25-10-2010 01:18

İspanya`da başörtüsüne Engizisyon avı

Madrid`deki bir ortaokul geçen Nisan ayında müslüman bir çocuğun başörtüsüyle okula girmesini yasakladı ve İspanya`nın ilk başörtüsü tartışmasını başlattı. Müslüman kadınların ne giymesi gerektiği hakkında ilerleyen bu tartışma o tarihten beri ülkenin en yakıcı ulusal meselesi oldu.

İspanya`da başörtüsüne Engizisyon avı

İspanya, bu yıla kadar, Avrupa'da salgın haline gelen İslamofobik politikaya karşı nispeten kayıtsız görünüyordu. Ancak İspanya'nın göçe karşı bu nispeten "bırakınız yapsınlar" diyen yaklaşımının yerini kıtada izlenen asimilasyoncu, daha bir cebri modele terk ettiğinin – ki İspanya'daki bir milyon müslüman göçmeni ilgilendiren bir modeldir - işaretleri geliyor son birkaç aydır.

Madrid'deki bir ortaokul geçen Nisan ayında müslüman bir çocuğun başörtüsüyle okula girmesini yasakladı ve İspanya'nın ilk başörtüsü tartışmasını başlattı. Müslüman kadınların ne giymesi gerektiği hakkında ilerleyen bu tartışma o tarihten beri ülkenin en yakıcı ulusal meselesi oldu. Mahalli yönetim konseylerinin burka ve nikab hakkında aldığı bir dizi yasakların ardından tesettür yasağının ulusal düzeyde uygulanması teklifi İspanya Kongresi'nde az bir farkla reddedildi. Ancak bunun geçici olması muhtemeldir zira sağcı politikacılar gitgide sert uyarlarda bulunuyor, göçmenlerin İspanya anayasasına, kültürel değerlerine uymaları yahut ülkeyi terk etmeleri gerektiğini söylüyorlar.

Lleida'nın Sosyalist konseyi ibadet edenlerin sayısının "izin verilen kapasiteyi" aştığı gerekçesiyle geçen Temmuz ayında bir câmiyi kapattı ki manzaranın değişmekte olduğunun bir diğer işaretidir.

Müslüman kadınların kıyafet yönetmeliği ve İslamlaşma üzerinde yürüyen tartışma, dikkatleri Avrupa'da işsizliğin tavan yapmasına yol açan ekonomik krizden başka yöne çekmek için uygun bir bahane de olabilir. Fakat bu gelişmeler, Reconquista ve St James the Moorslayer (müslüman katili Aziz James) İspanyası'ndaki o eski temayülleri hatırlatıyor. İspanya bundan dört yüz yıl evvel 350.000 müslümanı – Moriskolar olarak da bilinirler – İspanya topraklarından kovdu; bu olay, Avrupa tarihindeki en büyük nüfus tehciridir öyle ki 1492'de Yahudilerin sürülmesinden çok daha büyüktür.

Moriskolar, 16. Yüzyılda zorla Katolisizme çevrilmiş hükmî Hıristiyanlardır. Moriskoların Hıristiyan olmaları akabinde İspanya yöneticileri, İslami ve kültürel geleneklerin kökünü kazımayı talep ettiler. Kamuya açık alanlarda veya özel alanlarda banyo yapmak, dans, Arapça konuşmak, sünnet, İslami cenaze törenleri hatta kuskus yemek bile para veya hapis cezasıyla yahut idam cezasıyla cezalandırılan sapıkça hareket olarak görülüyordu.

Bu talepler, bugün olduğu gibi o zamanlar da takıntılı bir şekilde kadınların kıyafetleri üzerine odaklanmıştı ama çok başka nedenlerden dolayı. Kadının özgürleştirilmesi 16. Yüzyıl İspanyası'nda yüksek öncelikli bir mesele değildi. Kilise, müslümanların peçelerine gayrimeşru cinsel yakınlıkları gizlemenin potansiyel bir yolu ve dini sapıklığın bir ifadesi nazarıyla bakıyordu; peçe kullanan kadınlara para cezası veriliyor veya kırbaç cezası uygulanıyordu.

16.yüzyıl İspanyası'nda hoşgörü bir erdem değildi ve Moriskolara eziyet etmekten maksat, İspanyol yöneticilerin yabancı, aşağı ve potansiyel beşinci kol olarak gördükleri bir azınlığın ortadan kaybolma sürecini hızlandırmaktı. Moriskoların kamusal ve özel hayatta bu kurallara riayet edip etmediklerini sağlama alma meraklısı Engizisyon, bu doğrultudaki çabalara önayak oldu. Bu çabalar büsbütün başarısız da değildi. Birçok Morisko "iyi ve inançlı Hıristiyanlar" oldular.

Diğerleri, Hıristiyan düşmanlarının en berbat şüphelerini ve önyargılarını teyid edercesine örtülü ve bazen de şiddetli direniş gösterdiler. İspanyol yöneticiler, 16. yüzyılın son on yılında, asimilasyonun mümkün olmadığına hükmedip kısırlaştırma, imha ve ülkeden kovmak gibi köklü çözümlerle "Morisko sorununu" halletmeye baktılar.

II. Filip, Moriskoların kovulmasını 1582'de ilke olarak kabul etmişti ancak nihâi karar oğlu tarafından 1609'da verilecektir. Moriskoların ülkeden sürülmesi kararı, İspanya'nın yaşadığı bir dizi askeri bozgun ve ciddi ekonomik krizin ardından geldi; bazı İspanyollar, bu bozgun ve krizleri, kafir ve sapkın Moriskoların Hıristiyan topraklarındaki mevcudiyetine karşı duyulan ilahi hoşnutsuzluğun bir ifadesi olarak görüyorlardı.

Moriskoların ülkeden çıkarılmaları, İspanya'nın talihini değiştirecek ve İspanyol yöneticileri onlarca yıldır meşgul eden lüzumsuz bir problemi ortadan kaldıracak bir kurban sunma ve dini arınma hareketi olarak görülüyordu.

İlk bakışta, İspanya'daki müslümanların imhası ile Avrupa'nın "müslüman sorununa" zemin teşkil eden sekülerizm ve hoşgörü hakkındaki çağdaş tartışmalar arasında çok az ortak yön varmış gibi durabilir. Ancak bağnazlık ve hoşgörürüsüzlüğün olduğu yerde ille de vişne kırmızısı cüppeler ve ateşle cezalandırma olacak diye bir şey yok. Her çağ, yaptığı zulme kendi bahanesini uydurur.

Böylesi olaylara, güçlü çoğunlukların en zayıf ve en marjinal dış grupları toplu halde uyuşmaz, yabancı ve tehlikeli olarak tasvir ettikleri bir incinmişlik ve tepeden bakan bir mağduriyet eşlik eder genelde. Bu tasvirler bir kez olmuş farzedildiğinde, en radikal çözümler bile mâkul hatta kaçınılmaz görülebilir.

Tüm bu unsurlar, Moriskoların İspanya'dan çıkarılmaları sırasında mevcuttu. Dört yüz yıl sonra, Atlantik'in her iki yakasındaki politikacılar ve demagoglar müslümanları yeni bir engizisyon avına tâbi tutarken, İspanya tarihindeki bu acı dolu fasıl, güçlü toplumlar "onlar" da "bizim" gibi olsun diyerek cebri asimilasyon yoluna çıktıklarında neler olabileceğini hatırlatmaktadır.

(Juan Cole - Informed Comment / Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !