Kalkan: Din hayatın özüdür, medeniyetin unsuru değil
Ahmed Kalkan Hoca Din ve İslam kitabında İslam’ın topyekûn bir hayat nizamı olduğunu anlatıyor.
Ahmed Kalkan Hoca Kur’an kavramları serisinin birinci kitabı olan Din Ve İslam kitabında “din” ve “İslam” kavramlarını Kur’an ve hadis perspektifinden ilmi bir yöntemle ele alıyor. İlk olarak bu kavramların kelime anlamlarını ortaya koyan yazar daha sonra bu kavramların Kur’an’da hangi anlamlarda kullanıldığını geniş bir şekilde izah ediyor. Bu izahları da günümüzle irtibatlı olarak güncel bir şekilde yapıyor.
“İnsanlara karşı ticari amaç güdülmeyen bu eserin hiçbir hakkı mahfuz değildir“ uyarısıyla başlayan eser, tağutlara karşı Kur’an’la mücadele eden muvahhid gençlere yapılan ithaf yazısıyla devam ediyor. Eserin önsözünde ise dinin kuru bilgileri öğrenerek değil, ihlasla yaşama kastı ile öğrenilip içselleştirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Günümüzde sadece tasavvufla, sadece fıkıhla yahut sadece herhangi bir kitapla beslenenler için veya İslam’ın tek bir yönüne vurgu yapan yorumları benimseyenler için bu eser uyandırıcı bir eser olma mahiyeti taşıyor.
Neden bazıları tağuttan hiç bahsetmez?
Özellikle İslam’ı sadece bir ahlak öğretisi olarak algılatma çabalarının yoğun olduğu günümüzde, bazı dini içerikli kitap, gazete ve dergilerde İslam’ın bazı yönlerinin kesinlikle işlenmediğini, dine dair bazı meselelerden bahsedilmediğini görüyoruz. Mesela tağuttan hiç bahsetmeyen gazete ve dergilerimiz var.
Bizler bir şekilde, birilerinin yerli olmadıklarını söyleyerek küçümsediği Mevdudi, SeyyidKutub, Said Havva ve Hasan El Benna gibi mühim şahsiyetlerin eserlerinden “tağut”un ne demek olduğunu ve onu inkâr etmeden imanın olmayacağını öğrendik. Bizden önceki kuşak ise bu meseleler konusunda, bizden daha bilinçli idi. Bizden sonrakilere gelince, bir Kur’an terimi olan “tağut”u maalesef radikallerin çok kullandığı bir terim olarak hatırlama eğilimi ve riskli içerisindeler.
Dinin düzene bakan bir boyutu var
İslam’ın hükümlerinden bihaber olan, dini Allah ile insan arasındaki bir çeşit özel ilişki zanneden ılımlı bir neslin teşekkül ettirilmeye çalışıldığı böyle bir dönemde Ahmed Kalkan Hoca’nın bu eseri özellikle okunmalıdır diye düşünüyoruz.
Belki Ahmed Kalkan Hoca’nın bütün fikirlerine katılmayabiliriz, onun her söylediğini kabul edeceğiz diye de bir kaide yoktur. Ancak onun dinin düzene ve sisteme ilişkin yönüne yaptığı vurguları dikkate almak durumundayız. Şayet İslam’ı bütün yönleri ile öğrenmek ve yaşamak istiyorsak… Nitekim çeşitli mülahazalarla bazı gerçeklerden kaçmanın kimseye bir faydası olmaz. Tam tersine bu konuda Kur’an’ın ciddi ikazları vardır.
Dinin bir kısmını almak olmaz
Ahmed Kalkan Hoca kitabında şu ayet-i kerimeyi birkaç yerde mealen zikrediyor: “Yoksa siz Kitab’ın bir kısmına inanıyorsunuz da bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? İçinizden böyle yapanların ezası dünya hayatında rezil rüsvay edilip aşağılanmaktan ahirette de azabın en şiddetlisine uğratılmaktan bir başkası değildir. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.” (Bakara 85) Bu ayet Kur’an’ın tağutla mücadele prensibini ve Allah’ın hükümleri ile hükmetmeyenlerin hükmünü gizleyenler için apaçık bir uyarı niteliğinde olsa gerektir. İşte Ahmed Kalkan Hoca bu eserinde bizleri bu ayetin ciddiyetini kavramaya davet ediyor. Şayet bu ayetin ciddiyetini kavramayıp, dini bir şaka konusu hafifliğinde ele alacak olursak,dinden ancak kendi ellerimizle ürettiğimiz fantastik bir dindarlık modeli türetebiliriz. O vakit bizeİslam’ın sistem ve düzen boyutundan bahsedenlere “radikal” ve “terörist” olarak bakmaya başlar, sevgi ve hoşgörü gibi kavramların arkasına gizlenerek de kendimize bir vicdani rahatlama sağlarız.
Sevgi kadar adalet de önemlidir
Elbette ki bizim dinimizin uhrevi bir boyutu vardır. Rahman ve Rahim isimleri ile başlayan kitabımız bize daima merhametli olmayı, sevgi dolu olmayı, mahlûkatı sevmeyi ve sevgiyi egemen kılmayı öğütler. Zaten Allah’ın dinini hâkim kılmak isteyişimizin sebebi de Allah’a itaatle taçlanan bir Allah sevgisinden kaynaklanmaktadır. Diğer taraftan mahlûkatın barışı ve esenliği için biz bu uğurda gayret sarf etmemiz gerektiğini biliriz.
Fakat gelin görün ki İslam sadece sevgi boyutu ile ele alınabilecek mistik bir din değildir. Bu dinde “sevgi” temel bir konumdadır ancak “sevgi” kadar “adalet” de temel bir konumdadır. Ve biz Müslümanların yeryüzünde adaleti gerçekleştirmemiz için toplumsal bazı hedeflerimizin olması kaçınılmazıdır. Yani dinin toplumsal bir veçhesi vardır. Ahmed Kalkan Hoca’nın bu eserinde ifade ettiği gibi “din” olgusu yalnızca bir inanç,bir vicdani kanaat, ahlaki davranışlar ya da belli zamanlarda ve özellikle gizli olarak yerine getirilen kişisel tapınmalar değildir. Bir teslimiyeti, bir boyun eğmeyi, kanun ve şeriatı ifade etmektedir. Yine Ahmed Kalkan Hoca’nın ifadesi ile insanın yaşarken uymak zorunda olduğu hayat sistemidir din.
İdeolojiler de bir dindir
Dinin bir hayat sistemi oluğunu ve direkt olarak toplumun düzenini sağlamayı hedeflediğini düşündüğümüzde bu alana ilişmek isteyen felsefe ve ideolojilerin de aslında birer din olduğunu, bunları üreten beşerin de aslında dinin alanına girerek ilahlık ve rablik taslayan kimseler olduğunu tespit etmiş oluruz.
Ahmed Kalkan Hocada kitabında; “İnsanların inandıkları,toplumsal düzenlerini ona uygun olarak düzenledikleri sistemler, doktrinler, ideolojiler birer dindir”diyerek bu önemli tespiti yapmıştır. Yine dinleri hak din, muharref dinler ve batıl dinler olarak tasnif eden Ahmed Kalkan Hoca batıl dinleri sıralarken putperestlik, Mecusilik ve Budizm gibi dinleri saydıktan sonra günümüzün batıl dinleri olan kapitalizm, kominizm, sosyalizm, materyalizm, faşizm, kemalizm ve laiklik gibi ideolojileri de bu sınıfta değerlendirmiştir.
İslam adına demokrasi mi? Hayret!
İnsanlar için düşünce ve yaşantılarının temelini oluşturan her sistem, inanç veya felsefenin din ismini almasa dahi gerçekte birer din olduğunu söyleyen Ahmed Kalkan Hoca, bunların her birisinin dinin yapısında olan konulara müdahale etmekte ve dinin alanına girmekte olduğunu tespit eder. Bu konuda; “İslam’ın hükümlerini reddedip bu ilahi hükümlere zıt hükümler koymak, İslam’ı beğenmeyip İslam’ı reddedip yeni bir din oluşturmaktır” diyen Ahmed Kalkan Hoca, İslam adına rasyonalizmin, İslam adına demokrasinin, İslam adına sağcılığın, İslam adına solculuğun, İslam adına laikliğin savunulmasını bu meselenin anlaşılmamış olmasına yorar. İslam’ın neyi kabul edip neyi kabul etmediğini ise Allah’ın ölçülerinin belirleyeceğini, bunu çağın icaplarının tayin edemeyeceğini söyler.
Din medeniyetin bir unsuru değildir
Dinin insan hayatına yön veren bir nizam olduğu gerçeği çeşitli söylemlerle ne yazık ki arka plana itilmeye çalışılmaktadır. Din hayatın özü ve anlamı olduğu halde medeniyetin bir unsuru, milletin benimsediği değerlerden herhangi biri olarak adeta karikatürize edilmektedir. Ahmed Kalkan Hoca kitabında bu meseleyi isabetli olarak şöyle ifade eder: “Kur’an’a göre din ne AugusteComte’un söylediği gibi pozitivist devir öncesinin zamanı geçmiş bir kalıntısıdır, ne marksizmin ileri sürdüğü gibi bir üst yapı kurumudur, ne medeniyetçi tarih görüşünün ileri sürdüğü gibi medeniyeti meydana getiren unsurlardan birisidir, ne de milleti meydana getiren unsurlardan birisidir.”
Dini bu şekilde çeşitli olgulara hayat veren bir unsur olarak görmek ve açıklamak, bize göre de ancak o olguların varlığına hizmet etmekten başka bir anlam ifade etmiyor. Faraza dinin medeniyet kavramını palazlandırmak için kullanılması, medeniyet olgusunun dini gölgede bırakacak derecede palazlanmasına sebebiyet veriyor. Kaldı ki bu şekilde büyütülen medeniyet söylemi, İslam’ın ayakları yere basan devlet söylemini de gölgede bırakıyor. Belki medeniyet söylemini yaydığımız kadar, İslam’ın ahkâmının garip kalmadığı bir devlet söylemini yaygınlaştırsaydık İslam’a ve insanlığa daha güzel hizmet etmiş olacaktık.
Kurumlar Allah yapısı değil sonuçta
Ahmed Kalkan Hoca bütün eserlerinde olduğu gibi bu eserinde de yetmişli yılların devletçi kafasıyla meselelere bakmamaktadır. Kurumların veya bazı devlet yapılarının eleştirilemeyeceği tezine katılmamaktadır. “Falanı yıpratmayalım, filanı yıpratmayalım” mantığı ile zevahiri kurtarmak için bildiğini gizlemeye hiç mi hiç niyeti yoktur.
Allah’tan başkasına eyvallah etmeyen bir üslupla yazıp çizen Ahmed Kalkan Hoca dinde reform gayreti içinde olanların yaymaya çalıştığı bir dinden bahseder. Bu kimselerin hedefinin düzenle uyum içinde, tağuta karşı çıkmayan vatandaşlar yetiştirmek olduğunu söyler. Düzenin başlangıçta gerek okulları ile gerek diyaneti ile böyle bir misyonu gerçekleştirmek için tasarlandığını ifade eden Ahmed Kalkan Hoca kitabında bu kurumlara sağlam eleştirilerde bulunur. Bu eleştirilere baktığımızda tutarsız olmadığını görüyoruz. Mesela Ahmed Kalkan Hoca Diyanet kurumuna şöyle esaslı bir soru yöneltir: “Başörtüsüne yönelik zulümlere Diyanet resmi bir kınamada bile bulunmaktan acizdir. Haksızlığa, dinsizliğe ve dine düşmanlığa sessiz kalmanın fetvasını hangi dinden aldıklarını sormak lazım.” Her türlü günahın ve fuhşiyatın serbest olduğu bir yerde, farzlar hala yasaksa Ahmed Kalkan Hoca’ya hak vermemek elde değildir.
Zorunlu din dersleri dini yaymak için konulmadı
Okullara zorunlu din dersi koymaktaki maksatlarınında dini yaymak ve güçlendirmek olmadığınıifade eden Ahmed Kalkan Hoca dini işlerine yaracak şekilde yeniden yorumlamak ve standart hale sokmak için din derslerinin zorunlu olduğunu söylüyor. Buna delil olarak da din kültürü kitaplarında “kafir”den, cihad ve şeriattan bahsedilmemesini, bu kitapların daha çok inkılap tarihi ve yurttaşlık bilgisi bilgilerini içermesini öne sürüyor.
Bu kitaplarda Atatürk bahislerinin çok yer aldığını söyleyen Ahmed Kalkan Hoca bu kitaplarda rastladığı Atatürk’ün; “Her fert dinini dinin buyruklarına uymayı imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur” sözünü aktarıyor ve “Madem öyle dinin pratiği için okullarda açsanıza mescitleri” diyor.
Allah’ın üç çeşit kitabı vardır
Ahmed Kalkan Hoca’nın Din ve İslam adlı bu kitabında dikkatimizi çeken başlıklardan birisi de Din ve Bilim başlığı oldu. İslam inancına göre üç çeşit kitap olduğunu söyleyen Ahmed Kalkan Hoca bunları Kur’an, kainat ve insan olarak sıralıyor. Kur’an’ın tüm kainatı ve insanları ayetler topluluğu olarak gördüğünü söyleyen Hoca, tüm ilimlerin ayetleri anlamaya çalışmak suretiyle Allah’a yöneliş anlamına geldiğini söylüyor. Ve bu konuda şöyle bir hatırlatma yapıyor: “Din ve ilim insandan bağımsızdır, insan bunları icat edemez sadece keşfeder veya idrak eder.”
Tek yönlü beslenme hastalığına yakalanmak istemeyenlerin ve İslam’ın devlet ve nizama bakan yönünü öğrenmek isteyenlerin bu kitabı okumalarını tavsiye ederiz.
(Aydın Başar / Dünya Bizim)