Hızır YILDIRIM

05 Aralık 2020

İNSAN, YÜCE ALLAH'I SORGULAYABİLİR Mİ?

Yaratılan insan;

   -Haşa! Yüce Allah'ı sorgulayabilir mi?

   -Benim irademin dışında beni yarattın diye haşa Yüce Allah'a hesap sorabilir mi?

   -İrademin dışında, bana sormadığın için kötülüğü var ettin, ben de yapıyorum diyebilir mi?

   -Ölüm gerçeğini yarattın ve bana sormadan beni ölümle niye tanıştırdın diye sorabilir mi?

Evet, beni bu makaleyi yazmaya iten sebepler yukarıdaki anlamsız sorulardır. Yüce Allah tarafından vahiy meleği ile Resulullah (as)’a bildirilen Kur'an'ı anlamadan okuyan insanın bu tip soruları sorması normaldir.

Özellikle gençlerin ahiretsiz dünyayı anlamaları zordur. Çokları maalesef ya deist, ya ateist, ya hiççilik vb. birçok anlamsız inanış ve yaşantılara kendilerini hapsetmişlerdir. Böyle olunca kaçınılmaz olarak intiharı seçenlere dahi rastlanmaktadır.

Kolay para kazanma, çalışmadan, emek sarf etmeden kazanma, tembelizm hastalığı, sanal ortam bağlılığı gençleri kuşatmış vaziyettedir. Bir insanın düzenli olarak çalışması ve üretmesi önemlidir ve fıtrattandır. Üretmeyen beyinler atıl kalmaya mahkumdur. İsterse kafa süper çalışsın fark etmez, ancak insanlığın hayrına olmayan fitne üretir. Boş ve üretmeyen insan serseri mayın gibidir, o beyin de ancak şeytanın çalışma ofisi olur. Öyle olunca haşa Yüce Allah'ı sorgulamaya başlayacak ve bir fersah yol alamayacak, eğlenceyle ve aylak şekilde güzelim hayatını heba edecektir.

İnsana verilen en güzel nimet akıl nimetidir. Çeşitli, uzuv eksikliği olanlar akıl nimeti sayesinde hayatta kalırlar. Tüm canlılar içerisinde insan sürekli yeni şeyler öğrenip hayata geçirmeyi akıl nimeti sayesinde kazanır. Akıl nimeti iyi kullanılınca dünyanın güzel nimetlerinden faydalanır, yeryüzünün zenginlikleri nimetini israf etmeden hem faydalanır, hem de faydalandırır. Vahye teslim olmuş akıl nimeti sayesinde insan cennette sonsuz hayatı ve nice nimetleri elde edecektir. O’na itaat eden kullar, dünyadan sonra sayısız bol nimetler sahibi olacak.

İnsan Yüce Allah'ı sorgularken kendisini haşa Yüce Allah ile aynı vasıflarda zannetmektedir. Ki insanda bu vasıflar yok, olması da mümkün değildir. YÜCE ALLAH'ı sorgulayan akıl kimin eseri diye sormak lazım. Bu koskoca kainatın zerresi bile değilken, seni insan yerine koyan, tüm uzuvlarla seni donatan ve dünyada sayısız nimetler bahşeden Yüce Allah'ı küçücük beyninle mi sorgulayacaksın? Gafil insan!

Ölümü kendinden savamazsın, aç ve susuz yaşayamazsın, Yüce Allah'ın vermiş olduğu vücut anatomisini kendin yönetemezsin, güneşe hükmedemezsin, rüzgarı ve yağmuru engelleyemezsin, yemiş olduğun yemeği ve içtiğin meşrubatı belli bir zaman boşaltamazsan ölürsün. Velhasıl her şeyinle aciz bir yaratıksın. Anne babamızı biz seçmedik, zengin ve fakir olmayı ve hangi ülkede doğacağımıza biz karar vermedik. Bizim insiyatifimizde olan sadece iradedir.

Çocuğun sobaya dokunmasına, sen niye öğrenmedin diye çocuğu suçlayamazsın. İneğin zararlı otları yememesini ona annesi veya babası öğretmedi, Yüce Allah’ın ona yüklediği programla hareket eder. Bugün süt vermiyorum, kan ve idrar vereceğim demez.

Âlemde irade insan ve cin'e verilmiştir, meleklere ise cüzi irade sadece istisnai zamanlarda verilmiştir.

İrade dışında insanlar benzer yapıdadırlar, doğumu, yaşayışı ve ölümü aynıdır. Yalnız her insanın yaşayışı farklı olabilir fakat ahireti kazanmak için imtihanımız farklı olsa da her kula Yüce Allah kardırabileceği kadar yük yüklemiştir. Mekke’de doğan anne babası müslüman olsa dahi cehenneme gitme olasılığı var. Çin'de doğup anne babası budist olsa bile iradesiyle müslüman olup cennete gidebilir. Müslüman coğrafyada doğmak insanı cennete götürmez. Bizim en büyük yanılgımız budur işte!

Müslüman coğrafyası içerisinden cehenneme giden nice insan mevcut. İnsan iradesiyle ya kendisini cehenneme hazırlayacak, ya da cennete. Tercih insanın kendi elinde, ya fücuru (kötülüğü) besleyecek, ya da takvayı (iyiliği, Yüce Allah'a karşı sorumluluk bilincini.) Hangisini iyi beslersen ona göre gideceğin yeri kendin seçmiş olacaksın.

Burada haşa Yüce Allah'ı suçlayamazsın. Her insana cenneti kazanacak yolları göstermiştir, iradenle sen başka yollar tercih ettinse şeytan gibi bu senin seçimindir. Bizim Yüce Allah'a itiraz etme durumumuz yok, yaratan O, sahibimiz O. Bizi bizden daha iyi bilen yine O'dur.

Şeytan ateist değildir, Yüce Allah'ı inkar etmez, ahiret gününü de inkar etmez, ırkçılığı tercih ettiği için kafir olmuştur. Burada kişinin zaafı, Yüce Allah'ı hakkıyla tanımamasıdır veya tanımak istemeyişidir.

Kul haddini bilecek, kâinat içerisinde kum tanesi bile olamayan o küçücük beyinle Yüce Allah'a kafa tutması, aklın alabileceği bir olay değildir.

Kişinin en büyük eksiği Yüce Allah'ı esması ile yeterince tanımamasıdır. Kişi kendini bir an dünyanın dışında hissetse, kendisi oradan baksa dünyaya ve içindekilere, inanın o da ister istemez boyun eğer Rahman olan Yüce Allah'a.

"Ey kötülüğü yapmaya karar veren kişi", Yüce Allah diledi ben de kötülük yaptım demekle faturayı Yüce Allah'a kesemezsin, benliğinde iyilik kodlaması var, ortaya çıkarsana! Hayır hayır; iyiliği ortaya çıkarmaya yanaşmaz, zulüm onun ilkesi olmuştur çünkü. İnsan kendi tercihi ile hak ettiği sonsuz mekanına gidecek, ya pişman olarak, ya da sevinçli olarak. Kendi elleriyle kendine, yakınlarına, topluma zulmü ilke haline getirdi ve dünyada bu cezayı almadığı için ahirde karşılığını görecek ve yaptığı kötülüklerden dolayı çok pişman olacak ama ne fayda.

Sonsuz yaşamayanları gördüğü halde, hiç ölmeyecek gibi yaşar. Nefsin arzu ve isteklerinin, helal haram demeden peşinden koşar da koşar. Bir bakmış ölüm gelmiş. Şunu iyi anlamak gerekir, dünya imtihan tarlasıdır. İyilik eken iyilik, kötülük eken kötülük biçecek ahirette. Bu kısa imtihan dünyasında misafiriz. Misafirliğe gittiğimiz zaman ev sahibini üzecek davranışlardan kaçınırız, çünkü fazla kalmayacağız, belki de üç gün. (Halk arasındaki deyim üç günlük dünya birbirimizi üzmeye değer mi?). Değmez tabii ki. İnsanoğlu rahatına düşkün olduğu için keyfinden taviz vermez. "Yahu kardeşim Ahirette keyfin hep kaçacak haberin var mı?"

Ashab-ı Kehf mağara yarenleri Roma'nın seçkin ailelerinden idiler, zevk ve sefanın zirvesini yaşayan putperest Roma imparatoruna Hakkı söylediler. Yüce Allah'ın yardımı ile o putperest kavimden yüz çevirerek mağaraya hicret ettiler. Günümüzde ise keyif ehli nesil bir hayli çoğaldı. Cenneti dünyada yaşamaya karar verdiler ve ileride ne kadar büyük kayıp yaşayacaklarını anlayacaklar.

Sen "Ey insan" kendin tercihini bilerek ve isteyerek yapmaktasın. Dünyadaki faturaya benzemez ahiret faturası, yapmış olduğun her şeyin hesabını vereceksin ve sana kıl kadar haksızlık yapılmayacak.

Şu insan ne garip, obezite olur ve niçin, zevkinden taviz vermediği için, kendi hayatını hüsrana boğar. Bir taraftan açlıktan insanlar ölür. Niye mi! Obezite olan insanlar hakkını yediği için. Zavallı insan, Yüce Allah'a isyan eder niye böyle oldum diye? Kendin yaptın, cimriliği kendin seçtin ve sonunu hazırladın.

Bilir misiniz cehennemliklerin hepsi çok pişman olacaklar, pişman olmayan yok gibi. Hayatlarını boşa israf ettikleri için, ben merkezli hayatalrı, küçük bir sıkıntı görünce feryadı basar ve Yüce Allah'a isyan eder.

"Ey mücrim (günahta haddi aşan) insan". Bir müslüman olarak benim özgürlüğüm hududullah'a (Yüce Allah'ın koyduğu sınır) kadardır. Sen Yüce Allah'ın sınırını aştın! O kadar helaller varken haramlara daldın ve Yüce Allah'ı suçluyorsun; buna ne hakkın var? İsyan etmek istiyorsan, Yüce Allah'ın yarattığı bu arzda yaşamaman lazım! Sana hayat bahşedeni inkar mı ediyorsun? O zaman layıktır o azap sana, layık!..

İnsan var ya, Rabbi kendisini imtihan edip de ikramda bulunduğunda ve bol nimet verdiğinde "Rabbim bana ikram etti" der. Onu imtihan edip rızkını daralttığında ise "Rabbim beni önemsemedi" der. (Fecr 15-16). Yahu! tüm azaların, yediklerin içtiklerin, yaşadığın yer Yüce Allah'ın, kaçacak yerin yok. İtaat etsene! Kabarttığın faturanın bedelini cehennemde azapla ödeyeceksin, tevbe etsene!

Nankör, mücrim insan her türlü haltı yer, suçu ya başkalarına atar, ya da şeytana atar ve sonunda Yüce Allah'ı suçlar, kendisindeki zalim kişiliğini suçlamaz, kendini haklı görür. Senin gibi isyan eden çok. Tevbe etmeyenin varacağı yer cehennem/nar'dır. O gün cehenneme: «Doldun mu?» deriz. «Daha yok mu?» der. (Kaf 30). Yaşadığınız bu dünyanın sonunda bir hesap kitap olmasın mı? Yaptıklarınız hep yanınıza mı kalsın? Zalimin zulmü, mazlumun ahı yerde mi kalsın? İyiler, iyiliklerinin mükâfatını, kötüler de kötülüklerinin cezasını görmesin mi? Kim kabul eder bunu? Size kötülük yapanları sizler cezalandırmıyor musunuz?

Dünyadaki hakimler, hükümdarlar bile itaat edenlere mükâfat, isyan edenlere ceza verirken, Yüce Allah kullarını yeniden diriltip hesap sormayıp, böyle bir hikmetsizlik yapsın öyle mi? Yüce Allah hikmet sahibi olanların, hâkimiyet sahibi olanların en hikmetlisi, en hakimi değil midir? Yüce Allah’ın yasaları en hikmetli yasalar değil mi? Yüce Allah’ın hayat programı en güzel, en hikmetli program değil midir? Yüce Allah’ın kanunları en hikmetli kanunlar değil mi? Niye O’nun kanunlarına değil de başkalarının kanunlarına tabi oluyorsunuz?

Toplumdan, babadan, anadan, müdürden, amirden çekiniyorsunuz da Yüce Allah’tan niye çekinmiyorsunuz? Başkalarını hesaba kattığınız kadar Yüce Allah’ı niçin hesaba katmıyorsunuz? Yoksa hayatınızda Yüce Allah herkesten daha hakim ve etkili değil mi?