Şükrü HÜSEYİNOĞLU

16 Aralık 2017

KUDÜS GÜNDEMİNE DAİR

Siyonist-emperyalist ABD'nin başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü siyonist işgal rejiminin başkenti olarak tanıma kararı ve sonrasındaki gelişmelere ilişkin internetteki paylaşım sayfamda yaptığım yorumları, biraraya getirerekdikkatlerinize sunmak istedim. İşte sırasıyla, konuyla ilgili yorumlarım: 

Tarih her döneminde Belamları-Samirileri gördü, kayıtlara geçirdi fakat şu son dönemdekiler kadar maharetlileri görülmedi desek yeridir.

Türkiye'deki bazı Samiriler tencere ve hurafe ticareti artık yeterince kazanç sağlamıyor olacak ki, laik devletin baştağutu ve putunu ölümünden 80 yıl sonra Müslüman yapma gayretine girdi. "Velilerin kutbu" gibi uyduruk payeler vermeleri de cabası.

Öte yandan Suudi Amerika müftüsü ve son olarak Kuveytli gazeteci kılıklı bir soytarı, Filistin topraklarının Yahudilere vaad edildiğini iddia edip, bu konuda ayetler de okuyup siyonist işgal rejimini meşrulaştırmaya çalışan lakırdılarda bulundular.

Bu soytarılar, Filistin'in Yahudilere değil, her dönemin Mü'minlerine vaad edilen bir yurt olduğunu bilmeyecek kadar cahiller. Bugün Musa (a.s.)'ın tâbileri; şirk, küfür ve zulüm üzere olan Yahudiler değil Müslümanlardır.

...

Trump gâvuru işgal topraklarındaki AmeriKAN elçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşıyacakmış. Tel Aviv'den kovacaktık büyük şeytanı, şimdi Kudüs'ten kovmuş olacağız inşallah. Neticede değişen çok bir şey olmayacak yani.

...

Evet Kudüs arz-ı mev'uddur, vaad edilen bir beldedir. Fakat asla ve kat'a belli bir kavme değil, hele Allah'ın kendilerine onca nimetine nankörlük etmiş, Nebilerin (a.s.) Rabbani mirasını çarçur etmiş, Allah'ın sözlerini dünyevi menfaatleri uğruna tahrif ve tağyir etmiş, hakkı kendilerine hatırlatmakla görevlendirilen Nebileri ise katletmiş, zâlimlere gammazlamış İsrailoğulları gibi tuğyan içindeki bir topluma hiç değil.

Kudüs geçmişte de bugün de Allah'ın dini üzere olan, Nebilerin yolunu sürdürme azmi ve gayretinde olan topluluklara vaad edilen bir beldedir.

Kısacası Kudüs Müslümanlarındır.

...

Siyonist işgalci katillerin, Nebiler şehri Kudüs ve Harem-i Şerif üzerinde hak talep edip gasba yeltenmesi ile Ayasofya'nın fetih sonrası camiiye dönüştürülmesi arasında bağlantı kuracak ve Ayasofya'nın ilk haline/kiliseye dönüştürülmesini savunacak kadar ölçüyü kaçıranlar var.

"Yegâne hak din" gerçeğini ve hak - bâtıl mücadelesi perspektifini kavramadan, tâbii ki bir de hâkimiyet gibi bir iddiası olan (Müslümanlar açısından yeryüzünde Allah'ın sözünün hâkim kılınması) ve herhangi bir toprak parçasında hâkimiyet kuran bir gücün orada egemenlik sembolü olan yapıları (bunlar yönetimle ilgili binalar olabileceği gibi sembolik mâbedler de olabilir) dönüştürmeden gayesine ulaşamayacağı gerçeğine vakıf olmadan bu konular anlaşılmaz.

Evet, bu konu hak-bâtıl mücadelesiyle ilgilidir. Başka inanç mensuplarının ibâdet özgürlüğünü güvence altına almak ayrı bir şeydir, hakkın hâkimiyeti iddiasından ve bunun gerektirdiği adımlardan ödün vermemek ayrı bir şeydir.

Ayasofya fetihle birlikte câmiye dönüştürülerek aşağılanmış değildir (bilakis şeref kazanmıştır) ki, şimdi yeniden kiliseye çevrilerek "yanlıştan" dönülsün. Aynı şekilde Konstantinopolis'in fetihle birlikte aşağılanmayıp Müslümanlarla şeref kazanması gibi.

Fakat bugün tarihsel süreçte İslam'la müşerref olmuş bir şehrin işgale maruz kalması veya herhangi bir câminin kilise veya sinangoga dönüştürülmesi aşağılama demektir, kirletilme anlamındadır. Fetih ve işgalin farkı işte buradan kaynaklanmaktadır.

Bu konu göreceli filan değildir. Bu ancak, yegâne hak din gerçeğini gereğince kavramış olanların ve din mefhumuyla ilgili ufku "ibâdet özgürlüğü" sınırının ötesine geçenlerin anlayabileceği temel bir husustur.

...

Trump denilen İslam düşmanı faşistin Kudüs'ü siyonist işgalin başkenti kabul ettiği açıklamasına, bu adam ne yaparsa muhalefet eden Demokrat Parti'nin bile karşı çıkmaması da bir kez daha göstermiştir ki, AmeriKAN emperyalizmi demek siyonist işgal rejimi demektir, siyonist işgal rejimi demek AmeriKAN emperyalizmi demektir. Trump neyse ABD'nin aslı esası da odur.

...

Mısır'da gerçekleştirilen bir Kudüs eyleminde göstericibir Müslümanın "Özür dileriz ey Kudüs, bizi yöneten de siyonist" pankartı açması üzerine: Keşke Türkiye'deki Kudüs eylemlerinde de bizdeki yöneticilerin, Hamas'a yıllarca siyonist işgal çetesini tanıma baskıları yapan, Mavi Marmara şehitlerinin kanını, üstelik siyonist çeteyi Kudüs tarafı diye kabul eden bir anlaşmayla pazarlık konusu yapan sâbitesi olmayan kadrolar olduğu gerçekleri de dile getirilse.

...

Kudüs'ü kurtarmaya şimdilik biraz da şundan uzağız:

Bugün İslam coğrafyasının hemen her bölgesinde Kudüs eylemleri gerçekleştirilecek, ki bu çok güzel.

Fakat bu eylemlerde genelde gerçekler konuşulmak yerine hamaset yapılacak.

Mesela Türkiye'deki eylemlerde devletin 69 yıldır, mevcut hükümetin de 15 yıldır siyonist işgal çetesiyle girdiği kirli ilişkiler söz konusu edilmeden salt hamasi nutuklar ve sloganlarla toplar hep taca atılacak. Geçtiğimiz yıl kotarılan Mavi Marmara'yı satış anlaşması ve bu anlaşmadaki Kudüs'ü siyonist işgal çetesine izafe eden madde dahi söz konusu edilmeyecektir.

Yine mesela İran'da gerçekleştirilecek eylemlerde, İran devletinin büyük şeytan ve başsiyonist ABD ile Afganistan ve Irak'ta girdiği kirli ilişkiler ve Kudüs'ün kardeşi Şam'da Doğu Guta ve Duma'da ve tüm Suriye'de Esed rejimi ve işgalci Rusya'yla birlikte ortaklık ettiği katliamlar hiç söz konusu edilmeden Kudüs hamaseti yapılacak, sloganlar havada uçuşacaktır.

Aynı şekilde Arap ülkelerinde de eylemlerde AmeriKAN yalakası ve siyonizm dostu kukla krallara laf dokundurulmadan Kudüs nutukları atılacaktır.

Bu sebeple neticede maalesef değişen bir şey olmayacak, bu sıcak gündem soğuduğunda işbirlikçi işbirliğine devam edecek, Kudüs dâvâsı yine Filistinli bir avuç Müslüman ile onlara samimiyetle destek veren az sayıdaki Müslümanın omuzlarında kalacaktır.

...

Göreceksiniz, siyonist işgalci katiller bugün sevinseler de işin sonunda Trump necisine lânet okuyacak ve "Kendisini kurtarmak için uyuyan aslanı uyandırdı, bizi ateşe attı" şeklinde ağlayacaklardır.

...

Kudüs'ü siyonist işgalcilerden kurtarmanın ilk şartı,

Suudi Amerika'nın elinden Mescid-i Haram ve Mescid-i Nebevi'yi,

Türkiye'de olduğu gibi laik yönetimlerin elinden câmilerimizi kurtarmaktır.

...

Ak Parti cenahının en başarılı (!) olduğu hususlardan biri de, bir dönem uygulayıp arkasında durduğu bir politika gün gelip açığa düşünce ve toplumsal tepkiyle karşılaşınca anında bir günah keçisi bulup o politikanın tüm sorumluluğundan sıyrılma becerisidir (!).

Bunun son örneğini, Mavi Marmara şehidlerinin kanını işgalci alçak siyonistlerle alenen pazarlık konusu yapan iktidar cenahının, imzaladığı o meşum anlaşmada Kudüs'ümüzü işgal çetesine izafe eden madde şimdilerde eleştirilmeye başlanınca dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu'nu günah keçisi ilan ederek konuyu kapatmaya çalışmasında gördük.

Günah keçileri dünyada işe yarayabilir fakat o çetin Hesap Günü hiçbir faydaları olmayacaktır.

...

Biz Kudüs'ü seviyoruz, AmeriKAN emperyalizminden ve siyonist işgal çetesinden nefret ediyoruz, Rabbimizin rızasını ve cenneti arzuluyoruz ve fakat...

Ve fakat tüm bunlar için ufak bedeller bile ödemeye yanaşmıyoruz. Ne yardan ne de serden geçiyor, ne dünya sefasından ne de cennet hayalinden zerre ödün veriyoruz.

İmdi buradan bir çağrıda bulunsak ve desek ki boykotun ciddi bir karşılık bulması için esnaf kardeşlerimiz ABD ve Yahudi şirket menşeli ürünleri satmama kararı alsın ve bunu da ilan etsin, kaç kişi bu çağrıya olumlu karşılık verir?

Evet biz Rabbimizi, Rasulünü, Mekke'yi, Medine'yi, Kudüs'ü seviyoruz, fakat galiba dünya kazancını, kariyer planlamalarını, makam-mevkimizi vs daha çok seviyoruz.

Tevbe 24. ayet, tüm ayetler gibi ne kadar da taze değil mi?

...

Önce Filistin/Kudüs dâvâsı nedir öğrenin, hakkında konuşacaksanız ondan sonra konuşun.

Eski Sağlık Bakanı ve şimdinin Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ, Bosna'da Mostar Köprüsü'nün önünde TRT'ye son Kudüs gündemiyle ilgili demeç veriyor ve aynen şunu söylüyor:

"Filistinli kardeşlerimiz ne istiyor, Doğu Kudüs bizim başkentimiz olsun, Batı Kudüs İsrail'in başkenti olsun, barış içinde yaşayalım."

Şayet Filistinli kardeşlerimiz derken Mahmut Abbas ve Dahlan gibi laik işbirlikçileri kastediyorsa bu böyle, fakat Filistin halkı asla böyle bir şey istemiyor. Onlar siyonist gasb rejimini asla meşru görmüyor ve tamamen bu coğrafyadan defolup gidene kadar mücadelede kararlılar.

...

Mevcut devletlerin (Türkiye gibi laik, İran gibi mezhepçi, Suud ve Mısır gibi tamamen ABD finosu devletlerin) Kudüs konulu bir toplantıda alabileceği en ileri kararlar alındı bugün İİT toplantısında.

ABD ve siyonist işgal rejimi bu devletlerin ve aldıkları neticede Kudüsümüzü savunurken bile yarısını onlara veren bu kararın kıymetini bilmeliler.

İnşallah gün gelecek Ümmet ayağa kalkacak ve o zaman bu devletleri ve kararlarını mumla arayacaklar.

...

Ebu Cehil'in ve Ebu Leheb'in torunları Suud hanedanına:

"Siz hacılara su vermeyi ve Mescid-i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe iman eden ve Allah yolunda cihad eden(in yaptığı) ile bir mi tutuyorsunuz. Bunlar Allah katında bir olmazlar. Allah, zalimler topluluğunu doğru yola eriştirmez." (Tevbe, 19. ayet)

...

Cumhurbaşkanı Erdoğan bugün (15 Aralık 2017) İstanbul'daki konuşmasında dedi ki: "Filistin'de de Müslümanlar haklı, Irak'ta da Müslümanlar haklıydı..."

Bu durumda "O halde siz 2003'teki işgal sürecinde niçin ABD'nin yanında yer aldınız, tezkere oylaması öncesi Hükümet olarak Vaşingtın'da niçin işgalcilerle at pazarlıklarına oturdunuz, üsleri ve çeşitli askeri havaalanlarını niçin işgalci katillere kullandırttınız?" diye sormazlar mı adama.

...

"Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) Merkez Komitesi üyesi Mustafa Barguti, Oslo’nun iptal edilmesi konusunun gündemlerinde olduğunu belirtti."

 

İşbirlikçi FKÖ bile bu noktaya gelmişken, bakalım ABD'nin Kudüs kararı sonrası esip gürleyen Türkiye yönetimi, meşum Mavi Marmara anlaşmasını iptal etmeyi gündemine alacak mı?

 

Bu yapılmazsa bilelim ki tüm esip gürlemeler konjonktüreldir.