Kitap tanıtımı: Tağutu Reddetmek ve Laik Partileşme Sınavı
Yazar, Türkiye Cumhuriyeti sisteminin ve siyasî organizasyonun niteliklerini ifade etmekte ve tağuti sistem ve siyasî organizasyonu reddedilmeden Müslüman olunabir mi diye sormakta ve bunun cevabını Kur`anidelilleriyle vermeye çalışmaktadır.
Ömer Mutlu / İslam ve Hayat
Öncelikle yazar Mehmet Pamak'ın bu kitabı yazma gereğine değinmemiz gerekir. Yazar kitabı neden yazdığını kitap içerisinde ele almıştır ve şöyle ifade etmektedir;
Toplumun önde gelen bazı parti liderlerinin ve şeyh, hoca, üstat diye bilinen insanların hak ile batılı karıştıran eylem ve söylemleri, lâiklik ve demokrasiyi yücelten açıklamaları üstelik bunların İslâm ile bağdaştığını iftira ederek gündemleştirmeleri, onları takip eden milyonlarca insanın kafa karışıklığının sürmesi, hakkı fark etmelerinin engellenmesine yol açması bakımından tam bir felâkete ve büyük bir vebale sebep olmalarından dolayı yazmıştır.
Yazar şu an kurulu rejimin üzerine bina edildiği sürecin tarihi arka plânını kısaca şu şekilde ele alıyor:
Batılılaşma ve bozulma süreci, 1800’lerden itibaren başlayan,1839 Tanzimat,1856 Islahat Fermanları,1876 I.Meşrutiyet,1908 II. Meşrutiyet gibi dönemeçlerden geçerek Cumhuriyet ile birlikte tam anlamıyla İslâm’ı ve Allah’ın hükümlerini inkâr zemininde karar kıldığını ifade etmiştir.
Batıyı, Batının kültür ve kurumlarını, Batının hukukunu kabul eden, aklı ve insan iradesini İlâhlaştıran, yani lâikliği esas elân yeni rejimle birlikte, yeni devlet İslâm dışı bir hüviyetle kurulmuştur.1923’ten itibaren Lâik-Kemalist, Batıcı seçkinci kadrolarca kurulup topluma baskıyla, zulümle dayatılması ile birlikte gayri İslâmî totaliter ve despot ulus devlet ortaya çıkmıştır.
Gayri İslâmî totaliter ve despot ulus devlet, başlarda halka zorla, silâhla kabul ettirilmeye çalışılmıştır, dökülen kana rağmen başlangıçta dirençle karşılaşmıştır. Bu direnci kırmak için, resmi ideolojinin içine, giderek daha fazla İslâmî motif katmak yoluna gidilmiş ve böylece rejim topluma kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Bu şekilde uygulanan ‘‘İslamizasyon’’ politikaları çerçevesinde, İslâmî motif giderek artırılan bir ‘‘resmi din’’,lâik devletin en büyük yardımcısı Diyanet vasıtasıyla, cahilleştirilmiş halk kitlelerine, sanki İslâm buymuş gibi benimsetilmeye çalışılmıştır.
Başlangıçta baskıcı, yani ‘‘Sopa’’yı esas alan politikalarla sindirilmek istenen halkın bir türlü rejimle uzlaşmaya yanaşmamasıyla (1950’lerden itibaren) ipleri gevşetip İslâmî motiflere açık, yani halka ‘‘Havuç’’ sunmayı ön plâna çıkaran yeni politikalar uygulanmaya başlanmış ve halk yeniden sistemden razı hale getirilmiştir.
İmanın Ön Şartı Olan ‘‘Tağutu Reddetmek’’ Amelini Gerçekleştirebilmek İçin, Önce Tağutu Doğru Teşhis ve Tespit Etmek Gerekir
Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim’de, birçok ayette tağut kavramına Rabbimiz dikkat çekmekte ve bu kavramın muhtevasına giren otorite, sistem, müessese ve kişiler reddedilmedikçe de gerçek bir iman sahibi olunamayacağı konusunda bizi uyarmaktadır.
Bugün gelinen duruma baktığımızda insanlık, Tevhid dininden uzaklaşarak, yeryüzünde egemen olan Tağutların dinine sapmış bulunuyor. Müslümanlık iddiasından bulunan kitlelerin Allah’a değil; tağutlara ibadet ve itaat ettikleri son derece açık bir gerçektir. Bu gerçekten hareketle Kur’an-ı öğrenmek, manasının derinliklerine dalmak ve onu pratik hayatlarına indirgemek isteyen her müslümanın, tağut kavramının gerçek anlamını kavraması ve kavradığı tağutu tüm kurallarıyla ve kurumlarıyla birlikte reddetmesi, bu reddi davranışlarıyla göstermesi itikadi bir sorumluluktur.
Bu sebepten dolayı tağut kavramını son derece açık ve net bir şekilde bilmemiz ahiretimiz açısından bizler için önemlidir.
Tağut kavramı Arapça’da suyun/denizin taşması ‘ta-ğa’ fiili ile ifade edilmektedir. Mecazen haddi aşmaya, azgınlık etmeye, zalimce davranmaya tuğyan denmektedir. Tağut ismi de buradan türetilmiştir.
Anlaşılmaktadır ki, Hakkı çiğneyen, Allah’la hudut yarışına kalkışan, Allah’ın koyduğu hüküm, sınır ve ölçüleri dikkate almayan, bunlara uymayan, Allah’a rağmen yeni hüküm, kural, sınır ve ölçüler ihdas etmeye kalkışan, Hakkı gasp edip haddi aşan her şey ve herkes tağuttur.
Yazar, Türkiye Cumhuriyeti sisteminin ve siyasî organizasyonun niteliklerini ifade etmekte ve tağuti sistem ve siyasî organizasyonu reddedilmeden Müslüman olunabir mi diye sormakta ve bunun cevabını Kur'anidelilleriyle vermeye çalışmaktadır.
Lâiklik ve demokrasi ile insan akıl ve iradesini ilâhlaştıran ve parlâmentoda bir araya gelen insanların, ‘Halk’ adına tek ve nihaî otorite olarak kanun yapma yetkisi olduğunu ve bu otoritenin üzerinde başka hiçbir otoritenin varlığının kabul edilemeyeceğini ilân ederek, Allah’ın ilâhî iradesini dışlayan ve böylece tuğyan eden, tağutlaşan bir sistemin ve onun tağuti yönetiminin söz konusu olduğu ülkede yaşamaktayız.
Yazarın tanımladığı nitelikleri ve siyasî otoriteyi reddetmeden Müslüman olunamayacağı, tağut kavramıyla da ele aldığımızda ulaştığımız sonuç şu ki bu özelliklerden herhangi birini taşıyorsak kendimizi İslâm dairesinde görmememiz gerektiğini iyice kavramamız gerekir.
Kitabın Künyesi
Adı: Tağutu Reddetmek ve Laik Partileşme Sınavı
Yazar: Mehmet PAMAK
Yayın Evi: Ma’ruf Yay.
Sahife: 539
Basım Tarihi: Aralık 2016
İrtibat: www.marufyayinlari.com