Kur`an`ı anlamak üzerine
Günümüzde Kur’an’ı anlama çabasından çok hiç manasını bilmeden ezberleme gayretinin yaygınlaşması ne gariptir. Kur’an’ın ezberlenmesi, anlaşılması; bir olay vukuunda olaya Kur’an gözlüğüyle bakabilmek ve o olayı ilgilendiren ayetleri hafızada canlandırarak pratik çözümü bulabilmek için olmalıdır.
Müteşabih ayetlerin anlaşılıp anlaşılmayacağı konusuna geçmeden önce bir bütün olarak Kur’an’ın anlaşılıp anlaşılmadığı üzerinde durmak istiyoruz. Çünkü müteşabih-muhkem ayırımı yapılmaksızın Kur’an’ın herkes tarafından anlaşılmayacağı kimi kesimler tarafından ileri sürülmektedir. Hatta bunlardan bir kısmı, tefsirleri okumanın dahi insanları sapıklığa götüreceğini ileri sürmektedir. Kur’an’ı anlamaya çalışmak, ayetleri üzerinde düşünmek her şeyden önce bizzat Allah’ın emridir. Yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
(Bu Kur’an), çok mübarek bir kitaptır. Onu sana indirdik ki ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar.’ (38/Sad-29)
İmam Kurtubi bu ayeti tefsir ederken şöyle demektedir: ‘Bu ayet, Kur’an’ın anlamını anlamaya çalışmanın farz olduğuna, yine Kur’an’ı tane tane okumanın, süratli bir şekilde okumaktan daha faziletli olduğuna delildir. Çünkü süratli bir şekilde okunduğunda ayetlerde ne anlatıldığını anlamaya çalışmak mümkün olmaz. (Kurtubi, XV, 192). Yüce Allah sadece inananları değil, inanmayanları da Kur’an’ı anlayıp ayetlerini düşünmeye davet ediyor. Bunun, hidayete kavuşmanın bir yolu olduğunu belirtiyor:
‘Hâlâ Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi ?’ (4/Nisa; 82)
Onlar Kur’an’ı düşünmüyorlar mı ? Yoksa kalpleri kilitli mi?’ (47/Muhammed; 24)
Kur’an’ı anlamayı, üzerinde düşünmeyi, kıssalarından ibret almayı emreden daha pek çok ayet vardır.
Kur’an’ı kutsallaştırıyorum iddiasıyla inananlarla Kur’an arasında perde çekmeye çalışan ve Kur’an’ı anlamaya çalışanları neredeyse din dışı ilan edecek kadar ileri gidenler acaba müslümanları müşrikler kadar yetenekli saymıyorlar mı ki Yüce Allah, müşrikleri Kur’an’ı anlamaya ve üzerinde düşünmeye davet ettiği halde, müslümanların Kur’an’ı anlamaya çalışmalarını haddi aşmak olarak görüyor, onların buna ehil olmadıklarını ileri sürüyorlar.
Halbuki Kur’an anlaşılması kolay bir kitaptır:
‘Andolsun biz Kur’an’ı öğüt almak için kolaylaştırdık. Düşünüp öğüt alan yok mudur?’ (54/ Kamer; 17)
‘Bu kitabı da sana, her şey için açıklama, bir hidayet ve rahmet kaynağı ve müslümanlar için de bir müjdeleyici olarak indirdik. (16/Nahl; 89)
Günümüzde Kur’an’ı anlama çabasından çok hiç manasını bilmeden ezberleme gayretinin yaygınlaşması ne gariptir. Kur’an’ın ezberlenmesi, anlaşılması; bir olay vukuunda olaya Kur’an gözlüğüyle bakabilmek ve o olayı ilgilendiren ayetleri hafızada canlandırarak pratik çözümü bulabilmek için olmalıdır.
Ama ne yazık ki hafızlarımızın yüzde doksandokuzbuçuğu Arapça’yı bilmemekte, hatta pek çoğu ezberlediği Kur’an’ın Türkçe bir tefsirini, hatta mealini okuma ihtiyacı dahi duymamaktadır.
Bunlara İbnu Mesud’un şu sözlerini hatırlatmak istiyoruz: ‘Kur’an hafızının, Kur’an’ın ahkamını bilmesi gerekir. Böylece Allah’ın ne murat ettiğini ve kendisine neyi emrettiğini anlar; okuduğundan yararlanır ve onunla amel eder. Kur’an hafızının, Kur’an’ın emir ve ahkamını ezbere okuyup neyi okuduğunu anlamaması ne çirkindir! Anlamadığıyla nasıl amel edebilir? Okuduklarından ne kastedildiği kendisine sorulduğunda cevap verememesi ne çirkindir! Böyle biri, kitap yüklenmiş merkepten farksızdır.’ (Kurtubi, Mukaddime,I.21)
Kur’an okumaktan maksat, sözcüklerini papağan gibi tekrar etmek, harflerin mahreçleri üzerinde durmak, nağme ve ahenkle okumaktan önce onu anlamak ve gereğince amel etmek olmalıdır.
Nakledilir ki, Basra Valisi Ebu Musa el Eş’ari, Halife Hz. Ömer’e, Basra’da bir çok kişinin Kur’an’ı ezberlediğini ve Beytu’l Mal’dan bunlara yardım edilmesini ister. Ertesi yıl Ebu Musa, Kur’an’ı ezberleyenlerin kat kat çoğaldığını ve bunlara da yardım yapılmasını isteyince Hz. Ömer şu karşılığı verir: ‘Onları kendi halleriyle başbaşa bırak. Korkarım ki insanlar, Kur’an’ı ezberlemekle uğraşır, fakat onu anlama işini terkederler.’ (Kettani, et-Teratibu’l Idariyye, II.280)
Sahabenin bazısından yapılan rivayetlerde onlar Kur’an’ı onar onar ayet şeklinde okuyorlardı; on ayeti okuyup manasını anlamadıkça ve onlarla amel etmedikçe diğer on ayete geçmezlerdi. (Kurtubi, I.39-40)
Hatta Hz. Ömer’in Bakara suresini on iki yılda bitirdiği rivayet edilmektedir. (Kettani, a.g.e., II.280)
Bu anlattıklarımızla Kur’an’ı anlamak için hiç bir çabanın harcanmasına gerek olmadığını söylemek istemiyoruz. Elbette bunun da bir bedeli vardır.
Ayrıca okunan ne olursa olsun insanların anlama kabiliyetleri farklıdır. Ancak her fert, kendi kabiliyet ve imkanları nisbetince Kur’an’dan kendisine rehberlik edecek, ona doğru yolu gösterecek bir şeyler anlar. Anlamadığını, kendisinden daha iyi bilen birine sorar.
Ayrıca halkımızın Arapça bilmediği hatta dini eğitim veren kurumlardan mezun olanların çoğunluğunun Kur’an’ı anlayacak seviyede Arapça bilmedikleri bir vakıadır. Ancak Kur’an’ın bir çok Türkçe meali, gerek telif ve gerek tercüme birçok tefsiri yayınlanmıştır. Meâl ve tefsirler, Büyük ölçüde okuyucunun Kur’an’ı anlamasına yardımcı olacaktır. Yeter ki buna ihtiyaç duyulsun ve samimiyetle çaba harcansın.
Bir kelamın akledilmesi ancak o sözün manasını anlamakla mümkündür. Hem şurası bilinen bir gerçektir ki, her sözün asıl amacı lafzın değil, mananın kavranmasıdır. Yoksa kupkuru bir lafız bir değer ifade etmez.
(Prof. Dr. Mehmet Sait Şimşek / Kur'an’ın Anlaşılmasında İki Mesele kitabından)
-
MEHMET ÖZ 13-02-2010 00:12
evet bizim sorunumuzihastalığımız bu işte, büyüklerimiz ne derse doğru kabul etmişiz,aklımızı kullanmayı hiç akıl edememişiz.zaten yüce ALLAH Kur'an'ı sadece alimler anlasınlar diye göndermemiştirki,kaldıki herkes alim olamayabilir.en cahilide ,en yüsek öğrenim görende anlamalıdır. yıllarımı boş yere tüketen,yok tefsirden gerçek anlamına uklaşılamaz,yok arapçayı iyi bilmek gerekir gibi ... ifadelerden dolayı Dini islam olan bir ülkede kendi dinine yabancı bir halk olduk. aklını kullananlar Allah'ın izniyle doğru yolu bulacaktır.