bir tarafta açılıma aşırı anlam yükleyenler, bir tarafta ise açılıma baştan sona olumsuz yaklaşanlar... Bence bu ikisi de sağlıklı değil. Konuyla ilgili yaklaşımımı ifade etmek adına, Haksözhaber sitesinde bir habere yaptığım yorumu burada da paylaşmak istiyorum: Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte start verilen Türk ulusu inşası projesinin topluma dayatılmasıyla ortaya çıkan Kürt meselesinin çözümü için öncelikli şart, Müslüman halklara dayatılan ulusçu kurgu ve ideolojilerin açığa düşürülmesidir. Türk ulusu inşa projesi ve bu çerçevede gerçekleştirilen dayatmalar, neticede Kürt ulus projesini doğurmuş durumdadır ve bu iki ulus projesi çatışarak var olmakta ve birbirlerini besleyerek Müslüman halklar arasındaki uçurumu derinleştirmektedirler. Ak Parti'nin başlattığı "Kürt açılımı", bu çatışmanın halkın çocuklarının kanı üzerinden sürdürülmesine karşı önemli bir insiyatif olsa da, neticede Müslüman halklara dayatılan ulusçu ideolojileri açığa düşürecek bir mahiyete sahip değildir. Daha da ötesinde, netice itibariyle bu girişim, sorunun kaynağı durumundaki ulus-devletle, sorunun ürünü ve son tahlilde parçası halini almış olan ulusçu örgüt arasındaki bir çözüm sürecini ifade ettiğinden, açığa düşürmek şöyle dursun ulusçu tarafları meselede daha güçlü şekilde insiyatif sahibi kılacak bir süreçtir. Dolayısıyla, halkın çocuklarının kanları üzerinden yapılan hesaplara karşı bu süreci olumlu görmek gerekse de, meselenin çözümünün bu tür süreçlerle değil, Müslümanların alacağı insiyatiflere bağlı olduğunu bilmek gerekir.

  • Ahmet Örs   15-11-2009 20:46

    yahu nedir bu, sanki türkler ve kürtler müslümanlıkta dünyanın en ileri noktasındalarmış gibi yapılan değerlendirmeler neyi amaçlıyor anlamıyorum. başka zaman cahiliye toplumu iddiaları yeri göğü doldururken açılım olunca milletin müslümanlıkları hatırlanıyor. yani olmasın mı, savaş ve kaarnlık ilişkiler mi devam etsin. biz yeni süreçlerin olumlu taraflarından hangi sonuçları üretebiliriz ona bakalım. oturduğumuz yerden yazı yazıp yorum yapmak kolay. hayatın akıp giden tarafına, acılara bakıp siyaset yürütmeliyiz. yorum ve değerlendirmelerde siyasete, hayata müdahale den bir usul ve üslup gözetilmeli. klasik fıkıhçılığın kalıplarında söylemlerimiz eriyip gidecek yoksa!