03-01-2013 11:17

Kayseri’de ikinci kitap paneli yapıldı

İlim Hikmet Vakfı üniversite bayanlar komisyonu olarak ikinci kitap panelimizi de alnımızın akıyla gerçekleştirdik. Kişilikleri ve fikirleriyle toplumda önemli bir yer tutmuş dava adamlarının, zihin dünyamızda ufuklar açan, çağdaş ve kitleler üzerinde derin etkiler bırakmış üstadların birer eserini paylaştık misafirlerimizle.

Kayseri’de ikinci kitap paneli yapıldı

İlim Hikmet Vakfı gençleri, okuyarak kıyam etmenin niceliğini ikinci kez gözler önüne serdi. Kitapla yoğrulmuş bir gençlik örneği sunmak için, kitapla doğrulmak için, meclisleri her zaman kitap koksun diye sıvadı kollarını.

İlim Hikmet Vakfı  üniversite bayanlar komisyonu olarak ikinci kitap panelimizi de alnımızın akıyla gerçekleştirdik. Kişilikleri ve fikirleriyle toplumda önemli bir yer tutmuş dava adamlarının, zihin dünyamızda ufuklar açan, çağdaş ve kitleler üzerinde derin etkiler bırakmış üstadların birer eserini paylaştık misafirlerimizle.kAYSERİ iLİM hİKMET vAKFI KİTAP PANELİ

Aliya İzzetbegoviç-İslam Deklarasyonu

Panelimizin moderatörü olan Hatice Kılıç, tanıtılacak ilk kitabın yazarı Aliya İzzetbegoviç’in hayatına dair kısa bir bilgi verdikten sonra, panelimizin ilk kitabı olan İslam Deklarasyonu’nun mütaalasını yapmak üzere sözü Eşfa Uzunçayır’a bıraktı.

İslam Deklarasyonu, İslamcı siyasetin ve İslam birliğinin modern dünyadaki dirilişine hizmet edebilecek, ‘hedefimiz Müslümanların İslamlaşması’ sözü ile ahir zamana damgasını vuran bir kitap. Aliya’nın özel olarak oturup yazdığı bir kitap değil, çeşitli vesilelerle yaptığı konuşmalardan derlenmiş. Kitap 3 bölümden oluşuyor. “Müslüman halkların geri kalmışlığı” bölümünde Aliya, günümüz Müslümanlarının durumunu gözler önüne seriyor. İslam birliğinin olmamasından kaynaklanan sorunları dile getiriyor. Kitabın ikinci bölümü “İslami düzen”. Yazarımız İslami düzen kurmanın imkânsız değil, mümkün olduğuna değiniyor. Bu İslami düzeni kurmak için bize bir takım yollar çiziyor. Son olarak “İslami düzenin bugünkü sorunları” bölümünde ise İslami düzeni kurmadan önce bugün varolan bir takım sorunlardan bahsediyor. Bu sorunların çözümünü bize sunuyor.

Kitaptaki bir diğer başlık: “Muhafazakârlar ve Modernistler”. Aliya’ya göre İslami yenilenme fikrine her zaman iki tip insan tarafından karşı çıkılmıştır. İşte bunlar yukarda zikrettiğimiz iki grup. Bu iki kavram birbirine taban tabana zıt görünse de, Aliya bu iki grubun çok önemli bir noktada birleştiklerini dile getirmiş. Her ikisi de İslam’ı yalnızca din olarak görmektedirler. Aliya’nın deyimiyle bizim en büyük felaketimiz Batıcılarımızın kullandıkları yabancı reçeteleri kullanmalarında değil, bu reçeteleri nasıl kullanacaklarını bilmemelerinde yatıyor. Yazar, kendine benzemeyen ve kendi yolumu hissedemeyen, manevi açıdan kafası karışmış ülkeler arasında Türkiye’yi sayıyor.

İslam çerçevesindeki sorunları sıraladıktan sonra bu sebeplerle İslam ve genel olarak dünya önünde kapitalizm veya sosyalizm ikileminin durmadığını dile getiren Aliya, son olarak “Asıl karşımıza çıkan sorun, sahiplik ve üretim ilişkilerini düzenleyen, toplumsal adalet hakkındaki İslami anlayışa uygun olarak üretim ve tekniğin kaçınılmaz gelişiminin zorunlu kıldığı sorunları çözecek bir sistemin seçimi meselesidir.” diyor. Haklı, masum ve güçlü olmanın en güzel örneğini halkıyla birlikte veren bilge lider Aliya İzzetbegoviç’e değerli örneklik ve ibretli sözleri için manevi şahsiyetine şükranlarımızı sunuyoruz.

kAYSERİ iLİM hİKMET vAKFI KİTAP PANELİEbu’l Ala El-Mevdudi-Kur’an’a Göre Dört Terim

İkinci kitabımızın yazarı olan Ebu’l Ala El-Mevdudi’yi anlatmak üzere söz yine Kılıç’taydı. Hatice Kılıç, yazarı tanıtmasının ardından sözü Mevdudi’nin Kur’an’a Göre Dört Terim kitabını anlatacak olan Hicran Acar’a bıraktı.

“İlah”, “Rab”, “İbadet”, “Din”; bu dört terim Kur’anî kavramların temelini oluşturmaktadır. Kur’an-ı Kerim’in hidayet ve irşad adına bize sunduğu her şey asıl olarak bu dört terim ile şekillenir. Kur’an’ın nüzulünü kapsayan devirlerde saf ve duru oluşundan dolayı bu kelimelerden neyin kast edildiğini anlıyorlardı. Fakat sonraki asırlarda bu kelimeler asıl manalarından sapmaya, anlam değişmesine uğramaya başladılar. Bunun iki sebebinin olduğunu söylüyor Mevdudi. Birincisi, halis Arapçanın ileriki asırlarda yozlaşması ve Arap zevk-i seliminin azalması; ikincisi ise, İslam toplumunda doğup yetişenler açısından bu kelimelerin Kur’an’ın nazil olduğu zamanki cahiliye toplumunda ifade ettiği etkili anlamın, o boyutta etkili olmaktan çıkmış olması. Bu kelimelerin asıl anlamlarının dışında farklı anlamlara da delalet etmiş olması.

Kur’an’ın hakiki gayesinin açıklığa kavuşması için bu dört terimin eksiksiz bir şekilde açıklanması ve kavranması gerekiyor. Mevdudi de kitabında bu terimleri tek tek açıklıyor. Kur’an’da Allah kendi nazarında arzu edilen doğru nizamın yalnızca kendisine itaat ve kulluğa dayalı olduğunu bildiriyor. Allah’ın şeriatının mevcud olmadığı hiçbir nizam Allah katında makbul sayılmıyor. Bu yüzden Allah müminlere fitne yok edilinceye kadar, bütün itaat ve kulluk nizamı sırf Allah için oluncaya kadar yeryüzündekilerle savaşmayı ve bundan hiçbir şekilde kaçınmamayı emretmektedir.

Celaleddin Vatandaş-Vahiyden Kültüre

Panel, üçüncü kitabımızın tanıtımıyla devam etti. Sıradaki kitabımızın yazarı olan Celaleddin Vatandaş hakkında da kısa bilgi verildi. Celaleddin Vatandaş’ın Vahiyden Kültüre isimli kitabını ise Raziye Diken anlattı.

Kitabın konusu, İslam’ın oluşumu ve onu oluşturan şartlardır. Yazar kitabına vahiyden kültüre geçişin şartları ile başlamış. İçinde yaşadığımız toplum ve inancını ilgilendirmesi açısından Türk ve buna yakın özelliklere sahip Fars toplumlarının İslam’a girişlerini ve İslam anlayışlarını incelemiş. Türklerin Şamanizm inancının yalnızca bir sanıdan ibaret olduğunu söylüyor ve yanlış algılarımızı yerlerine doğru bilgiler koyarak düzeltiyor.

Ardından yazar, kelam, felsefe ve tasavvuf ilimlerine genel bir bakışta bulunuyor. Kitapta Gazali ve Muhiddin Arabi’ye de geniş yer verilmiş ve bu üstün şahsiyetler benzerlikleri ve farklılıklarıyla karşılaştırılmış. Fars kültüründen yola çıkarak tasavvuf konusunda uzun çıkarımlarda bulunmuş. Son olarak Vatandaş, İslam ve tasavvuf arasındaki ilişkiye değiniyor. Tasavvufla; Kur’an ve sünnetin sınırlarını zorlamayan, naslarla emredilenin yapıldığı ancak nafile olarak fazladan yapılan ibadetler, helal ve harama dikkat edilip ikisi de yerine getirilmeye çalışılıyorsa bunda sakınca yoktur diyor. Ve tasavvufu tek cümleyle açıklayamayacağımızı dile getiriyor.

kAYSERİ iLİM hİKMET vAKFI KİTAP PANELİAtasoy Müftüoğlu-Rahmanın Ayetleri Karşısında

Panelimizin son kitabının yazarı Atasoy Müftüoğlu hakkında kısa bir bilgi vermek için sözü yine Hatice Kılıç aldı. Ardından yazarın Rahmanın Ayetleri Karşısında kitabı hakkında konuşmak üzere son arkadaşımız Büşra Yel sözü aldı.

Düşünce geleneğimiz, evrensel bir içeriği kapsama, anlam ve amacına sahiptir. Rahman’ın ayetleri, evrensel insanlık sorunlarıyla, evrensel anlam ve hakikatlerle ilgilenir. Bu anlam ve hakikatleri açıklar. Müftüoğlu, Rahmanın Ayetleri Karşısında isimli kitabında, modern dünyanın gerçekleri karşısında zor bir sınav veren mazlum Müslüman vicdanlara tercüman oluyor. Modernliğe, emperyalizmin sömürücü güçlerine, güce ve statükoya başkaldırı niteliği taşıyan kitap, güce tapanlara adeta bir tokat gibi çarpıyor. Yazar, içi boşaltılmış ne kadar duygu, insan varsa onları hakikate çağırıyor. “ABD, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ve İsrail emperyalizminin acımasız postalları altında ezilen İslam halklarını bir bağımsızlık bilinci etrafında İslami kurtuluşa hazırlayan, her düzeyden sorumluluk sahibi Müslümanlara” diyor Müftüoğlu kitabının başında.

Ona göre modern dünyada Müslümanların yüz yüze geldiği en önemli sorun, onların yaşamaya ve yaşatmaya çalıştıkları dini bütün boyutlarıyla kuşatacak imkanlara sahip olmamalarıdır. Burada çok önemli bir noktaya değinen yazar, tek boyutlu bir din anlayışının Müslümanları nasıl ikiyüzlü yaptığını vurguluyor. Şöyle ifade ediyor bunu: “Müslümanların kimi durumlarda Allah’a açtıkları bir yüzleri bulunduğu gibi kimi durumlarda da baskıcı düzenlere karşı açtıkları ayrı bir yüzleri bulunmaktadır.”

Buradan sonra kitap bölümler halinde seyrediyor. İlk bölüm olan “bir ibadet hazzı duyarak” adlı bölümde yazar, “Tevhid yoluna koyulmuş her muvahhid, hayatın her evresinde her türlü yükümlülüğü bir ibadet hazzıyla taşımak, bir ibadet hazzıyla yürütmek mevkiindedir.” diyor. Ardından gelen bölüm; bir ibadet ahlakı içerisinde. Yazara göre tevhidî bir yapılanma her şartta ancak nasslara dayalı bir çizgi üzerinde vücut bulacaktır. Bir ibadet akışı sağlayarak derken de bir ibadet akışı gibi saf olmaktan, bir olmaktan bahseder. Daha sonraki bölümlerde, bir ibadet sorumluluğu taşımaktan, kuşatıcı bir ibadet bilinci içinde olmaktan, direnişi ibadet bilmekten, yoğun bir ibadet içtenliği ile davranmaktan, köklü bir değişim için gereken eylemlerden, köklü bir inanç çizgisinin niceliğinden, bilinç dönüşümünün gerekliliğinden, İslam’ın vicdanı olmaktan ve Rahman’ın ayetleriyle her alanda karşı karşıya olduğundan bihaber olmamaktan bahsediyor.

İlim Hikmet Vakfı’nda düzenlenen panelimizi son olarak moderatörümüz Hatice Kılıç kısa kapanış konuşmasıyla bitirdi.

Kitaplara karşı az da olsa farkındalık kazandırabildiysek, her biri örnek şahsiyetlerden olan yazarlarımızı da hakkıyla tanıtabildiysek amacımıza yaklaşmışız demektir. Panellerimiz ilerleyen zamanlarda farklı yazarlar ve kitaplarla devam edecek. Hayatına kitapla yön bulan genç neferler olarak yetişme yolunda attığımız adımlara Allah şahid olsun. İslam’ın yardımcılarına selam olsun.

(Haber: Emine Ateş / Dünya Bizim) 

YORUMLAR
  • Ruhi ulusoy   09-09-2023 00:32

    Sa;Yazıyı okudum çok beğendim teşekkür ederim Ben yıllar önce merhum mevdudinin o kitaplarını okumuştum bana çok faydası olmuştu. Seyyit kutubu’da okumuştum ve TEVHİD ilayı kelimetullah çerçevesinde bir dava adamı olmuştuk. Ancak ama lakin ve fakat;Siyasal islam denilen süreç bizi çok savurdu diye düşünüyorum o zamanlarda suyu üfleyerek içerken şimdilerde ….. İslamın ve düzeninin hakim olması için iktidar olunması gerektiğine inanmıştık ki bu çok yanlış bir inanış değildi ama Refah yol hükümeti ve sonrasında akp ile bu günlere kadar gelen süreç dava adamı müslümanları hakikaten çok ama çok savurdu. Bu siyasal islam diye tanımlanan akp dönemini (bende hem oy verdim hem destekledim) sil baştan çok iyi bir analizini tahlilini yapmak lazım neler getirdi neler götürdü. Saygılarımla Hollanda