Mustafa TEKTORUN
KALP SAHİBİ İÇİN ATAR
Kovulmuş Şeytandan Allah’a Sığınırım. Rahman Rahîm Olan Allah’ın Adı ile…
Evet, gerçekten de bütün kalpler ister istemez, âlemlerin Rabbi olan Allah için atar, günü gelince de artık onun için atan kalp bir gün durur. İşte o duruş bir vuruşun, o bitiş bir başlangıcın habercisidir. Ya başlayan azap olur ya da o kalbin hâmili, Rabbimizin mü’minlere Kur’an’da müjdelediği Cennet nimetlerine mazhar olur; kalbin hastalığı veya selîm olması rotayı çizer.
Kalıbın eskiyip aşındığı gibi kalp de yıpranır. Bazen Anjiyo denilen ameliyat, bazen açık kalp ameliyatı olur insan. Âhiret habercisidir bu; en azından âhiret hatırlatıcısı. Değerlendiren için hastalıklarda da nimetler saklıdır, günahlara keffâret olur bu yaşanan imtihanlar.
“Sevabın çokluğu, belânın büyüklüğüyle beraberdir. Allah, bir toplumu sevdiği zaman şüphesiz onları (sıkıntı, musibet ve belâlarla) imtihan eder. Artık kim bir (imtihan edildiği belâ ve musibetlere) rızâ gösterirse, Allah’ın rızâsı (ve sevabı) o kimseyedir. Kim de (imtihan edildiği belâ ve musibetlere) öfkelenir (İlâhî hükme rızâ göstermez) ise, Allah’ın gazabı (ve azâbı) o kimseyedir.” (İbn Mâce, Fiten 23, hadis no: 4034)
Sahabelerden Sa’d rivâyet ediyor: "Dedim ki: ‘Yâ Rasûlallah, insanların belâsı/imtihanı en çetin olanı kimdir? Buyurdu ki: “Peygamberler ve sonra da derece derece mü’minlerdir. Kişi, dini oranında belâ görür/imtihan edilir. Dini kuvvetli ve sağlam ise belâsı ağır olur. Dininde zayıflık söz konusu ise, dini kadar belâ görür/imtihana tâbi tutulur. Belâ insanın yakasına öylesine yapışır ki, günahsız gezene kadar peşini bırakmaz.” (Tirmizî, c. 7, s. 78-79; Süyûtî, Câmiu’s-Sağîr, c. 1, s. 136; Ahmed bin Hanbel)
Hissedersiniz, o an sanki yeni doğmuş bir bebek olmuşsunuz. Size her hal û kârda bebekler gibi bakarlar. Bebek gibi âciz hasta, sultanlar gibi hizmet görür. Dudadaklarınızdan İnşîrâh sûresi dökülür. Günah yükleriniz hafiflemiş, kalbiniz genişlemiş, hayatınızda artık belki bir ömür boyu kalacak izler bedeninize yerleşmiş bir hatırlatıcı olarak kalacaktır. “Şu ameliyatı bir atlatsam, şu hastaneden bir çıksam Rabbime nasıl ibadet edeceğim, göreceksiniz…” Duaya karışmış söz vermeler, beklentiler, yenilenme ve tevbe sığınağı... Allah ölüm meleğini göndermedi ve tekrar yaşama fırsatı verdiyse, sözünüzü ya tutarsınız ya yutarsınız. İnsanoğlu bu, Rabbine verdiği sözlerin ne kadarını tuttu da bunu tutacak? Kısa zaman sonra bu acıları da, ahdini de unutacak. Unutan unutulur; isteyen belâsını bulur. Aslında, bize yakışan “kahrın da hoş, lütfun da hoş” diyebilmek, bizi ne ile imtihan ederse etsin O’ndan râzı olabilmektir.
Asıl Hastalık, İnanç ve Yaşayış Yönüyle Olan Hastalıktır
Mânevî Meraz/hastalık kelimesi, Kur’an’da fiziksel hastalıklar için de kullanılmakla birlikte, çoğunlukla mecaz olarak mânevî hastalık için kullanılır. Haktan, doğruluktan ve güzel ahlâktan ayrılma, nifak (ikiyüzlülük) (2/Bakara, 10; 5/Mâide, 52; 8/Enfâl, 49; 9/Tevbe, 125; 22/Hacc, 53; 24/Nûr, 50; 33/Ahzâb, 12-32, hased (kıskançlık), şehvet (aşırı şehvânî/hayvanî duygular ve meyiller), fücûra (günah ve zinâ arzusu şeklinde ahlâksızlığa) niyetlenme (33/Ahzâb, 32-60; 47Muhammed, 20-29; 74/Müddessir, 31) gibi nefsî hastalıklar için kullanılır
Kur’an, mü’minlerin imanlarını kuvvetlendirip (9/Tevbe, 124), onlara devâ olurken, münâfıkların da kalplerindeki hastalıklarını arttırmaktadır (2/Bakara, 10; 9/Tevbe, 125). Kur’an, zâlimler için şifâ olmak bir tarafa; onların yalnızca ziyanını arttırır (17/İsrâ, 82). İman etmeyenler için Kur’an bir körlüktür (41/Fussılet, 44).
Kur’an’a göre esas önemli olan hastalık, kalplerde olan mânevî hastalıktır, inanç hastalığıdır. Münâfıkların kalplerinde hastalık (nifak ve haset hastalığı) vardır. Allah da onların bu hastalığını çoğaltmıştır (2/Bakara, 10). Kur’an açısından hastalığın en önemlisi, mânevî olduğu gibi; şifâ da, esas olarak mânevî alan için söz konusudur.
Kur'an'dan yola çıkılarak kalbin hastalıklarına ve mühürlenmesine sebep olan mikropları şöyle sıralayabiliriz: Dünya sevgisi, kötü çevre, kötü kimselerle arkadaşlık, çok yemek ve çok gülmek, başta büyük günahlar olmak üzere her çeşit haramlar, en sinsî hastalık: Nifak ve ölümcül hastalık: Şirk.
Kalp hastalıklarının ilâcı ise; Kur'an-ı Kerim'i düşünerek, anlayarak okuyup kendi hayatına ve toplum hayatına geçirmeye çalışmak. Öğüt dinlemek, tevbe ve istiğfar, huşû ve anlayış. Kalbi arındırma yollarına mürâcaat edip güzel ahlâk ve ihlâslı ibâdet üzere olmak. Cesâret, ins ve cin şeytanlarına tavır almak.Unutmayalım ki; acının ve hastalığın erişmediği ölümlü yoktur. İnsan tuhaftır; binlerce hastalıktan bir-ikisine sahip, diğer yönlerden sağlıklı ise, çoğa bakarak şükredeceğine “hastayım” der, şikâyet eder. Hâlbuki zorlukları yanında, hastalığın nice güzel tarafları da vardır. Meselâ; hiç aldatmayan bir nasihatçi ve ikaz eden bir mürşiddir. Hastalık, bazılarına önemli bir definedir, çok kıymetli bir İlâhî hediyedir. Eğer hastalığın mânâsı güzel bir şey olmasa idi, Rahîm olan Yaratan, en sevdiği kullarına hastalıkları vermezdi. Hastalık kişiyi hastalık olmayan âleme çağırır. Siz de katılır mısınız bilmem, ama bana göre insanı, kâmil olmaya iten derttir.
Kendi dertlerini unutmak isteyenler, başkalarının dertlerine yardımcı olmaya çalışmalıdır. Herkesin kendine göre birtakım derdi vardır; ama bu kiminde gramladır, kiminde kiloyla. Ya da kimi aynı derdi duymaz, kimi inlemeden duramaz. Huzurlu ve mutlu olmak istiyorsan, derdini gözünde büyütme.
Dünyada herkes dert çeker; Sen Allah için, O'nun yolunda dert çeken dâvâ adamı ol ki, dertler bitmeyen zevklere dönüşsün!Siz hiç hastalıklarından şikâyet etmeyen, hatta memnun görünen birisini duydunuz, gördünüz mü? Sizi bilmem ama dostlar, ben böyle kimseleri tanıyorum ve şöyle diyorum; Kesinlikle bu Allah’ın imân nimetine mazhar olmuş insanlardır. Ne mutlu o insanlara ki şu an hayattalar ve bize dertlerimizi sevdiriyorlar.
"Ey Rabbimiz! Bize ihsan ettiğin hidayetten sonra kalblerimizi haktan saptırma, bize kendi katından rahmet ihsan eyle! Şüphesiz ki, Sen bol ihsan sahibisin.’’ (3/Âl-i İmran, 8)
"Rabbimiz! Bize dünyada hasene (iyilik, güzellik, sağlık, âfiyet ve hayır), âhirette de hasene ver. Bizi ateş azâbından koru." (2/Bakara, 201)
Selam ve Dua İle…