İlkav`lı gençlerden Mescid-i Aksa`ya vefa
İLKAV Gençlik Organizasyonunun düzenlemiş olduğu `Mecid-i Aksa’ya Vefa Programı` İlkav Konferans Salonu`nda gerçekleşti.
İLKAV Gençlik Organizasyonu “ Mescid-i Aksa’ya Vefa Programı” Düzenledi.
İLKAV Gençlik Organizasyonunun düzenlemiş olduğu "Mecid-i Aksa’ya Vefa Programı" İlkav Konferans Salonu'nda gerçekleşti. Dolu dolu geçen program Kürşat Oğuz Arslantaş'ın okuduğu Kur’an tilaveti ile başladı ve yaklaşık ikibuçuk saat süren programın sunuculuğunu Mustafa ALU yaptı.
Program ilk olarak mescidi aksa ve filistin konulu bir sinevizyon gösterimiyle başladı ve hemen ardından genç panelistler belirledikleri başlıklar çerçevesinde yaptıkları araştırmaları orada bulunan Müslümanlarla paylaştılar. Panelin oturum başkanlığını yapan Suat YILDIZ programın önemi hakkında birkaç noktaya dikkat çekti ve ardından Kudüs tarihine değindi. YILDIZ, Kudüs tarihi ile ilgili genel olarak şunları söyledi:“ Kudüs milattan önce 4000 yıllarında Kenaniler’in Yebuka kolu tarafından inşa edildi. Daha sonra m.ö 1900 yılında H.z İbrahim bu şehri ziyaret eder ve m.ö 11. yy’da H.z Davud’un ordusu bu şehri kuşatır ve Kudüs’ü krallığının başkenti yapar. Daha sonra H.z Süleyman bu topraklara hükmeder, fakat H.z Süleyman’ın ardından Krallık, İsrail ve Yehuda Krallığı olmak üzere ikiye ayrılır ve Kudüs Yehuda Krallığı’nın başkenti olarak kalır. M.ö 586 yılında Babil kralı bu şehri kuşatır ve Yahudileri Babil’e sürer fakat daha sonra m.ö 532 yılında persler bu şehri ele geçirir ve Yahudilerin geri gelmesine izin verir. Şehir daha sonra m.ö 64 yılında Roma imparatorluğunun eline geçer ve bu sıralarda şehirde H.z Zekeriya yaşıyordu ardından H.z Yahya ve ileriki dönemlerde de bu şehir H.z İsa’ya ev sahipliği yapmıştır. M.s 634 yılında H.z Ömer şehri ele geçirir ve şehir halkına tam bir din hürriyeti verir. Bu süreçten Haçlı Seferlerine kadar Kudüs Müslümanların elinde kalır ve I.Haçlı seferinde şehir Hıristiyanların eline geçer, fakat bu durum fazla uzun sürmeyecek ve Selahattin Eyyubi Şehri Hıristiyanlardan geri alacaktır. Toplamda sekiz tane Haçlı seferi düzenlenir fakat çoğunda da başarısız olurlar. Kudüs daha son Memlüklerin, daha ileriki dönemde ise Osmanlının hâkimiyetine girer ta ki 1918 yılına kadar. ”
Mescidi Aksa'nın tarihi ile ilgili sunumunun ardından Suat YILDIZ sözü Musab AKDENİZ’e verdi. AKDENİZ, Mescid-i Aksa’nın üstünlük ve kutsiyetine değindi.Ardından hazırlamış olduğu slayt gösterisiyle Mescid-i Aksa havzası içinde bulunan mescidlerden şadırvanlara, kapılardan bahçelere kadar bütün bölümlerini detaylı bir şekilde tanıttı ve genel olarak şunları söyledi:“İslam yeryüzündeki bazı mekânları diğer mekânlardan farklı kabul etmiş hatta kutsiyetlerine işaret etmiştir. Kudüs’te bu yerlerden biridir yani Allah’ın yeryüzündeki işaretlerinden biridir. Hz. Peygamberin burada isra mucizesini yaşamış olması dolayısıyla buranın önemine işaret etmiştir.(isra 1.ayette) diğer taraftan Kudüs vahye dayanan bütün dinlerde kutsal sayılan bir şehirdir. Bunun başta gelen sebebi ise yüce Allah'ın insanları doğru yola iletmeleri üzere görevlendirdiği peygamberlerin birçoğunun hayatlarını bu şehirde yaşamış veya en azından hayatlarının bir bölümünü bu şehirde geçirmiş olmalarındandır.”
Program yöneticisi ardından sözü diğer bir genç panelist olan Hıdır APAK’a verdi ve APAK Kudüs davamız ve Siyonist projeler hakkında genel olarak şunları belirtti:
“İlk olarak Kudüs ilk kıblemizdir, Kudüs isra şehridir, Kudüs Peygamberlik yurdudur, Kudüs kutsal şehirlerin üçüncüsüdür, Kudüs bereket yurdudur, Kudüs cihad yurdudur. Evet değerli Müslümanlar işte bu yüzden Kudüs. Öyle bir yurt ki İslami direniş hareketine mensup bu yiğitleri ve onların yanında durup bu şanlı cihada destek veren halkın onurlu evlatlarını barındıran bir yurt. Öyle bir yurt ki Kur’an’a konu olmuş bir yurt ve yine öyle bir yurt ki uğruna canlar feda edilen bir yurt.
Kudüs davası Filistinlilerin veya Arapların değil, kendisine Müslümanım diyenlerin davasıdır. Nitekim Selahaddin Eyyubi’nin uykularının kaçması bir Filistinli veya Arap olmasından değil, Müslüman olmasından kaynaklanıyordu. İman hassasiyeti olan her Müslüman’ın yüce Allah’ın mübarek kıldığını belirttiği mekânların yeniden tam anlamıyla İslami kimliğe kavuşmasında kendisinin mutlaka bir sorumluluğunun olmasını bilmelidir.
Bu toprakları işgal edenler nasıl bir takım dini gerekçe ve vaatlerle bize karşı savaşıyorlarsa bize düşen misliyle onlara karşılık vermemizdir. Onlar tahrif edilmiş Tevrat a dayanarak bizimle savaşıyorlarsa bizde hak olan Kur’an a dayanıp onlarla savaşmalıyız. Onlar için heykel önemli ise bizim için önemli olan Aksa’dır. Şayet onlar Yahudilik bayrağı altında birleşip bize karşı savaşırlarsa bizim de İslam sancağı altında birleşip onlara karşı savaşacağımız muhakkaktır. Onlar ordularına Musa ismini verirlerse bizde o vakit ordularımıza Musa, İsa ve Muhammed isimlerini vereceğiz. Zira bizler Hz Musa ya onlardan daha layık ve daha hak sahibiyiz.”
Sonrasında Suat YILDIZ son dönemde yapılan saldırılara değindi ve artık son dönem saldırıların tarih, kültür ve kimlik alanında olduğuna belirterek sözü M.Tarık YURT’a verdi. M. Tarık Yurt, konuşmasında Dünya Müslümanlarının Mescid-i Aksa gündemine ve ardından da Ümmetin Sorumlulukları'na değindi. Halkı Müslüman olan ülkelerin çoğunluğunda halklarının hükümetlerle barışık olmadığına, İran ve Lübnan dışındaki ülkelerin bu davada samimi olmadığına, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerine dikkat çektikten sonra Türkiye'nin ve Türkiye'deki Müslümanların konumuna kısaca değindi. Sorumluluklar konusunda ilk olarak Mescid-i Aksa'nın işgal altında olmasının müsebbibi olarak Siyonizm ve Müslümanların güçsüzlüğü olduğunu belirtti. Mescid-i Aksa'nın kurtuluşunun Müslümanların kurtuluşuyla aynı seyri izleyeceğini belirten Yurt, sahih bir vahyin şahitliği bilincinin beraberinde Mescid-i Aksa müdafaasını getireceğini söyledi. Bunun için Müslümanların sadece sahaya inmesinin yetmediğine, Kur'anî ilkeler doğrultusunda sahih bir yöntem anlayışının ortaya konulmasıyla birlikte bu yöntem anlayışının iyi bir şekilde ortaya konulması için muhtelif alanlarda araştırmalar yapılması gerektiğine dikkat çekti. Siyonizm'le mücadele edilebilecek cepheler olarak Müslümanların tepkisini ortaya koyması gerektiğini, Mescid-i Aksa davasını gündemleştirmesi gerektiğini, ekonomik olarak uygulanan boykotun geliştirilmesi gerektiğine vurgu yaptıktan sonra; sorumluluk almak için kimsenin bir önder veya kıvılcım beklememesini söyleyerek konuşmasını sonlandırdı. M. Tarık Yurt, konuşmasında Dünya Müslümanlarının Mescid-i Aksa gündemine ve ardından da Ümmetin Sorumlulukları'na değindi. Halkı Müslüman olan ülkelerin çoğunluğunda halklarının hükümetlerle barışık olmadığına, İran ve Lübnan dışındaki ülkelerin bu davada samimi olmadığına, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerine dikkat çektikten sonra Türkiye'nin ve Türkiye'deki Müslümanların konumuna kısaca değindi. Sorumluluklar konusunda ilk olarak Mescid-i Aksa'nın işgal altında olmasının müsebbibi olarak Siyonizm ve Müslümanların güçsüzlüğü olduğunu belirtti. Mescid-i Aksa'nın kurtuluşunun Müslümanların kurtuluşuyla aynı seyri izleyeceğini belirten Yurt, sahih bir vahyin şahitliği bilincinin beraberinde Mescid-i Aksa müdafaasını getireceğini söyledi. Bunun için Müslümanların sadece sahaya inmesinin yetmediğine, Kur'anî ilkeler doğrultusunda sahih bir yöntem anlayışının ortaya konulmasıyla birlikte bu yöntem anlayışının iyi bir şekilde ortaya konulması için muhtelif alanlarda araştırmalar yapılması gerektiğine dikkat çekti. Siyonizm'le mücadele edilebilecek cepheler olarak Müslümanların tepkisini ortaya koyması gerektiğini, Mescid-i Aksa davasını gündemleştirmesi gerektiğini, ekonomik olarak uygulanan boykotun geliştirilmesi gerektiğine vurgu yaptıktan sonra; sorumluluk almak için kimsenin bir önder veya kıvılcım beklememesini söyleyerek konuşmasını sonlandırdı. M. Tarık Yurt, konuşmasında Dünya Müslümanlarının Mescid-i Aksa gündemine ve ardından da Ümmetin Sorumlulukları'na değindi. Halkı Müslüman olan ülkelerin çoğunluğunda halklarının hükümetlerle barışık olmadığına, İran ve Lübnan dışındaki ülkelerin bu davada samimi olmadığına, kendi çıkarları doğrultusunda hareket ettiklerine dikkat çektikten sonra Türkiye'nin ve Türkiye'deki Müslümanların konumuna kısaca değindi. Sorumluluklar konusunda ilk olarak Mescid-i Aksa'nın işgal altında olmasının müsebbibi olarak Siyonizm ve Müslümanların güçsüzlüğü olduğunu belirtti. Mescid-i Aksa'nın kurtuluşunun Müslümanların kurtuluşuyla aynı seyri izleyeceğini belirten Yurt, sahih bir vahyin şahitliği bilincinin beraberinde Mescid-i Aksa müdafaasını getireceğini söyledi. Bunun için Müslümanların sadece sahaya inmesinin yetmediğine, Kur'anî ilkeler doğrultusunda sahih bir yöntem anlayışının ortaya konulmasıyla birlikte bu yöntem anlayışının iyi bir şekilde ortaya konulması için muhtelif alanlarda araştırmalar yapılması gerektiğine dikkat çekti. Siyonizm'le mücadele edilebilecek cepheler olarak Müslümanların tepkisini ortaya koyması gerektiğini, Mescid-i Aksa davasını gündemleştirmesi gerektiğini, ekonomik olarak uygulanan boykotun geliştirilmesi gerektiğine vurgu yaptıktan sonra; sorumluluk almak için kimsenin bir önder veya kıvılcım beklememesini söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.
Bu konuşmanın da ardından Suat YILDIZ şunları söyledi: “Küfür bile tek milletken deyim yerindeyse neden biz Müslümanlar tek millet olamıyoruz, imamesi olmayan tesbih taneleri gibiyiz nerede başlayıp nerede bittiğimiz belli değil. Yeniden kendimize gelmemizin yolu ancak ve ancak rabbimize tam anlamıyla teslim olmaktan geçer. Aksi takdirde ümmetin bu hali devam edecektir ve unutmayalım ki Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu ümmetin zillet içerisinden çıkmasına bağlıdır.” Daha sonra YILDIZ, ümmetin kendine gelmesi gerektiğinin altını vurgulayarak panele son verdi.
Panelin ardından şiir dinletileri başladı. İlk olarak Gökhan KULA Üzeyir Yiğit’in “Bağışla Bizi Ey Kudüs” adlı şiiri seslendirdi, hemen akabinde Mevlüd UĞURLU Tarık Tufan’ın “Kalk Kudüs’e Gidelim” isimli şiirini seslendirdikten sonra son olarak Abdullah CAN Sezai Karakoç'un “Ey Yahudi” şiiri seslendirdi ve böylece şiir dinletileri son bulmuş oldu.
Şiir dinletilerinin de ardından Alper TUNA, RADYO DENGE’in düzenlenmiş olduğu şiir ve deneme yarışmasında dereceye giren kardeşleri açıklayarak, dereceye giren eserlerden birer pasaj seslendirdi.
Sık sık tekbirlerin getirildiği program son olarak ezgi ve marşlarla sonlandırıldı.
(Haber: Suat YILDIZ / Fotoğraf: Mustafa ALU)