Şükrü HÜSEYİNOĞLU

18 Ocak 2009

KAZANAN GAZZE HALKI OLDU

Emperyalizmin, Birinci Dünya Savaşı sonrası başlayıp İkinci Dünya Savaşı sonrası tamamlanan bir operasyonla İslam topraklarına bir ileri karakol misyonuyla yerleştirdiği taşeron güç işgalci siyonist rejim, İslami direniş karşısında bir kere daha çaresizliğini kabul etti, hamdolsun. Siyonist rejim, Gazze halkının ve bu halkın evlatlarının teşkil ettiği İslami direnişin kararlı direnişi ve yıkılmayan azmi karşısında tek taraflı ateşkes ilan etmek zorunda kaldı.

 

Bundan 22 gün önce bir Şabat günü Gazze’ye ani bir saldırı başlatan siyonist işgal rejimi, Gazze’de üç haftada tam anlamıyla bir soykırım girişimine dönüşen bir vahşet gerçekleştirdi. Yarıdan fazlası çocuk, kadın ve yaşlı olmak üzere bin 200’den fazla Gazzeli kardeşimizi ağır bombardımanlar altında katletti. Forfor bombaları ve seyreltilmiş nükleer silahlar da kullanarak üç haftada tüm savaş ve insanlık suçlarını işledi. Bu suçları işlerken en büyük destekçisi de her zaman olduğu gibi Büyük Şeytan ABD oldu.

 

Siyonist işgal rejimi bu insanlık suçlarını işlerken uygar (!) dünya tüm olup bitenleri seyretmekle yetindi. Utanma belasına sarf edilen birkaç diplomatik cümle ve soykırım girişiminin ikinci haftasında alınan ve fakat ardında durulmayan bir BM ateşkes kararı dışında dünya yönetim erklerinden bir adım gelmedi. Bunun da ötesinde yüzlerce Gazzeli, kadın-çocuk demeden forfor bombalarıyla vahşice katledilirken Batı başkentlerinden hâlâ “İsrail’in kendini savunma hakkı” ve “antisemitizm” açıklamaları yükselmeye devam etti. Her fırsatta “insan hakları”ndan dem vuran Batı, bu kez de siyonist vahşeti mazur göstermeye kalkışmaktan hiç utanç duymadı.   

 

Siyonist soykırım girişimi karşısında üç maymunu oynayan sadece Batı ülkeleri değildi. Başta Gazze’yle sınırı bulunan Mısır rejimi olmak üzere İslam dünyasındaki tüm işbirlikçi rejimler de siyonist soykırım girişimine seyirci kalmayı tercih etti. Hatta “Son Firavun Hüsnü Mübarek” yönetimindeki Mısır örneğinde olduğu gibi soykırım girişimi karşısında dahi siyonist abluka ve ambargonun bir parçası olmayı sürdürenler de oldu.

 

Şüphesiz büyük bir insanlık suçuna dönüşen son siyonist saldırganlığın ortaklarından biri de yaşadığımız coğrafyada hakim olan laik Kemalist rejim olmuştur. Gazze’de kardeşlerimizin başına bomba yağdıran katil uçakların nerede eğitim gördükleri, kustukları vahşetin antrenmanını nerede yaptıkları  artık çocukların bile bildiği bir husus. Ayrıca birçok askeri ihalesiyle siyonist savaş makinesine cansuyu olan da bu rejimden başkası değil. Bu gerçeğe rağmen, iki dönemdir bulunduğu konumda bu suç ortaklığının sona ermesi için Çarşamba’dan hiçbir adım atmayan ve Perşembe gelip siyonistler soykırıma giriştiğinde feryad etmekle yetinen muhafazakar demokratlar da işlenen bu insanlık suçunda pay sahibi olduklarını bilmelidirler.

 

Siyonist soykırım girişimine suç ortaklığı yapmayan ülke yönetimleri ne yazık ki bir elin parmakları kadar olmuştur. Zaten siyonist işgal rejimini meşru kabul etmeyen İran, Suriye, Lübnan başta olmak üzere, siyonistlerin işlediği bu son insanlık suçundan dolayı siyonistlerle diplomatik ilişkilerini kesen Venezuella, Bolivya, Katar ve Moritanya gibi ülkeler siyonist vahşete karşı fiili tepki ortaya koyan birkaç ülkeyi teşkil etmiştir.

 

İşte dünyanın bu tepkisizliği ve hatta çoğu ülkenin siyonist soykırım girişimine desteğine rağmen, Gazze halkı günlerce süren bombardımanlara direnerek, yılmayıp İslami direnişin arkasında durmaya devam ederek büyük bir zafere imza atmıştır. Bu sonuç, insanlık onurunun gelişmiş füzeleri ve forfor bombalarını mağlup etmesidir. İnsanlık bir kere daha barbarlığa galip gelmiştir. İnsanlık tarihinde birçok örnekleri bulunduğu gibi bir kez daha mânâ maddeye galebe çalmıştır. Şehid Gazze’nin şehid halkı insanlığa büyük dersler vererek bu büyük imtihandan alnının akıyla çıkmıştır. Tabii ki her şey bitmiş, nihai zafer elde edilmiş değildir. Ancak Gazze halkı, zafer için gerekli inancı, iradeyi ve kararlılığı taşıdığını, en son teknoloji ürünü bombalarla dahi yıkılamayan bir direniş azmine sahip olduğunu dosta düşmana göstermiştir.

 

Üç hafta boyunca dünyanın en gelişmiş füzelerine ve son teknoloji ürünü bombalarına karşı evlerinden ayrılmayan, ateş altındaki toprağını terk etmeyen, onurlu ölümü, onursuzca yaşamaya tercih eden bir halkı hangi ordu yenebilir? İslami direnişin kıt teknik imkanlarıyla ürettiği Kassam roketlerinin menziline giren Sderot ve Aşkelon’da bu etkisiz roketlerin ismini dahi duyunca sığınaklara koşuşan ve haftalarca sığınaklardan çıkmayan siyonist rejimin ahalisine karşılık, sağanak gibi yağan füze ve bombalar altında evlerinde yaşamayı sürdüren şehadet sevdalısı bir halk Gazze halkı. İşte bugün siyonist vahşilere çaresizlik yaşatan Gazze halkının bu sevdası ve bu sevdadan kaynaklanan irade ve kararlılığıdır.

 

Gazze halkının asıl zaferi, maddi planda elde ettiği sonucun çok ötesinde, barbarlığa karşı insanlığı bihakkın savunmuş olmasından ötürü mânâ düzleminde olmuştur. Gazze halkının füze ve bombalara göğüs gererek, büyük bedeller ödeyerek elde ettiği zafer, mânânın maddeye karşı yeni bir zaferidir.

 

Gazze halkı tüm dünya halklarını heyecanlandıran örnek direnişiyle insanlığa dayatılan materyalist kurguyu paramparça etmiş, insanlığın gündeminden hayli uzaklaştırılan anlamı tutup ayağa kaldırmıştır.

 

Gazze halkından öğreneceğimiz çok şey var.