Karar, uçuk senaryolara dayandırılmış
Anayasa değişikliğinin iptali yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyelerinin ilginç gerekçeler ileri sürdükleri ortaya çıktı. Anayasa Mahkemesi`nin yasakçı üyelerinin, `Seçimleri 20 yıla çıkarabilir, rejim değiştirilebilir` gibi senaryoları ileri sürdükleri öğrenildi.
Anayasa değişikliğinin iptali yönünde oy kullanan Anayasa Mahkemesi üyelerinin ilginç gerekçeler ileri sürdükleri ortaya çıktı.
HUKUKÇULAR İSYAN ETTİ
Anayasa hukukçuları, mahkeme üyelerinin hukuksal bir konuyu bu şekilde tartışmasını 'niyet okuyuculuk' şeklinde değerlendiriyor. Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlyas Doğan, "İktidar süresini 20 yıla çıkarmak anayasayı ihlal suçudur. Böyle bir teklif Meclis'te gündeme dahi konulmaz." diyor. Anayasa hukukçusu Prof. Dr. Hasan Tunç da, "Bu teklifi Meclis başkanı reddeder. Anayasa Mahkemesi'ne giderse dahi ağır hukuka aykırılık gerekçesiyle yokluk kararı verir." ifadesini kullanıyor.
Mahkeme'nin 10. ve 42. maddeleri iptal eden kararı hukuk sistemimizde ağır yaralar açtı. Artık Meclis'in anayasayı değiştirme iradesi Anayasa Mahkemesi'nin denetimine tabi tutulacak. Bazı gazetelere sızdırılan bilgilere göre konu üyeler arasında da tartışıldı. Bazı üyeler, seçim süresinin 20 yıla çıkarılması gibi Cumhuriyet tarihinde akla gelmeyen senaryoları gündeme getirdi. Mahkeme'nin devrede olması istendi. Bu görüşe Başkan Haşim Kılıç ve üye Sacit Adalı karşı çıktı. Kılıç ve Adalı, esas denetimi yapmanın Meclis'in yetkisine müdahale olduğunu belirtti. Anayasa hukukçuları da bu düşüncede.
Prof. Dr. Hasan Tunç, demokratik, laik hukuk devleti ilkesini ortadan kaldıracak tekliflere Anayasa Mahkemesi'nin 'yokluk' denetimi yapabileceğini vurguluyor. Tunç şöyle devam ediyor: "Fiilen gerçekleşmesi mümkün olmayan örneklerdir. Böyle bir örneği ne akıl ne mantık kabul eder. Teklifin ne kamuoyunda ne Meclis'te ne de demokrasilerde kabulü mümkün değildir. Anayasa'mıza göre teklifi dahi mümkün olmaz. Mahkeme, 'burada ağır bir hukuka aykırılık vardır' diyerek yokluk kararı verir. Çok uçuk örneklerle böyle bir sorgulama yapılmasını anlayamıyorum. İnsan zekâsının zorlanması halinde çok daha uç örnekler bulunabilir. Ama hukukta varsayımlara dayanarak karar verilmez. Zihin okuyuculuğu yapmak hukuki değil. Yargıçların vicdanî kanaati hukukî olmalı." Prof. Dr. İlyas Doğan da bu teklifin Meclis'te gündeme dahi konulmayacağının altını çiziyor. Anayasa'nın temel nitelikleri ile demokratik hukuk devleti ilkesinin varlığına dikkat çeken Doğan, "İktidar süresinin 20 yıla çıkarılmasının teklif edilmesi, kuvvetler ayrılığını kaldırma gibi anayasa değişiklikleri girişimi anayasayı ihlal suçudur. Teklif kanunlaşsa bile Anayasa Mahkemesi değişmez ilkeleri gerekçe göstererek iptal kararı verebilir." diyor. İptal kararının bu senaryoyla alakası olmadığını vurgulayan Doğan, "Bu özgürlüklerle, eğitim hakkıyla ilgili bir anayasa değişikliği. Devlet eğitim hakkını bazılarına vermem diyordu. Mahkeme adeta şunu söyledi: Devlet bu ayrımcılığa devam etmeli. Talihsiz bir karar." ifadelerini kullanıyor.
Mahkeme üyeleri 'konuşmayacağız' sözü vermişti
Anayasa Mahkemesi üyeleri, başörtüsü ile ilgili iptal kararını alırken birbirlerine verdikleri sözü tutmadı. Üyeler, Başkan Haşim Kılıç'ın 'konuşmama kararı aldık' sözüne rağmen birçok gazeteye açıklamalarda bulundu. Başkan Kılıç, kararın açıklandığı 5 Haziran'da basın mensuplarının karşısına çıkarak gerekçe açıklanıncaya kadar başka bir bilgi vermeyeceklerini söyledi. Kılıç, üyeler üzerindeki spekülasyonları gerekçe göstererek, "Mahkememizin üyelerine yapılan ve spekülasyonlara yol açan davranışlardan dolayı, kararın gerekçesi açıklanana kadar, kararın ne olduğu, nasıl alındığı konusunda bilgi vermeyeceğiz. Bu konuda karar aldık." demişti. Ancak bazı üyeler, Kılıç'ı dinlemedi ve kararın nasıl alındığını bazı gazetecilere anlattı. Dün birçok gazetede, iptal kararının hangi tartışmaların ardından verildiğine dair bilgiler yer aldı.
Bu yorumlar geri götürür
TBMM Başkanı Köksal Toptan: 5 yıl olan yasama dönemi süresini 4 yıla indirmiş bir Parlamento söz konusu... 5 yılı 4 yıla indiren bir parlamento bunu 20 yıla çıkarabilir mi? Böyle bir şey düşünülebilir mi? Demokratik kültürü yerleştiremezsek, demokrasimizi yaşatamayız. Birbirimize kendimizi kuşkulardan, vehimlerden kurtararak bakmamız lazım. Hiç kimsenin aklından böyle bir şey geçmez, böyle bir şey olamaz. Bu tür yorumlar, bizi geriye götürür.
Gündeme bile alınmaz
Prof. Dr. İlyas Doğan: İktidar süresini 20 yıla çıkarmak, anayasayı ihlal suçudur. Böyle bir teklif Meclis'te gündeme dahi konulmaz. Bu teklif kanunlaşsa bile Anayasa Mahkemesi değişmez ilkeleri gerekçe göstererek iptal kararı verebilir. Bu maddeler rejimi değiştirecek değişikliklerin teklif edilmesini önlemek amacıyla konulmuştur. Ama iptal kararının bununla uzaktan yakından ilgisi yok. Bu, özgürlüklerle, eğitim hakkıyla ilgili bir anayasa değişikliği.
Akıl ve mantık kabul etmez
Prof. Dr. Hasan Tunç: Böyle bir örneği ne akıl ne mantık kabul eder. Fiilen gerçekleşmesi mümkün değil. Bu teklifi Meclis başkanı reddeder. Anayasa Mahkemesi'ne gitse bile; ağır hukuka aykırılık gerekçesiyle yokluk kararı verilir. Zihin okuyuculuğu yapmak hukukî değil. İnsan zekâsının zorlanması halinde çok daha uç örnekler de bulunabilir. Ama hukukta varsayımlar değil somut olaylar değerlendirilir.
HER KESİMDEN TEPKİ VAR
Mahkemenin kararı 'yok' hükmünde
Doç. Dr. Ömer Anayurt (Sakarya Üniversitesi): Eğer bir makam, Anayasa'nın kendisine tanımadığı bir yetkiyi kullanmışsa buna hukukta 'yetki gasbı ya da fonksiyon tecavüzü' denir. Mahkeme kendisine tanınmamış bir alana girmiştir. Anayasa'nın 11'inci maddesinde yer alan 'Hiçbir organ ve makam, kaynağını Anayasa'dan almayan bir yetkiyi kullanamaz.' hükmü anlamını yitirmiştir. Bunun yaptırımı yokluktur. İptal kararı yok hükmündedir. Ancak bunu tescilleyecek bir makam yoktur. Güçler ayrılığı anlamını kaybetmiştir. Anayasa'nın üstünlüğü yargıcın üstünlüğüne dönüşmüştür. 367 kararından daha derin bir yara açıldı.
Umarım toplum bölünmez
Meral Akşener (TBMM Başkan Vekili): Mahkeme'nin kararıyla Türkiye'de yeni bir dönem başladı. Alınan karar hukukî değil siyasîdir. Umarım kutuplaşma derinleşmez, insanların birbirinin karşısına dikilmesine, ruhen bölünmesine katkıda bulunmaz.
Bunun adı 'yargı darbesi'
Remzi Çayır (BBP Genel Başkan Yardımcısı): İptal kararı yargısal bir darbedir. Yüksek Mahkeme siyasî davranmıştır. Türkiye'de yargı, yasama ve yürütmenin görev alanları birbirine girmiştir. İktidar partisi, Anayasa Mahkemesi'nin yapısıyla ilgili düzenlemeye gitmeli. Halkın adalete olan güveni azalıyor. Fakirlik artacak, özgürlükler daralacak.
Yüreğim sızlıyor, utanıyorum
Yusuf Başer (Eski Yozgat Barosu Başkanı): Bir hukukçu olarak utanıyorum, yüreğim sızlıyor. Bu karar demokrasi, hürriyet, cumhuriyet ve laiklikle izah edilemez. Hukuk adına talihsiz bir karardır. İçime sindirmem mümkün değil. Eğemenlik kayıtsız şartsız milletindir ilkesinin anlamı kalmamıştır.
Yargısal oligarşiye gidiyoruz
Harun Mertoğlu (Rize Baro Başkanı): Hukukçu olarak bu kararın izahını yapamıyorum. Anayasa Mahkemesi, yetkisini aşmıştır. 148. maddedeki hükmü göz ardı etmiştir. TBMM milletin iradesinin tecelli ettiği yerdir. Bundan sonra Meclis ne yasa ne de anayasa yapamaz. Yargısal bir oligarşiye doğru gidiyoruz. Değişiklik iptal edildiğine göre, AK Parti'yi kapatma gerekçeleri de ortadan kalkmıştır.
Mahkeme sınırını aştı
Mümtaz Akıncı (Afyonkarahisar Baro Başkanı): Anayasa Mahkemesi, sınırını aşmıştır. Görev tecavüzünde bulunmuştur. Bu kararla birlikte ülkede sıkıntılı bir süreç başlayacak.
Devlet, millet için var
Rüstem Kadri Septioğlu (Elazığ Baro Başkanı): Anayasa Mahkemesi kendi içtihatlarına aykırı davrandı, anayasal ilkelerini aştı. Bu, Mahkeme'nin menfaatlerine de zarar verebilecek bir karardır. Yasalar ve devlet erkleri, toplum düzeni için, millete hizmet için vardır. Hiçbir erk, elindeki yetkiyi toplumun hilafına kullanmamalı.
Olmayan bir kriter getirildi
Veysel Malkoç (Trabzon Baro Başkanı): Gerekçeli karar açıklandıktan sonra daha sağlıklı bir yorum yapabilirim. Anayasa Mahkemesi, raportörün görüşlerinin tersine bir karar verdi. Böylece yeni bir kriter getirildi.
Temel insan haklarına aykırı
Yusuf Çiftçi (Burdur Baro Başkanı): Üniversitelere başörtüsü ile girilmesi laikliğe zarar vermez. Aksine yasak temel hak ve özgürlükler bakımından yanlış bir uygulamadır. Kamusal alan kavramının genişletilmesinden, hastaneye muayene gidenlerin bile başlarının açtırılmasından korkuyorum.
Her karar doğru değildir
Mehmet Öncel Günhan (Emekli Hakim): Mahkeme'nin esasa girmemesi gerekirdi. Görev yönünden sınırlarını aşmış gibi geliyor bana. Kürsüden verilen bir karar mutlaka doğrudur denilemez.
Millet ikinci plana itildi
Necdet Özer (Denizli Ticaret Odası Başkanı): Mahkemeler, 'Türk milleti adına' karar verir. 411 milletvekili millet iradesini ortaya koymuştur. Mahkeme'nin kararı milletin iradesini yansıtmıyor. Millet, ikinci plana itilmiştir. Başörtülü öğrencileri cahil bırakmak laikliği yüceltmez. Yargı, içtihatlarını yasaktan değil özgürlükten yana kullanmalı.
Kararı uygulayan, Anayasa'yı çiğner
Halil Doğan (Demokrat Hukukçular Derneği Başkanı): Mahkeme Anayasa'ya aykırı davrandı. Milletin, devletin kendisine vermediği bu yetkiyi kullanması Mahkeme'nin saygınlığını ve kararın uygulanabilirliğini tartışma konusu yapmıştır. Eğer Meclis ve hükümet bunu uygularsa onlar da Anayasa'ya aykırı davranmış olur.
Vehimlere dayalı bir karar
Adnan Taşkın (Antalya Kural Hukukçular Birliği Başkanı): İptal kararı zorlama hukukî yorumlara ve vehimlere dayalı. Sosyal ihtiyaçları temin etmekten uzak. TBMM'nin mutabakatı ile yapılan düzenlemeyle ilgili Anayasa'nın 148. maddesine aykırı bir şekilde denetleme yapılmıştır. (Dünya Bülteni)
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın 'Spekülasyon olmasın diye oy sayısı ve rengini açıklamıyoruz' dediği 'gizli oturum' tüm ayrıntılarıyla basına sızdırıldı. Bazı üyelerin 'ret' gerekçesi ise 'bu kadar da olmaz' dedirtti.
Üniversitelerde başörtüsü serbestisini kesinleştiren Anayasa değişikliğinin görüşüldüğü Anayasa Mahkemesi'ndeki gizli duruşmanın tüm konuşmaları medyaya sızdırıldı.
Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, karar toplantısının ardından 'Kararda detay açıklamadık. Spekülasyon olmasın diye oy sayısı ve rengini açıklamıyoruz' dedi. Ancak Kılıç'ın bu duyarlılığına rağmen, 'retçi' üyeler toplantıda konuşulan tüm ayrıntıları ve hangi üyenin ne karar verdiğini medyaya sızdırdı.
HAYALİ SENARYO ÜZERİNE KARAR
Anayasa Mahkemesi'nin 'iptal' kararının, 9 üyenin gerçekleşmemiş olaylar üzerine kurduğu senaryoları üzerine alındığı ortaya çıktı. Bazı gazetelerde 'gizli oturumun' tüm ayrıntıları tutanak şeklinde yer aldı.
Milliyet gazetesi, üyelerin başörtüsüğ kararını verirken, 'şekil denetimini, Anayasa'nın değiştirilemez maddelerinin uygunluğuna göre yapılması yönünde genişletildiğini' ve böylece Anayasa'ya aykırı olmasına rağmen 'dolaylı olarak' dosyanın 'esasına' girdiğini yazdı.
PARANOYA GİBİ GEREKÇE ARAYIŞI
Gazete, isim vermeden, 'gizli oturumda söz alan üyeler'in, 'Seçim sonunda bir parti TBMM'ye Anayasayı tek başına değiştirecek çoğunlukla girer ve devletin kuruluş felsefesine aykırı Anayasa değişiklikleri yaparsa ne olur?' ve 'Bu tip bir Anayasa değişikliği, denetim yoluyla engellenebilir mi?' sorularına cevap aradı. Milliyet, bazı üyelerin daha ileri giderek, 'Bu çoğunlukta bir parti Anayasa değişikliğiyle iktidar süresini 20 yıla çıkarırsa; kuvvetler ayrılığı ilkesini kaldırırsa nasıl bir önlem alınabilir' sorularını da sorduğunu yazdı.
DOKUZ ÜYE 'İPTAL' OYU VERMİŞ
Vatan gazetesi ise Mahkeme Başkanı Haşim Kılıç'ın 'söze nasıl başladığını' da yazarak, esastan inceleme yapılırsa Meclis'in yetkisine müdahale edilmiş olacağını söylediğini belirtti. Gazete, bu görüşe Sacit Adalı'nın katıldığını, diğerlerinin 'sessiz kaldığını' da yazdı. Gazete, 7 saatlik tartışma sonunda 9 üyenin başörtüsüne üniversite kapılarını kapatan 'iptal' yönünde oy kullandığını yazdı.
'KIYAFET' SÖZÜ ŞEKLİ İNCELEME GETİRİR
Sabah'taki haberde ise 'iptal' yönünde oy kullananların, değişikliğin gerekçesindeki 'bazı öğrenciler kılık kıyafetleri nedeniyle eğitim hakkından mahrum kalıyor' ifadesinin 'şekil' denetimine girdiğini, bu nedenle 'esastan inceleme' sayılmaması gerektiğini vurguladıkları anlatıldı.
KİME KARŞI 'SİLAH'?
Anayasa Mahkemesi'nin son dönemde aldığı tartışmalı kararlarda adeta teorisyenlik yapan eski Başsavcılar Vural Savaş ve Sabih Kanadoğlu'na da hukukçular tepki gösterdi.
Kanadoğlu'nun 'Elimizdeki bir tek yargı silahı kaldı' sözünü eleştiren Mustafa Kamalak 'Kanadoğlu'nun, 'Elimizde bir tek yargı silahı kaldı' cümlesi yanlış ama maalesef doğrudur. Çünkü Anayasa Mahkemesi, 1961 anayasası ile darbeci generallerin getirdiği bir kurumdur ve o dönemde getirilenlerden geriye bir tek o kalmıştır' dedi.
Prof. Dr. Hasan Tunç ise Kanadoğlu'nun sözleri, çok vahimdir. Bu cümle husumet anlayışını ifade eder. Elinizdeki yargı silahını kime karşı kullanacaksınız diye sormak lazım' dedi.