İslami camianın `Kürtler`le imtihanı
`Kürt meselesi konuşulurken genelde İslami camianın ama özellikle İslamcıların hesaplaşması gereken bazı ön kabulleri bulunuyor. Söylemimizin adil, eylemimizin tutarlı olabilmesi için ezberleri bırakıp yeni tartışma başlıkları açmak elzemdir.`
İslam ve Hayat
Kürt sorunu farklı boyutlarla gündem oluşturmaya devam ederken, sorunun çözümüne ilişkin tartışmalar açılım süreciyle hız kazanmış görünüyor. Son günlerde özellikle Müslüman kamuoyunun soruna yaklaşımına mercek tutulmaya başlamışken, Platform Haber yazarlarından Kadrican Mendi tartışmalara katkı sağlamak amacıyla bazı hususlara dikkat çekti. “Romantik İslamcılıktan reel İslamcılığa” üst başlığıyla yayınlanan dizinin ikincisinde Mendi “İslamcıların Kürtler’le İmtihanı”nı tartışıyor. “Egemen söylemin çizdiği sınırlar içinde tartışılan Kürt meselesinde, muhafazakâr camia devletle ters düşmeyecek bir mesafede dururken, islamcı camiada ise sorun ya tamamen Türkiye merkezli “stratejik derinlik”lere atılıyor ya da “ümmet”çilik markası altında tamamen soyut ve maalesef, kadim”devlet politikası” ile de örtüşen masa başı projelerle gerçek hayatın dışına itiliyor. Bu yüzden Kürt sorunu konuşulurken genelde İslami camianın ama özellikle İslamcıların hesaplaşması gereken birkaç ön kabul olduğunu düşünüyoruz.” diyen Mendi, özellikle bazı İslami söylemlerin son tahlilde mazlumların değil zalimlerin lehine hizmet edebileceği tehlikesine dikkat çekti.
Mendi konuyla ilgili olarak yazısında “İslami camiada farklı şekillerde, bazen “Türk-Kürt yok, hepimiz Müslümanız” bazen de daha rafine bir söylemle; “batı projesi” olan ulusçuluğa karşı “ümmet projesi” ile karşı çıkar görünen söylemin son derece muğlak ve adaleti gözetmeyen yapısını deşifre etmek, bugün Müslümanca bir sorumluluk olarak karşımızda duruyor. Gelinen noktada tüm dünya Müslümanlarının, İslam’ın ortak hassasiyet ve değerlerinin taşıyıcısı olmasını hedefleyen “Ümmet” gibi olumlu bir kavramı, realitede yaşanan bir zulmün perdelenmesine yol açacak şekilde kullanan bu eğilimin argümanlarını gözden geçirmek zorundayız. Kur’ani bir kavram olması hasebiyle “ümmet”in bu şekilde bağlam dışı kullanımı ve devlet politikasını destekler yorumlara payanda edilmesi, halkın bir kesiminin İslam ile ilgili yanlış kanaatler edinmesi tehlikesine yol açmaktadır.” dedi.
İslami söylem egemenlerce tekrar yedeklenmesin!Yazısının devamında “Ümmet mistifikasyonu” başlığıyla konuyu irdeleyen Kadrican Mendi daha sonra “Ulusçuluk/milletler sorunu” başlığı altında ulusçuluğu ve ulusçuluk hareketlerini üçe ayırdı. Bu üç tip ulusçuluğun Türkiye, Cezayir, Lübnan ve Filistin hareketlerinden örneklerle birbirlerinden farklılıklarına dikkat çeken Mendi, tüm “ulusal” hareketleri “batılılaşma projesi” sepetine doldurup mahkûm etmenin problemli olabileceğine, somut siyasal sorunların salt retorikle çözülmeye çalışılması durumunda ise “İslami söylemin, resmi ideoloji açısından yedeklenebileceği/kullanılabileceği gerçeğinin atlanması”yla sonuçlanabileceği iddiasını gündeme getiriyor. Kadrican Mendi’nin somut bir vaka olarak değerlendirmeye aldığı “ulus” meselesindeki tespitleri bu yönüyle farklı tartışmalara açık gibi görünüyor.
Sorun Diyarbakır’dan çözülecektir
Platform Haber’deki yazısının son bölümü ise şu tespit ve önerilerle tamamlanıyor: “Kendini “Kürt-Müslüman” olarak tanımlayan yapıların, aynı zamanda kendilerini “Kürt ve Müslüman” olarak ifade edebilmelerinin de önü açılmalı, psikolojik bariyerler kaldırılmalıdır. Müslüman ismi ile birlikte Kürt sıfatının kullanılmasından duyulan rahatsızlık, velev ki İslami hassasiyetlerden olsun, bölgedeki müslümanların hareket potansiyellerini zayıflatmakta, Kemalist sistemle seküler PKK arasında güçsüz bırakmaktadır. Eğer Müslüman kanaat önderleri Kürtlerin kimliklerini özgürce yaşamaları temennilerinde gerçekten samimi iseler kimlik siyaseti yürüten “Kürt Müslümanlar”a destek vermeli, bölgede oluşturacakları liderliğe saygı duymalıdırlar. Ümmet açısından Kürt meselesinin bir “mesel” olarak algılanması bu şekilde kırılabilir. Mesele Ankara veya İstanbul’dan değil Diyarbakır’dan çözülecektir. Söylemimizin adil, eylemimizin tutarlı olabilmesi için ezberleri bırakıp yeni tartışma başlıkları açmak elzemdir.”
Yazının tamamını okumak için tıklayınız