Şükrü HÜSEYİNOĞLU

08 Kasım 2009

KİRLİ ÇORAP - KİRLİ MAHYA İKİLEMİNDE DİYANET

Geçtiğimiz ay içerisinde, “Selatin Camileri” olarak bilinen İstanbul’un tarihî camilerinin araç kılındığı bir “mahyalı provokasyon” girişimine tanıklık etmiştik. Sonradan, “İstanbul’un kurtuluşu”nun 86. yıldönümü kutlamaları çerçevesinde Valilik ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü marifetiyle gerçekleştirildiği ortaya çıkan söz konusu girişimin zamanlaması da dikkat çekiciydi. Hükümet’in yürüttüğü “Kürt açılımı” sürecine denk gelen bu girişim için tercih edilen sloganlar ilginçti. Irkçı ve militarist sloganlar, evrensel Rabbani mesajın mabedleri olan camiler açık bir provokasyonun aracı kılınmak istenmişti.

 

Süleymaniye, Yeni Camii, Eyüp Sultan ve Sultanahmet, Üsküdar Valide camilerine asılan mahyaların içerikleri şöyleydi: “Ne Mutlu Türk’üm Diyene”, “Önce Vatan”, “Ordumuza Şükran Borçluyuz”, “Milli Birlik Esastır”.

 

“Mahyalı provokasyon”un kararlaştırıldığı İl Kutlama Komisyonu’nda temsil edildiği ortaya çıkan kurum ve derneklerin listesi ise, son derece dikkat çekiciydi. Evrensel Rabbani mesajın mabedlerine resmî bir kutlama günü bahanesiyle ırkçı ve militarist içerikli mahyalar asmaya karar verilen komisyon toplantısına, İstanbul Valiliği, Vakıflar 1. Bölge Müdürlüğü, 1. Ordu Komutanlığı, İstanbul Merkez Komutanlığı, 66. Mekanize Piyade Tugayı, 23. Motorlu Piyade Tümen Komutanlığı, ÇYDD, Lions ve Lises Vakfı, Uluslararası Lions 18-E Yönetim Çevresi Federasyonu, Uluslararası Lions 118-Y Yönetim Çevresi İstanbul Anadolu Yakası Federasyonu ve İstanbul İl Müftülüğü’nden temsilcilerin katıldığı ortaya çıkmıştı sonradan.

 

Mahyaların, asıldıklarının ertesi günü gündeme gelmesiyle İslami kamuoyu uzun süredir belki de en güçlü tepkisini ortaya koydu. İlk olarak Özgür-Der ve Mazlum-Der, Süleymaniye Cami ve İstanbul Müftülüğü önünde bu provokatif girişimi protesto eden bir basın açıklaması gerçekleştirdiler. Tepkilerin çığ gibi artması üzerine ırkçı ve militarist içerikli mahyalar ikinci gün akşam ışıklandırılmadı, ertesi gün de apar topar kaldırıldı.

 

Camilerin alet edilmek istendiği bu vahim provokasyon girişimi, İslami kamuoyunun duyarlılığı ve tepkileri sonucu başarısızlıkla sonuçlanınca, hiçbir kurum bu olayın sorumluluğunu sahiplenmeye yanaşmadı. Müftülük, Valilik ve Vakıflar Bölge Müdürlüğü topu birbirlerine atmayı tercih etti.

 

Özellikle de, “mahyalı provokasyon” kararının alındığı toplantıda temsil edilen kurumlardan biri olan İstanbul Müftülüğü’nün tutumu dikkat çekiciydi. İstanbul Müftüsü Mustafa Çağrıcı, bir taraftan söz konusu mahyaların kendilerinin bilgisi dışında asıldığını ifade ederken, buna karşılık TDV İslam Ansiklopedisi’ne yazdığı “Asabiyet” maddesinde serdettiği düşüncelerini de tekzib edercesine, mahyaların içeriğine bir itirazlarının olmadığını belirtme gereği duyuyordu.

 

Diyanet İşleri Başkanlığı ise söz konusu provokasyon girişimi karşısında sus pus olmayı tercih etmişti. Oysa aynı Diyanet İşleri Başkanlığı, tam da bu mahya konusunun gündemde olduğu günlerde bir “kirli çorap” açıklamasıyla medyada büyük yankı uyandırmıştı.

 

12 Ekim’de gazetelerde geniş yer bulan Diyanet’in söz konusu açıklamasında "Kirli çoraplar halıları kirlettiği ve kötü koku oluşmasına sebep olduğu gibi bu yüzden bir kısım cemaatin camiden uzaklaşmasına da sebep oluyor. Halılar görünüşte temiz olsa da hijyen sağlanamıyor, halılara çorap-ayak kokusu sinebiliyor" ifadelerine yer veriliyor ve çorap temizliğine azami dikkat edilmesi gerektiği vurgulanıyordu.

 

“Kirli çorap” ve temizlik konusundaki bu duyarlılık tabii ki önemli. Fakat, Diyanet’in “kirli çorap” konusunda gösterdiği bu duyarlılığın onda birini “kirli mahya” konusunda göstermemiş olması, bu konuda bir söz söylemekten uzak durması dikkat çekicidir. Diyanet’in bu konularda söyleyecek sözü yok mudur? Tabii ki vardır, fakat düzene iliştirilmiş (embedded) bir "din görevliliği" konumu, söylenecek sözleri söyletmiyor işte… Tıpkı Diyanet yetkililerinin, sorulduğunda Allah’ın emri olduğunu ifade ettikleri başörtüsüne yönelik baskıcı uygulamalar karşısında susmaları örneğinde görüldüğü gibi.

 

Son olarak camilerde okutturulan “Cumhuriyet hutbesi” ve yine 29 Ekim’de İstanbul’daki bazı camilere asılan “Cumhuriyet” mahyaları örneklerinde de bir kere daha kendini gösterdiği gibi, Diyanet, İslam’ın mabedlerinde laik rejimin sözcülüğü misyonunu aksatmadan sürdürüyor .

 

Diyanet’in, kirli çoraba tepki gösterirken kirli mahya karşısında susması da, kendisine biçilen misyona sadakatini gösteriyor.