“Kudüs, 70 Yahudi okulu ve Sinagog`la kuşatıldı`
Kudüs’teki İslami Vakıflar Konseyi Başkanı Şeyh Abdulazim Selheb, Mescidi Aksa’nın çevresinde 70 adet Sinagog, dini okul ve müze olduğunu ve bunları aşırı sağcı ve fanatik Yahudilerin kullandığını söyledi.
Filistin Enformasyon Merkezinin kendisiyle yaptığı röportajda, Müslümanların bütün vakit namazlarında Mescidi Aksa’da bulunarak burayı hedef alan işgal rejiminin kirli planlarına karşı durmaları gerektiğini ifade etti.
İşgal hükümetinin sinsi planına da değinen Vakıflar Konseyi Başkanı Şeyh Selheb, aşırı sağcı işgal hükümetinin Mescidi Aksa’yı hedef aldığını ve bu konuda emri vaki yapmak istediğini belirterek, Müslümanların işgalcinin bu kutsal mabet ile ilgili her türlü planını ve onu bölme girişimlerini reddettiklerini kaydetti.
Kendisiyle yapılan röportajı ilginize sunuyoruz:
Yahudilerin, Mescidi Aksa’nın tümünü ele geçirmek için gösteri ve yürüyüş yapma çağrılarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Fanatik Yahudiler tarafından hemen hemen her gün ve bazen de gün boyu Mescidi Aksa’ya karşı yapılan baskınlar, aşırı sağcı işgal hükümetiyle burayı tamamıyla ele geçirmek isteyen ona bağlı güvenlik kurumlarının himayesinde yapılıyor. Bu girişimler her gün yapılıyor ve tekrar ediliyor. Bununla Mescidi Aksa’nın kutsiyetini hedef almak, burada namaz kılan Müslümanlara saldırmak ve onların ibadet özgürlüğünü engellemek istiyorlar.
Hak sahibi Müslümanların varlığına rağmen aşırı sağcı Yahudilerin Mescidi Aksa’ya girmelerine, burayı kirletmelerine ve tahriklerde bulunmalarına sessiz kalan işgal polisi, Müslümanların ise bu kutsal mabette namaz kılmalarını engelliyor, camiye giriş için yaş sınırı getiriyor, her gün yeni kısıtlamalarda bulunuyor ve engeller çıkarıyor. Buraya gelmek isteyen kadınları tehdit ediyor, Filistinlilerin kimliklerine el koyuyor ve onları Mescidi Aksa’dan uzaklaştırıyor. Bu işgalcinin karakteridir. Kudüs halkı olarak bizim bu girişimleri boşa çıkarmamız, Mescidi Aksa’da daha fazla bulunmamız, varlığımızı azaltmamamız, beş vakit namazı burada kılmaya gayret etmemiz gerekir. Bu cami bizim akidemizin bir parçasıdır. Bu cami efendimiz (s.a.s)’in gece yürüyüşü yaptığı ve göğe yükseldiği mübarek mekândır.
Son günlerde Ürdün’ün Mescidi Aksa üzerindeki yetkisinin artık son bulduğuna dair haberler çıktı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu açıklamalar planlı şekilde yapılıyor. Mescidi Aksa’nın hizmeti, bakımı, onarımı 1400 yıllık bir geçmişe sahiptir. Ellilerde yapılan kanuna göre kurulan ortak imar komisyonu tarafından buranın sürekli gözetilmesi, onarılması ve bakılması gerekiyor. Bu, Mescidi Aksa’nın adeta sigortasıdır. Ürdün Vakıflar Bakanlığı ümmete vekâleten bu işi yürütüyor. Bu konuda Mahmut Abbas ile Ürdün Kralı, İsrail tarafından yapılacak bir girişime karşı durmak için ortak bir anlaşmaya imza attılar. Bu anlaşmayı bütün Müslümanlar destekliyor. Ürdün’ün Mescidi Aksa’yı savunma, koruma ve muhafaza etme noktasında yapacağı bütün çabalara her Müslüman destek veriyor.
Aşırı sağcı Yahudilerin günü birlik saldırılarıyla birlikte insanlar Mescidi Aksa’nın hem zaman hem de mekân olarak bölündüğünü söylüyorlar. Ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Mescidi Aksa’yı büyük tehlikelerin beklediğini hep söylüyorduk. Ama şimdi bunu daha yüksek sesle söylüyoruz. Mescidi Aksa gerçek manada bir tehlike içindedir. Çünkü işgal rejimi, Mescidi Aksa’yı hedef alan, yeni bir oldubitti dayatmak istiyor. Onun için bir taraftan Yahudilerin Mescidi Aksa’yı basmalarına izin verirken, hatta teşvik ederken, bir yandan da değişik isimler altında karanlık bazı ziyaretler gerçekleştiriyor. Diğer yandan buradaki tarihi dokuyu yok etmek için Mescidi Aksa’nın altında kazılar sürdürüyor. Meğaribe kapısının anahtarlarını gasp eden işgal rejimi şimdi de Burak alanında büyük bir sinagog inşa etmek için çalışmalar yapıyor. Şu anda Mescidi Aksa çevresinde 70 kadar dini okul, sinagog ve müze var. Buralar her gün Mescidi Aksa’yı basan ve buradaki Müslümanlara sıkıntılar çektiren aşırı sağcı Yahudileri barındıran yerlerdir. Mescidi Aksa’yı bölme planlarına karşı bizim ciddi bir şekilde durmamız gerekir.
Mescidi Aksa konusunda Filistin Yönetimiyle Ürdün arasında varılan anlaşmanın önemi nedir?
Mescidi Aksa’nın aşırı sağcı Yahudilerin saldırısına maruz kaldığı çok zor bir dönemde imzalanan bu anlaşma oldukça önemlidir. Bu anlaşma, Haşimilerin geçen asırdan bugüne gelen hakkını onaylıyor. Onların yardımıyla kurulan Yüksek İslam Kurulu’nun yaptığı imarda büyük bir şeref sahibidirler. Mescidi Aksa’yı koruma, kollama, onarma ve bakma işi onlarla devam etti. Ellili yıllara gelindiğinde bu iş Mescidi Aksa’yı Onarma Komisyonu tarafından yürütülmeye başlandı. Bu çerçevede, büyük bölümü ve büyük komutan şehit Salahuddin Eyyubi’nin minberinin Siyonistlerin tarafından yakılmasından sonra caminin onarımı ve altmışlarda da Kubbetu’s-Sahra’nın imarı yapıldı. Çıkarılan yangın geri getirilmesi imkânsız bu değerli hazineyi küle dönüştürdü. İmar komisyonu görevini yerine getirdi ve onarım işini yaptığı gibi, çıkarılan yangınla kül olan Salahaddin Eyyubi’nin minberinin yerine Abdullah Es-Sani’nin hediye ettiği minberi getirip yerleştirdi. Mescidi Aksa’yı onarma işi işgalin en kötü şekilde devam ettiği bir dönemde bile sürdürüldü.
Allah’ın inayeti ve yardımıyla büyük başarılar sağladık ve burayı ziyaret eden herkes bunu fark edecektir. Bu Ürdün’ün görevidir. Aynı zamanda Mescidi Aksa’nın gözetimini sürdüren Haşimiler için de büyük bir şereftir.
Bu aşamada Mescidi Aksa ve diğer kutsal mekânların durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Mescidi Aksa şu anda büyük tehlikelerle karşı karşıya. İşgal rejimi, aşırı Yahudiler ve kurumları aracılığıyla buraya saldırmakta. Sadece Mescidi Aksa’ya saldırmakla kalmayan işgal rejimi, tarihi Me’menullah Mezarlığında yatan sahabe ve mücahitlerin hürmetini çiğneyerek birçok yıkım gerçekleştirdi, burada yatanların mezarlarını bozdu ve kemiklerini parçaladı. Bunun yanında sahabe Ubade bin Samit ve Şeddad bin Evs (r.a)’ın yanında birçok Müslüman âlimin medfun olduğu Babu’r-Rahme Mezarlığına da zarar veren işgal rejimi Müslümanların cenazelerini buraya defnetme kapısını da kapattı. İşgal rejimi tepkileri azaltmak için doğayı koruma adına bu mezarlığa el konulduğunu duyurdu. Müslümanların yanında Hıristiyanların da kutsal mekânlarına saldıran işgal rejiminin tecavüzlerine karşı durmak gerekir. Herkesin de bu kutsal mekânların korunmasına yönelik sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir.
Neticede Ürdün’ün bu konudaki rolü yapıcıdır. Dolayısıyla bu rolün hükümet ve halklar tarafından desteklenmesi gerekir. Tehlike oldukça büyük, sorumluluk da ağırdır. Bu durum çabaların artırılmasını zorunlu kılıyor.
(Kaynak: Filistin Haber)