İslamsız bir dünya barışçıl olabilir mi?
Fuller’in paradigması, İslam’ın tüm çatışmaların kaynağı olduğunu söyleyen neo-muhafazakar ve ön yargılı çok bilmişleri reddediyor.
Halid Saed (Amerikan Muslim Voice Başkanı)
EKONOMİK VE KüLTüREL SöMüRGECİLİK
İkinci Dünya Savaşı’na kadar üçüncü dünya ve Müslümanlara ait topraklar, Batı’nın o dönemdeki süper güçleri tarafından sömürge durumundaydı. Bu sömürge devletleri sadece doğal kaynaklara, iş gücü ve sömürgeleştirilmiş toprakların pazarına egemen olmadılar, bununla birlikte bu saldırgan süper güçler, kendilerine ait sosyo-kültürel, dini ve dilsel yapılarını da işgal edilmiş halk üzerine empoze ederek, kendilerinin, sömürgeleştirilmiş milletlerden daha yüksek ahlaki değerlere sahip olduklarını iddia ettiler.
BAĞIMSIZLIK ELDE ETTİLER AMA HALA BAĞIMLILAR
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra bu sömürgeleştirilmiş devletler siyasi bağımsızlık elde ederken, bugün ekonomik olarak hala sömürge halindeler. Yine bu süper güçler bugün bile siyasi olarak bir avuç eşkıya ya da diktatörler eliyle bu talihsiz milletlere hükümranlık sürüyor.
´PROBLEMİN KAYNAĞI İSLAM MI?´
Bugünlerde, özellikle 11 Eylül’den sonra İslam, tüm kötülüklerin sebebi ve dünyadaki tüm sorunların kaynağı olarak suçlanıyor. CIA’nin eski başkan yardımcılarından Graham Fuller Ocak 2008’de Foreign Policy dergisinde ‘İslamsız Bir Dünya’ başlığıyla bir makale yayınladı. Fuller, makalesinde ‘İslam, problemin kaynağı mı yoksa problem daha az görülen diğer faktörlerden mi kaynaklanıyor’ diye bir soru ortaya atıyor.
´İSLAM OLMASAYDI NE OLURDU´
Fuller, “Eğer İslam Ortadoğu’da ortaya çıkmasaydı ne olurdu? Hz. Muhammed olmasaydı ne olurdu? Eğer bunlar olmasaydı, Batı ve dünyanın bu tarafında hala şiddetli çatışmalar devam eder miydi’ diye soruyor. Fuller daha sonra tarihteki büyük savaşların ve olayların bir özetini ortaya koyarak, İslam’ın kolayca günah keçisi ilan edildiği mesajını verirken, küresel çatışmaların eski ya da mevcut dinler üzerine atılamayacağını söylüyor. Fuller’e göre, İslam olmasaydı, Avrupalılar, yine de başka bir pankart altında Ortadoğu’nun ganimetlerini istemiş olurdu.
HAÇLI SEFERLERİ NE İçİN YAPILDI?
“Batı’nın Ortadoğu macerası siyasi, sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarından kaynaklanmasaydı, Haçlı Seferleri olabilir miydi? Hıristiyanlık pankartı, güçlü bir sembolden daha az bir şeyi ifade ediyordu. Haçlı Seferleri, Hıristiyanlığı kullanarak Avrupalıların dünyevi ihtiyaçlarını karşılamak için yapıldı. Gerçekte, yerlilerin dinleri Batı’nın emperyal savaşında hiçbir şekilde görülmedi. Avrupalılar, yerlilere Hıristiyan değerlerini getirmekle ilgili gururlu bir şekilde konuşmuş olabilirler, ancak en önemli amaç yerlilerin kaynaklarını Batı’nın metropollerine taşımak ve Batılı güç projesinin birer üssü olarak kullanmaktı.
Bu yüzden, (sömürgecilik döneminde) Ortadoğu’nun Hıristiyanlarının Avrupalı savaş gemilerini, tüccarlarını hoş karşılamamaları daha büyük bir olasılıktı.”
BÖL VE PARÇALA
Fuller, emperyalizmin, etnik mozaiğin bulunduğu yerlerde ‘böl ve yönet’ kuralına uygun olarak daha iyi gelişmiş olabileceğini de ekliyor: “Bu şekilde Avrupalılar bugün yaptıkları gibi yerel liderleri yine aynı şekilde kolayca kullanır ve kontrol ederdi. Bizler Ortadoğu’ya demokrasi getirmek için iki defa konuşurken, hala otoriter, despot ve demokratik olmayan müşteri rejimlerini destekliyoruz."
IRAKLILAR HIRİSTİYAN OLSAYDI İŞGALİ KABUL EDER MİYDİ?
Fuller, Irak’ın ABD tarafından işgaliyle ilgili olarak da, Iraklılar eğer Hıristiyan olsalardı, yine de ABD’nin işgalini kabul etmezlerdi diyor.
İslam’ın mevcut şiddet ve terörizmin sebebi olduğu iddiası konusunda ise Fuller, Robert Pape’in intihar terörizminin stratejik, sosyal ve kişisel motivasyonlardan kaynaklandığına dair argümanını kullanıyor. “Pape ‘Kazanmak İçin ölmek: İntihar Terörizminin Stratejik Mantığı’ isimli kitabında, milliyetçilik ve dini farklılıkların mevcut demokratik ülke ile ona karşı olan isyancılar arasındaki ana sebep oluşturduğunu söylüyor. Ki bu farklılık gösteren koşullar altında yabancılar tarafından işgal edilmiş bir ülkede intihar terörizminin öne çıkması doğaldır. Pape göre, intihar terörizminde, din, düşünceden daha az bir rol oynuyor.”
İNGİLİZLERE KARŞI YAHUDİLER TERöRİZM UYGULADI
Fuller, İslam adına yapılan terörizm üzerine odaklanırken, Batı’nın hafızasının zayıf olduğunu da hatırlatıyor. Fuller şunu hatırlatıyor: “Yahudi gerillalar Filistin’deki İngilizlere karşı terörizmi kullandı. Sri Lanka’daki Hintli Tamil Kaplanları intihar eylemi sanatının icatçılarıdır. Ki, bu intihar eylemleri, Hindistan Başbakanı Rajiv Gandhi’yi de öldürdü.
EN KORKUNÇ TERöRİST SALDIRIYI KİM YAPTI?
Yunanlı teröristler, Atina’daki Amerikan diplomatlarına karşı suikast operasyonları düzenledi. Hindistan’daki Sih terörizmi Indira Gandhi’yi öldürdü, ki bu suikast Hindistan’ı karıştırdı ve Kanada’da Hindistan uçağını Atlantik’te düşürdü. Makedonyalı teröristler Birinci Dünya Savaşı öncesinde tüm Balkanlar en çok korkulan kimselerdi. 19. ve 20. Yüzyılda büyük korkulara neden olan birçok büyük suikast Avrupalı ve Amerikalı anarşistler tarafından gerçekleştirildi.
İrlanda Cumhuriyet Ordusu, on yıllarca İngilizlere karşı etkili bir terörizm uyguladı. Yine Vietnam’daki gerillalar da Amerikalılara karşı, Malaylılar da İngiliz askerlerine karşı terörist saldırılarda bulundular. Ya da Kenya’da İngilizlere karşı olan Mau-Mau terörizmi.” Listeyi uzatmak mümkün. Ancak, bir Müslümanın terörizm suçu işlemesi yer almıyor.
AVRUPA’DA EN çOK TERöR SUçU İŞLEYEN öRGüTLER
Fuller göre, terörizmin son dönemdeki tarihi bile farklı görünmüyor. Fuller, “Europol’a göre 2006 yılında Avrupa Birliği’nde 498 terörist saldırı oldu. Bunların 424’ü ayrılıkçı gruplar tarafından, 55’i solcu aşırılardan ve 18’i de farklı terörist grupları tarafından yapıldı. Sadece bir tanesi İslamcılar tarafından yapıldı’ diyor.
DüNYA SAVAŞINI BAŞLATANLAR AVRUPALILARDI
Yine Fuller bize, 20. yüzyılın korkunç yüzünün neredeyse seküler rejimlerden geldiğini hatırlatırken, “Kongo’da Belçikalı II Leopold, Hitler, Mussolini, Lenin ve Stalin, Mao, Pol Pot. Dünya üzerine yıkıcı etkiler bırakan iki dünya savaşını başlatanlar Avrupalılardı. Bugün bazıları İslamsız bir dünya arzuluyor, ancak problemler İslam’dan kaynaklanmıyor. Gerçekte (İslam olmasaydı) çatışmalar, krizler bugün bildiğimiz dünyadaki çatışmalardan ve krizlerden çok farklı görünmüyor olacaktı” diye bitiriyor makalesini Fuller.
PROBLEMLERİN ASIL KAYNAĞI SöMüRGECİLİK
Kısacası, Fuller, bugün emperyalizm ve sömürgeciliğin, bugünkü problemlerin asıl kaynağı olduğunu dile getirerek önemli bir iş yaptı. Problemlerin sebebi dinden öte bir şey, belki din bunun bir parçası olabilir. Fuller’in paradigması, İslam’ın tüm çatışmaların kaynağı olduğunu söyleyen neo-muhafazakar ve ön yargılı çok bilmişleri reddediyor.
(Kaynak: Haber Vaktim)