Şükrü HÜSEYİNOĞLU
KADINLARA AÇIK MEKTUP
Sizleri cadde ve sokaklarda, işyerlerinde, gazete ve televizyonlarda görüyorum. İçinizde, Âlemlerin Rabbi, yaratan, yaşatan ve insana emretme yetkisinin yegane sahibi olan Yüce Allah’a itaat ederek tesettür emrine riayet edenler olmakla birlikte, önemli bir kısmınızın, çağın kadını metalaştıran ifsadatının peşinden sürüklendiğinize tanık olmaktayım.
Yaratmanın ve emretmenin elinde olduğu Rabbimizin farzına uymak yerine, çağın dayattığı tarzların peşisıra koşuşturmanız, Rabbinizin emirlerine tâbi olarak anlamlı bir hayatın öznesi olmak varken, modernizmin iğvasına kapılarak tüketilen, tüketen ve tükenen bir hayat anlayışının nesnesi olmanız, siz farkında olmasanız bile biz mü’minleri fazlasıyla üzmektedir.
Rabbimizin, Nûr Sûresi 31, Ahzab Sûresi 59 ve bu ayetlerdeki çerçeveyi tamamlayan konuyla ilgili diğer ayet-i kerimelerdeki tesettür emrinin her şeyden önce sizlerin onuru, kişiliği, huzuru için olduğunu bilmeniz gerekir.
Sizler Rabbimizin emrine riayet etseniz de, etmeseniz de hiçbir şeye muhtaç olmayan O’nun bundan ne kazancı ne de kaybı söz konusu olmaktadır. O’nun emirlerine uyup uymamakla, kazanan da kaybeden de bizleriz.
Bu mektupta sizlere çoğunuzun bildiği, en azından bir şekilde haberdar olduğu tesettür emr-i ilahisi üzerinden vaaz vermeyi düşünüyor değilim. Bu sorumluluğu birçok Müslüman çeşitli vesile ve vasıtalarla yerine getirmeye çalışıyor hamdolsun.
Ben bu açık mektubumda sizleri, toplum olarak maruz bırakıldığımız kültürel iğva ve işgal konusunda düşünmeye ve halimizi sorgulamaya dâvet etmek ve bizleri biz olmaktan çıkarıp kapitalist tüketim süreçlerinin ve hazcılığın nesnesi kılmaya çalışan modern paganizme karşı bilinçlenmeye teşvik etmek istiyorum.
Bugün kadın kimliğinin, tarihin hiçbir döneminde olmadığı boyutta bir yağmaya maruz kaldığını, kadının Âlemlerin Rabbi’nin var ettiği hayatın bir öznesi olmaktan çıkarılıp, bedeni üzerinden hoyratça nesneleştirildiği bir dönemde olduğumuzu görmeniz gerekir.
Bugün, kapitalist biriktirme hırsı ve sınır tanımaz bir hazcılık uğruna kadın bedeninin nasıl hoyratça teşhir edildiğini ve her alanda istismara uğradığını acı şekilde müşahede etmekteyiz. Bireysellik ve özgürlük gibi süslü ambalajlar içinde kadınların nasıl bir tektipleştirilmeye, köleleştirilmeye, kişiliksizleştirilmeye maruz bırakıldığını gözlemliyoruz.
Bugün kadın mefhumunun, medya ve benzeri (bugün genel olarak gördükleri işlev itibariyle) kültürel işgal ve iğva araçları marifetiyle nasıl tarumar edildiğini, pohpohlanma görüntüsü altında nasıl araçsallaştırıldığını, erkek egemen bir kapitalist sömürü ve hazcılığın nesnesi kılındığını/kılınmaya çalışıldığını görmekteyiz.
Âlemlerin Rabbi’nin, kişiliklerini ve hayatın öznesi oluşlarını temin eden ölçülerine tâbi olmayıp, modernizmin süslü iğvalarına aldanarak dişiliklerini öne çıkarma yarışına giren kadınlar, Tv’de iç geçirerek, acıyıp üzülerek izledikleri köle İsaura’dan çok daha acınacak bir halde olduklarını, bilinen anlamda kölelikten daha vahim bir köleliğe duçar olduklarını keşke anlayabilseler.
İşte bu mektubun gayesi, bu konuda bir farkındalık oluşturabilmektir. Bu sebeple de doğrudan doğruya bugünün kadınına seslenmek istiyorum…
İnsanları kişilik ve yüksek idealler yerine, hazcılığa dayalı bir hayat anlayışına sevk etmeye ve birer tüketim kölesi haline getirmeye kapitalist odaklar, bunun için kadın bedeninin hoyratça teşhirine önem vermektedirler.
Kadın bedeni, hem kadınların köleleştirilip nesneleştirilmesi, hem de erkeklerin birer haz kölesi haline getirilmesi için araçsallaştırılmakta ve kullanılmaktadır.
İnsan için, özgün ve özel bir fert olarak yaratılışının kendisine kazandırdığı onurundan, kişiliğinden daha önemli ne olabilir? Onuru ve kişiliği elinden alınmış, farklı çıkar ve gayeler için araçsallaştırılmış bir insan, tükenmiş bir insandır.
Bu sebeple her insan öncelikle onurunun, kişiliğinin farkında olmalı ve bu değerlerini hiçbir başka gaye ve çıkara peşkeş çekmemeyi bilmelidir.
Bu açıdan, bugün kapitalist tamahkârlık ve hazcılık için onurları ve kişilikleri tarumar edilmeye çalışılan kadınların ciddi bir farkındalık içinde olması ve ciddi tepkiler ortaya koyması gerekir.
Kadınlara sesleniyorum:
Kadının dişiliğini; hem onun hem de erkeklerin kişiliğini yok etmeye, her iki cinsi de hazcılığın kölesi, nesnesi kılmak için araçsallaştıran mevcut kapitalist iğva karşısında kişiliğinizi ve bilincinizi ne zaman kuşanacaksınız?
Erkek egemen kapitalist piyasanın ve bu piyasanın kontrolünde olan erkek egemen medya ve reklam sektörünün kadının onurunu, kişiliğini beş paralık eden teşhirciliğine ne zaman itiraz edeceksiniz?