16-10-2008 14:14

Kudüs davası ana meseledir

Ahmet Varol, Kudüs Müessesesi`nin Katar`da düzenlenen 6. Yıllık Kongresi`ni yerinde izledi. İşte Varol`un kongre izlenimleri:

Kudüs davası ana meseledir

Ahmet Varol, Kudüs Müessesesi'nin Katar'da düzenlenen 6. Yıllık Kongresi'ni yerinde izledi ve izlenimlerini dün ve bugünkü Vakit gazetesinde okuyucularıyla paylaştı. Varol'un, başta Hamas yöneticileri ve İslam dünyasının önde gelen ilim ve fikir adamlarının katıldığı kongreyle ilgili izlenimlerini anlattığı yazılarını istifadenize sunuyoruz:

Kudüs Müessesesi’nin kongresi

Bu yazıyı size Katar’ın başkenti Doha’dan yazıyorum. Uluslararası Kudüs Müessesesi’nin Altıncı Yıllık Kongresi için buradayız.

Kudüs Müessesesi kongresi ile Kudüs İçin Çalışma Yapan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nin genel toplantısı eş zamanlı düzenleniyor. 12 Ekim Pazar sabahı başlayan toplantılar 13 Ekim Pazartesi günü gece geç saatlerde kapanış bildirisinin okunmasıyla sona erdi.

Biz de bu hafta içinde yazacağımız yazılarda bu iki toplantıdan size intibalarımızı ve konuşmalardan aldığımız bazı notları aktaracağız. Ayrıca toplantı esnasında kendileriyle görüştüğümüz değerli ilim, fikir ve hareket önderlerinden aldıklarımızı daha sonra yazacağımız yazılarda zaman zaman değerlendirmeye çalışırız inşallah.

Kudüs Müessesesi kurulduğunda yıllık kongrelerine Türkiye’den tek başıma geliyordum. İlk üç toplantısı böyle devam etti. Sonra sayı arttı. Bu seferki toplantıya sekiz kişilik bir ekiple geldik Allah’ın izniyle. İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları (IDSB) Genel Başkanı Necmi Sadıkoğlu, Filistin’le Dayanışma Derneği Başkanı Tahsin Mısırlı, İstanbul’da düzenlenen Uluslararası Kudüs Buluşması’nın Hazırlık Komitesi’nde birlikte olduğumuz ve Kudüs Müessesesi’nin Türkiye’de tanıtım çalışmalarına önemli katkıları olan Prof. Dr. Ahmet Ağırakça da bu ekibin içindeydi.

Kudüs Müessesesi’nin altıncı yıllık kongresinin ev sahipliğini Katar yaptı. Dolayısıyla toplantının tüm giderlerini de Katar Emirliği karşıladı. Toplantılar Doha’nın kıyısında, rahat bir ortamda yer alan Sheraton Hotel’de düzenlendi. Bugünkü yazımızda sadece bazı genel değerlendirmelerde bulunacak ve katılanlardan birkaçının ismini zikredeceğiz. Konuşmalardan aldığımız notları ise inşallah müteakip yazılarımızda aktarmaya çalışacağız.

Öncelikle şunu ifade edelim ki Kudüs davasının İslâm dünyasında birleştirici rolü hiçbir zaman inkâr edilemez. Ümmetin saflarının birleştirilmesi, gücünün ortak bir hedefe yönlendirilmesi ve savrulmanın önlenmesi için Kudüs davasının bu özelliğinden yararlanılması Allah’ın izniyle büyük fayda sağlayacaktır.

Aynı zamanda Kudüs Müessesesi’nde Danışma Kurulu’nun başkanı olan değerli ilim adamı Prof. Dr. Yusuf el-Karadavi, yaşlılığına ve sağlık durumunun çok iyi olmamasına rağmen Kudüs Müessesesi’nin Altıncı Yıllık Kongresi’nin çalışmalarına çoğunlukla katıldı ve değişik vesilelerle konuşmalar yaptı. Açılış toplantısında Üstat Karadavi ile Ayetullah Ali Hamaney’in Özel Danışmanı Dr. Ali Ekber Velayeti yan yana idiler. Kudüs Müessesesi’nin İdare Meclisi üyelerinden olan Ali Ekber Muhteşemi’nin de içinde bulunduğu İran ekibi, Üstat Karadavi’ye ayrıca özel bir ziyarette bulundu. İran ekibi bu ziyaret esnasında Mehr Ajansı’nın Üstat Karadavi aleyhine yayınladığı yazının kendilerini de üzdüğünü ve tasvip etmediklerini dile getirdi.

Şunu özellikle ifade edelim ki son dönemde ortaya çıkan tartışmalarda bazı yorumcuların Üstat Karadavi’ye yönelik olarak, “bu konuların yerine Kudüs meselesini, işgal sorununu gündeme getirseydi” türünden laflar sarf etmeleri hiç de yerini bulmamıştır. Çünkü hiç kimse onun Kudüs ve kutsal Filistin toprakları üzerindeki işgali gündemine almadığını iddia edemez. O, hayatının her döneminde Kudüs davasını gündeminde tutmuş ve onun için büyük fedakârlıklar göstermiştir. Son dönemde de bu kutsal dava için yürütülen sivil faaliyetlerin birçoğunda Üstat Yusuf el-Karadavi’nin imzası vardır. Onun bu dava için yaptığı çalışmaların halkın geneli tarafından bilinenleri ise bilinmeyenlerin yarısına bile tekabül etmez.

Kudüs Müessesesi’nin açılış programına çok büyük bir katılım oldu. Katılımcılar çok farklı kesimleri, düşünceleri ve inançları temsil ediyorlardı. Onları bir araya getiren ortak dava, Siyonist işgale karşı Kudüs’ün kimliğini savunma davasıydı. Katılanlardan sadece etkili isimleri sıralama imkânımız bile yok. Onun için sadece birkaç ismi zikretmekle yetineceğiz.

Yukarıda zikredilenlere ilaveten başta zikretmemiz gereken isim HAMAS Siyasi Birim Başkanı Halid Meşal’dir. Meşal, tüm program süresince Doha’daydı ve etkinliklerin birçoğuna katıldı. HAMAS’ın Siyasi Birim Başkan Yardımcısı Dr. Musa Ebu Merzuk da katılanlar arasındaydı. Siyonist işgal devletten kaynaklanan engelleri aşabildiği sürece Kudüs Müessesesi’nin faaliyetlerine katılmayı ihmal etmeyen Kudüs Ortodoks Kilisesi Patrik Yardımcısı Atallah Hanna da toplantılara katılanların arasındaydı. Ürdün Müslüman Kardeşler cemaatinin lideri Prof. Dr. Hemmam Said ve Müslüman Kardeşler’in Lübnan kanadı Cemaati İslâmiye’nin lideri Faysal Mevlevi katılanlar arasındaydı. Bazı isimlerden de inşallah konuşmalarla ilgili notları aktarırken söz edeceğiz.

 

***

Kudüs davası ana meseledir

Katar’da düzenlenen Kudüs Konferansı’ndan aktaracağımız notlar genellikle açılış ve kapanış oturumlarında yapılan konuşmalardan aldığımız notlar olacak. Bu iki oturum ortak düzenlendi. İkisi arasında Kudüs Müessesesi’nin toplantılarıyla Kudüs İçin Çalışma Yapan Sivil Toplum Kuruluşları Birliği’nin toplantıları ayrı ayrı yapıldı. Ben de Kudüs Müessesesi’nin Genel Kurulu (Meclisu’l-Umena) üyesi olmam münasebetiyle onun kapalı toplantılarına katıldım. Bu toplantılarda yapılan konuşmalar tamamen kurumun kendi faaliyet raporlarıyla ilgili değerlendirmelerden oluştuğu için onlardan aktaracağımız bir şey yok.

Açılış oturumunun ilk konuşmacısı Arap dünyasının tanınmış fikir adamlarından Münir Şefik’ti. Arap Ulusal Kongresi, Arap İslâmî Kongresi ve Arap Partileri Genel Kongresi adına konuşan Münir Şefik, Filistin meselesinin temelinde Kudüs davasının olduğuna ve pazarlıklardan sonuç çıkmamasının, sürekli bir noktada tıkanıp kalmasının temelinde de Kudüs meselesi olduğuna dikkat çekti. Şefik, Siyonist işgal devletinin Kudüs üzerindeki gayri meşru hâkimiyetini sağlamlaştırmak için muhtelif oyunlara başvurduğuna fakat bu oyunların devam etmesi halinde görüşmelerden bir sonuç çıkmasının mümkün olmadığına, Filistinliler için Kudüs’ün bütün halinde bir hak olduğuna ve bu hakkın teslim edilmemesi halinde bir çözüme varılmasının da mümkün olamayacağına işaret etti. Şefik, Filistinliler için yurda dönüş hakkının da sabit bir hak olduğunu ve bu haklarından asla vazgeçmeyeceklerini vurguladı. Münir Şefik konuşmasında ABD’nin İslâm dünyasında iç çatışmaları körüklemeye çalıştığını ve bunun için birtakım politikalara başvurduğunu dile getirerek, onun oyunlarını boşa çıkarmak için birliği güçlendirmenin büyük önem arz ettiğini hatırlattı.

Açılış oturumunun ikinci konuşmacısı Dr. Ali Ekber Velayeti, Kudüs Müessesesi’nin birleştirici rolüne dikkat çekerek Müslümanların kendi aralarındaki sorunların çözümünde bu müessesenin olumlu rolünden yararlanılması gerektiğini vurguladı. İslâm âleminin hassas bir dönemden geçtiğine dikkat çeken Velayeti, Kudüs Müessesesi’nin çatısı altında düzenlenen bu buluşmanın birlik ve dayanışmayı güçlendirmek için bir fırsat olduğunu dile getirdi. HAMAS, Hizbullah ve İslâmî Cihad arasında herhangi bir fark olmadığını ifade eden Velayeti hepsinin de ortak düşmanla karşı karşıya olduğuna ve Filistin direnişinin ümmetin iftiharı olduğuna dikkat çekti. Velayeti, işgal devletiyle yapılan görüşmelerin hakların alınmasında hiç işe yaramadığını dile getirerek Kudüs Müessesesi gibi kurumların büyük öneminin olduğunu dile getirdi.

Üçüncü konuşmacı Kudüs Ortodoks Kilisesi’nin önemli şahsiyetlerinden Patrik Dr. Atallah Hanna sözlerine, Kudüs davası için yaptığı çalışmalardan ve gösterdiği fedakârlıktan dolayı değerli ilim adamı, muhterem üstat Yusuf el-Karadavi’ye şükranda bulunarak başladı. Dr. Hanna, Kudüs halkının onun Kudüs davasına verdiği hizmetleri, bu uğurda yaptığı büyük çalışmaları çok iyi bildiğine dikkat çekerek: “Biz Kudüslüler olarak Müslümanıyla Hıristiyanıyla ona büyük saygı duyarız” dedi.

Dr. Hanna, Kudüs’te Hıristiyanların da Müslümanlarla birlikte işgal güçlerinin saldırılarına maruz kaldıklarına, göçe zorlandıklarına ve omuz omuza mücadele ettiklerine dikkat çekti. Mescidi Aksa’nın altındaki kazılara işaretle işgal devletinin Yahudileştirme çalışmalarının yerin altını da üstünü etkilediğini vurgulayarak bu çalışmalardan Hıristiyanların kutsal mekânlarının da zarar gördüğünü ve tehdit altında olduğunu ifade etti.

Atallah Hanna, Siyonist işgalin göçe zorlama politikalarının Hıristiyanları da etkilediğine dikkat çekerek bu devletin kuruluş merhalesinde Kudüs’te kırk bin Hıristiyan olmasına rağmen bugün bu şehirdeki toplam Hıristiyan sayısının on bini geçmediğini dile getirdi.

Hanna konuşmasında işgal devletinin ırkçı ayrım duvarının Kudüs ahalisi açısından doğurduğu olumsuz sonuçlar üzerinde de durarak bu duvar yüzünden binlerce öğrencinin okulsuz kaldığını, çünkü okulların duvarın içinde öğrencilerin ise dışında kaldığını, bu yüzden çocukların son derece sağlıksız şartlarda öğrenim gördüğünü vurguladı.

Filistin’de fitnenin sona erdirilmesi gerektiğini vurgulayan Patrik Hanna, saflarını birleştirmeleri için HAMAS ve Fetih’e çağrı yaparak: “Saflarımızı birleştirmeden Kudüs’ü kurtaramayız” dedi. Kudüs’ün işgalden kurtarılmasının imkânsız olmadığına dikkat çeken Hanna “İnşallah bir gün Kudüs’te buluşacağız” sözleriyle açılış oturumundaki konuşmasını bitirdi. Onun kapanış oturumunda yaptığı konuşmada da oldukça önemli vurgular vardı. Ama inşallah o vurgulardan bir başka vesileyle söz edeceğiz.

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !