İslamoğlu da Eliaçık`ın yolunda: `Devletin imanı olmaz`
Türkiye`de ilk olarak İhsan Eliaçık`la belirginleşen `tevhidsiz adalet söylemi` giderek yaygınlık kazanmaya başladı. `Adalet olsun da nasıl olursa olsun` şekilnde özetlenebilecek, soyut ve seküler adalet algı ve söyleminin cazibesine son olarak Mustafa İslamoğlu da kendisini kaptırdı.
İslam ve Hayat
Türkiye'de ilk olarak İhsan Eliaçık'la belirginleşen "tevhidsiz adalet söylemi" giderek yaygınlık kazanmaya başladı. "Adalet olsun da nasıl olursa olsun" şekilnde özetlenebilecek, soyut ve seküler adalet algı ve söyleminin cazibesine son olarak Mustafa İslamoğlu da kendisini kaptırdı.
Türkiye'deki Kur'ani uyanış sürecine önemli katkılarda bulunmuş olan İslamoğlu, giderek değişen söylemine bir yenisini daha ekledi. Okuduğu "Adalet Mülkün Temelidir" başlıklı hutbede, devletin imanının olamayacağını, ancak kişilerin imanından söz edilebileceğini öne sürerek "Devletin imanı adalettir. Adaletli devlet Mü'min devlet olur. Kim yönetirse yönetsin. İster gayri Müslim, ister Müslim yönetsin... Allah adaleti emreder. Dolayısıyla kim olursa olsun, yöneten ne ile yönetiyor olursa olsun. Yönetenin ideolojisi, dini, inancı ne olursa olsun. O tali bir hadisedir. Bir numaralı emir, yöneticinin adil olmasıdır." şeklinde ifadelere yer verdi.
Böyece, İhsan Eliaçık'ın "Ortak İyinin İktidarı: Adalet Devleti" adlı kitabında ortaya attığı fasid anlayışa dahil olan İslamoğlu, adaletin kaynağının ancak el Adl olan yüce Allah olduğu ve makro anlamda adaletin yegane yolunun yüce Allah'ın toplumsal ve siyasal ölçüleri olduğu gerçeğini yok sayma talihsizliğini sergilemiş oldu.
Bu tür bir anlayışın, Allah'ın hükmüyle hükmetmekle ilgili Rabbani beyanları, ve yine buna bağlı olarak Allah'ın hükmüyle hükmetmeyenlere dair ayet-i kerimeleri nereye koyacağını merak ediyoruz.
Konuyla ilgili "Tevhidsiz Adalet Söylemi" başlıklı yazıyı okumak için tıklayın.
-
Bahadır 21-04-2012 21:11
Adaletten uzak kuvvet zalim, kuvvetten uzak adalet ise acizdir...
-
ADEMOĞLU 18-05-2010 17:59
MAİDE 44,45,47.Ayetlerini biliyoruz bilmeyen baksın. Adelet kavramı her devlet anlayışı dünyanın her yerinde var ve o devletlerin kendi anlayış ve inanışlarına göre adelet anlayışlarıda farklıdır,kovulmuş şeytanın bile olaylara sebebiyet veren onun faklı adelet anlayışıydı,karunların,firavunların,tagutların adelet anlayışlarıda kendi düzenlerinin ikamesi içindir yani doğrular farklıdır. Rahman olan Allah bize adelet ve doğruluk kavramını en ince ayrıntısına kadar vermiştir İslamoğlu hoca efendi ki önce hoca efendi değildi bu demec,fetva veya yorumla oda efndiler makamına yükseldi Allah hayırlı etmesede bizce hayırlı olsunmu yıllar önce Allah ve insan adlı kasetini büyük hayranlıkla dinleğimizde onun şu sözlerini hala unutamıyorum. Balığın kokması önemli değil onun kokmaması için tuzladığımız tuz kokarsa ne olur. Bu sözünü hatırladım onun dimdik durduğu zamanlardı yaşandıkca insanların belleri de bükülüyor bu fiziksel bir özellik ama insanın hayata ve olaylara karşı duruşu asla fiziksel özellikler bağlamamak lazım lakin eski hoca efendinin baykal gibi miadı doldu onon yerine hazırlanmaya niyetli olan islamoğlunun olaylara bu yaklaşımı normal hoca efendi olmak için bazı fedakarlılıklar şart...RABBİM HAKKI HAK BİLİP HAKKA GÖRE, BATILI BATIL BİLİP ONDAN KİTABA GÖRE YAŞAMAYI NASİP ETSİN.son hefesimize kadar kurani hayattan ve resulun islami hareket metodundan ayrılmadan her şartta dayanıklı olmayı nasip etsin. kura ni yolda olupta çoook dökülen gül yaprakları gördük . Allah muhafaza.
-
yılgın müslüman 08-05-2010 23:46
bir siyasi paranın dini - imnanı yoktur demişti. şimdide bir büyüğümüz devletin imanı yok diyor hiç hayra alemet değil
-
Ş. Hüseyinoğlu 08-05-2010 12:28
İmran Ali kardeşim, konuyla ilgili makalemde de anlatmaya çalışmıştım: Adalet insanlığın ortak özlemi olsa da ortak değeri, ortak paydası değildir. Bu çok büyük bir yanılgıdır. Bu noktada adaletin ortak özlem olması fıtrata tekabül eder. Fakat fıtrat yalnızca altyapıyı oluşturur. Allah'ın hükümleri ise fıtrî altyapıyı tamamlayan olmazsa olmaz üst yapıdır. Şayet insanlar arasında yüce Allah'ın hükümleri ile hükmedilmezse, adalet arayışı/talebi bir özlem olarak kalmaya mahkûm olur. Fıtrat ve yüce Allah'ın toplumlar için bildirdiği ölçüler birbirini tamamlayan altyapı ve üstyapıyı oluşturur. "Ortak iyinin iktidarı" türü söylemler, "iyi"yi Allah'ın belirleyiciliğinden bağımsızlaştırarak seküler bir düzleme mahkûm etmektedir. Bu çok yanlış bir yaklaşımdır ve bu tür bir anlayışa yönelen Müslümanların bir an önce bu tarihsel yanlıştan dönmeleri gerekir.
-
İmran Ali 08-05-2010 11:33
Bu konuda hutbeyi baştan sona bir kez daha izlemenin yararlı olacağı kanaatini taşırken (http://medya.mustafaislamoglu.com/medyaizle.php?haber_id=989) Hamza Türkmen'in Ulusçuluk Çıkmazı kitabının değerlendirmesinde çözüm adına sunduğu "3)Müslümanların tavrı sığınmacılık ve uzlaşmacılık değil, onurlu ve ilkeli bir şekilde talep etmektir. Bu konuda müzakereci siyaset ve ortak iyinin iktidarını aramak gerekir." düşüncesinin söz konusu söylemle paralel olup olmadığının tartışılmasının da yararı olacağını düşünüyorum... Ayrıca dinin fıtrat dini olması adaletin de fıtratın bir gereği olduğunu göstermez mi? İnsani değerlerini yitirmemiş bir insanın adalet dahil her konuda çağın muhayrık'ı (rachel)olmamasını kim temin edebilir? saygılarımla...
-
Murat AYDOĞDU 08-05-2010 05:51
Devlet anlayışının sorgulanması gerek. Hiyerarşik Yapılanma,Toplumsal Sözleşme ya da Devleti/gücü elinde bulunduranların Totaliter /dayatmacı siyaseti. Yoksa bunların bir kombinasyonları mı? İslamoğlu ve Eli açık, Devleti hangi ağırlıklar ve tanımlamalar üzerinden algılıyor? Biz aynı algı üzerinden mi değerlendiriyoruz? Sayın İslamoğlu ve Eliaçık'ın tanımlamaları ne tip savrulmalara yol açabilir? Hassasiyet bu ise ki çok güzel ve önemlidir, her tarafın sözlerinin altını doldurması ve şerh etmesi gerek. Selam Allah rızasına yönelenlere olsun.
-
Muradi 08-05-2010 01:46
Büyük lokma ye de büyük konuşma demiş atalar... M. İslamoğlu da büyük konuşmuş ama biraz da baltayı taşa değdirmiş.Hangi devlet olursa olsun devleti kuranlar o devlete kendi dünya görüşlerini de egemen kılarlar.Sonra devletin felsefesini benimsemeyen bir halk olmazsa o devletin yaşaması da mümkün olmaz.Dolayısıyla devletleri şekillendirenler insanların düşünceleri,imanları veyahut imansızlıklarıdır.Buradan yola çıkarak tevhidden bağımsız bir adalet talebinin müslümanlara yakışmayacağını hele hele kim yönetirse yönetsin yeter ki adaletli devlet olsun yaklaşımının nakıs bir yaklaşım olduğu açıktır.Adaletin ölçüsü ne olacak sorusuna cevap vermek her iddialı düşünürün görevidir.Çünkü içine yaşadıımız bu toplumda Allahın hükümleriyle hükmetmeyi adaletsizlik olarak değerlendireceklerin sayısı hiç de az değildir.Onun için müslümanların birinci söylemi adalet değil Allahın egemenliğinin kabulü üzerine olmalıdır.Yoksa insanları tağuti otoritelerden adalet dilenmekle yetinir hale getirmek işten bile değildir.