Nihat GÜÇ

13 Temmuz 2020

İSLAMİ DÜŞÜNCE VE İNSANIN ÇEVRESİ -II-

Toplum olarak reaksiyona girdik ve değişime uğradık. İslam'ı hem düşüncemizden hem de yaşantımızdan tardettik. Dinin öngördüğü düşüncelerden sıyrılmayı özgürlük sandık. Dini yaşantıyı öcü olarak belledik. Tatlı tatlı dillendirilen özgürlük meltemi karşısında hülyalara daldık, kendimizden geçtik. Özgürlüğü dine karşı uyguladık. Bu özgürlük meltemine uymayan her dini konuyu "yanlıştır, uydurmadır" diyerek reddettik. Rotamızı şaşırdık, türbülansa girdik, sarsıldık, titredik. Sarsıldıkça sarsılmanın faydalı olduğuna inandık. Hesabı, Kitabı unuttuk. Din-i Mübin'e sırt döndük. Konuştuğumuz veya yazdığımız herhangi bir konuya ayet ve hadisleri dahil etmekten korkar hale geldik? 

Sahi dünyevi iş ve işlemlerimizi düzenlemesi gereken ayet ve hadislerden yararlanma yoluna niye gitmedik? Yazılarımıza, konuşmalarımıza, edebiyatımıza, eğitimimize, ekonomimize, hasta ve hastanelerimize neden yol göstermedi? İnisiyatiflerimize neden yön vermedi? Hassasiyetlerimizin baş köşesine neden kurulmadı ilahi emirler? Düşünce yapımızın membaı neden ayet ve hadisler değil? İnsanlar arası trafiği İslam mı düzenliyor?

Düşüncelerin eksen kaymasına uğramaması adına Kur'an ve hadisler ile sürekli bir bağlantı içinde olmamız gerekir. Hücrelerin yenilendiği gibi düşüncelerimizin de bu minvalde değişime ve şekillenmeye ihtiyacı var. Günlük ve haftalık programlar yapılmalı. Periyodik bir şekilde ayet ve hadisler ile hemhal olunmalı. Çünkü dervişin zikri neyse fikri de odur. Bir iki sohbet ile bir şey değişmez demeyelim. Haftalık ayet ve hadislerle yüzleşme dersleri: “Damlaya damlaya göl olur” hesabıdır. Ancak bu şekilde insanın yenilenme ihtiyacı karşılanmış ve asıl durması gereken yere kendisini konumlandırmış olur. Kur'an ve hadislerle dezenfektan olmayan düşünceler her türlü mikroba yakalanmaları an meselesidir. 

İletişimin sürekliliği açısından telefonun baz istasyonuyla irtibatının sürekli olması gerektiği gibi Müslümanın da Allah'ın ayetleriyle ile irtibatı daimi olmalıdır. Günlük ve haftalık yenilenmeler insanın fikirsel ve düşünsel bağlamda Allah (c.c.) ile olan bağlantısını güçlendirecektir. Fikirsel anlamda ilahi emirler ile bağlantının kesildiği nokta, düşünsel değişimin de başladığı nokta olur. İnsanın ayağını kaydırmak ve doğru yoldan uzaklaştırmak için pusuda bekleyen Şeytan; maalesef boş durmuyor. Müslümanların davranışlardan önce düşüncelerinin değişme uğramasını bekliyor. Dini düşüncesi sağlam, itikadı güçlü bir Müslüman namazı asla terk etmez. Hiç bir şart engel olamaz. Savaş esnasında dahi olsa bu ilahi emri yerine getirmeye gayret gösterir. Ancak düşüncesi dejenere olmuş birine de namazı kıldırtamazsınız.   

Zamanın deveranı ile beraber insan düşüncesinin değişime uğraması normaldir. Asıl olan istikameti kaybetmemektir. Bu nedenle Müslümanın düşünce yapısını yenileyecek, batıl ve atıl düşüncelerden muhafaza edecek yegane sistem ilahi sistem ile hemhal olmaya devam edebilmektir. Şeytan ve avanelerinin pusuda beklediği bir ortamda Müslümanların kendi düşünce yapılarını savunmasız, başıboş, aç ve susuz bırakmaları akıl karı değildir. 

Müslümanın rotası doğru ve sağlam zeminde olmalıdır. Zamana, mekana ve şahıslara göre değişmeyen bir mikyas... Kim, neyi nerede söylerse söylesin o söylenenlerin doğruluğunu ve yanlışlığını tespit edebileceği bir mihenk taşı... Kuşkusuz bu mihenk taşı Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyyedir. Bu ölçü ve ölçekten mahrum olanlar her yanlışı doğru belleyebilirler.

Düşüncenin şekillenmesi ve bir kıvama ulaşması uzun bir zaman alır. Bu bir süreçtir aslında. Düşüncenin bir günde şekillenmeyeceği gibi yerleşmiş yanlış bir düşüncenin bir günde izale olması da pek mümkün değildir. Çünkü Allah'u Teâla; insanları uzun bir maratonda öğrenebilecek şekilde yaratmıştır. Bir hayvan kendi zaruri ihtiyaçlarını karşılayabilecek potansiyelle dünyaya gelirken insanın ancak on, on beş yılın sonunda bazı şeyleri çözebilir ve kavrayabilir duruma gelmesi bu noktadan baktığımız vakit manidardır. Bu durum anlattığımız konu açısından son derece önemlidir. İnsanın fikirsel ve düşünsel yapısının uzun bir süreçte oluşması veya dejenere olması bir lütuftur aslında. Düşünsel açısından ani ve günübirlik bir değişim çok zordur. Bu maratonda çocuğun düşünce yapısının oluşmaya ve şekillenmeye müsait olması anne-baba veya çevre tarafından doğru bir müdahalenin yapılmasını zorunlu kılmaktadır.

“Her doğan İslam fıtratı üzere doğar. Sonra anne-babası onu Hıristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar.” (Buhari, Cenaiz) hadisi tam da bu noktayı vurgulamaktadır. 

İnsan hem çevreden etkilenen hem de çevreyi etkileyen bir yapıya sahiptir. Çevrenin kabul ve ret ettiği konular ve normlar kişinin düşünce yapısı üzerinde önemli bir etkindir. 

Kur'an ve Sünnetin konuşulduğu, tartışıldığı, içselleştirilmeye çalışıldığı ve gündemin ilk sırasına oturtulduğu ortamlarda büyüyen bir insanın düşünce yapısı İlahi Kelamın öngördüğü şekilde şekilleneceği büyük bir olasılıktır.

Genel itibariyle her insan dünyaya, içinde yaşadığı toplumun değer yargılarıyla bakar. Ayet ve hadislerle yakından ve uzaktan ilgili ve alakalı olmayan her türlü görselin sosyal medyadan, televizyon kanallarından ve diğer iletişim ağlarından yirmi dört saat izlendiği ve takip edildiği ortamlarda büyüyen insanlardan İlahi Kelamı okumalarını, kavramalarını, anlamalarını, yaşamalarını beklemek pek sağlıklı bir düşünce biçimi olmayacaktır. Bu nokta-i nazardan baktığımız zaman insan düşüncesi çoğu zaman çevrenin şartlarına göre şekillenir diyebiliriz. Şeytani düşüncelerin, gayri İslami fikirlerin ve figürlerin, bilumum iletişim araçlarıyla gece gündüz sağanak yağmur gibi yağdığı bir ortamda körpe dimağlarda İslami bir duruş beklemek insafa sığmaz. 

Şeytanın cirit attığı bir ortamda büyüyen gençten, şeytanı sevindirmekten başka bir davranış sadır olmaz. Kafirlerle uzun yıllar mücadele eden ve her babanın yeni doğan çocuğunu kendisine benzetmeye çalıştığını gören; 

"Nuh şöyle dedi: "Ey Rabbim! Kâfirlerden hiç kimseyi yeryüzünde bırakma! Çünkü sen onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; sadece ahlaksız ve kafir kimseler yetiştirirler." (Nuh/26-27)

Bu vesileyle kişinin düşünce yapısını anlamak için büyüdüğü ortama bakmak büyük oranda bir ip ucu verir bize. Spor fanatikleri; sporun bol bol konuşulduğu ve tartışıldığı mekanlarda yetişir. Hırsızlığın nasıl yapıldığı ve yakalanmama yöntemlerinin konuşulduğu mekanlarda da mahir hırsızlar yetişir. Hiç kuşkusuz dinin öğretildiği, yaşandığı ve konuşulduğu ortamlarda da dinini seven ve dinini yaşayan insanlar yetişecektir. Gelecek nesillerin sahip olmasını istediğimiz kazanımları, evvela yaşantımızla ortaya dökmeliyiz. Örneklik çok önemlidir. 

Uzun bir sürede ve yavaş yavaş oluşan fikir ve düşünce yapısı Kur'an ve Sünnet ile oluşturulmalıdır ki; insan büyüdüğü zaman Ayet ve Hadisleri anlayabilsin ve kavrayabilsin. Müslüman(!) geçinen kimi insanların bazı ayet ve hadisleri anlamakta zorluk çektiklerini iddia etmelerinin asıl nedeni gayr-i İslami ortamlarda büyümelerinden ve düşünce yapılarının İslam'dan bihaber gelişmesinden kaynaklandığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ya da ayet ve hadisi anlamada sıkıntı çeken insanların beslendikleri düşünsel gıdalar İslami değildir. Ayet ve hadisleri anlamakta zorlanan bu kişilerin düşünce yapılarına baktığımız zaman gayri İslami düşüncelerle yoğrulduklarına şahit oluruz. 

Bakış açısını İslam'a göre değiştiremeyenler; İslam'ı kendi bakış açısına göre anlamaya ve kavramaya çalışacaklardır. İslam ancak; İslami bir bakışla güzel, doğru ve net gözükür. 

Unutmayın! Saf, temiz ve berrak düşünceler ancak saf, temiz ve berrak ortamlarda yetişir. İslam'ın şekil ve yön vermediği bir düşünce; İslam'ı anlamada da zorlanacaktır. 

 

Selam ve dua ile...