İslam Bir `Yaşlılar Dini` mi?
Son yıllarda muhafazakar kesimin medyasında da, laik sistemin kuruluşundan bu yana sürdürdüğü “İslam’ı kitlelerin zihninde bir yaşlılar dini olarak kodlama” ameliyesine bilinçli-bilinçsiz destek verilmekte olduğunu da belirtmemiz gerekir. Söz konusu yayın organlarında, sistemin İslam’la ilgili oluşturmak istediği “yaşlılar dini” imajına paralel düşen yayınlar yapılabilmektedir zaman zaman.
İslam Bir "Yaşlılar Dini" mi?
Şükrü Hüseyinoğlu
Bu yıl dört milyonu aşkın Müslüman, hacc ibadeti için mukaddes topraklardaydı. Geçtiğimiz Salı günü Arafat’ta Vakfe’ye duran milyonlar, Rabbimizin buyruğu üzere Hz İbrahim’in yüzyıllar öncesinden yaptığı davete icabet edip yeryüzünün en geniş katılımlı kongresini gerçekleştirdi. Rabbimizden, kardeşlerimizin haccını makbul kılmasını ve benim gibi çok istemekle birlikte henüz bu şerefe nail olma imkanına kavuşamamış olan Müslümanlara da, bu Rabbani davete icabeti nasip etmesini diliyorum.
Birkaç gün önce bir haber bülteninde dinledim: Hacc için Harameyn’de bulunan dört milyonu aşkın Müslüman içinde Türkiye’den giden Müslümanların oranı yüzde iki civarı iken, hayatını kaybeden hacı adayları arasında bu oran yüzde 10’un üzerinde gerçekleşmiş. Haberi Mekke’den sunan muhabir, bu durumu, Türkiyeli hacı adaylarının yaş ortalamasının yüksek oluşuyla açıklıyordu.
Rabbimden vefat eden tüm kardeşlerimiz için rahmet ve mağfiret diliyorum Tabii ki her doğan bir gün ölecektir ve ölüm hayatın en büyük gerçeğidir. Ölümler, doğumların ikiz kardeşidir, bunun bilincindeyiz.
Ayrıca, tedbir-takdir dengesini bilip gözetmeyen, “Ecel gelmiş cihane, baş ağrısı bahane” hakikatinden bihaber olup her şeyi sebepler zinciriyle anlama ve açıklama yanlışına yönelen ve alemlerin Rabi yüce Allah’ı ve O’nun hesabını denklem dışı bırakanlardan, kısacası Allah yokmuş gibi düşünen ve yaşayanlardan değiliz, hamdolsun.
Dolayısıyla burada, hastalık veya yaşlılık gibi “bahane”lerden kaynaklanan haccdaki ölümler üzerine ağıt yakmak veya hacca genç yaşta gidilmesi gerektiği fikrini, ölüm oranlarına bağlı olarak savunacak değiliz, ki böyle bir batıl yaklaşımdan Rabbimize sığınırız.
Burada, haberde verilen “Türkiye’den hacc için giden Müslümanların yaş ortalamasının yüksekliği” bilgisinden yola çıkarak, Türkiye’de İslam’ın yaygın şekilde adeta bir “yaşlılar dini” olarak algılanması üzerine birkaç cümle etmek niyetindeyim.
Başından beri “din bana müdahale etmesin, fakat ben dine dilediğim gibi müdahale edeyim” yaklaşımına sahip olan batıcı laik sistemin gerek Diyanet Teşkilatı eliyle, gerek kendi işleyişine göre biçimlendirdiği “din öğretimi” süreçleri ve gerekse medya gücü aracılığıyla toplumda, hayat alanlarından uzaklaştırılmış, kandil geceleri gibi belli tören ve ritüellere indirgenmiş bir din anlayışını yaygınlaştırma gayreti içerisinde olduğu bilinen bir gerçektir.
Bu gayretinin semeresini de belli ölçüde elde ettiğini, hacc için Türkiye’den Harameyn’e giden Müslümanların yaş ortalaması veya camilerde namaz için saf tutan Müslümanların yaş ortalaması gibi göstergelere bakarak tesbit ve ifade etmek mümkün.
Allah’ın dinine tabi olmayıp, onu kendi işleyişine tabi ve hatta onun da ötesinde payanda kılmak gibi bir yaklaşımla yola çıkan bir sistem için, Allah’ın dinini toplumun algısında bir “yaşlılar dini”ne indirgemek, gerçekten de belki şeytanın bile aklına gelmeyecek etkili bir yöntem.
Öyle ya, hayatın tüm alanlarına hitap eden, mikro ya da makro hiçbir iktidar alanını alemlerin Rabbi’nin müdahalesinden bağımsız telakki etmeyen, insanlığı zulme, sömürüye ve her türlü haksızlıklara karşı bilinçlendirmeyi ve tevhid ve adalete dayalı bir dünya tesis edilmesini öngören bir dini, kitlelerin, kandil geceleri ve bayramlar dışında ancak yaşlanınca gündeme alınacak bir “yaşlılar dini” olarak algılamasını sağlamak, “ben dine tabi olmayayım, o bana tabi olsun” yaklaşımına sahip batıl bir sistem için gerçekten de büyük bir başarıdır!
Ve maalesef Tükiye’deki mevcut laik sistem bunu bir ölçüde başarmış görünmektedir. İslam, geniş kitlelerin zihninde bir yaşlılar ve ölüler dini olarak algılanmakta, birçok insan İslam’ın hükümlerini hayatlarında hakim kılmayı yaşlılık dönemlerine ertelemektedir.
Tabii son yıllarda İslami bilinçlenmenin ivme kazanmasıyla, gerek hacca giden, gerekse namaz kılan ve İslam’ın diğer hükümlerini hayatlarında hakim kılma gayreti içerisine girenlerin oranında gözle görülür bir gençleşmenin yaşandığını sevinerek ifade etmeliyiz, fakat İslam’ın toplumun geniş kesimlerinde hala bir “yaşlılar dini” muamelesi görmekte olduğu da acı bir gerçek olarak karşımızda durmaktadır.
Üstelik son yıllarda muhafazakar kesimin medyasında da, laik sistemin kuruluşundan bu yana sürdürdüğü “İslam’ı kitlelerin zihninde bir yaşlılar dini olarak kodlama” ameliyesine bilinçli-bilinçsiz destek verilmekte olduğunu da belirtmemiz gerekir. Söz konusu yayın organlarında, sistemin İslam’la ilgili oluşturmak istediği “yaşlılar dini” imajına paralel düşen yayınlar yapılabilmektedir zaman zaman.
Mesela, Kanal 7, TV Net, STV gibi kanallarda yayınlanan bazı dizilerde, çizgi filmlerde “sofra başındaki geniş aile”nin resmedilişi, yıllardır sistemin resmedip zihinlere yerleştirmeye çalıştığından farklı olmuyor. Sofrada veya koltuklara kurulmuş sohbet halinde olan aile tablosundaki babaannenin başörtülü olarak, buna karşılık annenin başı açık ve modern giyimli olarak konumlandırıldığı görülmekte.
Namaz kılmanın, babaanne ve dedeye has kılınması da söz konusu dizilerin bir başka mahareti olarak ifade edilebilir.
Batıcı laik sistem eliyle oluşturulan ve bazı muhafazakar çevrelerin de bilinçli ya da bilinçsiz olarak katkı sağladığı “yaşlılar dini” imajına karşı durmak ve Allah’ın dininin kitlelerce doğru anlaşılmasına çalışmak önemli bir sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır.
Yaşayanlar için gönderilmiş, hayatın tam ortasından konuşan, zalimler eliyle imha edilen hayatı yeniden Rabbani ölçülere göre inşa etmek için insanlığa seslenen, meydanları, çarşıları, parlamentoları, evleri, okulları alemlerin Rabbi’ne teslim kılmak için bildirilmiş hayat kaynağı bir dini “yaşlılar dini”ne, ölüler dinine, mezarlıklar dinine indirgeme dayalı bu şeytani oyunu bozmak boynumuzun borcudur.
Yazıyı, “Müslümanca hayat”ın temel ölçüsünü veren En’am Suresi 162 ayetle noktalamak istiyorum:
“De ki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah içindir.”
-
ali derda 01-06-2015 17:19
Süperdi.
-
ilyas metin 01-06-2015 06:28
Selamun aleykum Göz sadece bakmıyor görüyor da Eyvallah